« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

20 Nis

2007

!!!

20 Nisan 2007

Kimse zahmet edip, dava açmak durumunda kalmasın diye, “olay” hakkındaki görüşümü evirmeden-çevirmeden-kıvırmadan hemen ifade etmek istiyorum: Hadise en hafif tabiriyle bir cinayettir! Vahşettir! Vahşice işlenmiş bir katliamdır!

Ancak…

Bir ülke ki, halkına inandığı ‘din’ adam gibi öğretilmez… Kendi imkânlarıyla öğrenmeye çalışanlara da akla gelmedik kanunî-yasal zorluklar çıkarılır… Hatta cezalar verilir… O ülkenin ‘dince cahil’ bırakılmış insanları dinlerini tehlikede görürler ise, başka nasıl bir tepki verebilirler?

Şimdi vahşi katiller diye koro halinde lânetlediğiniz bu delikanlılara, son ve en mükemmel din olan İslâmiyet hakkıyla öğretilmiş olsaydı, bunlar bu “vahşi cinayeti” acaba işlerler miydi?

Müslüman anne-babaların çocuklarına on iki yaşına kadar İslâmiyet’i öğrenmeyi yasaklayanların, bu ‘vahşi cinayet’te payları yok mudur? Bunlar, bu ‘vahşi cinayeti’ işleyen ‘dince cahil bırakılmış’ delikanlıların bir bakıma ‘suç ortakları’ değil midirler?

Bu ‘vahşi cinayeti’ işleyen delikanlılar;

Kur'ân-ı Kerim'de: "Bundan dolayıdır ki, İsrailoğullarına şu hakikati hükmettik: Kim bir canı, bir can mukabilinde (kısas) veya yeryüzünde bir fesad çıkarmaktan dolayı olmayarak, öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu kurtarırsa, bütün insanları diriltmiş gibi olur. And olsun ki, peygamberlerimiz onlara beyyineler (apaçık âyetler, deliller, mucizeler) getirmişti. Sonra hakikaten yine içlerinden bir çoğudur ki, bunların arkasından, (hâlâ) yeryüzünde (fesad ve cinayet hususunda) muhakkak haddi aşanlardır" hükmünün bulunduğunu...

Peygamber Efendimizin de “… Kim bir cinayet işler veya caniyi himaye ederse, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti üzerine olsun!" buyurduğunu bilmiş olsalardı, bu ‘vahşi cinayeti’ acaba gene de işlerler miydi?

Bu, işin bir yönü… Bunun başka bir yönü daha var…

Bir ülke ki, medyasının çoğunda Ramazan Ayı hariç on bir ay ve günde yirmi dört saat, ülke insanlarının dinleri, diyanetleri ve kutsal değerleri sistemli ve ince ince tahkir ve tezyif olunur, o ülkenin yukarda da ifade ettiğim gibi dince cahil de bırakılmış olan insanları, ‘misyonerliğe’ acaba başka nasıl tepki verirler?

Bu ‘vahşi cinayeti’ işleyen delikanlıların, dinleri, diyanetleri ve kutsal değerleri ile yıllarca alay edilmese, ‘dince cahil bırakılmış’ bu delikanlılar bu şekilde tahrik edilmeseler, acaba gene de bu ‘vahşi cinayeti’ işlerler miydiler? Öyle ise, ülke insanlarını senelerdir sistemli olarak ‘tahrik eden’ bir kısım medya, bu ‘vahşi cinayet’ten bir parça olsun, sorumlu değil midir?

Bu ‘vahşi cinayeti’ işleyen delikanlılar, ‘dince cahil’ bırakılmasaydılar, Kâfirûn Sûresi'nde ifade edilen ‘gerçeği’ bile bile, acaba bu ‘vahşi cinayeti’ gene de işlerler miydiler?

Kâfirûn Sûresi'nde ne buyuruyor? Sûre’nin tamamının meâlini, olduğu gibi, veriyorum:

Bismillâhirrahmânirrahim.
“1, 2. (Resulüm!) De ki: Ey kâfirler! Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam.”
“3. Siz de benim taptığıma tapmıyorsunuz.”
“4. Ben de sizin taptıklarınıza asla tapacak değilim.”
“5. Evet, siz de benim taptığıma tapıyor değilsiniz.”
“6. SİZİN DİNİNİZ SİZE, BENİM DİNİM BANADIR.”

