« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

05 May

2011

YARGISIZ İNFAZ

05 Mayıs 2011

Usame bin Laden’in Pakistan’da öldürüldüğü, ABD Başkanı Obama tarafından duyuruldu. Obama, Beyaz Saray’da yaptığı açıklamada, özel birliklere mensup az sayıdaki komandonun bin Laden’in Pakistan’daki malikânesine operasyon düzenlediğini ve “çıkan çatışmanın ardından bin Laden’i öldürüp cesedi ele geçirdiklerini” söyledi. Gerçi fazla bir detay yoktu, ama tv kameraları karşısında Obama böyle söyledi… Haberi duyan Amerikalılar, sevinçten sarhoş oldu… İngiltere Başbakanı David Cameron, “ileriye doğru büyük bir adım” olduğunu düşündü… İsrail Başbakanı Netanyahu, “dillere destan bir utku” diye böbürlendi... Hindistan, “muzaffer bir dönüm noktası” olarak niteledi… Pazartesi günü yapılan açıklamaya göre ise, bin Laden operasyon sırasında karısını canlı kalkan olarak kullanmıştı. Ancak bir gün sonra, Beyaz Saray bu açıklamayı çürüttü: Bin Laden karısını kalkan olarak kullanmamış, dahası kadın ölmemişti! Öyle ise ABD niye böyle bir açıklama yapmıştı? ABD bin Laden'i korkmuş gibi göstermek istemiş ve korktuğu için bir kadının arkasına sığındığını açıklamıştı.

ABD bin Laden’i canlı yakalayamaz mıydı? CIA, DIA, ABD Özel Kuvvetleri ya da hangi Amerikan operasyon ekibi öldürdüyse, üzerine atacakları bir ağ da mı bulmadılar? Barack Obama, öldürülmesine niye izin verdi? Hani mahkeme önüne çıkarılacak ve yargılanacaktı, bundan niye vazgeçildi? Eski zamanlarda, ‘adalet’ bir şey vardı; bir mahkeme, bir duruşma, bir savunma, adil bir yargılamayla sağlanırdı bu. Oysa Saddam’ın oğulları gibi bin Laden de öldürüldü. Niye? Çünkü canlı yakalanması istenmedi. Zira bir mahkeme, başta ABD olmak üzere çoğu kişiyi endişelendirmişti. Nihayetinde, bin Laden Afganistan’ın Sovyetler Birliği tarafından işgali esnasında CIA ile olan ilişkilerini ya da Suudi Arabistan’ın istihbarat başkanı Prens Türkî ile İslamabad’daki görüşmelerini anlatabilirdi. Böyle açıklamaların yapılmasını kim isterdi?

Sahi mahkemeye çıkarılsaydı, Usame bin Laden, acaba neler söylerdi? Doğrusu ben çok merak ediyorum, siz de merak etmiyor musunuz? Dünyanın bunu, merak ettiğine ben inanıyorum. Meselâ İkiz Kuleler’e düzenlendiği söylenen saldırılarla ilgili nasıl bir ifade verirdi? Dört bine yakın kişinin öldüğü İkiz Kuleler’de bir tek Yahudi’nin bile ölmemesini nasıl izah ederdi? Saldırıyı Yahudilere daha evvel haber vermiştik mi derdi, yoksa saldırıyı biz düzenlemedik, bu iş Mossad’ın CIA ile birlikte yaptığı bir operasyondur, Yahudilere bunlar haber vermişti mi derdi?

Ya da Pentagon’a uçak değil de bir füzenin isabet etmesi konusuna acaba nasıl bir açıklama getirirdi? Pentagon’a saldırıyı biz gerçekleştirmedik, o işi karışıklıktan istifade eden başka birileri yapmış olabilir mi derdi, yoksa Pentagon’a da İkiz Kuleler’e olduğu gibi biz saldırdık var mı bir diyeceğiniz diyerek, rest mi çekerdi? Yahut ey ABD, sen dünyada beş milyar telefonu dinlerken, tüm internet bağlantılarını takip ederken, uydularınla kibrit kutusu kadar yerleri bile gözetleyebilirken, hatta yeraltı madenleri ile sularının yerlerini ve tahmini miktarlarını belirleyebilirken, nasıl oldu da İkiz Kuleler’e saldırılacağını tespit edemedin mi derdi? Bu suallerin cevaplarını siz de merak etmiyor musunuz? Etmiyorsanız, aklınıza şaşarım!

İşin bir başka tarafı şu... ABD, daha önce de başka ülkelerin topraklarında askerî operasyon yaparak silâhlı muhaliflerini öldürmüş ya da yakalamıştı. Meselâ, Che Guevara’yı Bolivya’da öldürmüştü… Ancak bu kez durum biraz farklı çünkü Che’ye yapılan operasyonu Bolivya’ya haber vererek yapmıştı, ama Bin Laden’e yaptığı operasyonu Pakistan’a haber vermeden yaptı. Üstelik Bin Laden hakkında verilmiş herhangi bir mahkeme kararı olmadığı halde yaptı, bunu. Gerçekten de bin Laden hakkında sadece İnterpol tarafından çıkarılmış bir uluslararası yakalama kararı var. Hepsi bu… Öyle ise bu yargısız bir infaz değil midir? İsrail bunu hep yapıyor, ama hiçbir şey olmuyor, bir defa da ABD yapmışsa ne olur denilebilir… Fakat İsrail yaptığı operasyonları asla üstlenmiyor (bu bir, ikincisi İsrail öldüreceği kişiyi gıyabında mutlaka yargılıyor ve idama mahkûm ettikten sonra öldürüyor, pardon infaz ediyor!), oysa ABD bunu, hem de en yetkili ağızdan ilân ve kabul etti... Bu suçun itiraf edilmesinin milletlerarası hukukta cezaî bir müeyyidesi yok mudur? Olması gerekir, ama bunu, ABD’ye kim uygulayabilir?

