« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

06 Şub

2010

KAVGA

06 Şubat 2010

Üçyüzkırk civarındaki bir sayı, yetmişin yaklaşık beş katı eder. Oturuma katılmayanlar tesadüfî dağılım hesabıyla iki taraftan da aynı oranda tenzil edildiğinde bire beş nisbeti daha da artar. Üçyüzü aşkın AKP'li, altmış da MHP'li mevcutsa, beş katı da geçer. Bu demektir ki, MHP grubu kendisinden en az beş kat kalabalık bir kuvvete galebe çalmıştır. Bu aynı zamanda MHP'nin canı istediği takdirde iki kere ikiyi dörtten fazla ettirmeye muktedir olduğunu göstermektedir.

Siyasette son zamanlarda artan gerilim, mecliste bir bakan hakkında verilen gensoru önergesi esnasında kavgaya dönüştü. İncir çekirdeğini doldurmaz meselede söylenenler doğruydu, fakat esas konuyla ilgisi yoktu. Başörtüsünü savunanların başörtüsü yüzünden tutuştukları kavgayı başörtüsüne karşı olanların araya girerek ayırması aslında meseleyi özetliyor. Tartışmalar ve karşılıklı suçlamalar halen devam ediyor. Azınlık oldukları halde kendilerinin müdafaada çetin ceviz çıkan MHP'liler her zaman olduğu gibi haksız ve saldırgan gösteriliyor. AKP konuyu mecraından saptırarak başbakanın eşine hakaret edildiği ve aile mahremiyeti noktasına çekiyor. Eşlerini öne sürerek siyaset malzemesi yapanlar da, aynı seviyeye inerek şahsiyata dökmeye tenezzül edenler de hatalıdır.

Başbakan bu aralar eşinin üç sene evvel Gata'ya alınmamasını diline doladı. Bugüne kadar hiç dile getirmediklerini, acılarını içlerine attıklarını söyledi, ancak o gün gazete ve televizyonlar bu haberi vermişti. Siyasi, sosyal, sivil ve resmi mutabakat sağlayarak çözmek dururken, bir mecburiyet ve ihtiyaç olmadığı halde problem çıkacağını bile bile üzerine gitmek zaten bir cesaret ve samimiyet örneği değildi, kriz oluşturma politikası ve mağdur rolünü oynama fırsatı yakalamaktı. Tartışmaları başlatan konuşmada MHP milletvekili, başörtüsünden dolayı Gata'ya almayanlara destek vermiyor, başörtüsünü öne sürüp siyasi malzeme yapılmasını ve intikam vasıtası olarak kullnaılmasını kendi kapasitesi ve üslubunca eleştirmeye çaşılıyor.

Sayıları artmasına karşılık, yeni yetişen neslin orta ve alt tabakalarına mensup bir kısmı müstesna olmak üzere partizanların zenginleşerek ayrı bir seçkin sınıfı oluşturmasıyla eskisine nisbetle türbanın samimi mağduru gittikçe azalmaktadır, en azından görünür tarafı ve sözcüleri itibariyle böyledir. Çileyi çeken çekmiş, başörtüsüne düşman olana da, müdafaa eder görünene de neredeyse lanet ederek, Allh'ından bulsunlar ve Allah ıslah etsin düşüncesiyle köşesine çekilmiştir. Meydanlarda arsızca ve ısrarla yeldeğirmenleriyle cedelleşenler büyük ölçüde bu işin siyasi kazancını hedefleyenler ve bölücülüğü dini kimlikle maskelemeye çalışanlardır. Sadece kadını erkek, erkeği kadın yapmaya muktedir olamadığı dile getirilen, güç kuvvet yetişmeyen İsrail'e diz çöktüren ve daha akıl sır ermez cüretkâr icraatlarla kudreti isbat edilen bir iktidarın, siyasetin ve meclisin bunu çoktan çözmesi gerekirdi. Elindeki bütün gücü ve kozları iktidarını sürdürmek için harcamak yerine bir kısmını bu meseleyi halletmek için sarf etseler, çözülürdü. Maksat çözüm olmayınca iş kördüğüme dönüşüyor. Mesele iktidardaki siyasilerin inhısarına geçtiği için, diğer bütün yanlış ve keyfi icraatlarıyla doğurdukları tepkilerin, iktidar güç ve dengeleri değiştiğinde yine masum insanlara yansıma ihtimali de gözden uzak tutulmamalıdır.

İstiklâl Marşının ilk kıtası okunduktan sonra bu kadarı kâfi deyip yarıda kesen esnaf kefalet başkanlarının olduğu bir Türkiye'de, din üzerine siyaset yapan bir iktidar partisinde genel başkanına Peygamber benzetmesi yapan bir yalakanın çıkması o kadar da hayret edilecek bir şey değil. Her partide bazı densizler çıkar, genel başkanlarına hak etmedikleri yüceltmelerde bulunabilir. Tabii ki Peygamber yakıştırması hiçbir surette hoşgörülemez, inkâr edilmesi ve şimdiye kadar üzerine gidilmemesi yanlıştır. Sonradan bu abesliğin üstüne atlanarak meclis kürsüsünden siyasi polemik konusu yapılmasına gerek yoktu. Karşı taraf politika cambazı çünkü, aleyhindeki konuyu tam tersine döndürüp lehe çevirmekte son derece mahir, nitekim haberi yokmuş gibi davrandı ve yavuz hırsız gibi bastırmaya çalışıyor. Daha olgun bir üslupla ilgili hakkında işlem yapılması talep edilebilir, gereği yapılmazsa ondan sonra daha sertçe eleştirilmesine kimsenin diyecek sözü kalmazdı.

