« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

22 Haz

2010

BEN OLSAYDIM DANIŞMANLARIMI DERHAL AZLEDERDİM

22 Haziran 2010

Bu başlık, aslında; “Ben Başbakan Recep Tayyip’in yerinde olsaydım, bütün danışmanlarımı derhal azleder, yerlerine ehil olan kişileri tayin ederdim” olmalıydı, ama çok uzun olacağı için kısaca “Ben olsaydım danışmanlarımı derhal azlederdim” demek durumunda kaldım.



Peki, Recep Tayyip danışmanlarını neden azletmeli?



Kendisini, yanılttıkları için!



Danışmanları Recep Tayyip’i hangi konuda yanılttılar?



Hemen hemen her konuda yanılttılar, ama iki tanesi var ki bunlar Recep Tayyip’in tüm karizmasını yerle bir edecek kadar önemli… Ve bunların ikisi de TSK ve Yargı ile ilgili…



İsterseniz/müsaade ederseniz, konuyu biraz daha açarak arz etmeye çalışayım.



Danışmanları, ‘Hemen tedbir almazsak bazı askerler bazı sivillerle birlikte darbe yapacaklar. AKP’yi ve sizi iktidardan uzaklaştıracaklar’ dediler... Recep Tayyip de buna inandı… Ve Yargıyı harekete geçirdi… Yargı da bir dizi davalar açtı: Ergenekon, Balyoz, Kafes vd… Bu davalar sebebiyle muvazzaf ve emekli bir takım askerlerle siviller soruşturmalara uğradı… Bazı kimseler tutuklandı, bazıları ise tutuksuz olarak yargılanmaya başladı.



Bu davalar iyi-kötü kendi mecralarında yürürken, danışmanları, bu defa da “Yargı’nın bir kesimi söz konusu darbecilerle ittifak içindeler. Bu kimselere karşı eğer acil tedbir alınmazsa, bunlar bahse konu davaları akamete uğratacaklar” dediler… Recep Tayyip bu söylenenlere de inandı… Ve bu kez de Yasamayı harekete geçirdi… Partisi AKP, Anayasa Mahkemesi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapılarını değiştirecek bir Anayasa Değişiklik Paketi hazırladı…



Ancak bu değişiklikler yeterli/gerekli rey desteğini alamadığı için TBMM’den geçemedi. Daha doğrusu yürürlüğe girebilmek için referandumdan gerekli rey desteğine muhtaç olarak geçebildi… Cumhurbaşkanı referandum kararı verdi… YSK, referandumun 12 Eylül 2010’da yapılacağını ilân etti.



Referandum da sonucun ne olacağını şimdiden bilmek mümkün değil… Kim bilir belki de referandum yapılmaz… Çünkü her şey Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karara bağlı… AYM eğer paketi Anayasa’ya aykırı bulursa, referandum yapılmaz… O halde büyük ihtimalle erken bir genel seçim yapılır.



Tam bu sırada, bundan birkaç gün önce;



Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Ergenekon sanığı Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın müracaatı üzerine kendisini tahliye etmeyen 9 yargıcı 1500’er lira tazminat ödemeye mahkûm etti!



Yargıtay 11. Ceza Dairesi, yargıladığı İlhan Cihaner ve 9 suç ortağını (!) tahliye etti!



Nöbetçi İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, Emekli Orgeneral Çetin Doğan ve 13 suç ortağını(!) üçüncü kez tahliye etti!



Yargı’nın bu kararları, Recep Tayyip’te şoke etkisi yaptı. Nitekim açtı ağzını yumdu gözünü. Yargı’ya ağza alınmayacak suçlamalarda bulundu… Çünkü bu kararlar, bilhassa Mehmet Haberal için verilen karar eğer onaylanırsa içtihat haline gelecek ve o zaman bütün darbe davalıları bundan yararlanacaklar… Ve darbe iddiaları suya düşecek… Recep Tayyip, bu sonucu gördüğü için sinirlendi.



Hâlbuki bu duruma, kızmaya hiç hakkı yok!



Bu durumu, kendi yaptığı stratejik yanlışlar doğurdu… Uğradıkları saldırı, -TSK da Yargı da olanları, kendilerine yapılan plânlı bir saldırı olarak değerlendiriyorlar- TSK ve Yargı’yı bilerek veya bilmeyerek/isteyerek veya istemeyerek doğal müttefik haline getirdi... Ve bu ittifak, böyle bir sonuç doğmasına sebep oldu… Elbette ben burada verilen yargı kararlarının doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışıyor değilim… Sadece bir analiz yapıyorum ve bunun sonucunu ifade ediyorum… Bu kararların doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmak benim işim değil, bunu, ancak ehil hukukçular yapabilir ki ben hukukçu dahi değilim.



Ama bir Müslüman olarak ben, hiçbir tesadüfe inanmam!



Üstelik bu kararlar tam da Rıza Türmen’in Hürriyet Gazetesi’nde 18 Haziran 2010 tarihinde ‘Tutukluluk hali’ başlıklı yazısının yayınlandığı zamana denk gelirse, bunların tesadüfen olduğuna beni hiç kimse inandıramaz. (Rıza Türmen’in 18 Haziran 2010 tarihli yazısını Hürriyet Gazetesi’nden okursanız, faydalı olacağına inanıyorum).



İyi de bütün bu olanların danışmanlarla ne ilgisi var? Bunlar, danışmanların derhal azledilmesini neden gerektirsin?



İlk olarak aynı anda birden çok cephede savaş, stratejinin temel kaidesine aykırıdır ki bunu bilmeyen kişilerin danışmanlık yapmaya ehil olmadıkları aşikârdır.



İkincisi, “düşmanımın düşmanı dostumdur” basit kuralı gereğince kendilerine savaş açılan bu kurumların eninde sonunda ve ister istemez ittifak edeceklerini bilmek gerekirdi ki bunu bilmeyen kişilerin danışmanlık yapmaya ehil olmadıkları apaçık bellidir.



İşte bu yüzden, yani ehil olmayan kişilerin danışmanlık yapmamaları gerektiği için Recep Tayyip’in bütün danışmanlarını derhal azletmesi gerekir!



Ben Başbakan Recep Tayyip’in yerinde olsaydım, bütün danışmanlarımı derhal azleder, yerlerine ehil olan kişileri tayin ederdim!

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,08 M - Bugn : 5988

ulkucudunya@ulkucudunya.com