« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

23 Ara

2009

HERKESİ KÖR, ÂLEMİ SERSEM SANMAK

23 Aralık 2009

Genelkurmay Başkanı'nın Trabzon'da öncekilere göre daha net, daha anlaşılır, daha açık üslupta konuşması henüz milletin gönlüne tam manasıyla su serpecek kararlılık ve sertlikte değildi, ancak bu kadarı dahi hain takımını oldukça rahatsız etti. Konuşma ülkenin içinde bulunduğu tehdit ve tehlikelerin tamamını ihtiva etmiyor, ağırlıkla silahlı kuvvetlere yapılan saldırılara cevap ve saldırganları ikaz mahiyeti taşıyordu. Devletin üst kademesinde halen Türk Milleti diye hitab eden birilerinin bulunuyor olması Türk Milleti açısından henüz her şeyin bitmediğinin işareti.

Hain takım geri durur mu, derhal hep bir ağızdan tutturdular; asker konuşmasın, Başbuğ haddini bilsin, istifa etsin, azledilsin, vs.

Asker konuşmasın. Muhalefet konuşmasın. Millet konuşmasın. İyi güzel de, kim konuşacak?

Beyler istiyorlar ki önlerine engel çıkmadan hep Türk Milletinin sırtında tepinsinler. Sesini çıkarmadan herkes itaat etsin. Hep ihanetin sesi yükselsin.

Hemen tamamı iktidar yandaşı medyanın gazeteci, yazar, yorumcu, aydın diye allayıp pullayıp öne sürdüğü bir avuç dönme, hain ve cahil, kanalları dönüşümlü paylaşıp halka zehir saçıyor. Türkiye, açılım ihaneti ile halkın arasına ayrılık, düşmanlık, nifak tohumları ekilerek hızla iç savaşın ve bölünmenin eşiğine getirilirken demokrasi, bölgesel güç, lider ülke, süper ülke oluyoruz sözleriyle halk kandırılıyor.

Asker siyasete karışmamalıdır. Elhak doğru.

Demokrasilerde Genelkurmay Başkanları sık sık konuşmamalıdır. Bu da doğru.

Doğru da, bu doğrular siyasi ahlakın geliştiği, milli iradenin mecliste tam manasıyla temsil edildiği, siyasetin millet menfaatlerine hizmet ettiği, demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla işlediği, kuvvetler ayrılığı prensibinin yürürlükte olduğu, iç ve dış güvenlik endişelerinin yaşanmadığı, yargının bağımsız, aydınların ve medyanın tarafsız davrandığı ideal demokrasiler için geçerli. Gelişmiş ülkelerin ilmi, teknik, sosyal hiçbir müsbet yönünü örnek almayıp sadece iktidarı elde tutmaya yarayacak unsurları kullanmak azgelişmiş diktatörlüklere mahsus bir özellik.

Askerin de bilerek veya bilmeyerek yardımlarıyla iktidarı ele geçirenler ülkeyi bölme ve parçalama noktasına getirmişse, milleti suni etnik unsurlara bölüp, halkı kamplara ayırıp birbirine düşman etmişse, Genelkurmay Başkanı konuşur ve konuşmalıdır. Sadece konuşmakla kalmamalı, devletin, vatanın ve milletin bekası için gereğini yapmalıdır. Vatanseverlik düşman, ihanet dost kabul ediliyorsa, askere hasım ve suçlu teröriste masum muamelesi yapılıyorsa, eli silahlı militanlar baş tacı edilirken şehit yakınlarının, hak arayan işçinin üzerine polis acımasızca sürülüyorsa, halkın mal ve can güvenliğini korunamıyorsa, ayaklananlar tarafından maruz kaldığı linç tehdidinden canını kurtarmak için silaha sarılmak zorunda kalan vatandaş suçlu ilan ediliyorsa, orada sistem bozulmuş, siyaset raydan çıkmış demektir. Herkes konuşmalı ve itiraz etmelidir.


Ecelden fevkalade korkan ihanet yalan haberlerle, düzmece planlarla suni teneffüs yaparak hayatını idame ettirmeye alışıyor.


En son gündeme gelen suikast hadisesine bir göz atalım.