MHP'nin hatırlatmaktan özenle kaçınması gereken iki konu Nesrin Ünal'ın başını açması ve Apo'nun idamı meselesidir. Burada ne kadar haklı olnurusa olunsun, Ülkücülerden beklenen net ve yürekli tavır ortaya konulamadığı için millet ikna edilememektedir. Nesrin Ünal ya milletvekili adayı olmayacaktı, ya da meclise gelip başını açmayacaktı. Üçbuçuk yıl çabuk geldi geçti, mezartaşında milletvekili yazması bir faniye fazla bir şey kazandırmaz. Bir eksik milletvekili ile MHP ve ülke bir şey kaybetmezdi. Fakat mecliste başörtüsünün çıkarılması çok şey kaybettirmiştir. Bugün kavga etmeye değip değmeyeceği tartışılır bir konuda sergilenen celadetin bir kısmı iktidar ortağı iken esaslı konularda gösterilmeliydi. Nesrin Ünal'ın emsal gösterilerek benzer davranış içindeki AKP'li kadın milletvekillerinin suçlanması MHP'yi haklı çıkarmadığı gibi, bu yolu ilk MHP'nin açtığını hatırlatmaktadır. Millet, milliyetçiliği ciddiye aldığından, acz, şikâyet ve sızlanma içinde görmeye alışkın olmadığından, onlara hak tanınan daranış tarzı Ülkücüler için makul karşılanmamaktadır. Bu çifte standart değildir, geleneğinde az sayıyla, az kuvvetle, az imkânla büyük işler başarmış bulunan bir hareketin meydana getirdiği beklentidir. Millete hizmet yolunda pazarlık da yapılmaz, şu kadar oy aldık o yüzden ancak bu kadar hizmet edebiliyoruz bahanesine sığınılmaz. İşte bu noktada iki kere ikinin dörtten fazla edebileceğini göstermek lazımdır.

Millette genel bir kanaat oluşmakla birlikte, bu hadisede kimin ahklı kimin haksız, kimin yalancı olduğunu anlamak isteyenlerin konuşmaları meclis tutanaklarından okumasında fayda var. Osman Durmuş bir bakan hakkındaki gensoru önergesi üzerinde konuşurken, evvelce bir partilinin yakıştırmasına atıfta bulunarak, Peygamber olarak anılan başbakanın eşini Gata'ya almayan doktorlardan, tam gün yasasıyla muayenehanelerinin kapattırılarak hıncını aldığını iddia etti. Bekir Bozdağ, yakıştırmayı tamamen inkâr ederek AKP içinden başbakana Peygamber diyen bir densiz çıkmadığını ve başı örtülü diye ülkenin başbakanının eşini Gata'ya almayan zihniyeti kınaması gerekirken, erkek ürkek deyip meclisin kapısında Nesrin Ünal'a başını açtıran zihniyeti bildiklerini söyledi. Osman Durmuş tekrar söz aldı, tarih vererek bir AKP il başkanının 'bizim için adeta ikinci bir Pergamberdir' dediğini ve ses kaydı bulunduğunu, Nesrin Ünal'ın kendi gönlüyle başı açık oturmasını kınayanların kendi kadın milletvekillerinin de dışarıda örtülü içeride açık olduğunu belirtti. Cevap vermek için öfke içierisinde kürsüye gele başbakan; Peygamber yakıştırması yapanların partisinde barınamayacağını, eşine laf atılmasının ahlaksızlık olduğunu, başörtülüler üzerinden oy toplamak isteyip de eşini başörtüsü sebebiyle Gata'ya sokmayanları savunmanın izansızlık olduğunu söyledi. Karşılıklı başlayan sataşma ve laf atmalar kavgaya kadar vardı.

Kürsüdeki başbakanın önünden kahramanlar gibi ikişer üçer geçerek ne kadar bağlı olduklarını göstermek isteyen AKP'liler bir çalımla MHP sıralarına doğru yürüdüler. Tartışma itiş kakışa, itiş kakış kavgaya dönüştü. AKP'liler sert kayaya tosladıklarını, pabucun pahalı olduğunu o zaman anladılar. Erkekliğe halel gelmesin diye yüzgeri edip kaçamadılar da. MHP'liler öbek öbek başlarına üşüşen yüzlerce AKP'li milletvekilini bütün noktalarda geri püskürttü.

Hadise budur. Kat be kat kalabalık bir grubun karşı taraftan dayak yemesini erkekliğe yediremeyen iktidar yandaşı medya istediği kadar ilk yumruğu MHP'lilerin attığını söylesin, AKP'lilerin hışımla MHP sıralarına saldırdığını bütün milet seyretti. Türk Milleti kavgayı sevmez, ancak kavga kaçınılmaz olursa yiğit ve mert davrananı sever. Bu çirkin bir olaydır, fakat kavganın sokağa taşmasını engelleyecek ve iç savaşın eşiğine gelen ülkede artık hiçbir şeyin eskisi gigi olmayacağını hatırlatacak bir silkinme hareketinin başlangıcı olabilir.

MHP üstünlüğünü fikirle, ağırbaşlılıkla, siyasetle kabul ettirse şüphesiz daha iyi olurdu. Ülkücülüğün fikri ağırlığı fizik kuvvetinden daha fazladır, hem fikri hem fiziki yönden daha iyi temsil edecek kadroları da mevcuttur. Her şeye rağmen MHP milletvekillerini orantısız bir güç karşısında dimdik durabildikleri, üstün gelerek yüz ağarttıkları için tebrik etmeli. Keşke Kürtçe televizyon açılırken, açılım ihaneti yaşanırken de bu kadar cevval olabilselerdi. İnşallah bundan sonra daha hayati milli meselelerde de aynı birlik, kararlılık ve azmi sürdürürler.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,01 M - Bugn : 37808

ulkucudunya@ulkucudunya.com