« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

24 Şub

2007

CIA’NIN KLÂSİK OYUNU

24 Şubat 2007

“Klâsik bir CIA taktiğidir... Güney Amerika'da olduğu gibi Türkiye'de de uygulanmıştır... Eğer bir ülkede sol yükseliyorsa derhal ajan provokatörler eliyle solcular şiddet eylemlerine yönlendirilir. Anarşi ve şiddet ile sol aynı vitrine konur. Sosyalisti, sosyal demokratı, Maocusu, Lenincisi, devrimcisi, demokratı... Solun her çeşidi anarşiyle iç içe gösterilir. Halkın gözünden düşürülür. Solun demokratik yükselişi bu şekilde durdurulur...”

“Şimdi aynı oyun "milliyetçilik" konusunda oynanıyor...”

“Bankaları, toprakları, sanayi tesisleri yok pahasına, dışarı satılan... Petrol gibi varlıkları peşkeş çekilen... Baştaki işbirlikçilerin ABD ile çıkar birliği sonucu PKK'ya mahkûm hale getirilen... Kimliği yok edilmeye çalışılan... Yönetimi AB, ABD ve IMF'ye bağlanan Türk halkı doğal olarak milliyetçi bir tepki veriyor... Bağımsızlıkçı duygular güçleniyor...”

“Şimdi hedef, işte bu tepkiyi yok etmek... Milliyetçiliği, ulusalcılığı, yurtseverliği ve sağ şiddeti aynı kefeye koyup halkın gözünden toptan düşürmektir...”

“Bu oyun hayli açık tezgâhlanıyor. Bu arada birtakım katiller ve karanlık adamlar da ortada ben "milliyetçiyim" diye dolaşıyor elbet... Bunlar da oyunun ve komplonun parçasıdır... Komplocuların figüranıdır.”

“Ulusalcı ve yurtsever kişi ülkenin dışarıdan yönetilmesine ve sömürülmesine demokratik yoldan karşı çıkar. Ulusal değerleri savunur. Vatan, millet, bayrak edebiyatı veya kaba güç gösterisiyle, akılları çelmeye çalışmaz. Vaktini böyle harcamaz.”


Bu, bir köşe yazısı kadar uzun iktibası Milliyet Gazetesi yazarı Melih AŞIK’tan ödünç aldım… Yazıda ifade edilen bir takım detaylara katılmasam da ana fikrine aynen iştirak ediyorum… Söylenen tamamen doğru, CIA dünyanın her yerinde bu taktiği uygular… Bunu, çoğu zaman örgütlere sızan ajan provokatörleriyle gerçekleştirir… Bazen de ittifak yaptığı devletin resmî organlarıyla iş ve eylem birliği yaparak…

Geçmişten örnekler vermem gerekirse; CIA, Abdullah Çatlı vasıtasıyla Ülkücü Hareket’e sızmış ve Abdullah Çatlı’nın verdiği emir ve talimatlarla, İstanbul’da 16 Mart ve Ankara’da 7 TİP’li “katliam”larını yaptırtmıştır… Biliyorsunuz, aradan şu kadar yıl geçmiş olmasına rağmen, Ülkücü Hareket bu iki “provokasyonun” sıkıntılarını hâlâ çekmektedir… Bunun daha ne zamana kadar süreceği de belirsizdir.

Sol’a gelince; bu konuda solun durumu daha vahim… Solun başına gelenler daha büyük, daha tehlikeli… Yahut durun, ben bir “olay” anlatayım, kararı siz verin… Kaynak Emekli Paşa Memduh Ünlütürk.

Diyor ki Memduh Ünlütürk, “Bir gün Mahir Çayan ile arkadaşlarının tutuklu bulundukları Maltepe Askeri Cezaevi’nden firar edecekleri ihbarını aldık… Orgeneral Faik Türün İstanbul Sıkıyönetim Komutanı, General Turgut Sunalp de İstanbul’da görevli… Üçümüz oturduk, ne yapalım, ne gibi tedbirler alalım diye, düşündük… Klâsik tedbirlerden başka bir şey aklımıza gelmedi… O zaman, Genelkurmay Başkanlığı’na soralım dedik… Ne yapmamız lâzım diye Genelkurmay’a sorduk… Bize, bekleyin yetkili birilerini göndereceğiz dediler…”

“Ertesi gün, üç Amerikalı ve bir Türk Albay Ankara’dan geldiler… Ne oluyor, durum nedir, diye sordular… İhbarı söyledik… Tamam dediler, hiçbir şey yapmayın hatta mevcut tedbirleri olabildiğince gevşetin… Ve bize, yapmamız gereken yirmi altı maddelik bir liste verdiler… Niçin, diye sorduğumuzda, bırakın firar etsinler, sonra takip eder ve hepsini imha ederiz, dediler.”

