« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

11 Eyl

2007

OLDU-BİTTİ (Mİ?)

11 Eylül 2007

“Çelik-çomak oyunu” bitti… Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçildi… Bize, hayırlı olsun, demek düşer!

Herkes kendine düşen görevi yaptı, biçilen rolü oynadı: AKP birkaç fireyle tam kadro, Abdullah Gül’e destek verdi… CHP, TBMM’ye dahi girmedi… MHP, TBMM’ye girdi ve fakat kendi adayını destekledi… DTP, İmralı’dan aldığı talimatı yerine getirdi… TBMM’ye girdi, ama çekimser oy kullandı… DSP, TBMM’ye girdi ve lâkin kendi adayına oy verdi… Muhsin Yazıcıoğlu ise oyunu Abdullah Gül’e kullandı.

Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanı seçilmiş oldu… Recep Tayyip’in deyimiyle “çelik-çomak oyunu” da bitti.

Acaba bitti mi? Yoksa, daha rövanşı mı oynanacak?

Gelişmelere bakılırsa, bitmişse benzemiyor! Hatta belki de daha yeni başlıyordur… Bunu, yalnızca ben demiyorum; bunu, lisan-ı hâl ile Recep Tayyip ile Abdullah Gül de söylüyorlar.

A. Necdet Sezer Cumhurbaşkanı iken, “Çankaya Köşkü’ndeki dâvete niçin eşlerimizle katılamıyoruz” diye feryatlar eden AKP’liler, Abdullah Gül’ün dâvetlerine de eşlerini yanlarına almadan iştirak etmek mecburiyetinde kaldılar… O halde ne değişti? AKP’li vekiller, bunu, kendilerine (çünkü Abdullah Gül’e veya Recep Tayyip’e soramazlar) sormuyorlar mı?

Hayrunisa Gül, A. Necdet Sezer Cumhurbaşkanı iken, Çankaya Köşkü’ndeki dâvetlere katılamıyordu… Bugün, eşi Abdullah Gül Cumhurbaşkanı iken de katılamıyor… O zaman değişen nedir? Hayrunisa Gül, bunu, hem kendisine hem de eşi Abdullah Gül’e sormuyor mu?

Emine Erdoğan, A. Necdet Sezer Cumhurbaşkanı iken, Çankaya Köşkü’ndeki dâvetlere gidemiyordu… Bugün, Abdullah Gül Cumhurbaşkanı iken de gidemiyor… Öyle ise nedir değişen? Emine Erdoğan, bunu, eşi Recep Tayyip’e sormuyor mu?

Bu ve benzeri suallere Abdullah Gül ve Recep Tayyip, acaba ne cevap veriyorlar?

“Biraz sabredin! Daha vakit var… Herkes “duruma” bir alışsın, sonra siz de katılacaksınız” mı diyorlar? Yoksa, “iktidar olduk ama muktedir olamadık… Bu gidişle olamayacağız da… Başımıza iş açmayın” mı diyorlar?

“Başımıza iş açmayın… Oturun, oturduğunuz yerde” diyorlar ise mesele yok, ama “Biraz sabredin! Daha vakit var…” diyorlar ise işte o zaman, “gerginlik/gerilim” her geçen gün biraz daha büyüyerek, devam edecek demektir!

Bu işe, ya “asker” ne diyor?

“Kanunlar dairesinde kalarak, Abdullah Gül Cumhurbaşkanı yapılmasın” dedik, “fakat Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçildi… Bakalım, ‘bunlar’ bundan sonra ne yapacaklar” mı diyor? Yoksa, “ hele şartlar bir olgunlaşsın… O zaman bunun, hesabını sorarız” mı diyor?

“Asker” eğer, “bakalım, ‘bunlar’ bundan sonra ne yapacaklar” diyorsa, mesele yok! “Bunlar”, bundan sonra, hiçbir şey yapmazlar! Bununla, yani Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesiyle yetinirler… Çünkü, AKP bundan sonra yapmak istediği her şeyi Anayasa dairesinde kalarak yapacak… Emperyalizmin bütün taleplerini, hiçbir direnç ve direnişle karşılaşmadan, rahatça yerine getirecek! Anayasal engellerle karşılaşma ihtimaline karşılık olarak da zaten, Anayasa’yı değiştirme işlemini de başlattılar, bile.

Yok, “asker, hele şartlar bir olgunlaşsın… O zaman bunun, hesabını sorarız ” diyorsa, işte o halde, uzun lâfa hacet yok ‘durum vaziyeti’ hiç de iç açıcı değil demektir!

Ben kendimi “asker”in yerine koyuyorum, moda tabirle ‘empati’ yapıyorum; “Açıkça demişim ki, Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olmasın… Ben, Abdullah Gül’ün Başkomutan olmasını istemiyorum… Bunun için, geçerli sebeplerim var… Ama Recep Tayyip, bunu, dikkate almamış… Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı seçtirmiş… O zaman ne yaparım?” diyorum… Ve bu sorumu, kendim cevaplandırıyorum: “Fırsat kollarım! Hata veya yanlış yapmalarını beklerim… İlk ciddi yanlışlarında da ‘darbeyi’ indiririm!”
Bunun için, “asker”in çok beklemesine de gerek yok… Çünkü AKP, en büyük hatasını yahut yanlışını bir DTP’liyi Millî Savunma Komisyonu’na seçtirmekle yaptı, bile… Bunun, nasıl bir “komplikasyona” sebep olacağını, hep beraber göreceğiz… İkincisi ise henüz tam olarak yapılmadı fakat, daha da büyük olacağı kesin gibi: AKP, Anayasa’yı tamamen değiştirmeye ve yapılacak yeni Anayasa’dan Atatürk Milliyetçiliği’nin etkisini çıkartmak için harekete geçti… Bu, çok tehlikeli! Bunu, sadece ve yalnızca “asker” değil, Türkiye’de hiç kimse kabul etmez… Edemez!

Türkiye’de, sonbahar ve kış ayları da yaz ayları gibi “çok sıcak” geçecek gibi görünüyor!

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,30 M - Bugn : 27724

ulkucudunya@ulkucudunya.com