« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

15 Ağu

2006

ASLINDA NE OLUYOR?

15 Ağustos 2006

Beş hafta önce, İsrail, iki askerinin Hizbullah tarafından kaçırıldığını ileri sürerek, bütün askerî güçleriyle aniden Lübnan’a saldırdı. Asker-sivil, yaşlı-genç, çocuk-kadın, Müslüman-Hıristiyan demeden Lübnanlıları katletmeye başladı… Katliamı, Müslüman olan ve olmayan bütün dünya sessizce seyrederken, ABD bütün imkânlarını seferber ederek, İsrail’i desteklemeye başladı… Ama Hizbullah, kimsenin kendisinden beklemediği kadar büyük bir direnç gösterdi, İsrail’e ummadığı kadar çok zayiat verdirdi… Ve nihayet, BM Güvenlik Konseyi 33 gün sonra ateşkes kararı aldı… Ateşkes, Pazartesi günü sabahı, uygulanmaya başladı… Bunları zaten biliyorsunuz; çünkü özetlediğim bu şeyler herkesin gözleri önünde oldu…

Tamam da İsrail, Lübnan’a neden saldırdı? ABD, İsrail’i neden bu kadar çok destekliyor? İran hariç, bütün dünya olanları neden sessizce seyrediyor? Aslında ne oluyor?

Kimse bana, İsrail kendini savunuyor, demesin. Böyle olmadığını, İsrail’in her zaman ki gibi aniden saldırdığını herkes gibi ben de biliyorum… Bana, ABD ile İsrail stratejik ortaktır, ABD İsrail’i bu yüzden kayıtsız-şartsız destekliyor da demesin… İran, sıranın kendisinde olduğunu bildiği için, tepki gösteriyor yoksa o da sessiz kalırdı da demesin… Hele, BM Güvenlik Konseyi kararlarını oybirliği ile almak zorunda, ateşkes kararı, bu yüzden bu kadar gecikti, hiç demesin… Söylenenlerin her birinin küçük birer gerçeklik payı olmasına rağmen, hiç birine inanmam, ben. Çünkü aslında ne olduğunu biliyorum.

İşin aslını, müsaade ederseniz, size de anlatayım… İnanmazsınız ama ben anlatayım da siz ister inanın ister inanmayın…

ABD Dışişleri Bakanlığı, 1978 yılında Fransa’ya bir katil göndererek, İran’a dönme hazırlığı içindeki Humeyni’yi öldürtmek istedi… Ama katil-ajan bir sebepten görevini yapamadı… Humeyni İran’a döndü, iktidarı devraldı… 20. yüzyıldaki ilk Müslüman şeriat devleti hayata geçti… ABD, hem en önemli müttefiki olan Şah’ı hem de en önemli petrol kaynaklarını kaybetti… Üstelik, Tahran Büyükelçiliği tam 400 gün işgal edildiği için, rezil rüsvâ oldu… Fakat, bir Müslüman şeriat devletinin ortaya çıkması, ABD için hepsinden mühimdi.

ABD buna rıza gösteremezdi… Ama dünya iki kutupluydu. Bir süper güç olarak SSCB de henüz ayaktaydı. ABD, Askerî kuvvet kullanamazdı. Meseleye SSCB de dahil olabilirdi. Bunu, göze alamadı… Başka bir yol aradı… Önce, Papa Suikastı’na İran’ı karıştırmak istedi. –M. Ali Ağca bu yüzden İran’da beş ay kalmıştı- Ancak İran bu oyunu bozdu… Sonra, Irak ve Saddam gaza getirilerek, İran’a saldırtıldı… Sekiz yıl boyunca, oluk oluk Müslüman kanı aktı… Emperyalizm de her iki tarafa bol bol silâh sattı.

