« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

19 May

2011

MÜBAREK SANKİ ZABITA MÜDÜRÜ

19 Mayıs 2011

Belki bilenler vardır, ben Taş Medrese’den mezun olduktan sonra bir süre kitapçılık yaptım, daha doğrusu 1987 yılından başlamak üzere iki ortağımla birlikte aşağı yukarı on yıl kitap-kırtasiye dükkânı işlettik… Sırası gelmişken iftiharla söyleyeyim; dükkânımızın açılışını da rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş yapmıştı... Bu, merhum Başbuğumuzun tahliye olduktan sonraki ilk Bursa ziyaretiydi. Kendisini Çelik Palas’ta misafir etmiş, Sönmez Dinlenme Tesisleri’nde de bir yemek vermiştik.

Büyük Dokuz Işık’ın yayın iznini de lütfetmiş ve o yemekte vermişti. Hatta hiç unutmam; “İzin verirseniz, Dokuz Işık’ı yayınlamak istiyorum” dediğim de “Oğlum zarar edersin, Dokuz Işık devrini doldurdu diyorlar” demişti, daha sonra BBP’ye kadro olacak kişilerin tenkidlerini kasdederek… De ben, “Kim ne derse desin efendim, izin verirseniz yayınlamak istiyorum… Zarar etsem de önemli değil, Dokuz Işık’ın gelecek nesillerin kitaplıklarında bulunmasını arzu ediyorum” diyerek, ısrar etmiş ve böylece yayın iznini ‘bir yemek’ kareşılığı koparmıştım.

Şöyle olmuştu; “Efendim telif hakkınızı ne yapmamı emredersiniz” diye sormuştum da O cennetmekân eliyle göstererek “Şu gençlere bir yemek yedirirsin. Olur, biter” buyurmuştu. İşaret ettiği o gençler üç kişiydi; İİBF öğrencileri Nafiz Kaşıkçı (sonra Bursa Ülkü Ocakları Bşk) ile M. Kemal Günay (daha sonra Bursa Ülkü Ocakları Bşk) ve Veteriner Fakültesi öğrencisi Bekir Çakıroğlu (sonra Kestel Ülkü Ocakları Bşk). Ancak itiraf edeyim ki bu kardeşlerime ‘o yemeği’ yedirmek bir türlü kısmet olmadı. Borç boynumda asılı öylece duruyor… 12 Eylül’den sonra Dokuz Işık’ı ilk ben yayınladım, yani. Peşinden Mesele’yi (Dündar Taşer) ve Ülkü Yolu’nu (Zeybek) da… Hey gidi günler! Ne ise fazla hüzne gerek yok… Başbuğ kalbimizde yaşıyor, çünkü!

Kitaplara aşinalığım biraz da eski kitapçı olmamdan ileri geliyor, yani… Yayıncılık henüz bu kadar yozlaşmamıştı, O zamanlar kaliteli kitaplar çıkardı. Meselâ ismi çok enteresan bir kitap satmıştık; ‘Anneme Reklâmcı Olduğumu Söylemeyin. O Beni Bir Genelevde Piyanist Sanıyor!’ Allah aşkınıza isme bakar mısınız? Ama sakın isme bakarak hüküm vermeyin, yanılırsınız. Güzel/faydalı bir kitaptı. Jacques Seguela isimli meşhur bir Fransız reklâmcı yazmıştı. Belki hatırlayan vardır, bu şahıs bir Türk siyasiye –herhalde Erdal İnönü’ye- de seçim reklâmları hazırlamıştı. Ancak ‘pratik’te pek de başarılı olamamış olmalı ki Erdal İnönü seçimi kazanamamıştı.

Bu kadar nostalji yeter! Sadede geleyim.

