« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

20 Kas

2007

BU NASIL MÜCADELE?

20 Kasım 2007

Geçen bir yazımda, Türkiye PKK’yı yok etmek istemiyor dediğim için, çok sayıda eleştiri aldım… Yapılan bu tenkidlerin ortak ana fikri şu; “Türkiye PKK’yı niçin yok etmek istemesin? Türkiye, PKK’yı yok etmek istemiyorsa, PKK ile niçin mücadele ediyor?”

Bu eleştirilere kısaca cevap vermeye çalışayım… Doğru değil ama, bir anlık farzedelim ki, benim bu tezim yanlış… O zaman, şu suallerime lütfen cevap verin: Bu nasıl bir mücadele ki, yirmi beş (25) yılda bir sonuç alınamıyor? Böyle bir şey olur mu? Yirmi beş yıl sonra, PKK hâlâ resmî ve sivil vatandaşlarımızı şehit edebiliyorsa, bu nasıl bir mücadele? Yirmi beş yıl sonra, PKK’yı destekleyenler hâlâ TBMM’ye girebiliyorlarsa, bu nasıl bir mücadele? Yirmi beş yıllık mücadelenin sonunda, PKK, Barzani ve Talabani ile birlikte Irak’ın kuzeyinde bir Kürt Devleti kurmuşsa, bu nasıl bir mücadele? (Medyanın palavralarını geçin, siz… PKK, Irak’ın kuzeyinde kurulan Kürt Devleti’nde Barzani ve Talabani ile koalisyon ortağıdır! Peşmerge başları işte bu yüzden, PKK’ya karşı tavır almıyorlar/alamıyorlar.)

Ben, onu bunu bilmem… Türkiye, eğer PKK ile adam gibi bir mücadele yürütmüş olsaydı, bugüne kadar muhakkak bir “sonuç” doğardı… Yok yok… PKK, mutlaka yok edilirdi demek istemiyorum… Böyle bir iddiam (şimdilik) yok… (Böyle bir iddia, “olay”a 360 dereceden bakma imkânını engeller, çünkü.) Eğer PKK ile adam gibi mücadele edilmiş olsaydı, bugüne kadar ya PKK yok edilirdi… Veya –Allah korusun- Türkiye parçalanmış olurdu… Yirmi beş yılın sonunda, hem PKK yok edilmemiş, hem de –çok şükür- Türkiye parçalanmamış ise, bu, bu mücadelede yanlış/eksik bir çok şeyin olduğunu göstermez mi? Ben, yalnızca bunu diyorum işte... Bunun neresi yanlış? Bu tesbiti/tenkidi yapmayayım mı?

Öyle değil mi, ama?

Dikkat edin, lütfen!.. Yirmi beş yıl… Bir nesil… PKK ile mücadele etmiş olan ilk askerlerin, o gün doğan çocukları askerliklerini tamamlayalı, üç yıl olmuş… Ve Türkiye Cumhuriyeti’ne isyan ederek dağa çıkmış olan ilk PKK’lıların o günlerde doğan çocukları, bugün yirmi beş yaşına gelmişler… Belki de ellerine silâh alarak dağlara çıkalı, beş yıl olmuş… Ancak, PKK ile mücadele hâlâ bitmemiş… Sürüp gidiyor… Ne zamana kadar devam edeceği de meçhul… Yahu, böyle şey olur mu?

Vaziyet böyle ise, ben de bu duruma bakarak, Türkiye PKK’yı yok etmek istemiyor, demez miyim? Dersem, bunun neresi yanlış olur?

Elinizi vicdanınıza koyun ve lütfen bana cevap verin: Türkiye, (hadi öncesini bir yana bırakalım) bu son yirmi beş yılda adam gibi bir millî eğitim (öğretim değil) stratejisi uygulamış ve politikası yürütmüş olsaydı, bugün PKK, dağa çıkaracak bir tane Kürt delikanlısı bulabilir miydi? Bulabilirdi diyorsanız, ben iddiamdan vaz geçiyorum… Bütün söylediklerimi de geri alıyorum… Ama bunu diyemezsiniz… Derseniz, doğru söylemiş olmazsınız, çünkü…

Böyle bir şey olabilir mi, yahu? Emperyalistler, sömürdükleri ülkelere bile kendi dillerini öğretip kabul ettirirken, (inanmazsanız, örnek olarak Cezayire bakın… Fransa’ya karşı bağımsızlık mücadelesi yapanlar bile, sular seller gibi Fransızca konuşuyorlar) Türkiye, seksen dört (84) yılda kendi milletine, milletinin bir unsuru olan vatandaşlarının bir kısmına milletinin dilini, Türkçe’yi öğretmez mi/öğretemez mi?

Türkiye Cumhuriyeti, milletdaşları olan Kürtlere ilk öğretim mecbriyetine rağmen, seksen dört yılda sadece ve yalnızca Türkçeyi öğretmemişse/öğretememişse, siz bunu normal karşılayabilirsiniz ama, ben normal karşılamıyorum/karşılayamıyorum… Ve bunun altında bir “çapanoğlu” aramak durumunda kalıyorum… Bence bu, ya “gaflet”ten, ya “dalalet”ten veya “ihanet”ten kaynaklanıyordur ki ben, hangi sebepten kaynaklanıyorsa kaynaklansın, bunu kabul etmiyorum/edemiyorum… Ve sırf bu yüzden, Türkiye’nin Kürtçülüğü ve Kürtçülüğün son temsilcisi olan PKK’yı yok etmek istemediğini söylüyorum.

Var mı, hâlâ bir itirazı olan? Varsa söylesin, tartışalım…

Amma hiç kimse, bana, PKK ve Kürtçülükteki emperyalist tesirden bahsetmesin… Bu etki doğrudur ve gerçektir… Hatta en mühim faktördür… Ancak bunu bertaraf etmek de Türkiye’yi idare edenlerin vazifesi değil midir? Türkiye’yi yönetenler, bu görevlerini niye yerine getirmediler/getirmiyorlar? Bunu, vatandaş olarak ben mi, yoksa siz mi yapacaksınız? Bu vazifelerini seksen dört yıldır ihmal edenler kimlerdir? Bunlara, bugün ben; “gafil” mi, “sapkın” mı yoksa “hain” mi demeliyim? En doğrusu şu galiba, bunların bazıları gafil, bazıları sapkın, bazıları da haindir, fakat hiçbiri masum değildir.

Kaldı ki, AKP ile Recep Tayyip iş başında kaldıkça, yapmaz/yapamaz ya Türkiye bir “sınırötesi askerî harekât” yapsa bile, bu, sadece PKK ile sınırlı kalacaksa ve Irak’ın kuzeyinde kurulmuş olan Kürt Devleti’nin stratejik hedefleri yerle bir edilmeyecekse; bunun benim için de Türkiye için de, hiç bir kıymeti harbiyesi olmayacaktır… Çünkü Apo İmralı’ya tıkıldığından bu yana, PKK’nın da Kürtçülüğün de liderliğine, ABD/İsrail tarafından Barzani getirilmiştir! Barzani ve saz arkadaşı Talabani ile örgütleri yok edilmedikçe; PKK yok edilse bile, Türkiye rahat bir nefes dahi alamayacaktır.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,86 M - Bugn : 26092

ulkucudunya@ulkucudunya.com