« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

M. METİN KAPLAN

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Halim Kaya

30 Eki

2025

GENÇ TÜRKLER VE İTTİHAT TERAKKİ, 1908 İhtilalinin Hazırlık Dönemi

30 Ekim 2025

Ernest Edmondson Ramsour’un “Genç Türkler ve İttihat Terakki-1908 İhtilalinin Hazırlık Dönemi” kitabını kitap satış dükkânında görünce, bütün Türkiye’de İsmail Küçükkılınç ve Hakan Burak Uz haricindeki tarih yazarlarından hemen hemen herkesin aynı gördüğü Jön Türkler ile İttihat ve Terakki Cemiyeti mensuplarını bu da acaba aynı yani bir mi görüyor? diye merak ederek aldım. Almamda ki ikinci sebep de yazarının yabancı olması dolayısıyla daha objektif olacağı düşüncesidir.

Kitabı önemli kılan sebeplerden birisi de yazarın yazdığı konuyu ile ilgili kişiler ile yaptığı görüşmelerdir. Ernest Edmondson Ramsour 1948-1950 yıları arasında İstanbul’da Amerikan Konsolosluğunda Yardımcı Konsolos olarak görev yapmış ve bu sırada 1908 ihtilalini yapan bazı kimselerle de görüşmüştür (s.7). Mütercimin aktardığına göre yazar da bu kitabını eksik görmekte ancak eksiklikleri tamir etmenin de zamanının geçtiği düşünmektedir. Yani kitap yazarın eksik görmesine rağmen basılmıştır. Kitabın 1939 California Üniversitesi Profesörlerinden Robert J. Kerner gözetiminde doktora tezi olarak hazırlanması ve 1939 gibi olayların geçtiği yakın bir zamanda olayları planlayanların çoğunun sağ olması kitabı ilmi hassasiyet ve kişilere ulaşma konusunda ki fırsatı dolayısıyla önemli kılmaktadır. Müsveddesini Halide Edip Adıvar ile Dr. Adnan Adıvar tarafından okunması da kitabı başka bir açıdan önemli kılmaktadır.

Kitap Hacasan Yüncü tarafında tercüme edilerek Türkçeye kazandırılmış. Kitabın elimizdeki 3. Baskısı 2013 yılında Kayıhan Yayınların bir kuruluşu olan Etkin Kitaplar 176 sayfa olarak yayınlamıştır. Hacasan Yüncü tarafından yazılmış bir “Tanıtım” yazısıyla başlamakta, Ernest Edmondson Ramsour yazdığı “Önsöz” ile konuya giriş yapmaktadır. Kitabın ana gövdesini oluşturan kısmı beş bölüme ayrılmıştır. Kitabın bölüm ve ana başlıkları “Birinci Bölüm, Hazırlık Dönemi Perde Arkasındaki Faaliyetler!”, “İkinci Bölüm, İlk Safha İttihat Terakki Partisinin Doğuşu, Yurt İçindeki ve Dışındaki Genç Türk Hareketi, Birlik Komitesinin Yıkılışı, 1897 Senesindeki Gelişmeler”, “Üçüncü Bölüm, Sürgüdeki Genç Türkler Ahmet Rıza ve Sebahattin, Osmanlı Liberaller Kongresi, Muhalifler Arasındaki Sürtüşmeler!”, “Dördüncü Bölüm, Genç Türkler Hareketinin İmparatorluk Dâhilinde Yeniden Canlanması, Sürgündekilerle Güç Birliğine Gidilmesi, Osmanlı Liberallerinin İkinci Kongresi, Hareketin Yayılması, İhtilal”, “Beşinci Bölüm, Sonuç, Hâl İşinde Başarısızlık, Dış Güçlerin Rolleri Hamiş” şeklindedir. Daha sonra “Bibliyografya Notları (Mektuplar)” ve “İndeks” yer almaktadır.

