« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

18 Kas

2006

D. BAHÇELİ MİT ELEMANI MI?

18 Kasım 2006

Bir internet sitesinde, rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in aşağıda tam metnini vereceğim mektubunun bir suretini okuyunca, doğrusunu söylemek gerekirse önce acaba demiş, sonra da olamaz deyip, konuyu kafamdan atmıştım… Evvelâ söz konusu mektubu birlikte okuyalım, söyleyeceklerimi sonra söyleyeyim.

Pek Değerli ve Sevgili Oğlum

Bu gün, muhterem arkadaşımız ... mektubunuzu getirerek beni çok sevindirdi. Yazılarınızı okuyarak gerçek durum hakkında aydınlandım. Teşekkürler ederim. Ara sıra yazmanızı ve bana bilgi vermenizi rica ederim. Malum olduğu üzere davâmız Türk-İslâm davâsıdır. Her hareketimizin gayesi Allah'ın (c.c.) rızasını kazanmak ve asil milletimize hizmet etmektir.

P.. imanlı iyi bir arkadaşımızdır. A.E de temiz ve ihlâslı bir Anadolu Türkmen’idir. Avşardır, benim aşiretimden, boyumdandır. Denenmiş fedakâr bir kimsedir. Göze çarpan kusuru kendisine zarar veren içki tutkunluğudur. M.Ü. ise gayet temiz, dürüst, imanlı, aydın bir kişidir.

Bunlar milliyetçilik yolunda, geçmiş yıllarda sessizce hizmet vermişlerdir. A.G., A.A. tarafından gösterilen hatalı davranışı anlamak mümkün değildir. Devlet Bahçeli'nin bunlarla aynı davranışa girişmesi mümkün şey. Devlet Bahçeli,MİT'dendir. Arkadaşlarımız MİT'den uzak olmalı, bunlara hiç itimat etmemelidir.

Ne ise çok şükür şuurlu arkadaşlarımızın sayesinde fesât yatışmış oldu. Fakat bu tatsız şeyleri yapanlar, ya Anavatan Partisi ile işbirliği sebebi ile kışkırtılmışlardır veya MİT tarafından kullanılmışlardır. Mesele üzerine dikkatle eğilmek lazımdır.

Ermenilerin cinayetlerine karşı bazı MİT memurları içerde ve dışarıda ülkücüleri kullanmak teşebbüsünde bulunuyorlar. Bunları asla kabul etmemeli, hiçbir eyleme karışılmamalıdır. Önce yönetim Milliyetçilere karşı giriştiği baskıyı, yanlış uygulamayı değiştirmeli ve resmî makamlar, görev teklif etmelidirler. Bu takdirde devletimizin desteğini ve tasvibini arkamıza alarak eyleme girişmek kabul olunmalıdır. Aksi halde MİT (?) memurlarının el altından yaptıkları teklifleri kabul etmek zararlıdır. Bunu herkese münasip şekilde anlatmalıdır.

Şimdi sizden özel bazı ricalarım olacaktır. Eşim Seval hanımı tanıyorsunuz. Gerek sizin ve gerek muhterem ... hanımın arada bir telefonla aramanızı kendisine (okunamadı) ilgi ve destek vermenizi rica ederim.Güvenilir iyi bir de şoför temin etmeye çalışmanızı rica ederim.

Mahsus selâmlar ederek, sevgilerle gözlerinizden öperim. Cenabı Hakka emanet ederim.

Alparslan Türkeş (İmza)

26. 7. 1983 tarihli mektubu okudunuz… Ben ilk okuduğumda, mektup acaba gerçek mi, yani bu mektubu gerçekten de Alparslan Türkeş mi yazdı, diye bir tereddüt geçirdim… Bu düzmece bir belge de olabilirdi, çünkü… Ancak daha sonra, Tuğrul Türkeş’in bir gazeteye -aşağıda okuyacağınız- verdiği beyanatı okuyunca, bu endişemin yersiz olduğunu, mektubun rahmetli Başbuğumuzun elinden çıkmış olduğunu öğrenmiş oldum.

