« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

06 Ara

2006

TÜRKİYE’NİN AB MACERASI

06 Aralık 2006

Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac bugün Almanya’nın Mettlach kasabasında bir araya gelip, Türkiye “Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ne deniz ve hava limanlarını açmadığı için”, AB’nin Türkiye’ye uygulamayı düşündüğü “yaptırımların” durumunu görüşecekler. Ve pek tabii ki, bu ikilinin istekleri 14-15 Aralık’ta yapılacak olan Avrupa Birliği zirvesinde, –büyük ihtimalle- kabul edilecek… Yani, askıya alınacak başlıkların sayısı, ya 8’den 10’a çıkarılacak veya Türkiye-AB ilişkileri, sonunda tüm üye ülkelerin oy birliği ile bir karara bağlanmak üzere, 18 ay müddetle tamamen askıya alınacak.

Büyük ihtimalle diyorum, çünkü bu ikilinin teklifleri Kıbrıs Rum Cumhuriyeti, Yunanistan, Portekiz ve Avusturya gibi Türkiye’nin AB üyeliğine gizli gizli karşı çıkan ülkeler tarafından da mutlaka ve muhakkak desteklenecektir… Öyleyse, Türkiye buna karşılık ne yapmalıdır? Esasen, bizim en doğru cevabı bulabilmek için, üzerinde düşünmemiz gereken sual budur.

Türkiye, bu durumda, ne yapmalıdır?

Türkiye behemehal, bir an bile vakit kaybetmeksizin Gümrük Birliği Antlaşması’nı askıya almalıdır! Türkiye’nin yapacağı en akıllı hamle budur… Gerisi, AB ile daha sonra yapılacak olan görüşmelerin sonuçlarına göre belirlenir… AB’nin alacağı tavra göre; ya görüşmelere Türkiye’nin millî menfaatleri esas alınmak suretiyle, kaldığı yerden devam edilir veya AB macerasına tamamen son verilir! AB ile yapılmış olan bütün antlaşmalar, hiçbiri istisna edilmeksizin, feshedilir-lâğvedilir.

Bu vaziyette bundan başka hiçbir şey yapılamaz! Çünkü bundan başka yapılacak her şey, Türkiye’nin Kıbrıs’ı kaybetmesine sebep olacağı için, Türkiye bakımından intihâr etmekten farksız neticeler doğurur… Kaldı ki Türkiye, AB’ye tam üye olarak kabul edilmeden, her yıl en az yirmi milyar dolar zarar etmesine sebep olan“Gümrük Birliği” antlaşmasını hangi akla hizmet ederek imzalamıştır, bu da belli değildir.

Türkiye, AB’ye tam üye olarak kabul edilmeden “Gümrük Birliği” antlaşmasını imzalamış olmasaydı, gümrük birliğinin AB ülkelerine getirmesi muhtemel ekonomik avantajlar, belki Türkiye’nin AB’ye kabul edilme şansını doğurabilirdi… Bu, “Gümrük Birliği” antlaşmasına atılan imza ile kaybedilmiştir.

Kısaca söylemek gerekirse, AB’nin Türkiye’yi AB’ye tam üye olarak kabul etmek suretiyle Türkiye’den alabileceği ekonomik hiçbir şey kalmamış, hepsi ve hatta daha da fazlası AB’ye Türkiye’yi idare edenler tarafından bir bir verilmiştir... Şimdi artık, bir şeyler vermek sırası, AB’ye gelmiştir… AB’nin çeşitli bahâneler ileri sürerek, ayak sürümesinin asıl sebebi de;
Türkiye’den, “Gümrük Birliği” antlaşmasının imzalanmasından buyana; sosyal, kültürel ve siyasî tavizler istenmesinin temel sebebi de budur. Türkiye’yi idare edenler, bu durumu görüp kabul etmeden ne karar alırlarsa alsınlar, ne yaparlarsa yapsınlar, çıkan sonuç Türkiye’nin menfaatlerine uygun olmayacaktır.

Üstelik, Türkiye eğer bir geri adım atar da, hava meydanları ile limanlarını Kıbrıs Rum Cumhuriyeti uçakları ile gemilerine açarsa, bu, kim ne derse desin Türkiye’nin KKTC’ni fedâ etmesi ve Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ni Kıbrıs’ın tek meşrû devleti olarak tanıması anlamına gelecektir... Ve bu, Türk Silâhlı Kuvvetleri ile bütün Türk varlığının bir daha geri gitmemek üzere Kıbrıs’tan ebediyen çıkması demek olacaktır.

Dananın kuyruğu da işte o zaman kopacak ve AB, hiçbir mazeret veya bahâne ileri sürmeden Türkiye ile bütün müzakereleri ilelebet koparacaktır… Çünkü AB’nin maksadı Türkiye’yi tam üye olarak içine almak değil, bunu gerekçe göstererek, Türkiye’den koparabildiği kadar sosyal, kültürel ve siyasî taviz koparmaktır.

Yıllardan beri olan bitenin bir tek anlamı vardır ve o da budur! Öyle ise, Türkiye daha fazla taviz vermek zorunda kalmadan, başta “Gümrük Birliği” olmak üzere, AB ile olan bütün ilişkilerine evirmeden, çevirmeden ve kıvırmadan şimdiden son vermelidir… Ve AB üyesi ülkelerle, eşit şartlarda ikili münasebetler geliştirmenin yollarını aramalıdır.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,00 M - Bugn : 29711

ulkucudunya@ulkucudunya.com