Şunu peşinen söyleyeyim ki kitabın konu başlıklarını okuyunca edindiğim kanaat Ernest Edmondson Ramsour “Genç Türkler ve İttihat Terakki-1908 İhtilalinin Hazırlık Dönemi” kitabında Genç Türklerle yani Jön Türkler ile İttihat Terakki mensuplarını aynı, birbirinin devamı görmektedir.

Kitabın mütercimi Hacasan Yüncü “Sultan Abdülhamit’i devirmeye azmetmiş olan Genç Türkler ve onlarla sıkı bir dayanışmaya girmiş olan azınlık unsurları “Yunan Komitecileri, Bulgar Komitecileri, Ermeni Taşnak Partileri, Arnavut Milliyetçileri, İngiliz altınlarına satılmış Arap Şeyhleri, v.s.) sonunda muratlarına nail oldular!” (s.8) diyerek belki kitabın sonunda söylemesi gerek bir cümleyi daha baştan söyleyerek kitabı tercüme etmesindeki asıl niyeti ortaya koymaktadır.

Bizim de İsmail Küçükkılınç ve Hakan Burak Uz gibi ayrı gördüğümüz ancak Hacasan Yüncü’nün Jön Türkler ile İttihat Terakki mensuplarını aynı kefeye koyarak azınlıklarla işbirliği yaptıklarını ve İngiliz ile Rusların güdümüne girdiklerini söyleyerek suçladığı Jön Türklerin ve dolayısıyla aynı gördüğü İtthatçıları ortaya çıkan kötü sonuçtan dolayı suçlaması (s.8-9) göstermektedir ki ülkesi için mücadele eden milliyetçi kuruluşların hiçbir yerden destek almamaları gerekir. Eğer fikirleri birileriyle çakışıyorsa bilsinler ki ileride hâsıl olacak kötü sonuçlardan sorumlu tutulacaktırlar. İşte tam da bunun için tarihten ders alan Milliyetçi Ülkücü Hareket “Ne Amerika Ne Rusya, Ne Çin- Her Şey İçin, Türk’e göre, Türk Tarafından” gibi muhteşem bir düşünceyi sloganlaştırarak en ücra köşeler kadar yayar halka mal etmiştir.

Mütercim Genç Türleri, Jön Türkleri ve onlarla aynı gördüğü İttihat Terakki mensuplarını suçlarken “Yakın tarihimizin pek önemli bir parçası ve Cumhuriyetin hazırlık dönemi olan devir, fazla açıklığa kavuşturulmadan, geçiştirilmek istenmiştir.” (s.9) diyerek Cumhuriyet’in de İttihat Terakki tarafından kurulduğunu itiraf ancak dış güçler tarafından ve gizli mahfillerde kurulduğunu da ima vardır. Bunu da “yetkililerin açığa çıkmaktan çekindikleri bir takım yanlış hesapların ortaya çıkma endişesi” ifadesiyle suçlamakta ve bu yüzden de tarihin unutturulmaya çalışıldığını savunmaktadır.

1864 yılında Rıfat Bey yönetiminde çıkan “Hürriyet” isimli gazete etrafında toplanan Namık Kemal, Ziya Paşa, Mısır Hidivi İsmail Paşa’nın kardeşi Mustafa fazıl Paşa, Nuri Bey, Rıfat Bey, Ali Süavi gibi yazarların toplanmasıyla oluşan Jön Türk hareketi. “Başlangıçta edebi bir hareket olarak tasarlanmış olan Genç Türk hareketi, fazla gecikmeden, siyasi bir renge büründü.” (s.16) Ernest Edmondson Ramsour’un ifadesine göre içlerinde samimi liberaller olduğu gibi sahte liberaller de vardı (s.15) ve bu yönüyle de farklı fikirlerdeki insanların sırf padişaha, reformları askıya alan Sultan Abdulaziz’e dah sonra da Sultan Abdülhamit’e karşı oldukları için birleştikleri anlaşılıyor. Başlangıçtaki Genç Türkler “reformları, ölmekte olan imparatorluğun tavsiyesinden ziyade, onu yeniden canlandırmanın bir vasıtası gördüler.” (s.17) Aslında buradan hareketle Genç Türklerin Osmanlı Ailesinin iktidarına değil de reform yapmayan padişahların değişimine yönelik bir muhalefet izlediklerini ifade etmek gerekir.

