« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

27 May

2008

ASLINDA NE OLUYOR (11)

27 Mayıs 2008

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli her grup toplantısında uzun uzun konuşarak, AKP ve Recep Tayyip hakkında bazen nezaket sınırlarını da zorlayarak olmadık şeyler söylüyorlar. Bunu siz de biliyorsunuz... Oysa sayın Genel Başkanların hiçbir şey demeye hakları yok… Çünkü Recep Tayyip ile AKP’yi bu ülkenin başına bu iki sayın Genel Başkan belâ ettiler… Bugün şikayet ettikleri “şey”lerin sorumlusu bizzat kendileridir, yani…

Ne demek istediğimi, yani sonunda söyleyeceğimi başında söyleyerek, şöyle anlatmaya çalışayım: Kimsenin özellikle de Deniz Baykal ile Devlet Bahçeli’nin hiçbir şey demeye hakkı yok, “illiyet prensibi” hükmünü icra ediyor, çünkü!

“İlliyet prensibi' nedir?

Olayları sebep ya da sebeplerle izah eden “ilke”dir… Kısacası şudur: Her olayın bir yahut birden ziyade sebebi vardır, nedensiz hiçbir olay meydana gelmez…Yani ne ekerseniz, onu biçersiniz... Ne yaparsanız, karşılığını alırsınız… Bu, halk arasında şöyle ifade edilir: “Bilinen sebepler, beklenen sonuçları doğurur”… Bu, kaçınılmazdır! Ve bu, kişiler için de kurumlar için de doğrudur!

O halde sebepleri hatırlatmam lâzım.

Bir. Aydın Doğan ile Tansu Çiller’in eşi Özer Çiller Almanya’da buluşup, MHP’yi koalisyondan dışlayıp, yerine DYP’yi koyarak yola devam etmeye karar vermişlerdi… Bunu haber alan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, güya bu oyunu bozmak için erken seçime karar vermişti… Bunu, Parti’nin yetkili organlarında ve hatta hiç kimse ile tartışmadan Bursa Kocayayla’da kamuoyuna duyurmuştu… Sonrasını biliyorsunuz… TBMM erken seçim kararı aldı ve 3 Kasım 2002 de seçimler yapıldı.

MHP, DSP, ANAP, DYP ve SP meclis dışında kaldı, AKP çoğunluğu sağlayarak tek başına iktidar oldu!

Halbuki Aydın Doğan ile Özer Çiller’in komplosu doğru olsa bile, erken seçime gerek yoktu. Çünkü DSP iki parçaya bölünmüş ve Fazilet Partisi kapatılmış olduğu için MHP, TBMM’nin en büyük grubu olmuştu… Almanya’da kurulan komplo sonunda hükümet düşse bile, Cumhurbaşkanı Anayasa gereği olarak hükümeti kurma görevini en büyük gruba sahip olan MHP Genel Başkanına verecek, MHP de hükümeti kuracaktı. Hükümet güven oyu alamasa bile, anayasa gereği yenisi kuruluncaya kadar iktidarda kalacaktı. Ve seçime büyük ihtimalle Devlet Bahçeli Başbakan, MHP de hükümet olarak girecekti.

Üstelik normal seçim zamanına kadar olan bir buçuk yıl içinde, İMF ile yapılmış olan antlaşma sonuç vermiş ve 2001 krizinin etkileri kısmen de olsa ortadan kalkmış olacaktı… Bu durumda ise MHP baraja takılma tehlikesinden uzak kalacağı gibi, AKP barajı aşsa bile tek başına iktidar olma şansını yitirecekti.

İki. YSK kararı gereği olarak Recep Tayyip 2002 seçimlerine katılamamış ve dolayısıyla milletvekili seçilememiş… O sebeple Abdullah Gül Başbakan olmuştu… Ancak seçimden sonra CHP’nin verdiği destekle AKP, Recep Tayyip’e konmuş olan seçilme yasağını kaldırdı. Ve basit bir oyunla Recep Tayyip Siirt’ten milletvekili seçildi. Başbakan oldu.

CHP, AKP’ye destek vermeseydi Recep Tayyip milletvekili seçilemez, Başbakan olamaz, AKP genel başkanı olarak kalmak zorunda kalırdı.

Üç. Anayasa Mahkemesi biraz da zorlama bir karar aldı ve Cumhurbaşkanlığı seçimi için oturuma 367 milletvekilinin katılımının zorunlu olduğunu belirtti. Ve bu yüzden AKP istediği kişiyi Cumhurbaşkanı seçtiremedi. 2007 Genel Seçimleri bu şartlar altında yapıldı. MHP, AKP ve CHP ile birlikte barajı aşarak meclise girdi.

Devlet Bahçeli, daha TBMM ilk toplantısını yapmadan Cumhurbaşkanlığı seçiminde AKP’nin adayı Abdullah Gül’ü destekleyeceğini açıkladı. Nitekim kendiliğinden verdiği sözü tuttu ve Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesini sağladı. Devlet Bahçeli’nin bu karşılıksız desteği olmasaydı, AKP daha tarafsız ve daha güvenilir birini Cumhurbaşkanı seçtirmek mecburiyetinde kalacaktı.

Dört. Recep Tayyip, İspanya’da başörtüsü meselesinin halledilmesi gerektiğini söyleyince Devlet Bahçeli hemen bunu destekleyeceğini ilân etti… MHP ve AKP’nin oylarıyla Anayasa’nın iki maddesi değiştirildi… -CHP bu değişikliği Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı… Konu henüz karara bağlanmadı.- Ancak AKP, MHP’ye verdiği sözü tutup Yüksek Öğrenim Kanunu’nda gerekli değişikliği yapmadı. Başörtüsü meselesi de halledilmeden olduğu gibi kaldı.

Ve AKP’ye kapatma davası açıldı… Büyük ihtimalle de kapatılacak, inşallah da kapatılır yoksa “bunun” alternatifi “darbe”dir! Hem de çok kanlı ve çok uzun sürecek bir “darbe”!

Netice olarak, “bilinen sebepler, beklenen sonuçları doğurdu” şimdi, kimin ne demeye hakkı var? Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli niçin bu işin hâlâ üstüne gidiyorlar? Kendi sorumluluklarını unutturmak için mi?

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,86 M - Bugn : 30861

ulkucudunya@ulkucudunya.com