« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

04 Şub

2009

MÜTHİŞ ŞOV!

04 Şubat 2009

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Davos’ta yapılan panelde hem panel yöneticisine hem de İsrail Cumhurbaşkanı’na öyle bir posta koydu ki bütün Türkiye de ben de keyiften dört köşe olduk.

Hatırlar mısınız bilmem, rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş, DEP Milletvekili Orhan Doğan’la Show TV de yapılan bir programa katılmış, O. Doğan’ın burada Türkiye’yi bir mozaiğe benzetmesine karşılık olarak “Ne mozaiği ulan!” demiş ve: “Bu ülkede federasyon, ana dilde eğitim gibi taleplerin amacı ülkeyi bölmektir. Biz bu ülkeyi böldürmeyeceğiz. Bu uğurda kan dökülmesi gerekiyorsa kan dökeriz. Bunu, aklınızdan çıkartmayın” demişti ya, işte o zamandan beri hiçbir televizyon programı, bana böyle keyif vermemişti.

Yüreğime su serpildi, hatta yüreğim âdeta yağ bağladı… Allah, Recep Tayyip Erdoğan’dan razı olsun! Her ikisinin de; hem panel yöneticisinin hem de İsrail Cumhurbaşkanı’nın ağızlarının paylarını ne de güzel verdi… Hele dosyasıyla kâğıtlarını toplayıp, tam bir Kasımpaşalı gibi kalkıp da yürüyünce, adamlar neredeyse küçük dillerini yutacaklardı… Şaşkınlıktan dona kaldılar. “Yahu otur, bekle bir dakika…” diyecek mecal bile bulamadılar, kendilerinde.

Recep Tayyip Erdoğan vazifesini lâyıkıyla yaptı, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’ndan da bu beklenirdi zaten, ama Türk milletinin de hakkını teslim edelim. Millet de görevini fazlasıyla yerine getirdi: Recep Tayyip Erdoğan’ı hem de gecenin bir yarısında “Davos Fatihi Başbakan” diyerek, havaalanında karşıladı… Karşılayanlar bir rivayete göre on bin başka bir rivayete göre yirmi bin kişiydiler. Doğrusu, muhteşem bir kalabalık ve karşılama yapıldı.

Hatırlıyorum Türkiye, Başbakanı’nı bir de 15 Aralık 1995 de Ankara’da böyle karşılamıştı… O zaman da Tansu Çiller, 13 Aralık da Gümrük Birliği Antlaşması’nı imzalayıp, Türkiye’ye dönmüş ve büyük merasimlerle karşılanmıştı… Ankara’da binlerce kişi toplanmış, muhteşem havai fişek gösterileri yapılmıştı. Hey gidi günler, hey!

Ne ise konuyu fazla dağıtmayayım: Allah, Recep Tayyip Erdoğan’dan razı olsun! Yüreğimize su serpti. Yüreğimizin yağ bağlamasını sağladı.

Tamam da bunun, Gazze’ye ne faydası oldu? Gazze’nin bombardıman neticesinde yerle bir olmuş binaları mı yenilendi? Gazze’nin elektrikleri yanmaya, suları akmaya mı başladı? Şehitleri dirildi, yaralıları mı tedavi oldu? Gazze’ye uygulanan ambargo mu kalktı? Artık Gazze’ye ilâç, gıda ve hatta silâh ve mühimmat mı girmeye başladı? İsrail, Filistin Devleti’ni resmen mi tanıdı? Ne oldu, sahi?

Hiç biri olmadı mı? Sahiden bunun, Gazze’ye hiçbir yararı olmadı mı? Gazze’li bebekler hâlâ süt, çocuklar ve büyükler hâlâ yiyecek, giyecek ve barınak, yaralılar ilâç ve tedavi, şehitler kabristan sıkıntısı mı çekiyorlar? Filistin’in hâlâ bir Devleti yok mu? Öyle ise kime ne faydası oldu, bunun?

Olmuştur mutlaka, canım! Olmaz olur mu? Yoksa böyle bir şov niye yapılsın ki? Meselâ Türkiye’nin ekonomik krizden yara bere almadan çıkması, Kıbrıs ve AB Meselelerinin hallolması ve Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’dan çekilmesi ve hatta PKK’nın silâh bırakarak tamamen dağılması sağlanmıştır; Irak, Afganistan ve Pakistan’da Müslüman kanının akması engellenmiştir; Irak’ın kuzeyinde Kürt Devleti’nin kurulması, Doğu Türkistan’da Uygur kardeşlerimizin zulüm görmesi engellenmiştir.

