« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

13 May

2008

MÜCADELE İŞTE BÖYLE OLUR!

13 Mayıs 2008

Ben iyi bir okuyucuyum; özellikle de iki şeyi çok iyi takip etmeye çalışırım; Cumhurbaşkanlığı seçimini ve Genelkurmay Başkanı’nın tayinini. Çünkü her ikisi de benzer sebeplerden ötürü, çoğu zaman Türkiye’de ciddi sıkıntılara sebep olur: Cumhurbaşkanlığı seçimi esnasında askerler seçilecek kişi acaba devlet nizamına zarar verir mi diye, Genelkurmay Başkanı’nın tayini sırasında ise siviller tayin edilecek kişi acaba darbe temayülü taşıyor mu diye endişelendikleri için sürece müdahil olmaya çalışırlar… Nitekim Türkiye, hem son Cumhurbaşkanı’nın seçimi esnasında hem de son Genelkurmay Başkanı’nın tayini sırasında bu sıkıntıyı yaşamıştır. Bunları, zaten siz de biliyorsunuz.

Cumhurbaşkanı seçimi esnasında başlayan sıkıntının etkilerini Türkiye halen yaşamaya devam etmektedir. Bu, ortadadır… Ama ben, bunu yazacak değilim, buna bu kadar değinerek geçiyor ve asıl yazmak istediğim konuya geliyorum.

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın 25. Genelkurmay Başkanı olarak tayin olacağı belli olunca, Türkiye’de bir desise başlatıldı… Yaşar Büyükanıt’ın ismi önce Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya tarafından Şemdinli İddianamesi’ne sokuşturuldu. Hem de çetenin elebaşı olarak… Yetmedi, aynı günlerde bir site internette yayına sokuldu… Ve Yaşar Büyükanıt gizli Yahudi/Sabetaycı olmakla itham edildi… Bu sitede öyle iddialar ileri sürüldü ki bunlardan bir tanesi bile doğru idi ise, Yaşar Büyükanıt asla Genelkurmay Başkanı olmamalıydı… Ancak Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 30 Ağustos 2006’ dan geçerli olmak üzere, hem de normal tayin süresinden birkaç gün evvel Genelkurmay Başkanı olarak tayin edildi.

İtiraf ediyorum, bu tayin beni huzursuz etmişti… Acaba diyordum… Acaba?

Ama şimdi, duyduğum bu tereddütten dolayı utanıyorum, yüzüm kızarıyor… Ben bu kadar tecrübe ve bilgi ile nasıl böyle bir şüphe duydum? Demek yeteri kadar tecrübeli ve bilgili değilmişim!

Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Genelkurmay Başkanı olarak tayin edilir edilmez önce kendisine güzel bir kadro kurdu. Meselâ hiçbir kompleks duymadan, I. Ordu Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’u Kara Kuvvetleri Komutanı olarak tayin ettirdi. Oysa malûm internet sitesinin iddiasına göre, İlker Başbuğ’u hiç sevmez ve hatta kendisine rakip görürdü... Ve hazırlıklara başladı. Plânlar yaptı, yaptırdı. Bunları kurmaylarıyla tartıştı, son halini verdi. En sonunda da bundan bir yıl evvel, yetmiş beş bin askeri –bir iddiaya göre yüz elli bin- Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine nakletti... Ve tüm olumsuzluklara rağmen bölücü/Kürtçü terör unsurlarıyla mücadeleye başladı.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nin gerilla savaşına çok müsait olan dağlarını, vadilerini, oyuklarını, mağaralarını tek tek temizletti. Temizlik halen devam ediyor. Bölücü/Kürtçülerin sınırlardan sızması muhtemel noktaları bir bir tuttu. Buralara birlikler yerleştirdi. Bunları, ileri teknoloji ürünü teçhizatla donattı. Bu birliklere, hava unsurlarıyla destek verdi… Ve bölücü/Kürtçü PKK belki de ilk defa saldırı durumundan savunma pozisyonuna geçmek durumunda kaldı.

Bunları niye yazıyorum?

Türkiye tâ en baştan bunu yapmalıydı da ondan!