"Özel Kuvvetler Komutanlığı"nda görevli bir istihkâm binbaşı ve bir topçu albay muhtemelen suikast planlamak için bir siyasinin evinin önünde otomobille yirmi gündür "keşif-gözetleme" yaparken bir telefon ihbarı gelmiş. Harekete geçen ekipler "nefes kesen bir operasyon"la olay yerine gelip şüphelileri yakalamış. Yapılan kimlik kontrolü sırasında ellerindeki notu imha etmeye çalışan şüpheliler gözaltına alınmış. Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli olduğu anlaşılan subaylarda ele geçirilen nottaki "şifre" çözülmüş. Bilgi notunun "kurtarılan" bölümlerinde cadde numarası ile siyasinin ikamet ettiği apartmanın ismi yazıyormuş. Bu durumda muhakkak ki subaylar siyasiye suikast planlanıyormuş.

Bilgi notu kısmı önemli. Haberlerde ekrana üst köşesinde üç beş kelime yazılı tam sayfa bir beyaz kâğıt getirdiler. Asılının sureti veya kopyası mıydı, yoksa canlandırma mıydı o kısmı belirsiz. Kâğıt bütün halinde ele geçtiyse üzerindeki not adresi tarif eden dört kelimeden ibaret. Şayet bir kısmı kurtarıldıysa kurtarılamayan kısmının akıbetinin ne olduğu, nasıl yok edildiği, fiziken mi kaybolduğu, yoksa fiilen mi okunamaz hale geldiği hakkında fikir verilmiyor.

Kimine göre not şüpheli tarafından yutulmaya çalışılırken kurtarılmış. Kurtarılan bölüm tabiri esas alınırsa kurtarılamayan bölümü de olmalı. Bu durumda etrafı sarılan zanlı onca hengâmenin içinde kâğıdın yarısını ısırmış vaziyette camı açmış etrafı seyrederek yakalanmayı bekliyordu veya kollarından yakalanmış olduğu halde cebinden notu fizikötesi bir marifetle çıkarıp ağzına attı. Kâğıt dişlerinin arasından hızla çekilince dışarıdaki yarısı yırtılıp kurtarıldı, ağızda kalan kısmını kurtarmak mümkün olmadı, çiğnenerek yutuldu gitti. Atik davranılarak boğazı sıkılıp yutması önlenebilir veya şahıs anında bacaklarından baş aşağı havaya kaldırılıp eskiden ilkokulların ilkyardım şemalarından gösterildiği gibi sırtına yumruk vurularak boğazındaki yabancı cismin yere düşmesi sağlanabilirdi.

Yahut kâğıdın tamamını top halinde yutmaya çalıştı. Tam gırtlağından aşağı kaymak üzereyken polis ağzına elini sokup yakaladı ve bütün halinde çıkardı. Islanma sebebiyle mürekkep dağıldığından yazıların bir kısmı okunamadı, bir kısmı okundu.

Her neyse, nasıl ele geçtiyse geçti; notta topu topu cadde ve apartmanı belirten dört kelime yazıyor. Şayet kurtarılamayan kısmı varsa diğer kelimeler tahmin yoluyla bulunabilir. Herhalde hiçbir tereddüde mahal bırakmamak için mahalle, şehir, ülke ismi ve posta kodu gibi adresi tamamlayan diğer unsurlardır.

Notta yer alan cadde ve apartman kelimeleri atılırsa geriye dört rakamlı bir sayı ve iki heceli basit bir kelime kalıyor. İki kişi olduklarına göre yazmak yerine aralarında pay etseler her birine hatırlaması gereken sadece bir kelime düşerdi. Kimin caddeyi, kimin apartman adını tuttuğunu karıştırmadıkları sürece problem çıkmazdı.

Türk Ordusunun Genelkurmay Başkanlığı Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görev yapan üst rütbeli iki güzide subay, yirmi gün keşif gözetleme yaptıkları adresi tekrar bulamama ihtimaline binaen bilgi notuna ihtiyaç duyacaklar, bu adresin hatırlanmasıyla ilgili kendi paylarına düşecek bir kelimeyi hafızalarında tutamayıp kâğıda yazacaklar ve neticede suç delilleriyle birlikte yakayı ele verecekler.

Hikâye bu.

Türk Milletinin de yüksek zekâ ürünü bu müthiş hikâyeye inanması isteniyor.

Bu saçmalıkları dinlemektense Genelkurmay Başkanını dinlemek bin kere evlâdır.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,22 M - Bugn : 6713

ulkucudunya@ulkucudunya.com