Tuğrul Türkeş, beyanatında şöyle diyordu: "Yazı babamın. Daha önce de mektubun varlığıyla ilgili söylentileri duymuştum. Dünyanın her yerinde devletin değişik kurumlarında görev yapan insanlar politikaya geçer. Bunun garip, yadırganacak bir tarafı yok. ABD Başkanı George W. Bush’un babası da eski CIA başkanıydı. Vladimir Putin, uzun yıllar KGB’de görev yaptı. Ehud Barak’ın İsrail gizli askerî operasyonlarında bulunduğu bilinir. İstihbarat kökenli insan siyasette görev yapamaz diye bir kaide yok. Bunun dünyada çok örneği var. Benjamin Netanyahu’nun ailesi de istihbarat kökenlidir."

"Mektup yazıldıysa yazıldı, ne olabilir? Siyasî parti genel başkanının istihbaratçı olmasının ne sakıncası olabilir?" diyen Tuğrul Türkeş, "Başka parti genel başkanı hakkında yorum yapmam doğru olmaz. Bahçeli 20 yıldır tanıdığım bir insan. Kendisiyle spekülatif tartışmalara girmek istemiyorum" dedi.

Ancak Devlet Bahçeli’nin bu konuda ne dediğini bilmeden hüküm vermek, yargısız infaz yapmak olurdu; kaldı ki bu, değil MHP genel başkanına hiçbir insana yapılmamalıydı… Bu yüzden hep sustum, bu konuda hiç yazı da yazmadım… Bir gün bir de baktım ki, Devlet Bahçeli bu konuyla ilgili bir soruyu cevaplandırmış… Bu konudaki haberi birlikte okuyalım:

Devlet Bahçeli Habertürk isimli Tv kanalına konuk olarak çıktığında, ülkücü davâ ile ilgili ilgisiz bir çok soruya cevap verdi. Sinema, sevdiği yemek gibi abuk sabuk sorularla geçilen vakitten sonra kendisine “konu” soruldu. İşte sorulan sual ve buna Devlet Bahçeli’nin verdiği cevap:

“SORU: Alparslan Türkeş'e yazılan bir mektupta (doğrusu A. Türkeş’in yazdığı mektupta olacak, M. Kaplan), "Devlet Bahçeli MİT mensubudur, güvenmeyin, dikkatli olun" dendiği belirtiliyor... Ne diyorsunuz?

CEVAP: Öyle bir şey mümkün değil. Bunu bizim camiamızın içerisinde bu şekliyle değerlendiren, kullanan, Türkiye'nin her tarafına mektup yazan birileri yaydı. İstihbarat Teşkilatı burada, ben de başbakan yardımcısıyım. İsteyen sorar. Rahmetli Türkeş'e karşı hiçbir incitici tavır ve davranış içinde olmadık. Rahmetli bu gibi konuyu sormazdı. Araştırır, o ise zaten gereğini yapar, değilse devam eder..”

Devlet Bahçeli’nin verdiği cevabı okudunuz, yanıt sizi tatmin ettiyse mesele yok. Etmediyse, sıkıntı var demektir, hem de büyük bir sıkıntı… İtiraf etmeliyim ki, ben ikna olmak istiyor olmama rağmen, tatmin olamadım. Keşke olsaydım, olabilseydim. Bir ülkücü MHP’li olarak bunu ne kadar isterdim, bilemezsiniz.

Devlet Bahçeli’nin, Habertürk Tv’de, verdiği cevap beni neden tatmin etmedi? Bunun birkaç sebebi var. İzin verirseniz, bunları sizinle paylaşmak istiyorum.

Birincisi:

23 Şubat 1978’de, Ankara Kepekli Boğazı’nda güvenlik kuvvetlerince yapılan bir aramada, özel bir arabanın bagajında iki makineli tüfek (1949 model 91345 ile 1949 model E 82535 2 adet M:A:C: Manufacture Natıonale d’armes de Tgele marka silah) ve 4 adet şarjörleri bulunuyordu. Fuat İstanbullu, Ali Halaman, Sami Ocak, Ekrem Pazarcı ve Osman Balcı polis tarafından yakalanıyordu… Sanıklar, ifadelerinde silahları Adana’da mukim Recai Yıldırım’dan aldıklarını söylüyorlardı.