Halbuki Türkiye, PKK ilk saldırılarına başladığında bunları ciddiye almamış: Üç beş çapulcu zannetmişti. Bunu, zamanın Başbakan’ı Turgut Özal böylece ifade etmişti… Bunları, sıradan eşkıya gibi takip etmek gibi bir gafletle düşmüştü… İnisiyatifi âdeta PKK’ya bırakmış, sadece saldırıya uğradıkça operasyon yapmakla yetinmişti… Sonra işin ciddiyetini biraz olsun fark edince de başka bir hata yaptı ve mücadele etme görevini gerilla savaşı konusunda en ufak bir tecrübesi olmayan Jandarma’ya havale etti… Olmayınca, devreye Kara Kuvvetleri’ni soktu… Bununla da bir sonuç alamayınca özel tim’leri yetiştirmeye başladı… Ancak iş işten geçmiş ve PKK bu kaybedilen on yıllarda alabildiğine güçlenmiş, ahalinin kısmen de olsa desteğini sağlamıştı… Gene de özel tim’ler görevlerini başarıyla yerine getirdi… Ve emperyalizm, Türkiye’nin ciddiyetini anlayınca, çete elebaşı Apo’yu eliyle teslim etmek mecburiyetinde kaldı… Türkiye de her şey bitmiş gibi, tekrar uykuya daldı.

Ne zamana kadar?

2002 yılında AKP iktidar olana kadar!

Emperyalizm, Irak’ın kuzeyindeki Kürt Devleti’nin kuruluşunu tamamlayıp, ilân aşamasına gelince, Türkiye’ye emri vaki yapabilmek için, uyuyan PKK’yı uyandırdı! Bölücü/Kürtçü terör tekrar saldırılarına başladı. Ancak ne AKP iktidarı ve ne de zamanın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök işin vahametini idrak etmekten acizdiler… İşi, rutin mücadele ile yürütebileceklerini sanıyorlardı… Bu yüzden terör azdıkça azdı. Sıra sıra şehit cenazeleri kaldırmaya başladık. Gene de uyanmadılar. Uyanamadılar! Amerikanın ninnileri eşliğinde horul horul uyumaya devam ettiler.

Ne zaman ki Orgeneral Yaşar Büyükanıt Genelkurmay Başkanı tayin edildi, Türkiye işte o zaman gaflet uykusundan uyandı... (Burada, Türk Milleti’nin teröre gösterdiği haklı tepkinin hakkını da teslim etmek lâzım…) Ve bölücü/Kürtçü terörle top yekûn mücadele başladı.

TSK inisiyatifi ele aldı… TBMM sınır ötesi harekât kararını kabul etti… Başarılı hava ve kara harekâtları icra edildi… Gerektikçe yapılmaya devam ediyor… Kesintisiz, aralıksız ve sürekli bir mücadele yürütüyor… Artık PKK istediği gibi saldıramıyor… Can derdine düştü… Sadece savunma yapmak durumunda kalıyor… Onda da başarılı olamıyor… Çok sayıda zayiat veriyor… Güneş görmüş kar gibi eriyor… Mehmetçik teröriste göz açtırmıyor… Vuruyor, vuruyor, vuruyor… Allah, millet, devlet, vatan ve bayrak aşkıyla terör odaklarını bir bir yok ediyor… Dünya’ya terörle mücadele işte böyle olur, dedirtiyor.

Keşke boşu boşuna bu kadar vakit, nakit ve can kaybetmeseydik… Keşke bunu, tâ 1984’te yapsaydık, yapabilseydik… O zaman iş bu raddeye gelmez, gelemezdi… Bölücü/Kürtçü PKK, daha bebekken yok edilirdi… Lâkin hiçbir şey için geç değil. Zararın neresinden dönülürse kârdır!

Ancak!..

Bu dahi yetmez! Bataklık kurutulmalıdır! Üniversitelerle bürokrasideki bölücü/Kürtçü unsurlar da temizlenmelidir! Buralar temizlenmedikçe, bölücü/Kürtçü terör en ufak bir gaflet anında tekrar hortlayabilir!

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,86 M - Bugn : 29884

ulkucudunya@ulkucudunya.com