Emin misiniz, bunların hiç biri de olmadı mı? Allah, Allah olmadı demek! Hakikaten hiç kimseye bir yararı olmadı mı, bunun peki?

Olmaz olur mu? Recep Tayyip’e ve AKP’ye müthiş bir fayda sağladı!

Ekonomik krizdeki basiretsiz davranışlarıyla, yerli yersiz yaptıkları zamlarla, İsrail Başbakanı Olmert’in ters köşeye yatırmasıyla ve TRT’ye Kürtçe yayın talimatı vermeleriyle yerine göre; iline ve ilçesine göre MHP’ye, SP’ye ve DTP’ye kaptırdığı oyların bir kısmını geri aldılar. Bu suretle Genel Mahalli İdareler Seçimleri’nde hezimete uğramaktan kurtuldular! Davos’ta yapılan bu şov, Recep Tayyip’e ve AKP’ye en az beş puan kazandırmıştır! Ben söyleyenlerin yalancısıyım, herkes böyle diyor.

Peki, Gazze’ye ve Türkiye’ye hiçbir fayda sağlamayan ve fakat Recep Tayyip’e ve AKP’ye büyük yarar sağlayan bu şov, Türkiye’yi nasıl etkiler? Türkiye’ye fayda mı zarar mı getirir?

Çok şükür ben falcı da kâhin de değilim, geleceğin neler getireceğini bilemem, bunu sadece ve yalnızca Allah bilir! Ancak ben, mevcut verilere bakarak bir analiz yapabilirim. Herhalde buna da bir mani yoktur, değil mi? Bana göre Recep Tayyip’in yaptığı bu şov, Türkiye’ye hiçbir fayda sağlamadığı gibi Türkiye’nin birçok zarara uğramasına sebep olabilecektir… Şimdiden bunun emareleri görünmeye başladı bile, meselâ ABD Başkanı Obama’nın Ortadoğu Temsilcisi Pazar günü Türkiye’ye yapacağı ziyareti, “teknik sebeplerden ötürü” iptal etti… Gerisi de gelecektir. Türkiye meselâ; IMF ile yapacağı yeni antlaşmada bunun ekonomik bedelini, Kıbrıs’ta yürütülmekte olan görüşmeler sonunda yapılacak olan antlaşma ile ABD Senatosu’nda çok yakında görüşülecek olan “Ermeni Soykırımı” yasa tasarısı sonunda siyasî bedelini ödemek zorunda kalacaktır. Tıpkı Tansu Çiler’in 1995 yılında bir dünya tantana ile karşılanmasından sonra olduğu gibi… Nitekim Türkiye, 1995’den buyana sırf Gümrük Birliği Antlaşması’nı imzalamasından dolayı, her yıl elli milyar dolar zarar etmektedir!

“Yahu, M. Metin Kaplan bırak bunları, fitne çıkarma! Recep Tayyip’in samimi olmadığını nereden biliyorsun?” diyebilirsiniz, meselâ Y. Selçuk Türkoğlu kardeşim mutlaka böyle diyordur… Bundan, adımın M. Metin olduğunu bildiğim gibi eminim.

Tabiidir ki Recep Tayyip’in samimi olup olmadığını ben bilemem, bunu, ancak bir kendisi bir de Allah bilir… Ama ben de mantık yürüterek, kıyas yaparak samimi mi değil mi diye bir tahminde bulunabilirim… Ben, samimi olmadığını tahmin ediyorum. Çünkü Recep Tayyip eğer samimi olsaydı, BOP Eşbaşkanlığı’ndan istifa eder veya ABD’li Yahudilerin teşkilâtı AJC’nin kendisine verdiği madalyayı iade ederdi ki bunlar, çok daha anlamlı ve etkili protestolar olurdu! Yahut benzer bir tavrı, Irak ABD tarafından işgal edildiğinde koyardı… Hadi, o zaman ‘Irak’a demokrasi gelecek’ diye inanarak bu tavrı koymadı diyelim… Peki, iki milyon Müslüman katledildikten sonra, niye böyle bir tavır koymadı? Bin beş yüz mü yoksa iki milyon mu büyük? Yoksa Irak’ta şehit edilen çocukların bizim bilmediğimiz bir kabahatleri mi var? Yahut Gazze’li çocukların gene bizim bilmediğimiz bir üstünlükleri mi? Ya da Recep Tayyip, İsrail’e çatmanın ABD’ye çatmaktan daha kolay mı olduğunu sanıyor? Eğer öyle zannediyor ise çok yanılıyor, çok… Emin olun, Siyonizm ABD ile Türkiye’de, İsrail’de olduğundan çok daha güçlü ve etkilidir! Kaldı ki bunu, Recep Tayyip de en az benim kadar bilir! E o zaman?