Ernest Edmondson Ramsour’un “Ne var ki 1908 İhtilalcileri kadar sonraki Genç Türkler de, azınlıkları eşit ortaklar olarak göremeye yanaşmayacaklardı.” (s.17) ifadeleriyle Genç Türkler ve dolayısıyla onlarla aynı gördüğü İttihat Terakki mensuplarını azınlıklarla “eşit ortak” olarak görmediklerini söylemesine rağmen kitabın mütercimi onları işbirliği yapmakla suçlamaktadır.

“Padişahın aşırı harcamalar neticesinde devlet hazinesinin batmak üzere olduğunu söyleyen ve gereğini ifa ettiklerini belirten küçük bir askeri kesimin dışında, Abdülaziz’in katledilmek suretiyle tahttan indirilmesi olayında, Genç Osmanlılar rol almamıştır.” (s.17) Ernest Edmondson Ramsour’un bu ifadeleri bile Jön Türklerin tamamının İhtilale katılmadığını, içlerinden küçük bir askeri kesimin bunu gerçekleştirdiğini söyleyerek Genç Türklerin homojen bir yapılarının olmadığını ve ihtilal sorumluluğunun tümüne ait olmadığını dolayısıyla herkesi suçlayamayacağımızı göstermektedir.

Ernest Edmondson Ramsour “Mithat Paşa taraftarları yıkılmaya ya da Avrupalı güçler tarafından parçalanmaya zorlanacak olan Osmanlı İmparatorluğunun kurtarılması için idarenin Abdülaziz’in elinde hemen alınması gerektiğine karar verdiler.” (s.19) ifadeleri yabancı birinin gözüyle göstermektedir ki bugünden geriye Türkiye’deki bazı okuryazar takımının insanları ihanetle suçlamasının pek doğru olmadığı, o gün bazı mücadeleler vermiş olan insanların da vatanın kurtuluşu, refah ve feraha ermesi için mücadele ettikleri, ancak dünya konjüktüründe cereyan eden olayların sadece etkeni bu mücadele eden kişiler ve onların iradeleri olmadığı, İngiltere, Rusya ve diğer Avrupa ülkelerinin konsensüs sağladığı ortak ve büyük bir oyun kurucunun da buna müdahil olduğu gerçeğini göz ardı etmememiz gerektiğidir.

“İngiltere ise Kıbrıs’ın idaresini üzerine aldı.” (s.21) ifadesi ülkemizde Ekim 2025 de yapılan KKTC seçimleri sonucunda başlayan tartışmalar arasında ifade edilen bazı sözlerin gerçekliği olmadığını asıl gerçek olanın Ernest Edmondson Ramsour’un bu ifadesinde gizli olduğunu ve Kıbrıs’ın Berlin Konferansı (15 Kasım 1884-26 Şubat 1885) ile İngiltere’ye bırakıldığı görülmektedir.

Yazar Ernest Edmondson Ramsour’un her ne kadar yabancı olması dolayısıyla gözlemlerinde objektif olacağı kanaati olsa da o yine Türk düşmanlığının esiri olmaktan kurtulamamış ve “1890 senesindeki Ermeni katliamı” ve “Ermeniler, Rus Kazakları şeklinde organize edilmiş Kürt çeteleri tarafından katledildiler.” (s.22) ifadelerini kullanarak Türklerin Ermeni soykırımı yapmadığını söyleyen kendisi gibi Amerikan vatandaşı tarihçi Justin A. MvCarthy kadar cesur ve bilimsel objektif olmadığını göstermiştir.