Ve…

Bir ülke ki, yakın tarihinde en az dört ‘askerî darbe’ yaşamış ve fakat bunların hiç birinden hiç bir ders almamıştır, almaya niyetli de görünmemektedir, bu, ‘darbe’ yapmaya niyet edenleri cesaretlendirmez mi?

Diyelim ki ‘siyasetçi/devlet adamları’ darbecileri yargılayıp cezalandıracak kadar yürekli ve cesur değiller, darbecileri bu yüzden cezalandırmıyor/cezalandıramıyorlar, hiç olmazsa, bu ‘darbe’lerin niçin, neden ve nasıl gerçekleştirildiğini de merak etmezler mi?

En azından ‘28 Şubat’, ‘12 Eylül’, ‘12 Mart’ ve ‘27 Mayıs Darbe’lerini, hiç olmazsa TBMM çatışı altında kurulan ‘Araştırma Komisyonu’ marifetiyle ‘sebepleri, yapılışı ve sonuçları’ bakımından ilmî ve objektif olarak inceleyemezler mi? ‘TBMM Askerî Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun ortaya çıkardığı/belirlediği neticeleri tüm kamuoyu ile paylaşarak, Türk milletinin ‘darbe’ ve ‘darbeciler’ konusunda bilinçlenmesini sağlayamazlar mı? Bu, yapılmaz yahut yapılamazsa, daha önce yaptıkları ‘darbelerin’ tecrübelerini biriktirmiş olan ‘darbetörler’ edindikleri bu deneyimlerden de faydalanarak istedikleri zaman yeni ‘darbe’ teşebbüslerinde bulunmazlar mı?

Dış yahut iç ‘mihraklar’ ile bunların ‘gizli yahut açık’ örgütleri, ‘sivil yahut resmî’, ‘görünen yahut görünmeyen darbe’lerine müsait bir zemin ve vasat hazırlamak için, ‘dince de cahil bırakılmış’ böylesi delikanlıları kullanmazlar mı? Bu durumda, ‘darbe’ zemin ve vasatı oluşturmak için kullanılmış olan bu delikanlılar, aynı zamanda hem katil, hem de mazlum sayılamazlar mı?

‘Vahşice bir katliam’ yapmış olan bu delikanlılar, elbette suçludurlar ve işledikleri bu insanlık suçunun cezasını mutlaka çekeceklerdir… Çekmelidirler! Ancak ‘dince cahil’ bu delikanlıları, bu menfur suça azmettirenler… azmettirenleri azmettirenler… azmettirenleri azmettirenleri azmettirenlere emir verenler bulunabilecek midir? Bulunsalar, ceza görecekler midir? Ceza alsalar, cezalarını çekecekler midir?

Cezalarını çekmekten kurtulmanın bir yolunu bulabilseler bile, hiç olmazsa, Türk kamuoyu önünde deşifre edilecekler midir?

Ve daha, nice nice sorular…

Mevlâna Hazretleri: “Tanrı'dan başkasında ihtiyar yoksa, suçluya neden kızıyorsun? Neden düşmana karşı diş biler durursun? Nasıl onun suçunu kusurunu görürsün? Evin damından bir odun kırılıp düşse de seni adamakıllı yaralasa, hiç ona kinlenir misin? Neden bana vurdu da elimi kırdı? O benim can düşmanımmış der misin? Karına göz koyana karşı yüz binlerce defa coşar köpürürsün. Fakat sel gelse de eşyanı götürse akıl, hiç sele kızar, kinlenir mi? Deveci bir deveyi dövse o deve, dövene kasdeder. Devecinin değneğine kızmaz. Görüyorsun ya, deve bile ihtiyardan bir kokuya sahiptir. Hayvanî olan akıl bile ihtiyarı biliyor. Artık sen, ey insanî akıl, utan da ihtiyar yoktur deme” buyuruyor!

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,32 M - Bugn : 43507

ulkucudunya@ulkucudunya.com