“Ben, Faik Türün ile Turgut Sunalp’ın da bulunduğu, böyle üç toplantıya katıldım, daha sonra ne oldu, bilmiyorum.” Böyle diyor, emekli Paşa Memduh Ünlütürk… Ancak Memduh Ünlütürk, sıradan emekli bir Paşa değil… Başka özellikleri de var ve asıl bu hususîyetleri söylediklerini önemli kılıyor… Memduh Ünlütürk, önce Özel Harpçi olarak, sonra da MİT Müsteşarı olarak çalışmış bir Paşa.

Memduh Ünlütürk her ne kadar, “daha sonra oldu, bilmiyorum” dese de, bu söylediği doğru değil… Daha sonra ne olup bittiğini bal gibi biliyor, ama daha fazlasını söylemeye, nedense dili varmıyor… Ama biz, ne olduğunu biliyoruz ve bunu çekinmeden söyleyeceğiz; 29 Kasım 1971 günü Ziya Yılmaz, Cihan Alptekin, Ulaş Bardakçı ve Ömer Ayna'yla birlikte Kartal-Maltepe Askeri Cezaevi'nden firar eden Mahir Çayan, arkadaşlarıyla beraber “adım adım takip edildikleri halde” 26 Mart 1972 tarihinde, Ünye Radar Üssü’nde görevli biri Kanadalı ikisi İngiliz üç askerî teknisyeni oturdukları evden kaçırdı… Maksatları, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 No’lu Askerî Mahkemesi’nce ölüm cezasına çarptırılan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın ölüm cezalarının infaz edilmesine mani olmaktı.


Lâfı fazla uzatmayayım: Mahir Çayan ile arkadaşları, 29 Mart günü, Niksar’ın Kızıldere Köyü’nde kıstırıldılar… Ve İçişleri Bakanı Ferit Kubat, MİT Müsteşarı Korgeneral Nurettin Ersin, Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Dairesi Başkanı General Vehbi Parlar’ın bizzat ve beraberce yönettikleri operasyon sonunda, ABD’li albayların söylediği gibi, Ertuğrul Kürkçü hariç hepsi, yani tam on THKP militanı imha edildiler… Rehine, üç ecnebi teknisyen ise daha operasyon başlamadan THKP’liler tarafından öldürülmüştü.

Dikkat edin, lütfen! Mahir Çayan ve arkadaşları “güvenlik güçleri” tarafından adım adım izlendikleri bir sırada, üç ecnebi teknisyeni kaçırabiliyor ve acımasızca öldürebiliyorlar… Bu nasıl oluyor? Böyle bir şey olabilir mi? Olamaz! Ama oldu… Evet oldu, çünkü takip edenler, bunlara bu fırsatı verdiler… Niçin? İmha edilmelerini haklı çıkarmak için!

THKP’lilerin imha edilmelerini kim istiyor? CIA istiyor!.. Bunu, neden istiyor? Çünkü bu suretle, kaçırıp, öldürdükleri İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Ephrahim Elrom’un intikamı alınmış olacak! Ve TBMM’de görüşülmekte olan üç idam cezası, kolayca kabul edilecek! Yani bir taşla üç kuş… Hem Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan asılacaklar, hem Mahir Çayan ve arkadaşları öldürülecekler, hem de sol Türkiye’de itibar kaybedecek ve yükselişten düşüşe geçecek!

Bu “olay”ın çook çook önemli bir özelliği var, bunu burada söylemeden geçemeyeceğim; bu, CIA, Özel Harp Dairesi ve MİT’in ortaklaşa yapıp, deşifre edilmiş olan tek “operasyon”! İşte bu, da Özel Harp Dairesi’nin NATO ve dolaylı olarak ABD tarafından kurdurulduğunun en mühim delili!

Son bir ricam var: Lütfen! Şu son “olay”lara da; yani Rahip Santora cinayetine, Danıştay katliamına ve Hrant Dink suikastına da bu bilgiler ışığında, bilhassa Melih Aşık’tan yaptığım alıntıyı nazarı itibara alarak bir kere daha bakın… Söyler misiniz, ne gördünüz? CIA, şimdi de milliyetçilikle milliyetçileri halkın gözünden düşürmeye çalışıyor değil mi? Melih Aşık haklı!

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,30 M - Bugn : 21909

ulkucudunya@ulkucudunya.com