« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

23 Eki

2009

BİR HATIRA DAHA

23 Ekim 2009

Bir yazımda bir cezaevi hatıramı anlatmıştım, nedense çok ilgi çekti. Hâlbuki benim için sıradan bir hatıraydı… O kadar ki birkaç vatandaş alıp, sitelerine koymuşlar… Bugün de bir hatıramı yazacağım, ama şimdiden söyleyeyim, bu bir cezaevi hatırası değil.

Yıl, 1999… Tarihini tam olarak hatırlayamıyorum. Fakat 18 Nisan Genel Seçimleri’nden önceydi… O zaman henüz MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından hain ilân edilmemiştim… MHP için karınca kadarınca oy toplamaya çalışıyordum… Bu çerçevede Bursa’nın Gürsu İlçe Ülkü Ocakları bir konferans vermem için davet etti. Tabii ki kabul ettim. Konuyu birlikte belirledik; Ülkücü Dünya Görüşü.

Konferans, bir düğün salonunda mıydı yoksa Belediye Salonu’nda mıydı doğrusu şimdi tam olarak bilemiyorum. Konferans saatinde salona gittim. Salon tıklım tıklım olmasa da doluydu. Öyle de olması gerekirdi, MHP’nin yelkenlerinin rüzgâr dolduğu zamanlardı. Neyse uzatmayayım, Ülkücü Dünya Görüşü’nü aklımın erdiği, dilimin döndüğü kadar anlattım. Bitirdim.

Âdettendir ya, ‘Sorularınız varsa, cevaplamaya çalışırım’ dedim. Demez olaydım!

Abdullah Öcalan, Kenya’da yakalanmış ve 16 Şubat’ta da Türkiye’ye getirilmişti. Bu yüzden soruların bazıları bu mevzu ile alâkalıydı. Daha çok genç ülkücü arkadaşlar bununla ilgili sualler sordular. “Apo ne zaman asılır?” diyorlardı. Ülkücü Dünya Görüşü ile ilgili sualleri cevapladıktan sonra sıra ister istemez bunu cevaplandırmaya geldi.

‘Doğrucu Davut’luğum üzerimdeydi; kısaca ‘Apo asılmaz!’ dedim. Demez olaydım! Salonda bir uğultu koptu. Tepkiler üzerine yavaşça tornistan ettim. ‘Bu Hükümet, Apo’yu asmaz’ dedim, ‘Doğu ve güneydoğu’dan oy kaybedeceğinden korkar, asmaz. Asamaz!’

Ülkücü bunlar, evine kadar kovalamadan adamın peşini bırakırlar mı?

Bırakmazlar. Bırakmadılar!

“Peki, seçimlerde MHP iktidar olunca asmaz mı?” diye sordular, “Asar, herhalde?”

Dedim ya ‘Doğrucu Davut’luğum üzerimde diye, ‘Asmaz!’ dedim, ‘MHP iktidar olsa dahi asmaz! Asamaz!’

“Niçin, asmaz? Neden, asamaz?” diye sormadan bazıları kızgınlıkla kalktı, salonu tek etti… Kalanlara, meramımı anlatmaya çalıştım.

Dedim ki ben, bu devleti Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıyorum. Biliyorum. Maalesef, bu devletin öyle Kenya’lara kadar gidip de bir katili yakalayacak gücü yok. Keşke olsa, ama yok… Öyle ise bu katili Türkiye’ye birileri teslim etmiştir. Ben emperyalizmi biliyorum. Ben emperyalist devletleri tanıyorum. Bunlar, bir tane zeytin verir, karşılığında bir teneke zeytinyağı isterler. Bunlar, kimsenin kara kaşı ya da kara gözü için karşılıksız hiçbir şey yapmazlar. İşte bunlar, bu katili bize vermişlerse mutlaka büyük bir menfaatleri vardır ve muhakkak şartlı vermişlerdir. Ve asılmamak şartıyla vermişlerdir!

Apo, işte bu yüzden asılamaz. Apo’yu hiç kimse asamaz. MHP, iktidar olsa dahi asamaz. Hem zaten asmamalıdır da… Asmayacağım diyerek söz verip aldığına göre asmamak gerekir. Söz verip de sözünü tutmamak olmaz… Diyeceksiniz ki sözü MHP vermedi, o yüzden MHP asabilir. Bu dahi olmaz, çünkü devlette süreklilik diye bir şey vardır. Sözü kim vermiş olursa olsun, sonradan gelenleri de bağlar, bu söz. O yüzden MHP de asmaz. Asamaz. Asmamalıdır!

Vay! Sen, böyle mi dersin? Millet ayaklandı. Bağırış çağırış gırla gidiyor! Bazı akîl kimseler hariç, salonda kalan herkes ayağa kalktı. Beni tanımasalar, neredeyse linç edecekler. Öylesine kızdılar. Öfkelendiler. Aslında haklılar, ben de kendilerine hak veriyorum. Ve kendileri gibi düşünüyorum.

Türk, Kürt demeden; yaşlı, genç demeden; kadın, erkek demeden; çoluk, çocuk demeden otuz bin kişinin şehit edilmesinden sorumlu olan bir cani ele geçirilmişken nasıl olur da en şiddetli ceza ile cezalandırılmaz? Bu, doğru! Ama bir de hakikat var; Devlet asmayacağım diye söz vererek teslim almış! İlla asacağım diyor idiyse bu sözü vermemeliydi. Ya da bu şartla teslim almamalıydı. Söz verdiğine göre, sözünü mutlaka ve muhakkak tutmalı!

Susamadım, bir hata daha yaptım. Keşke yapmasaydım, ama yaptım!

Bir dakika dedim, lütfen bir dakika daha beni dinleyin... İstemeye istemeye biraz sakinleştiler, ‘Bakalım, bu defa ne saçmalayacak’ diye sustular. Dedim ki idam edilmeyecek dedim diye bana kızıyorsunuz, ama bundan daha da kötüsü var… Daha bunu, söylemedim. Durun da onu da söyleyeyim… Göreceksiniz, bu çocuk katili, on yıl sonra tahliye edilecek ve milletvekili yapılacak! Apo, on yıl sonra milletvekili olacak!

Bunlar, son sözlerim oldu. Bana saldırmaya kıyamayan ülküdaşlarım “Lânet olsun!” diyerek, öfkeyle salonu terk ettiler.

Bunu, şimdi niye mi anlattım?

Sebebini açıklamama lüzum var mı? Sebebini bilmiyor musunuz?

Sene şimdi kaç?

2009.

Yani, on yıl doldu!

Hani, ‘kara gün’ saydığınız bu günler var ya... Bunlar, iyi günler… Bu Recep Tayyip, iş başında kalmaya devam ederse, hep beraber bu günleri bile arayacağız!

Haberiniz olsun, istedim.

M. Metin KAPLAN

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,70 M - Bugn : 40375

ulkucudunya@ulkucudunya.com