« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

12 Ağu

2009

BİZE NE OLDU? (6)

12 Ağustos 2009

Evet, biz dünya görüşümüzü azar azar, yavaş yavaş, parça parça kaybettik!

Önce doktrinimiz olan Dokuz Işık’ı kaybettik, bunun nasıl olduğunu dilimin döndüğünce geçen yazımda arz etmiştim. (Okumayanlar ‘Bize Ne oldu? (5)’e bakabilirler.) Ancak iş bu kadarla kalmadı. Maalesef gerisi de geldi.

Düşman, bu defa da bir plân dâhilinde ideolojimiz olan Milliyetçilik’e, Türk Milliyetçiliği’ne saldırmaya başladı.

Önce hemen 12 Eylül Askerî Darbesi’nin akabinde ‘ideolojiler bitti’ diyerek, bir kampanya başlatıldı. Aslında bu kampanya, Batı dünyasında 1960’lı yıllarda başlatılmıştı, ama hem komünizm tehlikesi devam ettiği için hem de zamanlama uygun olmadığı için o zaman Türkiye’de pek etkili olamamış, hatta belli bir kesim haricinde duyulmamıştı bile... Lâkin 12 Eylül’den sonra zamanlama çok uygundu, ama gene de 1990 da SSCB yıkılıncaya kadar belli bir altyapı oluşturmaktan başka hemen hemen hiçbir tesir yapamadı… SSCB yıkılınca tam olarak gündeme geldi ve bizi mahvetmeye yetti!

Çünkü düşman uzun yıllar boyunca Milliyetçilik İslâmiyet’e aykırıdır, zira Milliyetçilik ırkçılıktır ve/veya Milliyetçilik Faşizm/Nazizm’dir propagandası yapmıştı! Gerçi bu propaganda o sıcak mücadele yıllarında pek tesirli olamamıştı, ama sıcak mücadele kısmen soğumaya başlayınca ve bu, 12 Eylülcülerin sert ve acımasız işkenceleriyle desteklenince etkisini göstermeye başladı.

Cezaevlerinde bulunan ve fakat Ülkücü Dünya Görüşü’nü özümseyememiş ve işkenceden usanmış küçük bir grup, milliyetçilik’in İslâmiyet’e aykırı hatta küfür olduğunu ve bu yüzden Ülkücü Hareket’ten ayrıldıklarını bir beyanname ile ilân ettiler. Bunlardan ismi gerekmez biri, daha sonra yayınladığı gene ismi gerekmez kitabında şöyle diyordu; “Bir an için millete dayalı bir ideolojinin geliştirildiğini düşünelim. Temelinde millet unsuru olduğu, prensipler ve asıllar buna dayandırıldığı müddetçe Allah'ın hükümleriyle ters düşen bir ideoloji gelişir ki, bunu bile bile savunacak kişinin sonundan mazallah korkulur. Çünkü bu Allah'a isyandan başka bir şey değildir.”

Bu, düzenin ve adamlarının savunduğu ‘ideolojiler bitti’ teziyle birleşince ülkücülerde özellikle de ülkücülüğü/milliyetçiliği slogan seviyesinden öte kavrayamamış olanlarda şok etkisi yaptı! Nasıl yapmasın ki ülkücü(!) ağabeyleri milliyetçiliği ‘küfür’ olmakla itham ediyorlardı… Gönüllerine şüphe düştü… Ülkücü Hareket’ten belki kopmadılar, ama Ülkücülüğü/milliyetçiliği savunmaz ve savunamaz oldular.

Saldırı bu noktada kaldı mı? Kalmadı!

Ülkü Yolu Derneği Genel Başkanlığı yapmış bir başkası, hem de ülkücülerin yayın organı haftalık bir gazetede şu cümleleri ihtiva eden yazıyı yayınlayınca film koptu… “Türk Milliyetçiliği ideolojisi de diğer ideolojiler gibi vahy'i değil, bir tezi, kabulü (milletler mücadelesinin ve millî menfaatlerin üstünlüğünün esas alınması) ve bu tezin tabii sonuçları olan hükümleri esas aldığından, vahy'i doğruları hükümlerin kaynağı olarak benimsememektedir. Nasıl ki, bir Müslüman’ın dinim İslâm, ideolojim sosyalizm veya kapitalizm demesi mümkün değilse, sosyalizmi veya kapitalizmi doğrulayan bir kimse İslâm'ı yalanlamış oluyorsa, beşerî ideolojilerden bir ideoloji olan, Türk Milliyetçiliği ideolojisini de doğrulayan bir kimse, İslâm'ı -kısmen de olsa- yalanlamış olacağından mü'minlik vasfını kaybeder.”