Mütercim Hacasan Yüncü yazar Ernest Edmondson Ramsour’un Abdülhamit konusunda yazmış olduğu “Ayrıca kararlarını kendi düşüncelerinden ziyade gök bilimcisi Ebûl Huda’nın tavsiyelerine göre oluşturuyordu.” (s.25) cümlesiyle biten paragrafın sonuna koyduğu dipnot sekiz’e yaptığı açıklamada buna itiraz ederek Abdülhamit’i “Önceki sayfalarda dehasından övgü ile bahsetmiş olan namuslu batılı yazarların aksine çoğunluğu, şuur altındaki haçlı zihniyetiyle, İslami olan her şeye kötülemişlerdir! Bu da onlardan birisidir.” (s.25) diyerek savunuyor ancak Genç Türkler ve onlarla bir saydığı İttihat ve Terakki hakkında söylediklerini ise kabul edilebilir bulmaktadır. Ebûl Huda’nın Astroloji ile ilgilendiği ve falcı ve büyücü olmakla suçlandığı bilmektedir ki bu yüzden Abdülhamit karşıtları tarafından falcılardan etkilendiği yönünde eleştirilmiştir.

İttihat ve Terakki Cemiyetinin 1839 yılın mayıs ayında İbrahim Temo, İshak Sükuti, Çerkes Mehmet Reşid, Abdullah Cevdet tarafından kurulduğunu ve daha sonra Şerafettin Mağmumi, Giritli Şefik, Cevdet Osman, Kerim Sebati, Mekkeli Sabri, Selanikli Nazım ve Talat Paşa gibi kişilerin katıldığını söyleyen Ernest Edmondson Ramsour Genç Türkler-Jön Türkler ile İttihat Terakki arsındaki bağı Selanikli Nazım ile Talat paşa’nın sağladığını şimdilik “eski Genç Türklerle İttihat ve Terakki Komitesi arasındaki boşluğu dolduracaktı.” (s.28) ifadesiyle kurmaktadır. Ancak İttihat ve Terakki ile ilişkilendirdiği ve İbrahim Temo tarafından kurulan teşkilatın asıl adı “Terakki ve İttihat” olmasına rağmen suçlanacak ya, “İttihat ve Terakki” demekte de bir beis görmezler. “Kosovalı İbrahim, Necip Draga, Şahin Bey ve ileride partinin meşhur üçlü kodamanlarından birisi olacak ve Türkiye’yi birkaç seneliğine idare edecek olanlardan Talat Paşa” (s.30) sonradan terakki ve İttihat hareketine katıldı.

“Yüksek standartta eğitim veren askeri okullar, kaderin cilvesine bakın ki korumakla görevli oldukları Sultan’ın baş düşmanı kesildiler!” (s.31) diyerek sultanı korumakla görevli askerlerin sultana karşı çıktığını ifade eden Ernest Edmondson Ramsour bu karşı çıkışa sebep teşkil eden tutarsızlığı da “Sultan, yabancı uzmanların ülkesine gelmesine ve ordusunu eğitmesine müsaade ediyordu. Böylece kendi iradesiyle, geleceğin subaylarını batılı akımlara karşı korumasız bırakıyordu. Ki, imparatorluğu ilgilendiren diğer sahalarda böyle bir oluşuma şiddetle karşı çıkıyordu…” (s.31) şeklinde ortaya koymaktadır. Ancak ne yabancı uzmanların orduyu eğitmesi bir çelişkidir- tıpkı kitabın müterciminin 8. dip notta belirttiği gibi batının teknolojik ve askeri üstünlüğünü yakalayabilmek için başka çare yoktu- ne de sultanın açmış olduğu, kendini ve dolayısıyla devleti ve milleti korumak için eğitilen ordunun mensuplarının bu okullarda okurken farklı fikirlerde olması çelişkidir. Önemli olan vatana ve millete yönelik menfi bir fikir taşımaması, bu fikirleri ile de topluma zarar vermemesidir. Ancak fikrin zararsız olması tek başına yeterli değildir, ülkenin ve milletin dışarıdan gelen zararlı saldırılara da teknik ve moral olarak topyekûn karşı koyma gücü ve isteğinin olması da bu fikirlerin başarılı ya da başarısız olmasının müsebbibidir.

