« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

05 Nis

2011

BİR KÜÇÜK(!) ŞEY DAHA

05 Nisan 2011

Yapılan bütün ciddi araştırmalar, Türkiye’nin en mühim meselesinin işsizlik olduğunu ortaya koyuyor… Anketörler halka soruyorlar; en önemli derdiniz nedir? Yüzde yüzü değil, ama yüzde 90’ı işsizlik diyor... Bugün Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 18’dir! 2001 krizi öncesinde yüzde 8 dolayında olan yıllık işsizlik oranı, 2001 krizi sonrasında yüzde 10’lar seviyesine çıkmıştı. 2008 yılında başlayan küresel krizin etkisiyle işsizlik oranı yüzde 11 olarak gerçekleşti. 2009 yılının Şubat ayında yüzde 16.1 ile tavan yapan işsizlik oranı, sonradan inişli çıkışlı bir seyir izleyerek, yılı yüzde 14’lük bir ortalamayla tamamladı... Durum, 2010 yılında daha da fena: Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü tarafından hazırlanan İstihdam Raporu'nda, Aralık 2010 döneminde geniş tanımlı işsizlik oranının yüzde 18,07 olduğu bildirildi… Bu, 1 milyon yeni işsiz anlamına geliyor. Yani yeni katılanlarla birlikte Türkiye’de toplam işsiz sayısı 4 milyonu geçti. Bu çok büyük bir rakam; Arnavutluk’un nüfusundan daha fazla insanımız işsiz.

Kaldı ki burada verdiğim bütün rakamlar, devletin verdiği rakamlar olduğu için bunların gerçeği yansıttığına inanmak için çok saf olmak lâzım… Bugün Türkiye'de işsiz sayısı 4 milyon değil, 7-8 milyondur! Aileleriyle beraber 12-13 milyon, bunlara yardım eden kişileri de eklersek 25-30 milyon... Evet, meselenin konuşulmuyor olması gerçeği değiştirmez, üzeri ne kadar örtülürse örtülsün, işsizlik Türkiye’nin en büyük meselesidir! Türkiye’de 30 milyon insan, işsizliği doğrudan hissediyorlar!

Gençlerde durum daha da vahim; gençlerin yüzde 25’i işsiz! Her dört gençten birinin işi yok, yani. Dolayısıyla geliri sıfır! Durum eğitimli gençlerde daha da feci; Eğitimli genç işsizlerin oranı 2000 yılında % 21.9, 2001 yılında % 25.8, 2002 yılında % 31.1 ve 20010 yılında % 33.1 dir. Yani bugün her üç genç işsizden biri eğitim almış biridir! Dehşete düşmemizi gerektirecek bir sonuç daha var; işsiz gençlerin yüzde 16’sı üniversite mezunu! Bu şu demek; her 6 işsiz gençten biri ünüversite mezunudur!

Aile, binlerce lira harcamış çocuğunu hazırlık kurslarına göndermiş, on binlerce lira masraf yapmış üniversiteyi okutmuş, çocukta görevini tam olarak yapmış fakülteden mezun olmuş! Ancak iş bulamamıştır! Aile, çocuğuna –varsa- hâlâ harçlık vermek durumundadır! Genç hâlâ ailesinden harçlık almaktadır! Aile için de genç için de ne feci bir vaziyet! Allah vermesin!

Burada çok mühim bir şeyi daha hatırlatmadan geçmek istemem; işsizlikle terör arasında belli bir ilişki var... Teröre bulaşan insanlar daha çok gençlerin ve özellikle işsiz genlerin içinden çıkıyor. Nitekim ‘Büyük Ortadoğu’daki isyan hareketlerini başlatanlar da yürütenler de genç ve işsiz üniversite mezunlarıdır! Bu, bir realite!

Böyle acı bir gerçekle karşı karşıya kalan her devlet, hemen işsizliğe bir hal çaresi bulmak ve bilhassa eğitimli işsiz insanlara istihdam yaratmak için harekete geçer! Ne yapar yapar, bütün imkânlarını seferber eder ve meseleyi halletmeye çalışır! Bir tek Türkiye müstesna! Türkiye, maalesef bunun tam tersini yapar, hatta hem işsizlik oranını hem de üniversite mezunlarının işsizlik oranını yükseltmek için ne lâzımsa yapar!

Saçmalama, M. Metin Kaplan. Olmaz öyle şey, demeyin sakın. Mahçup olursunuz.

İzin verirseniz konuyu bir sualle açayım: Her 6 işsiz gencinden biri üniversite mezunu olan Türkiye, dışarıdan yani ABD ve İngiltere’den niçin İngilizce öğretmeni ithal etme yoluna gider? Bana söyler misiniz, bunun, mantığı nedir? Hem de ne kadar biliyor musunuz? Tam tamına kırk bin (40000) kişi?

Üniveriste mezunu gençleri işsiz gezerken Türkiye, ABD ve İngiltere’den kırk bin İngilizce öğretmeni ithal ediyor. Hükümet karar aldı, hukukî düzenlemesini de yaptı. Önümüzdeki yıl 40 bin ABD’li ya da İngiliz İngilizce öğretmeni Türkiye’de görev yapacak! Maaş alacaklar! Bizim genç üniversite mezunlarımız ise –varsa- ailelerinden harçlık almaya, gazetelerin eleman arayanlar ilânlarını takip ederek iş aramaya devam edecekler!

