« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

13 Mar

2007

DEVLETİMİZİ GERİ İSTİYORUZ!

13 Mart 2007

On yıl beş ay yirmi iki gün cezaevinde kaldıktan sonra, 13 Ocak 1986’da tahliye edildim… Önce bir süre Bafra’da kaldım, ama baktım ki “olmuyor” dönüp Bursa’ya geldim… Nazif ve Ahmet Lütfi isimli iki arkadaşımla birlikte, 25 Ocak 1987 de, Burçak’ı açtık… Lütfedip, açılışı da rahmetli Başbuğumuz Alparslan TÜRKEŞ yaptı.

Ahmet Lütfi’nin, kendine ait ayrı bir işyeri vardı, o orada bulunurdu… Burçak’ı da, Allah razı olsun, Nazif çekip çevirirdi… Ben ise, sınav zamanlarında Uludağ Üniversitesi’ne devam ederdim, diğer zamanlarda da Burçak’a gelen ülküdaşlarımızla sohbet ederdim… Gelenleri dinlerdim, aklım erdiği, dilim döndüğü kadar da konuşur ve bildiklerimi anlatmaya çalışırdım.

Tabii, on buçuk yıl uzak kaldığım cemiyete geri gelince, başkalarının, devamlı olarak içinde bulunmaktan ötürü fark edemediği bazı şeyleri görme imkânı buldum… Olaylara, olgulara yahut süreçlere farklı zamanlarda veya değişik yerlerden bakmanın sağladığı avantajı merhum S. Ahmed ARVASİ hocamız, şöyle izah ediyorlar: “Doğduğumuz ilk günden başlayarak 80 yaşımızın son gününe kadar her günümüzü bir fotoğrafla tesbit edelim. Elimizde 29200 adet fotoğrafımız olacaktır. Bu fotoğrafları, çekiliş sırasına göre sıraladığımızı düşünelim. Oluş, ilk günümüzde çekilen fotoğraftan itibaren 80 yaşının son gününe kadar çekilen her bir fotoğrafta belirsiz bir şekilde cereyan eden nüanslarda mevcut olacaktır… Oysa gerçek olan, sezilemeyecek derecede de olsa her an değiştiğimizdir… Bu fotoğraflarda, bilhassa yan yana duran fotoğraflarda, sanki tekerrür eden anlar vardır. Bir gün önceki fotoğrafımızla bugünkü fotoğrafımız birbirinin tıpkısı gibidir… Farkı görmek için, peş peşe çekilmiş fotoğraflara değil, çekilmeleri arasında hiç olmazsa belli bir süre geçmiş olan fotoğraflara bakmak lâzımdır… Değişiklik, o zaman bariz olarak görülür.”

On buçuk yıl uzak kaldığım için, toplumda meydana gelen değişiklikleri görebildim ve bunları cahil bir idealist cesaretiyle, söylemeye başladım… Meselâ dedim ki, “Bu süreç böyle devam ederse, bu memlekette yaşayan Türkler, bir gün, eninde sonunda biz kendi devletimizi kurmak istiyoruz diye, ayağa kalkacaklardır!” Bunu, o zaman konuştuğum birçok arkadaşım eminim ki hatırlıyordur.

Maalesef, o gün geldi çattı! Bu ülkede yaşayan Türkler, biz de bağımsız bir devlet kurmak istiyoruz diye, henüz ayağa kalkacak duruma düşmediysek de, biz devletimizi geri istiyoruz diyecek hale geldik… Evet, biz devletimizi geri istiyoruz!

Hoppala! Bu da nereden çıktı? Kafayı mı yedin sen, demeyin sakın… Sakın böyle bir şey demeyin; gönlünüzü kırarım, kafam iyice bozuk, çünkü… Sadece ve yalnızca, ne oldu da bu kadar kızgınsın diye sorabilirsiniz… Onu da, sorsanız da sormasanız da zaten anlatacağım.

Sorarım size nasıl öfkelenmem? Aklına esen, çıkıp Türk Devleti’ni tehdit ediyor, ama devleti temsil edenlerin kılı dahi kıpırdamıyor, gıkı bile çıkmıyor… Hatta, bu yetmiyormuş gibi, tehdidi bertaraf etmek için olacak, bu tehditleri savuranların talepleri hızla yerine getiriliyor… Bu durumda nasıl kızmam? Ben insan değil miyim? Ben, sinirden, etten ve kemikten değil miyim? Allah, beni de topraktan yaratmadı mı?

Bakın, gazete haberlerine bir bakın, bu haberleri sonra birlikte yorumlayalım:

Haber bir. “DTP Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, terör örgütü PKK elebaşısı Abdullah Öcalan'ın 6 saç teline Avrupa'da yapılan metal testinde kronik zehirlenme bulgularına rastlandığı iddialarıyla ilgili olarak, "Öcalan'a kimyasal ve radyoaktif bir saldırı var ise ki bilimsel verilerin böyle bir sonuç verdiği belirtiliyor. Bunun sonuçlarının hiç kimsenin hesap edemeyeceği kadar ağır olacağını sorumluluğumuz gereği belirtme ihtiyacı duyuyoruz. Bu coğrafyada geri dönülmez tahribatlar yaşanabilir" diye konuştu.”