O zaman üç ihtimal var: Birincisi; Recep Tayyip, en son İsrail Başbakan’ı Olmert’in Türkiye’yi ziyareti esnasında Dünya’nın kendisiyle AKP’yi çizdiğini hatta sildiğini bir şekilde anladı… O sebeple, şimdi artık Türkiye kamuoyuna oynuyor! Bu şovu da o yüzden yaptı, hem de önceden ince ince plânlayarak... Moderatör ve İsrail Cumhurbaşkanı da Recep Tayyip’in bu oyununa geldiler! Yahu olmaz demeyin, olur! Olabilir!

İkinci ihtimal; Recep Tayyip, AKP’nin siyaset mezarlığına paldır küldür gittiğini gördüğü için sinirleri çok bozuk olduğundan böyle bir hata yaptı… Ancak danışmanları ile yardımcıları “Aptal adam zaferden hezimet, akıllı adam ise hezimetten zafer çıkarır” deyişindeki akıllı adam gibi bu hatadan içe dönük bir zafer çıkardılar!

Veya son ihtimal: Recep Tayyip’i çok iyi tahlil etmiş olan kurt politikacı ve devlet adamı İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, Recep Tayyip’i tahrik etmek suretiyle oyuna getirdi! Çünkü bu panelde Şimon Peres’in, Gazze’de ölen siviller ve özellikle de çocuklar için üzüntü bildirmesi ve böylece hem gerginliğin düşmesi hem de barış ortamı oluşturması bekleniyordu. Ancak Peres, tam aksi bir konuşmayla ortamı daha da gerdi. Üstelik Türkiye’yi suçlar gibi konuşması ve Erdoğan’a karşı sesini yükseltmesi, üstüne üstlük moderatörün kötü yönetimi ve müdahalesi, Başbakan’ın sinirlerine hakim olamayarak tepki vermesine sebep oldu.

Siz hangi ihtimali tercih edersiniz, bunu ben bilemem, siz istediğinizi seçin!

***

Aslında yazı burada bitti, fakat tam son noktayı koyduğum an radyoda çalınan bir şarkı dikkatimi çekti… Bunu, sizlerle paylaşmazsam olmayacak… Sözlerini alelacele kaydettiğim şarkıyı Yusuf Nalkesen bestelemiş, Çiğdem Gürdal söyledi… Adı, “Sen böyle istedin bu masal bitti”… Ben çok beğendim, inşallah siz de beğenirsiniz!

Sen böyle istedin bu masal bitti

Hadi öfkemi yenemedim de / Gözümde yaşlarla gitmeye kalktım

Sen dilin tutulmuş gibi davranıp / Neden dur demedin beni bıraktın?



Sevgine güvenim yıkıldı gitti! / Sen böyle istedin bu masal bitti!



Diyelim o gün ben kabahatliydim / Sana da en acı sözleri dedim

Arkama bakmadan gider miydim hiç? / Eğer sen gitmemi istemeseydin



Sevgine güvenim yıkıldı gitti! / Sen böyle istedin bu masal bitti!

Bir garip hâl olmuş sana nedense / Üzgünüm olandan bitenden bense

Böyle mi davranır, böyle mi yapar? / İnsan sevdiğini gönülden sevse



Sevgine güvenim yıkıldı gitti / Sen böyle istedin bu masal bitti

Bu güzel şarkıyı, tavsiye ederim bir kere de Recep Tayyip dinlesin… Siz ne dersiniz?

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,68 M - Bugn : 28933

ulkucudunya@ulkucudunya.com