Bir şey daha… ABD Başkanı Barack Obama tarafından yapılan ilk açıklamada, bin Laden’in cesedinin Amerikan ordusu elinde olduğu duyurulmuştu. Ancak daha sonra cesedin İslâmî usullere göre kefenlenip, ne demekse ve nasıl yapılmışsa dualar edildikten sonra ağırlıklar bağlanmak suretiyle Hint Okyanusu’na atıldığı açıklandı… Cenazeyi acaba niye Okyanusa attılar? Bir rivayete göre cesedi kabul edecek hiçbir ülke bulmadıkları için (nasıl olur adamın 51 kardeşi varken birinin dahi sahip çıkmamasına inanmak mümkün mü?), başka bir rivayete göre ise mezarının bir türbe haline gelmesini istemedikleri için (bu dahi hiç inandırıcı değil, zira ailesinin mensup olduğu Vehabilik’e göre bu asla mümkün değildir, adamlar mezar taşını bile hoş karşılamıyorlar) yapmışlar, bunu. İyi de bunu, cesedi ya da cesedin fotoğraflarını dünyaya gösterdikten sonra da yapamazlar mıydı? Irak’ta Saddam’ı idam ettiklerinde olayı kamerayla tesbit etmişler ve görüntüleri daha sonra medyaya dağıtmışlardı. Bu sefer niye böyle yapmadılar?

ABD bu suale şöyle cevap veriyor… Bin Laden'in cesedinin fotoğraflarının yayımlanıp yayımlanmayacağına yönelik bir sual üzerine Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, bin Laden'in ölü haldeki fotoğrafının ‘korkunç’ göründüğünü ve yayımlanması halinde ‘tahrik edici’ olabileceğini belirtti. Bir sual üzerine Jay Carney, bin Laden'in ABD güçlerine direndiğini, ama silâhsız olduğunu söyledi. ‘Silâhsız olmasına rağmen neden öldürüldüğüne’ yönelik bir sual üzerine ise binada birçok silâhlı adamın bulunduğunu ve yüksek düzeyli bir çatışma yaşandığını kaydetti. ‘Bin Laden'in de silâhsız olmasına rağmen ABD güçlerine direndiği için öldürüldüğünü’ belirtti. Ve ‘Direniş, illa silâh olmasını gerektirmiyor’ diye konuştu... Silâhsız direnişmiş? Bu, yapılan yargısız infazın ABD tarafından itirafı değil midir?

ABD yönetimi; ABD Başkanı Barack Obama, Başkan Yardımcısı Joe Biden, Savunma Bakanı Robert Gates, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Genelkurmay Başkanı Mike Mullen ve Başkanın Terörle Mücadele Danışmanı John Brennan, El Kaide lideri Usame bin Laden'in öldürülmesiyle sonuçlanan Pakistan'daki 40 dakikalık operasyonu, uydu aracılığıyla ve casusluk filmlerinde gördüğümüz türden bir teknolojiyle Beyaz Saray'daki Kriz Odası'nda takip etti… Bu, herhalde dünyada ilk kez oluyor... Eminim ki hiçbir suikast böyle canlı canlı yayınlanıp, seyredilmemiştir! İnsanlığın düştüğü ahlâkî derekeyi ve ulaştığı teknolojik seviyeyi görüyor musunuz? Bir de bunu utanmadan/sıkılmadan itiraf ediyorlar.

Ne ise gene çok uzun oldu. Operasyon’un zamanlamasına dikkatinizi çekerek, bitireyim.

Bu kadar yıl sonra Bin Laden’in yeri nasıl oldu da tespit edildi? Hem de… Tam da ABD Başkanlık seçimlerine bir yıl gibi bir zaman kalmışken! ABD ile küresel sermaye’nin Arap dünyasında gerçekleştirdiği BOP ‘operasyonu’nun kontrolünü El Kaide ele geçirmeye başlamışken! ABD’nin Afganistan’dan çekilmesine bir yıl gibi bir zaman kalmışken! Kaddafi’nin evine/ailesine silâhlı saldırı düzenlemesinden dolayı ABD dünyada politik ve psikolojik olarak yalnızlığa itilirken! Ne zamanlama, ama?

Yani… Bundan sonra… Obama ABD Başkanlık seçimini bir kere daha kazanır! ABD ile küresel sermaye BOP ‘operasyonu’nun kontrolünü tekrar ele geçirir! Afganistan’da rezil bir duruma düşmüş olan ABD, Afgansitan’dan çekilmeyi bir zaferle taçlanmış gibi takdim etme imkânı kazanır! Dünya gündemi değiştiği için, ABD’ye bundan sonra hiç kimse Kaddafi’nin evine nasıl ve hangi yetkiyle saldırdın diye soramaz!

Elin gavûru bir taşla kaç kuş birden indiriyor? Görüyor musunuz? Helâl olsun(!)

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,94 M - Bugn : 1062

ulkucudunya@ulkucudunya.com