« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

16 Haz

2007

YETMEZ… AZ GELİR!

16 Haziran 2007

Recep Tayyip’e, geçen yazımda, her gün bir tane prozac almasını tavsiye etmiş, yoksa, gidişatının hiç iyi olmadığını söylemiştim… Ancak görünen o ki, prozac Recep Tayyip’e az gelir… Yetmez! Recep Tayyip’in sinirleri, benim tahmin ettiğimden çok daha fazla yıpranmış, aksi halde aşağıda yazacağım sözleri asla söylemezdi… Çünkü bu sözlerin tamamı irticalen ama, hiç de aceleyle söylenmiş sözler değil.

İsterseniz, Recep Tayyip’in son günlerde söylediklerini hatırlatarak, birlikte yorumlamaya çalışalım.

Recep Tayyip diyor ki: “Bu konu ( Sınır Ötesi Operasyon) konuşulmaz, yapılması gereken bir şey varsa, bunlar yapılır. Her zaman gelen rakamlar var. Kuzey Irak'ta işte 500 tane terörist. Ne deniyor; Türkiye'de dağlarda 5 bin tane. Türkiye'deki 5 bin teröristle ilgili mücadele bitti mi (ki)? Bu halledildi mi (ki), Kuzey Irak'taki 500 kişiyle uğraşmak safahatına gelinecek.”

Recep Tayyip’in yaptığı bu değerlendirme, o’nun meseleyi hiç kavrayamamış olduğunu gösterir… Zira bunu demek, Türkiye'deki terörün Kuzey Irak'tan beslendiği gerçeğini görmezlikten gelmektir.

Üstelik Recep Tayyip, bu ifadesiyle TSK ve diğer güvenlik güçlerine, "Siz önce öncelikli işinizi yapın, içerideki teröristleri halledin… Gerisine karışmayın…" demiş oluyor… Bu da gösteriyor ki Recep Tayyip, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın, "Faydalı olur" dediği sınır ötesi operasyona karşı… Bunda bir fayda görmüyor.

Recep Tayyip’in bu değerlendirmesi, ayrıca, Türkiye'nin 2003'ten bu yana ABD ve Irak Hükümeti’nden beklentileriyle de çelişiyor… Türkiye, uzun süreden beri ABD'nin, Bağdat yönetiminin ve Barzani'nin Kuzey Irak'ta PKK'ya karşı mücadele vermesini, PKK'nın etkisiz hale getirilmesini istiyor. Ancak Recep Tayyip, bu açıklamasıyla Kuzey Irak'taki PKK'nın değil, Türkiye'dekinin önemli olduğunu belirtmiş oldu… Eğer böyle ise Türkiye, ABD'den ve Irak'tan PKK’ya karşı mücadele etmesini nasıl bekleyecek?

Recep Tayyip’in özellikle Kuzey Irak konusunda gösterdiği bu yaklaşım, ABD'nin ve Barzani'nin gösterdiği yaklaşıma daha yakın duruyor... ABD ve Barzani, Türk askerinin Kuzey Irak'a girmesine karşı durdukları gibi Türkiye'nin bu meseleyi içeride ve siyasî yoldan çözmesini tavsiye ve teklif ediyorlar… Recep Tayyip de, PKK'nın Kuzey Irak'taki varlığından çok, Türkiye'deki varlığını önemli bulan bir yaklaşım sergiliyor... Halbuki TSK ve diğer güvenlik birimleri, Kuzey Irak'taki Kürt grupların PKK'ya sağladığı destek ve yardımın, terörü ve terör örgütünü ayakta tuttuğuna dikkat çekiyorlar.

Gelelim olayın uluslararası boyutuna… 11 Eylül saldırısının ardından ABD, ülke içindeki birkaç El Kaide militanı ile yardakçılarını tutuklamak varken; neden, kalkıp Afganistan’da ve Irak’ta savaşmaya gitti? Bize, ‘içeri’yi düzetmeyi teklif ve tavsiye eden ABD, neden, içeridekileri bırakıp da dışarıdakilerin peşine düştü? Onlar da içerdekileri temizleyemez miydi?

Recep Tayyip diyor ki: “Konuyla ilgili (şehit cenaze törenleri) bütün kamera görüntüleri vesaire tabii ki İçişleri Bakanlığı takiplerini oturup yapacaktır. Bunların içerisinde herhalde 'Katil iktidar' diye bağıranların bir faturası olacaktır. Bu ülkeyi tüm fedakârlığıyla gece gündüz demeden yönetmeye çalışan bir iktidara kimsenin katil deme hakkı olamaz. Bunların içinde çok farklı siyasî partilerin mensupları çıkabileceği gibi, çok farklı örgütlerin mensupları da şu anda bize gelen bilgiler arasında.”

