« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

16 Ağu

2007

ASLINDA NE OLUYOR (5)

16 Ağustos 2007

AKP, Aldullah Gül’ü tekrar Cumhurbaşkanı adayı gösterdi… Şimdi ne olacak? “Ne olacak, Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçilecek”, diyebilirsiniz… Mutlaka böyle düşünüyorsunuzdur… İyi de sonunda bu olacak idiyse, Türkiye altı (6) aydır, niye hop oturtulup, hop kaldırıldı? Cumhuriyet Miting’leri ve hatta 22 Temmuz seçimleri neden yapıldı? Anayasa Mahkemesi “o kararı” niçin verdi? Bu kadar tartışma niye yapıldı? Türkiye bu kadar niçin gerildi? Bu kadar vakti ve enerjiyi neden harcadı? Türkiye’ye, Türk halkına yazık değil mi? En mühimi de Genelkurmay Başkanı niçin konuştu? TSK, 27 Nisan Bildirisi’ni neden yayınladı?

Beni yanlış anlamanızı istemem, bir vatandaş olarak ben, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasına karşı değilim… Çünkü şöyle düşünüyorum: Bir siyasetçi Dışişleri Bakanı ve Başbakan olabiliyorsa, niçin Cumhurbaşkanı olmasın ki? Bir ülke için, Dışişleri Bakanlığı yahut Başbakanlık Cumhurbaşkanlığından daha az önemli makamlar mı? Ve yahut, Anayasa’ya göre kanun önünde sorumsuz olan Cumhurbaşkanlığı makamı, bir ülke için daha mühim bir makam mı?

Bir siyasetçi ya iyidir, ya kötüdür… Kötü ise, Dışişleri Bakanı da Başbakan da Cumhurbaşkanı da olamaz, olamamalıdır… İyi ise, Dışişleri Bakanı da Başbakan da Cumhurbaşkanı da olabilir, olabilmelidir… Yani Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı ve Başbakan olabiliyor ise, Cumhurbaşkanı da olabilmelidir!..

Böyle değilse, bunda, başka bir “iş” var demektir!

Ne ise konuyu daha fazla dağıtmadan, ben, asıl söylemek istediklerime döneyim.

Cumhuriyet Mitingleri, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar, Genel Seçimler bir yana da -çünkü bunların hiçbir “yaptırım güçleri yok- Genelkurmay Başkanı’nın konuşmasıyla TSK’nın bildirisi ne olacak? Hadi, 27 Nisan Bildirisi’ni de bir yana koyalım, çünkü mahkeme kararına göre “o” da “muhtıra” değil de bildiriymiş… Peki, Genelkurmay Başkanı’nın “sözde değil, özde laik” diyerek yaptığı konuşma ne olacak?

Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçildiğinde, maazallah, TSK “Abdullah Gül, özde değil, sözde laiktir. Bu yüzden Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesini kabul etmiyoruz” diyerek, ya bir “tavır” geliştirirlerse, o zaman ne olacak?

“Olmaz, olamaz… Yapmazlar, yapamazlar”, demeyin… Farzı muhal yaparlarsa, o zaman ne olacak? 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de ve 28 Şubat’ta ne oldu ki? Ne yapılabildi ki?

“Ama AKP, başka partilere benzemiyor… 27 Nisan Bildirisi’ne, çok sert bir karşı bildiri yayınladılar… ‘Askerî Darbe’ veya ‘Muhtıra’ya da karşı çıkarlar” da demeyin sakın… 27 Nisan Bildirisi, karışık bir hikâye çünkü! O’nu kaleme alan komutan da zaten emekli edildi… Emin olun, hiç kimse hiçbir şey yapamaz! Bugün demokrat geçinen yazar-çizer takımı da siyasetçiler de anında çark ederler, yeni duruma göre yeni bir pozisyon alırlar… Eliniz böğrünüzde kalır!

