Hasbelkader alışveriş yaptığınız veya bir surette temas ettiğiniz kurumsal ticari işletmelerden zaman zaman bildirimler gelir. İndirim kampanyaları, özel gün kutlamaları vs. Muhtemelen kanuni zorunluluktan kaynaklanan bir nezaket cümlesi de içerir; mesaj almak istemiyorsanız ücretsiz kısa mesajla bildirebilirsiniz. Neticede ticari faaliyettir, ziyanı dokunmaz, çoğunu okumadan silip geçersiniz. Canınızı fazla sıkarsa küçük bir işlemle reddedip kurtulma imkânı var.
Fakat bir de hiçbir temasınız, müşterek noktanız bulunmayan siyasi teşekküllerden istek dışı siyasi mesajlar gelir. Yüzsüz, yapışkan ve arsız. Filanca yerin belediye başkanı cuma kutluyordur, reyiz bey bilmem nerenin açılışını yapacaktır, vs. Bu tek taraflı propagandadan kaçmak, cevap vermek ve kurtulmak imkânı yoktur. Bunlar siren sesleri eşliğinde sırtımızda şaklayan modern çağın kırbaçlarıdır.
Bunlara üç dört yılda bir önümüze konulan seçim sandığıyla cevap verme hakkına sahibiz. Ancak 31 Mart 2019 günü saat 23.15’ten itibaren demokrasi askıya alınarak sandık gasp edilmiş, iki bin beş yüz yıllık demokrasi ve hukuk tarihinin en utanç verici süreci işletilerek İstanbul’da seçimin yenilenmesi kararı alınmıştır. Daha önceki seçimlerde gizli saklı, daha özenli ve daha teknik oynamalarla yapıldığı hissedilen usulsüzlük bu defa verilen oylara doğrudan ve aleni müdahaleyle yepyeni bir boyut kazanmış, hırsızlık resmen arsızlığa ve zorbalığa dönüşmüştür.
Kaybetme korkusu sardıkça başvurdukları tedbirlerin hukuk dışılığı artıyor. Yaptıkları işin yavuz hırsızlar açısından da savunulabilir bir tarafı yok. En fanatik ve lafazan yandaşları dahi eziklik duyuyor. Mantıklı bir açıklama yapmak yerine kem küm ederek vicdanlarının rahat olmadığını ortaya koyuyorlar.
Fikir hayatına Milliyetçi Türkiye, Dokuz Işık, Dış Türkler, Turan gibi büyük hedefler kazandıran milliyetçiliğin varisleri siyasi mizaha pesküvitten sonra mitil kavramını kazandırdılar. Hicab duyup susmayı tercih eden büyük çoğunluğun yanı sıra bu saçmalıklardan gurur duyan üç beş utanmaz çıkıp iktidarın gönüllü bayraktarlığına soyunabiliyor. Ve hiç tanımadığınız birileri propaganda maksatlı mesaj yazma cüreti gösterebiliyor.
Muhalif tavrını adam gibi açıkça ortaya koyan bir avuç cesur ülkücü aydının dışında milliyetçilerin yetersiz ve net olmayan tavırlarını ibretle izleyip dişimizi sıkarak sabırla seçim gününü beklerken, sinsice ısırıp kaçan çakal misali rehberimde mevcut olmayan birisi muhtemelen başkaları tarafından kaleme alınmış, imla hatalarıyla dolu acemice bir metin göndermiş. Tamamını okumak vakit kaybı. Ezcümle millet ittifakının adayını kötülüyor, oyunu cumhur adayına vereceğini söylüyor. Garnitür olarak Mamak zindanları edebiyatı da kullanmayı ihmal etmemişler.
Oyumuzu vicdanımızın sesi ve Başbuğ Alparslan Türkeş’ten öğrendiğimiz ülkücülük doğrultusunda hırsızlara vermeyeceğiz cümlesini cevaben yazıp gönderdik. Ruhumuza indirilen kırbaçlara tahammül etmekle beraber, en nihayet bileklerinden yakalayıp vuranlara dolamak boynumuzun borcudur. Vicdanını satılığa çıkarmamış, kafası işleyen bütün ülkücülerin de vatan, millet, Türklük ve cumhuriyet düşmanlarına aynı tavrı göstereceğinden hiç şüphe yoktur. Bunun için ne kara propagandanın şifrelerini çözmeye, ne mitilcinin psikolojik muammalarına kafa yorup keramet aramaya ne de derin stratejiye ihtiyaç vardır. İzanın ve vicdanın sesini dinlemek kâfidir.
Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.