Kendisi unutmuş olabilir fakat ben çok iyi hatırlıyorum, eminim siz de anımsayacaksınız Recep Tayyip, Hrant Dink’in cenaze töreninin ardından bu merasime hayranlığını dile getirmiş ve şöyle demişti... “Takdire şayan.” “Hepimiz Ermeniyiz” sloganını ise, pek tutmadığını belirtmişti, Recep Tayip… Ancak Recep Tayyip’in ‘takdire şayan’ bulduğu bu cenaze merasiminde, saatlerce şu slogan atılmıştı, hatta pankartlara dahi yazılmıştı... “Katil devlet hesap verecek!”

Recep Tayyip, o zaman, “Devlet’e nasıl katil denir? Devlet’ten nasıl hesap sorulur?” diye polise falan telefon açıp da, “Bakın bakalım bu sloganı atanlar neyin nesidir” deme gereği duymamıştı... Çünkü “Katil devlet hesap verecek” demek, demokrasilere uygundu ve kendileri de demokrat(!)tı... Ancak şehitlerin cenaze merasimlerinde “Katil ABD, işbirlikçi AKP” diye slogan atmak, demokrasiye aykırı(!)ydı… Bu muhafazakâr demokratın kanının beynine sıçraması için, Hrant Dink’in değil de şehit askerlerimizin cenaze törenini beklemek gerekiyordu!.. Ben, bundan bir şey daha öğrenmiş oldum: ABD’ye katil, AKP’ye işbirlikçi demek, Devlet’e katil demekten daha önemliymiş… Bilmeyenlere duyurulur!

Son olarak, şehit cenazelerinde hükümeti protesto edenler hakkında soruşturma açtıran Recep Tayyip, neden Hrant Dink cenazesinde “Katil devlet hesap verecek” diye bağıranlar hakkında soruşturma açtırmamıştır? ABD’nin ve AKP’nin itibarı var da, Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarı yok mu?

Recep Tayyip diyor ki, "cami avluları, bir partinin gençlik kollarına mensup tiplerle dolduruluyor, (bunlar) amigo gibi bağırtılıyor, provokasyon yapılıyor."

Bu gerçekten böyle ise Recep Tayyip, o zaman şu suallere mutlaka cevap vermek zorundadır... Danıştay katliamından sonra, camide, bakanlar yuhalandı, hatta birinin kafasına su dolu bir bardak fırlatıldı... Bunu yapanlar da ülkücü müydü?

Bu protestolar olunca... Dönemin Genelkurmay Başkanı olan Hilmi Özkök, "Halkın tepkisi, hakikaten takdir edilmeli, ama bir günle kalmamalı, bu, daimilik kazanmalı" demedi mi? Hilmi Özkök, hangi partinin gençlik kollarına mensup? Yoksa, Hilmi Özkök de ülkücü mü?

Recep Tayyip diyor ki; “Bazı emekli generaller, paşalar televizyon televizyon dolaşıp, hükümete karşı âdeta saygı sınırlarını aşan ifadeler kullanmak suretiyle, toplumda bir psikolojik olumsuz hava oluşturmanın gayreti içerisine giriyorlar… Bakıyorsunuz devamlı tahrik, devamlı tahrik.”

Recep Tayyip’in bu sözlerini, müsaade ederseniz, ben yorumlamayacağım… Recep Tayyip’e söz konusu emekli paşalar zaten cevap verdiler… Bunları, kısaca aktarıp, konuyu tamamlamaya çalışacağım.

Emekli Tuğgeneral Armağan Kuloğlu: “Bizim görevimiz toplumu provoke etmek değil, doğru bilgilerle donatmak, paylaşmak, yol göstermektir. Emekli olduktan sonra 8 yıl strateji merkezlerinde çalıştım. Ayrı bir tecrübe de edindim. Bilgi ve birikimimle değerlendirme yapıyorum.”

Emekli Tümgeneral Osman Özbek: “Bizler birer vatandaşız. Emekli olmuşuz, sivil vatandaşız, konuşma özgülüğümüzü kullanabiliriz. Kanalların çoğu da bize kapalı. Medya baskı altında. Her televizyonda çıkıp görüş veremiyoruz.”

Emekli Orgeneral Kemal Yavuz: “Hiç kimse başka bir unsura karşı, durup dururken antipati ya da sempati duymaz. Emekli paşalar da bu ülkenin vatandaşıdır. Bir vatandaş olarak ben de düşüncelerimi ifade ediyorum. Bu olumlu düşünceler de olur, olumsuz düşünceler de olur. Neyi görüyorsak onu söylüyoruz. Bunun, maksatlı bir tarafı yok. Tenkit edilecek tarafı da yok.”

Son söz: Anlaşılıyor ki, Recep Tayyip’in sinirleri benim tahmin ettiğimden de daha çok yıpranmış ve bozulmuş… Bu yüzden, günde bir prozac az gelir… Yetmez! Recep Tayyip’in, mutlaka ciddi bir tıbbî yardım alması lâzım… Yoksa, bu yol…

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,33 M - Bugn : 57528

ulkucudunya@ulkucudunya.com