İran-Irak Savaşı bir şekilde sona erdi… İnsan güçlerini kaybetseler de her iki ülke de savaştan askerî olarak kuvvetlenerek çıktılar… Sovyetler ve Çin İran’a, ABD ve Batı Irak’a her türlü silâhı sevketmiş, orduları sekiz yıl boyunca müthiş bir tecrübe kazanmıştı… Bu, en azından İsrail tarafından kabul edilemezdi… İsrail, etrafında güçlü devlet istemezdi… Çükü bu İsrail’in emperyalist amaçlarına engel olabilirdi. İsrail, Arz-ı Mevûd’dan vazgeçemezdi.-Nil nehri ile Fırat ve Dicle nehirlerinin arasındaki topraklardan- Şimdilik, hiç olmazsa Irak’ın askerî gücü yok edilmeliydi. Gerisi, sırası gelince düşünülürdü.

İran-Irak Savaşı sırasında, yardım bahânesiyle Irak’a sızmış olan CİA ve MOSSAD ajanları, bunu, Irak’ı Kuveyt’e saldırtarak kolayca hallettiler… ABD ve hempâları Kuveyt’i kurtarmak bahânesiyle 1. Körfez Savaşı’nı başlattılar… Böylece, hem Irak 36. paralel baz alınmak suretiyle fiilen parçalanmış, hem askerî gücü yok edilmiş, hem bölgenin Müslüman diktatörleri ABD’ye borçlandırılmış, hem ABD bölgede sürekli olarak kalma hakkı kazanmış, hem de İsrail’in önündeki bir büyük engel ortadan kaldırılmış oldu. Bu, son söylediklerime yanlış diyenler, ABD ve saz arkadaşlarının Sırbistan’ın Bosna-Hersek’te yaptıkları katliama neden sayı şehit sayısı 300 bine dayanıncaya kadar müdahale etmediklerini açıklamak durumundadırlar.

Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra, ABD ile İsrail dünyayı istila etmek için tüm hazırlıklarını yaptılar ve bunun için meşrû bir bahâne beklemeye başladılar… Bahane çıkmayınca, zaten yıkmaya karar verdikleri İkiz Kuleleri kontrollü bir şekilde patlattılar. Bu bir terör saldırısıdır diye feryat ederek, plânlarını uygulamaya başladılar. Afganistan’ı işgal ettiler… Böylece Orta Asya’nın petrol ve doğal gaz kaynaklarını ele geçirdiler. Rusya ve Çin’in arasına hançer gibi girdiler. Çin ile Hindistan’ın petrol kaynakları ile irtibatını kopardılar. Rusya’nın arka bahçesi olan Türk Cumhuriyetleri’nde askerî üsler kurdular.

Yetti mi? Yetmedi. Yetmez! Irak’a ikinci defa saldırdılar. Saddam’ı ve ordusunu tamamen yok ettiler… Irak’ı bir daha birleşemez bir hâle getirip, üçe böldüler.Kuzey Irak’ta, İsrail’e müttefik olacak bir Kürdistan kurdular. Böylelikle, bölge devletleri olan, Suriye, Türkiye ve İran’ı tehdit etmeye başladılar… Kimse bana, ama ABD Irak’ta bataklığa saplandı, n’aber demesin… ABD, boka moka saplanmış değil, öyle gibi görünerek Irak halkının arasına kan davâsı sokuyor, hepsi bu.

CİA ve MOSSAD ajanları ortak olarak, Lübnan eski başvekili Harriri’yi öldürdüler… Bunu bahane ederek, Suriye’yi Lübnan’dan çekilmeye mecbur ettiler… Gene CİA ve MOSSAD Şemdinli olaylarını tezgâhladılar, böylece Türkiye’ye de sen bu işlere karışma, yoksa demiş oldular… Suriye’yi, zaten şamar oğlanına çevirdiler, gelip-gidip dönüp-dolaşıp tokatlıyorlar.

Şimdi artık, sırada İran var! Ancak İran, kolay lokma değil; 1979’dan buyana yetişmiş, anti- amerikan ve anti-kapitalist genç bir nesle sahip, çünkü. Ayrıca 1979’dan buyana dünyanın uyguladığı askeri ambargodan ötürü, mecburiyetten hayli ileri bir harp sanayine sahip oldular. Ve en mühimi de İslâmî-millî bir devletleri var… Bunu bildikleri için, İran’a “hurra” deyip saldıramıyorlar.