Eski Genel Başkanı hem de ülkücülerin yayın organında ‘bunları’ yazınca gariban ülkücü ne yapsın? Ne yapabilir? En fazla ‘acaba’ der ki bu da yeter! Yetmez mi? Yeter!

Yeter, çünkü böyle bir yazının ülkücülerin yayın organında çıkmış olmasını gariban ülkücü bir özeleştiri gibi, yapılan yanlışın(!) eski bir Genel Başkan tarafından itiraf edilmesi gibi değerlendirir! Nitekim böyle değerlendirdi! Üstelik üstüne bir de şöyle bir mantık kurar; ‘Bu fikre, eğer bütün eski ve yeni Genel Başkanlar ile ülkücü ağabeyler katılmasalar, bu yazı ülkücülerin yayın organında yayınlanamazdı. Öyle ise bu fikir doğru olmalıdır!’ Nitekim öyle bir mantık kurdu!

İşte aynen böyle oldu ve ülkücü taban böylece ideolojisini kaybetti! Geriye kalan bir avuç şuurlu ülkücü de ‘Kızılderilisiz şefler’ gibi ‘havada’ kaldılar! Tabanını kaybedenler, ne yapabilirler ki?

Hâlbuki milliyetçilik, asla ‘küfür’ değildir! İslâmiyet’e aykırı olmadığı gibi uygundur da! Ancak şuurlu ülkücüler bunu söyleyemediler… Söylediyseler bile bunu, ülkücü tabana ulaştıracak zemini bulamadılar… Ve ülkücü taban ideolojisini kaybetti!

Şuurlu ülkücüler seslerini ülkücü tabana ulaştırabilecek bir zemin bulabilseydiler, şöyle feryat edeceklerdi: Ülkücü milliyetçiliğin yönünü, şeklini ve sınırlarını İslâmiyet belirler… Ve bir şey ki, onun yönünü, şeklini ve sınırlarını İslâmiyet belirler, o şey nasıl ‘küfür’ olur? Bir şey ki onun yönünü, şeklini ve sınırlarını İslâmiyet belirler, o şey nasıl İslâmiyet’e aykırı olur? Bir şey ki onun yönünü, şeklini ve sınırlarını İslâmiyet belirler, o şey nasıl İslâmiyet’e uygun olmaz?

Milliyetçilik; milletini ve milleti ile birlikte milletini meydana getiren milliyet unsurlarını, İslâmiyet'in emir ve müsaade ettiği kadar ve şekilde sevmek, korumak, yükseltmek ve yüceltmek ülküsüdür… Veya milliyetçilik; milletini ve milleti ile birlikte milletini meydana getiren milliyet unsurlarını yönünü, şeklini ve sınırlarını İslâmiyet'in belirlediği bir şekilde sevmek, korumak, yükseltmek ve yüceltmek ülküsüdür…

Öyle ise, milliyetçilik ‘küfür’ değildir… Milliyetçilik İslâmiyet'e aykırı değildir… Ve milliyetçilik İslâmiyet'e uygundur… Çünkü bir şey ki, İslâmiyet’in emir ve müsaade ettiği kadar ve şekildedir, o şey; küfür değildir ve olamaz... O şey, İslâmiyet'e aykırı değildir ve olamaz... O şey, her yerde ve her zaman İslâmiyet'e uygundur...

Ancak biz, bunları söyleyemedik… Söylediysek de sesimizi ülkücü tabana duyuramadık! Ve ülkücü taban bu yüzden ideolojisini de kaybetti!

M. Metin KAPLAN

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,67 M - Bugn : 16156

ulkucudunya@ulkucudunya.com