“Sırrı Sakık ve Selim Sadak ile birlikte genel merkez binasında dün bir basın toplantısı düzenleyen Tuğluk, bu sözlerinin ardından "Türkiye'yi tehdit mi ediyorsunuz?" sorusuna ise şu yanıtı verdi: "Kabul edilsin edilmesin, Öcalan'ın Kürt halkı üzerinde çok büyük bir etkiye sahip olduğu aşikâr. Böyle bir olay, Öcalan'a sempatiyle bakan Kürt halkının büyük tepkisine neden olur. Türkiye'yi gerçekten ciddi bir tehlike bekliyor."

Haber iki. “Demokratik Toplum Partisi (DTP)’li 54 belediye başkanı, Abdullah Öcalan’ın zehirlenme iddialarına karşılık toplumda gerilim yaratılmasına engel olmak için bağımsız bir kurulun tetkik yapması gerektiğini belirterek, hükümeti sorumlu davranmaya çağırdı.”

“Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti'nde yapılan basın açıklamasına DTP’li 54 Belediye Başkanı katıldı. Açıklamayı Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir yaptı. Baydemir, Türkiye’nin sağduyu ve mantığın rafa kaldırıldığı, ‘akıl tutulması' halinin yaşandığı dönemden geçtiğini ileri sürerken, “Belediye Başkanları olarak bir dönemdir özelde bölgemizde, genelde ise tüm ülkede sistemli ve tehlikeli bir şekilde tırmandırılan gerilim politikalarına dair kaygılarımızı basın ve kamuoyu ile paylaşma ihtiyacını hissettik” dedi.”

“Osman Baydemir, kanlı terör örgütü PKK'dan daha önceki açıklamalarındaki gibi yine ‘Kürt muhalefeti' diye söz etti. Hem terör örgütü PKK'nın hem de demokratik kamuoyu dediği kesimlerin silâhların susması için çabaladığını ileri süren Osman Baydemir, kendilerinin de çaba harcayarak sağladıklarını söylediği tek taraflı ateşkesin halen devam ettiğini anlattı.”

“Abdullah Öcalan'ın uzun vadeye yayılacak şekilde zehirlendiğine dair kamuoyuna yansıyan bilgilerin bölgede ve ülkemizde var olan gerilimi bambaşka bir boyuta taşımıştır” diyen Osman Baydemir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kuşkusuz böyle bir teşebbüste bulunulmuşsa durum can güvenliği devletin sorumluluğu altında olan bir kişinin yaşam hakkı ihlalinin yanı sıra başka bir anlam daha ifade edecektir. Böylesi bir durum sonuçları itibariyle Türkiye'nin iç barışına, toplumsal huzuruna yapılmış tehlikeli ve art niyetli müdahale anlamını taşıyacaktır. Durumunun ciddiyetine bir kez daha dikkatinizi çekmek istiyoruz. Şu ana kadar hükümet ve ilgili kurumların iddialara yaklaşımı durumun ciddiyetini yeterince algılamadığını göstermektedir. Deneyimlerimizden hareketle toplumda kırılmalar yaratabilecek bu hassas durumların tüm şüpheleri ortadan kaldıracak kurumsal ciddiyet ile ele alınması gerektiğini düşünüyoruz.”

Söyleyin Allah aşkınıza, bu sözler ne anlama geliyor? Bunlar, Türkiye Cumhuriyeti’ni tehdit değil mi? Değilse nedir? Böyle bir şey olabilir mi? Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendi vatandaşları tarafından tehdit edilebilir mi? Kim olursa olsunlar; hangi milletten, ırktan, yahut etnisiteden olurlarsa olsunlar, bir takım kişiler bir araya gelerek Türk Devleti’ni tehdit edebilirler mi? Nasıl olabiliyor, bu? Böyle bir şey olabildiğine göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlığından yahut bağımsızlığından hâlâ bahsetmek mümkün olabilir mi?

Hiç kimse kendini kandırmasın, bu durumda, belki daha fazladır ama, bana kalırsa sadece iki ihtimal var, ki ikisinin sonuçları da birbirinden beter: Ya bu Devlet, Türklerin yani bizim değil, bizi birileri aldatıyor. Biz de bunu yutuyoruz, Devlet’i bizim sanıyoruz… Yahut da bu Devlet, gayrı Türk ve gayrı Müslim bazı unsurların gizli işgali altında... Ancak biz, bunu fark edemediğimiz için, Devlet’i hâlâ bağımsız zannediyoruz… Aksi halde, Türk Devleti’ni hiç kimse tehdit edemezdi… Türk Devleti de hiçbir tehdide papuç bırakmazdı, kendini tehdit edenlere dünyayı dar ederdi!

HANGİ İHTİMALİN DOĞRU OLDUĞU, YAHUT DA YANLIŞ OLDUĞU BENİ HİÇ İLGİLENDİRMEZ… BEN, DEVLETİMİ GERİ İSTİYORUM… BİZ TÜRKLER, TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’Nİ GERİ İSTİYORUZ! YOKSA, BİR GÜN BİZ DE AYAĞA KALKIP, KENDİ DEVLETİMİZİ KURMA HAKKI İSTEYECEĞİZ

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,30 M - Bugn : 27374

ulkucudunya@ulkucudunya.com