Arabanın içindekilerin tamamı MHP’li ve Ülkü Ocaklı olan ve bagajından silahlar çıkan 01 FE 994 plâkalı arabaya gelince, “beyaz renkli Renault marka otomobil Başkent Malî Bilimler Yüksek Okulu öğretim görevlisi Devlet Bahçeli’nin”di… Adana MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’nın 1981/278 esas numaralı Gerekçeli Hükmü’nün 1257-1260 sayfalarını okuyanlar, “memlekete gitmeleri için Bahçeli Hoca’nın otomobilini arkadaşlarına seve seve verdiğini” görecekti.

Eee, bunda ne var? Ne güzel, sayın Genel Başkanımız da biz ülkücülerin geçtiği yollardan geçmiş, işte… Bu kabahat mi? Bunu mu söylüyorsun, yani diyorsunuz, herhalde… Doğru, bunda bir şey yok, bu bir kabahat da değil… Ancak bu işte, bana kalırsa bir “kabahat” da var.

O da şu, 12 Eylül’den sonra, 12 Eylül öncesinde MHP’nin ve Ülkü Ocakları’nın bulunduğu sokaklardan bile geçenler tutuklanıp da ceza alırlarken, sayın Devlet Bahçeli, bu işten bırakın ceza almayı, tutuklanmadı, bile… Bu, enteresan bir durum değil mi? Bunun bir izahı var mı? Bence yok! Olamaz da… Velev ki…

İkincisi:

Abdullah Çatlı’nın, önce MİT’e sonra da Emniyet İstihbarat’a çalıştığını dünya âlem biliyor: Bunu karısı ve yazar kızı söylüyor, MİT ve Emniyet bunu itiraf ediyorlar, Devlet’in resmî belgeleri bunu açık açık yazıyorlar ama, Başbakan Yardımcılığı yaptığı için devletin gizli belgelerine bile ulaşma imkânı olan Devlet Bahçeli bunu kabul etmiyor; “Ben Abdullah’ı tanırdım… Aslan gibi bir ülkücüydü… MİT’le falan da hiçbir ilgi ve ilişiği yoktu” diyor. Ve bunda ısrar ediyor… Bunun bir izahı var mı? Bence yok! Olamaz da… Velev ki…

Üçüncüsü:

Bunu, geçenlerde yazdım, o yüzden kısaca tekrarlayacağım; Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir, MGK Genel Sekreteri İlhan Kılıç ve MİT Müsteşarı Sönmez Köksal 1996 yılının Temmuz ayında özel bir yemekte bir araya gelerek, Mehmet Ağar’ı DYP’ye genel başkan yapamaya karar verdiler. Bunlar bu kararlarını, biliyorsunuz 2003 yılında gerçekleştirdiler.

Ne alâkası var, demeyin sakın? Alâkası olmaz olur mu? Bakın, arz edeyim… DYP gibi, MHP’ye nazaran “kokmaz ve bulaşmaz” bir partiyi bile, genel başkanlarını seçme konusunda kendi hâline bırakmayan “Derin Devlet/Derin Çete”, MHP gibi ülkenin en idealist ve aktif insanlarının bulunduğu bir teşkilâtı, genel başkan seçiminde kendi hâline bırakırlar mı?

Herhalde bırakmazlar! MHP’ye de –mutlaka- kendi inandıkları ve güvendikleri bir “kişi”yi genel başkan yapmaya çalışırlar… Olur mu hiç, demeyin… Sakın, sakın böyle bir şey söylemeyin… Abdullah Çatlı’yı neredeyse, Ülkü Ocakları’na genel başkan yapmayacaklar mıydı? İkinci başkan yapmamışlar mıydı?

Sonuç olarak: Geriye dönüp, olayları bugünkü bilgi ve tecrübe ile yeniden değerlendirince, “D. Bahçeli MİT Elemanı mıydı?” yahut “rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in yazdığı doğru muydu?” sorularına neden olmasın, diye cevap vermekten kendimi alamıyorum.

Eğer öyle ise; Devlet Bahçeli MİT elemanıysa, o zaman, neden ve niçin ile başlayan birçok “soru” da cevabını bulmuş olur… Ama bu da günâh olarak, Devlet Bahçeli’ye yeter!

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,98 M - Bugn : 12565

ulkucudunya@ulkucudunya.com