“Programımız” adı ile “Meşveret” gazetesinde yayınlanan İttihat ve Terakki hedeflerini “Batı’dan… öz kültürümüze ters düşmeyenleri alacağız.” ve “Yabancı güçlerin Osmanlı otoritelerine doğrudan müdahalesine karşıyız.” (s.37) gibi maddelerle açıklıyor.

Genç Türkler, (Genç Osmanlılar, Jön Türkler), Terakki ve İttihat ile İttihat ve Terakki kurucuları ve kuruluş tarihleri o kadar iç içe girmiştir ki genelde birbirinden zaman ve kurucuları olarak ayır edilemediği gibi Ernest Edmondson Ramsour da kuruluş tarihleri ve kurucuların adarlıyla hangi hareketin nasıl ve nerede kimlerle, ne zaman kurulduğu hakkında net bir ayrım yapamamış ve iddia ettiği devamlılık hususundaki birinden diğerine geçişleri ortaya koyamamıştır. Halbuki İttihat ve Terakki komitesinin kuruluş tarihi 21 Mayıs 1889, İttihat ve Terakki Cemiyetinin parti olarak kuruluş tarihi de 5 Kasım 1909 dur.

Ernest Edmondson Ramsour’un kitabın başlarından beri İttihat ve Terakki Cemiyetinin kurucuları arasında gösterdiği Ahmet Rıza için “Rıza’nın ‘ittihat ve Terakki’ yerine ‘İntizam ve Terakki’ üzerinde ısrar etmesi ve pozitiv fikirleri ve bu yöndeki faaliyetleri dolayısıyla, [İttihat ve Terakki] cemiyetin[in] dinsizlikle suçlaması gibi gerçek bir tehlike doğmuş oluyordu!” (s.41) ifadeleri de bizim yukarıya yazdığımız Genç Türkler, Terakki ve İttihat ile İttihat ve Terakki arasındaki sınırların belirsizliği hususunu desteklemektedir. Hiç kimse kurucusu ve fikri önderlerini dinsizlikle suçlamaz, bir cemiyeti kurmuş olan onu evladı olarak görürü ve zarar görmesini istemez yeni bir cemiyetin ‘İntizam ve Terakki’nin kurulmasını istemez.

“1896’ların Genç Türklerinin, 1908’deki yoldaşlarından daha hızlı Ermeni sempatizanı olduğu”nu (s.43) söyleyen Ernest Edmondson Ramsour 1908’in Genç Türkleri dediği grubun 1896 tarihindeki Genç Türklerden daha milliyetçi olduğunu ve Ermeni taraftarı olmadıklarını söylemesine rağmen bu grupları neye dayanarak ve nasıl oluyor da birbirinin devamı gösterebiliyor.

Bir gün sonra gerçekleşecek ihtilali kutlamak için Tokatlıyan Lokantasında kutlama yemeği veren Numunei Terakki Mektebi müdürü Nadir Bey Mazhar Bey’e ihtilal olacağını haber verdi. Mazhar Bey’in İsmail Paşa’ya onun da Sultan Abdülhamit’e haber vermesi ile de ihtilale katılacak bütün kişilerin aileleri ile birlikte toplanıp sürgüne gönderildiler (s.44). Abdülhamit ihtilal organize edenleri idam ettireceğine sürgün etmiş, sürgünden de bazı kişiler kaçarak Paris’e geçmişler muhalefetlerine devam etmişlerdi. 1896 yılında ihtilale karışmak sebebiyle sürgün edilen “Şeyh Abdulkadir, Sultan Abdülhamit’ten uzun yaşadı ve Şeyh Said İsyanına karıştığı gerekçesiyle, Kemalist Hükümet tarafından 1925 senesinde Diyarbakır bölgesinde asıldı!” (s.45, 28 Numaralı Dipnot) Hâlbuki Osmanlı devletinde İhtilal girişiminde bulunanlardan sadece Mithat Paşa Sultan Abdülaziz’i öldürmekten yargılanıp suçlu bulunmuş ve ölüme mahkûm edilmiş, yabancı büyükelçilerin girişimiyle hayatı bağışlanarak Arabistan’a sürgün edilmiş ve Arabistan’da sürgünde bulunduğu sırada boğularak öldürülmüştür. (s.24)