Türkiye’ye bu yüzden muhtaçlar; hem asker olarak hem de İran’daki Azerî kardeşlerimizi isyan ettirmek için… -Azerîlere biçilen rol, Irak’ta Kürtlere biçilen rolün aynı- Türkiye’de olan her şey; Şemdinli Olayı, Danıştay Saldırısı, Atabeyler vb. gruplar hep, ABD-İsrail ikilisinin Türkiye’ye olan bu ihtiyacından kaynaklanıyor. Gerisi, bahane.

Şimdi sırada İran var: ABD-İsrail ikilisi İran’a saldıracaklar. Karar verildi! Ancak askerler en çok, aynı anda iki cephede birden savaşmaktan korkarlar. Bu yüzden, ABD ve İsrail arkalarını sağlama almak istiyorlar… İsrail’in, Filistin’de Hamas’a Lübnan’da Hizbullah’a şiddetle saldırmasının asıl sebebi bu… Hizbullah ile Hamas genel olarak, İran çizgisinde örgütler… ABD ve İsrail, İran’a saldırdıklarında onlar da İsrail’e saldıracaklar… Bunlara, terör örgütü demesin, hiç kimse… Yahu, adamlar bulundukları ülkelerde ya hükümet yada iktidar ortağı… Nasıl terör örgütü, bu?

Sureti haktan görünen kocaman(!) gazetecilerin, “Bu nasıl iş, tek hiper güç ABD, İsrail’i bu kadar niye destekliyor ki” demelerine bayılıyorum… Bazıları da “Bu, ne güçlü bir lobi faaliyeti? Yahudiler bunu nasıl başarıyorlar?” demelerine ise gülmekten kırılıyorum. Hıh! Lobi faaliyetiymiş. Güleyim bari. –Kah kahalarımı duyuyorsunuz, değil mi?- Ne alâkası var?

ABD, basbayağı Sabetaycı bir devlet! –İnanmazsanız, ABD başkanlarına bakın, kaçı Sabetaycı? Ve bana, medya da sık sık kullanılan Hıristiyan Siyonist sözünü açıklayın. Hem Hıristiyan hem Yahudi nasıl olunur, bana anlatın… Olmazsa ben söyleyeyim; hem Müslüman hem Yahudi nasıl olunursa öyle olunur, yani Sabetaycı olarak- Bu yüzden bu kadar destekliyor, İsrail’i… Hatta ABD, tek Sabetaycı devlet bile değil… 1776 Amerikan İhtilâli’ni de, 1789 Fransız İhtilâli’ni de, 1908 İttihat ve Terakki İhtilali’ni de, 1917 Sovyet İhtilali’ni de Sabetay Sevi’nin ümmeti(!) yaptı… BM’yi, Dünya Bankası’nı, İMF’yi ve Dünya Ticaret Örgütü’nü, Sabetaycılar kurdu… Bana inanmazsanız, Sergius Nilus’un Siyon Liderlerinin Protokolleri isimli kitabını okuyun… Veya Fransa Cumhurbaşkanı Chirac’ın başdanışmanı, Sorbon Üniversitesi Profesörlerinden Alain Bauer’in, geçen yıl NATO toplantısı için geldiği İstanbul da gazetecilere verdiği beyanatı okuyun. -İnanmazsanız, Google’e, “Alain Bauer” yazın, gelenleri okuyun-

Mesele şu, Sabetaycılar, yanlarına Yahudilerle, Sabetaycıların devşirmeleri demek olan Masonları alarak dünya hâkimiyetine doğru adım adım yürüyorlar. Gerisi hep hikâye! Ama yanılıyorlar… Onların bir hesapları varsa: “Allah’ın bin tane hesabı vardır!” Ve “Allah, her şeye kaadirdir!”

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,97 M - Bugn : 2015

ulkucudunya@ulkucudunya.com