Muhterem çeşitli konuşmalarında buyuruyorlar:

Bir konuşma… “Bakıyorsunuz ki ilçe başkanı torbada molotof kokteyli, bunları gençlere dağıtıyor. Bunları anlatmaya gerek var mı? İlçe başkanı böyle, il başkanı böyle, her şey açık ve net ortada. Ondan sonra biz hak ve özgürlüklerimizi arıyoruz. Kusura bakma, böyle hak ve özgürlük aranmaz.”

Bir konuşma… ''Şu anda, bir yandan terör örgütü, bir yandan da onun uzantılarının, ortamı tahrik etmek, germek, süreci kışkırtmak için dört bir koldan harekete geçmiş durumdalar… Eskiden, terör örgütü kendi illegal yayın organlarıyla, internetle, belli ajanslarla mesajlarını iletiyordu. Şimdi artık bunların bir kenara itildiğine, bir siyasî partinin, siyaseti, demokratik zemini tamamen bırakarak, terör örgütünün sözcülüğüne soyunduğunu görüyoruz… Terör örgütü de onun uzantıları da seçim öncesinde bölgeyi ve ülkeyi kışkırtarak nemalanmanın gayreti içinde. Gençlerin ölümü, anaların gözyaşı, babaların yürek sızısı, kapanan kepenkler, savaş alanına dönmüş sokaklar, caddeler pahasına bir oy avcılığı, bir fırsatçılık söz konusu.''

Bir konuşma… “Bu ülkede kardeşi kardeşe düşürenlerle biz bir yere varamayız... Bu ülkeyi bölmeye çalışanlarla biz bir yere varamayız. Bu ülkede bölücü terör örgütü ile bu bölgeyi ayağa kaldıramayız. Demokratik idareye hükmetmek isteyenlerle bir yere varamayız. Bakıyorsunuz tehditler, yakarız yıkarız. Neden? Özgürlük demokrasi bu değil... Ben bu ülkede 74 milyonun hepsini aynı şekilde sevdim sevmeye de devam edeceğim... Benim için artık bu ülkede Kürt sorunu bitmiştir... Kürt kardeşlerimin sorunu vardır... Kürt sorunu yoktur... ABD'nin CIA ajanları artık BDP ile çalışıyorlar... Biz bunları söylemeye mecburuz. Sorarım benim Kürt kardeşlerime, bu BDP bu bölgede ne getirdi? Söyler misiniz? Ne getirdi, altyapı mı okul mu yol mu? Sadece belli tutturdukları bir şey var, hepsi bu. Başaramayacaklar bunu anladıkları için dinimizle dalga geçiyorlar, bayraklarımızı yakıyorlar... Bu arttı. Bu bayrak sizi niçin bu kadar rahatsız ediyor… Bunlar terörden acıdan besleniyorlar. Bunların ne yapmak istediklerini görmenizi, oynanan oyunu 12 Haziran'da bozmanızı istiyorum... 12 Haziran yaklaştı... Şimdi ne yapıyorlar... Çadırlar kuruyorlar... Mağdur edebiyatı yapıyorlar. Mitingse gel yap, yürüyüşse yap. Ama bunlar neden yapıyorlar, yol kesmeye alışmışlar... Her şeyi yasalar çerçevesinde yapsak olmaz mı? BDP'nin vekili yüzü maskeli terör örgütü mensupları ile aynı karede. BDP'den dışarıya molotofkokteyli atılıyor.”

Bir konuşma… Kendisine Demokratik Toplum Kongresi Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk'un, “Devletle eğer anlaşamazsak, Kürtler kendi demokrasisini yaratır ve onun içinde yaşar. Suriye ve Mısır'daki gibi bir statü elde ederiz, bedeli ne olursa olsun” sözleri hatırlatıldı. Şöyle cevap verdi; "Şu anda BDP'nin mantığı budur. BDP, demokratik yollarla değil, ne yazık ki yaklaşım tarzı şu anda terör örgütünün destekleriyle bir yere varmanın gayreti içerisinde ve desteği orada bulmaktadır… Eğer 3 tane teröristin yüzleri maskeyle kapalı olan, ellerinde molotof olanların yanında kalkıp da BDP'li bir milletvekili durabiliyorsa, parti teşkilâtlarından molotof kokteylleri bir yere taşınıyorsa, belediyelerden halkın üzerine molotof kokteylleri atılıyorsa, bunu da düşünüp, geleceği iyi bir düşünmemiz lâzım.”