Genç Türkler yani İttihat ve Terakki’nin görüşü olarak Murat Bey’in yazdığı yazıdan alıntılar yapan Ernest Edmondson Ramsour konuyu “Devletin temel taşının İslamiyet olduğu ve ülke bütünlüğünün devam etmesi için Osmanlı Hanedanının devam etmesinin gerekliliği üzerinde durulmaktadır.” (s.55) diyerek özetlemekte ve azınlıkların ihanet etmekten vazgeçmelerini istediğini yazmaktadır.

Babinger’in Murat Bey hakkında yanlış bildiğini “Murat Bey 1895 yılında ülkeden kaçtığını söylediği Murat’ın 1908 senesine kadar dönmediğini ifade etmiştir. Oysa mücadeleden vazgeçen Murat, 1897 de geri gelmiştir.” (s.39, 23 Numaralı Dipnot) şeklinde ifade eden mütercim Hacasan Yüncü’yü doğrulayan Ernest Edmondson Ramsour “[Ahmet] Celadettin Paşa her türlü ihtiyacını karşılama teklifinde bulundu ise de Murat, yol parasını dostlarından borç almak suretiyle karşıladı.” (s.61) diyerek 1897 tarihinde Murat Bey’in İstanbul’a döndüğünü yazmaktadır.

Kişilere olan düşmanlıkları devlet ve millet düşmanlığına dönmüş Faik Bey 1901 yılında Albania adlı gazete Abdülhamit lehine yayınlar yapmış ve gözlemlerine dayanarak “şahsi görüşlerime göre, Ermeni katliamını samimiyetle tasdik etmeyen tek bir Türk’e rastlamadım” (s.76) ifadesiyle bu düşmanlığın boyutunu gözler önüne sermiştir. Mütercim Hacasan Yüncü’ye göre Kürt lider Abdurrahman Bedirhan “Türkiye’nin doğusundaki Ermeni isyanlarını bastıran oğlu Osman Paşa’yı 1900 senesinde evlatlıktan reddetmiştir.” (s.76, 20 Numaralı Dipnot)

Osmanlı Liberalleri Konferansı 4-9 Şubat 1902 tarihinde Osmanlı Liberallerinin Paris’te Fransız iç İşleri bakanlığının müsaade etmemesi üzerine birinci toplantı Fransız sempatizan M. Lefevre-Pontalis’in evinde, ikinci toplantı Prens Sebahattin’in evinde yapıldı. Enteresan olan bu konferansa katılan 47 delegeden (s.79) her biri farklı birer istekle gelmişlerdi. Konferansta Ahmet Rıza ve Halil Ganem daha çok siyasi ve insan hakları konularının, Osmanlı devletine dış müdahalelerin olmaması hususlarının konferans bildirisinde yer almasını istemesine rağmen Ermeniler “yabancı devletlerin davet meselesinin” yani Osmanlıya dış müdahalenin mutlaka bildiride yer almasını istemeleri (s.84) ve bildirinin bütün istekleri kapsayacak şekilde tek metin halinde düzenlenmesi de gösteriyor ki bildiri kendi içinde tenakuz içermektedir. Delegeler azınlık hakları ve bağımsızlığını gizledikleri isteklerini de bildiriye sokmuşlardır.