Böyle bir saçmalık olur mu, Allah aşkınıza? ABD’de, Almanya’da, İngiltere’de, Fransa’da, İtalya’da böyle bir şey olur mu? Bunların hükümetleri böyle kararlar verir mi? Verir ise halk buna nasıl bir tepki verir? Bu hükümetler bir gün bile yerinde kalabilir mi? Siz, bu suallerin cevaplarını düşüne durun, ben devam edeyim.

Emin olun, bu gençlerin çoğu İngilizce biliyorlardır. Çünkü Türkiye’de artık anaokullarında bile İngilizce öğretiliyor… O halde bir hızlandırılmış kurstan geçirilerek, bunlara öğretmenlik formasyonu kazandırılamaz mı? Bunların hiç olmazsa bir bölümünden enazından ilköğretim okullarında İngilizce öğretmeni olarak faydalanılamaz mı? Bu suretle Türkiye’nin en mühim derdi olan işsizlik ve özellikle genç ve eğitimli işsizlik problemi bir nebze olsun halyoluna sokulamaz mı? Elbette sokulur da bunun için millî bir siyasî irade lâzımdır ki Türkiye’de eksik olan maalesef budur!

Bu, işin bir yönü… Bir de daha tehlikeli bir yönü var:

Akranlarım ve benim yaşıtlarımdan biraz daha erken doğmuş olanlar hatırlayacaklardır; 1962 ila 1972 yılları arasında Türkiye’de, Amerikan “Barış Gönüllüleri” vardı… Bunlar, ya öğretmen olarak okullarda veya sağlık görevlisi olarak, sağlık ocaklarında çalışırlardı. 1962 yılında iki devlet; ABD ile Türkiye Cumhuriyeti’nin aralarında yaptıkları bir antlaşmaya dayanarak, Türkiye’ye gelmişlerdi… Sayıları 1585 idi… Daha çok geri kalmış veya az gelişmiş illerimiz, ilçelerimiz ve bunların köylerinde ortalama olarak on (10) yıl görev yapmışlardı.

Barış Gönüllüleri ülkelerine döndüler, gerekli yerlere meselâ CIA’ya on yıl boyunca tuttukları raporları verdiler ve aradan bir yıl bile geçmeden Türkiye’de -daha önce pek az rastlanan- bölücülük; Kürtçülük ve Mezhepçilik olayları başladı… Ve her geçen gün büyüdükçe büyüdü… En sonunda, bugün, Türkiye ne yazık ki bölünme senaryolarının ciddi ciddi konuşulup tartışıldığı bir ülke haline geldi.

Bu nasıl olmuştu? Bir düşünün… Siz düşünmeye devam ederken, ben bilebildiğim kadarını arz edeyim. CIA, Barış Gönüllüleri vasıtasıyla, Türk vatandaşlarını aile düzeyinde fişleme imkânına kavuşmuştu… Bütün hassas bölgeyi, kim Türk veya Kürt, kim Sünnî veya Alevî, kim sağcı veya solcu, kim Türkiye’nin birliğinden yana veya bölünmesinden taraf bir bir tespit imkânına kavuşmuştu… Bu, bir istihbarat örgütü için ne büyük bir şanstır, bir bilseniz.

Siz ister inanın, ister inanmayın, sonra CIA, elindeki bu dökümana dayanarak, en uygun insanları bir bir seçti, bunlara tek tek ulaştı… Tahrik ve teşvik etti… Yönlendirdi ve yöneltti… Organize edip, örgütlendirdi… Hatta yönetti… Bu suretle Türkiye’nin birliğini, beraberliğini, bütünlüğünü, huzurunu, sükûnunu, rahatını altüst etti! Ve Türkiye bugünlere geldi! Bunu, yalnızca ben söylemiyorum; Barış Gönüllüleri konusunu ilmî ve ciddi olarak araştıran yerli ve yabancı birçok uzman söylüyorlar!

Hâl böyleyken… Türkiye, böyle acı bir tecrübeye sahipken… Şimdi AKP, Türkiye’ye kırk bin ABD ve İngiliz öğretmen ithal etmek suretiyle ne yapmaya çalışıyor? Yoksa bunların, sadece öğretmenlik yapacaklarını mı sanıyor? (AKP içinde, benim bugün çok net olarak hatırladığım, Barış Gönüllüleri acı tecrübesini hatırlayan bir kişi bile yok mu? Yok denirse buna inanır mısınız?)

Bunlar; bu İngilizce öğretmeni kisvesindeki ajanlar, geçmişte Barış Gönüllüleri’nin yaptıkları gibi CIA ve benzeri haberalma örgütleri adına Türkiye’nin her tarafından en mahrem bilgileri toplayıp, ülkelerine rapor edecekler… ABD ve İngiliz istihbarat örgütleri ellerindeki bilgileri bu raporlar sayesinde güncelleştirecekler… Ve Türkiye’de yapacakları bütün operasyonları güncelleşen bu bilgilerden hareket ederek plânlayacaklar… Bunu, adımın M. Metin Kaplan olduğunu bildiğim gibi biliyorum… Oh! Ne âlâ memleket! Türkiye, ABD ve İngiltere’nin haberalma/istihbarat ajanlarının maaşlarını verecek!

Bir tek ülkenin; ABD’nin sadece 1585 ajanı Türkiye’yi bu hale getirebildiğine göre bu kez hem iki ülkenin; ABD ve İngiltere’nin hem de kırk bin (40000) ajanı Türkiye’yi ne hale getirir? Varın, siz hesap edin! Nereye varır bu işin encamı?

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,67 M - Bugn : 11479

ulkucudunya@ulkucudunya.com