Bir konuşma… “Sınırda PKK ile çatışmaya giren askerlerimize tavır alıyor ve PKK’lıları masum göstermenin gayreti içerisine giriyorlar. Aslında mevcut çatışma Kuzey Irak'tan, sınırlarımızdan girmek suretiyle başlatılan bir çatışma. Kim bilir onlar ne tür eylemler yapacaklardı. Askerin görevi bu tür eylemleri engellemektir. Neticesinde ölmüşlerdir. Şimdi sen git bin kişi, bin 500 kişi biraraya gel. Aralarında kimler var BDP milletvekilleri. Gel, Partilerin seçim bürolarını bombala. Şuana kadar yüzü buldu. Sizin demokrasi mücadeleniz bu mu? Siz gücünüzü bu molotof kokteyli dağıtanlardan, atanlardan mı alıyorsunuz? Sen geleceksin Silopi'de 2 polisimi şehit edeceksin, bu demokrasi anlayışı mı? Bu 2 polisimin şehidimin kanı yerde kalmayacaktır… Şimdi tutmuş, Van'da Diyarbakır'da yas ilân etmişler. Zabıtalar gidiyor bakıyor kim dükkânını açmış bir sonraki gün gidip ceza kesiyor. Bu mu adalet? Siz ne verdiniz bu ülkeye bundan sonra ne vereceksiniz?”

‘Bu konuşmaları kim yaptı? Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner mi?’ Hayır!

‘DP Genel Başkanı N. Kemal Zeybek mi?’ Hayır!

‘MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli mi?’ Hayır!

‘CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu mu?’ Hayır!

‘O değil, bu değil. Kim, o halde? Muhaliflerden birisinin olması lâzm. Çünkü sarfedilen bu sözleri ancak bir muhalif söyler…’ Değil, bu sözleri söyleyen, bir muhalif değil.

‘O halde kim?’ Kim olacak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan!

BDP ilçe başkanı, il başkanı, belediye başkanı madem PKK’lı teröristlere Molotof kokteyli dağıtıyor… BDP, madem PKK terör örgütünün sözcülüğünü yapıyor… Madem yakarız, yıkarız diye tehditler savuruyor… Madem CIA ajanları ile birlikte çalışıyor… Madem dinimizle dalga geçiyor. Bayraklarımızı yakıyor… BDP’li milletvekili, madem yüzü maskeli PKK terör örgütü militanıyla aynı karede… BDP’den dışarı, madem molotof kokteylleri atılıyor… Demokratik Toplum Kongresi Genel Başkanı, BDP’li eski milletvekili, madem “Devletle eğer anlaşamazsak, Kürtler kendi demokrasisini yaratır ve onun içinde yaşar. Suriye ve Mısır'daki gibi bir statü elde ederiz, bedeli ne olursa olsun” diye tehditler savuruyor… BDP’liler madem iki polisimizi şehit ediyorlar… Diyarbakır ve Van’da dükkânlarınızı açmayacaksınız diye vatandaşı tehdit ediyorlar… Bu şehirlerde dükkânını açan esnafa belediye zabıtaları madem ceza yazıyorlar…

Be Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz… Niye şikâyet ediyorsun, gereğini yapsana!

Herkes en çok da annen seni Başbakan sanıyor, yoksa sen İstabul Büyükşehir Belediyesi’nde zabıta müdürü müsün?

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,99 M - Bugn : 18533

ulkucudunya@ulkucudunya.com