Da… Benim asıl söylemek istediklerim, bunlar da değil…

Biraz geriye, bir buçuk yıl kadar geriye gidelim… O günleri şöyle bir hatırlayalım… O zaman Türkiye’de neler konuşuluyordu, onlara bir bakalım…

O günlerde, Türkiye’de failleri hemen yakalanan suikastlar, failleri hemen belirlenen bombalamalar vardı… Kara Kuvvetleri Komutanı’nı suçlayan savcı iddianameleri vardı… KKK, Genelkurmay Başkanı olmasın diye açılmış internet kampanyaları vardı… Birkaç internet sitesinde KKK’nın kripto Yahudi (Sabetaycı) olduğu açık açık yazılıyordu… Ancak KKK’nın adını iddianameye koyan Savcı meslekten tart edildi, KKK da Genelkurmay Başkanı oldu… Malûm site kendiliğinden kapandı… -Biz, bu site hakkında soruşturma açılır, yetkilileri cezalandırılır diye beklerken, emri altında Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Dairesi bulunan Genelkurmay Başkanı, site hakkında hiçbir işlem yapmadı, ya da yaptırmadı… Yahut yapılanları, biz duymadık- … İş kapandı, gitti…

Genel Kurmay Başkanı, bir konuşma yaparak Cumhurbaşkanı’nın “sözde değil, özde laik olması gerekir” diyerek, laikliğin önemine vurgu yaptı… Abdullah Gül, Recep Tayyip tarafından Cumhurbaşkanı adayı ilân edildi… TSK’nın internet sitesinde bir ‘bildiri’ yayınlandı… Anayasa Mahkemesi, CHP’nin müracaatı üzerine, “TBMM Cumhurbaşkanlığı seçimi için ancak 367 ile toplanabilir” diye karar verdi… Cumhurbaşkanı seçilemedi… TBMM, mecburen seçim kararı aldı… 22 Temmuz’da Genel Seçim yapıldı… AKP, yüzde 46,5 rey aldı.

Ve bugün… AKP, tekrar, Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı adayı gösterdi… Yani tekrar başa dönüldü!

Türkiye, şimdi aynı macerayı yeniden mi yaşayacak? Genelkurmay Başkanı, kendisine yöneltilen bir soru üzerine “Dün ne söylediysek, arkasındayız… Aynı noktadayız..” dediğine göre, bu söylediğinden geri adım atmaz ise, gene aynı olayları yaşayacağız demektir.

Genelkurmay Başkanı, eğer geri adım atarsa ve TSK Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesine rıza gösterir ise; o zaman ben, bu olacak idiyse, daha önce bizleri niçin sıkıntıya sokmuştunuz diye sormam mı? Elbette sorarım! Ve bu sualin mantıklı bir cevabını alamazsam, bizi, hepimizi “kayıkçı kavgası” ile kandırdınız diye düşünmez miyim? Demek ki, olan bitenin hepsi de düzenmiş… Asıl maksadınız, Orgeneral Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanı, Abdullah Gül’ün de Cumhurbaşkanı olmasını sağlamakmış… Siz hepiniz aynısınız, aynı saftasınız demez miyim?

Böyle düşünürsem yahut bunu açık açık söylersem, haksız sayılabilir miyim? Bana, yanlış düşünüyorsun, yanlış konuşuyorsun/yazıyorsun der misiniz? Demezsiniz değil mi?

Bana kalırsa, aslında olan şu: Türkiye’yi yeniden dizayn eden uluslarüstü merkez/güç, Türk Milleti’ni çok çok iyi tanıyor… Türkiye’ye, Türk Milletine normal yollardan yaptıramayacaklarını, yan yolları kullanarak, ters mantık tatbik ederek yaptırıyor… Bunu, Genelkurmay Başkanı’nın tayini sırasında da, Genel Seçim’lerde de, Cumhurbaşkanı’nın seçiminde de mükemmel uyguladılar!

Eğer bu tezim yanlış ise, ki inşallah değildir… O halde Türkiye’yi çok zor günler bekliyor demektir!

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,35 M - Bugn : 75203

ulkucudunya@ulkucudunya.com