Arnavut İsmail Kemal’in ihtilal hazırlıkları konusunda İngiliz hükümetinin haberdar olduğuna dair Ular [Enrico] Insabato ve [Ahmet Bedevi] Kur’an arasında fikir birliği olduğunu söyleyen Ernest Edmondson Ramsour “Konuyla ilgili olarak İngilizler suskun kalmayı tercih etmişlerdir çünkü bir başka memleketin hükümdarını devirmek maksadıyla girişilmiş ve başarılı olamamış bir ihtilale destek vermiş olmak, hiçbir devletin kabul edemeyeceği bir olaydır.” (s.93) şeklinde yorumlamaktadır. Ernest Edmondson Ramsour bu ihtilal girişiminin de Sabahattin’e pahalıya mal olduğunu 1896 yılındaki saray ihtilali gibi bu olayında kayıp idealler listesine dâhil oluğunu düşünmektedir (s.94).

“Avrupa’da yaygın olan kanaate göre Türkiye’nin yürekler acısı halinin sorumlusu Sultan’dır. Ülkeyi yıkıma götüren hareketi başlatanın Sultan olduğu doğru olmakla birlikte, padişahlarına körü körüne itaat etmekte olan halkın da suça ortak olduğu görülmektedir.” (s.98) Ernest Edmondson Ramsour bu tespitinde haklıdır. Ancak Doğu halkları almış oldukları dini eğitim sırasında sultan zalim bile olsa itaat etmeleri konusunda eğitilmekteler, ola ki başarısız bir darbe girişimi sonucunda doğacak kargaşa ve bu kargaşa esnasında oluşacak mağduriyetleri önlemek için Doğu milletleri sultanın tabii yoldan değişimine -saltanatı kendi soyundan birine devretmesi ya da ölüm yoluyla değişimi gibi- kadar sabretmeyi salık vermektedir. Ancak bu bir gerçektir ki işin başında olan sorumluğun en büyüğünü taşır. Dolayısıyla hükümetleri yöneten en yüksek ilk kişi bütün ekibinin hatalarının sorumlusudur. Nitekim Ernest Edmondson Ramsour “Sultanlarına bağlı idiler çünkü inançları böyle olmayı gerektiriyordu, onlar ahrete inanıyorlardı.” (s.132) bu gerçekliği dile getiriyor.

[Prens] Sebahattin’e göre “Müslüman-Hristiyan ayrımı yapmaksızın, vatandaşların mahalli idarelerde görev almasını temin edecek ve üretken olmayan memuriyet hayatından Müslümanları uzaklaştırmakla da; onlara büyük bir iyilik yapmış olacaktır!” (s.99) Prens Sebahattin burada bir şeyi gözden kaçırmıştır. O da vatanın idaresinin gayrimüslimlerin elinde kalması tehlikesidir. Her ne kadar Müslümanları ataletten kurtarıyormuş gibi görünüşte Müslümanca bir davranış sergileniyormuş gibi bir kandırmacanın içinde olsa da arkasına gizlenen yönetimi Müslümanlardan temizleme girişimidir.

Ernest Edmondson Ramsour “1907 ve 1908 isyanlarıyla Sebahattin’in ‘Âdemi Merkeziyetçiler Birliğinin’ hiçbir alakası yoktur çünkü İtthat Terakki Cemiyetinin o dönemdeki yegâne faaliyet sahası Batı Trakya’dan ibarete olduğu bilinmektedir.” (s.102) ifadeleriyle baştan beri birlikte ve birbirinin devamı göstermek için çabaladığı Genç Türkler ile İttihat Terakki’yi ayırmakta Genç Türklerden olan Sebahattin’i mesuliyetten kurtarmaktadır. Ernest Edmondson Ramsour’un izlediği metot iyiliklerde Genç Türkleri İttihat Terakki’ye ortak etmek, mesuliyet gerektiren ve tasvip edilmeyen, sonunda başarısızlık getiren işlerde Genç Türkleri temize çıkarmak sorumluğu İttihat Terakki’ye yüklemektir. Nitekim bu ifadeden sonra gelen paragrafta Ernest Edmondson Ramsour Sebahattin hakkında söylenen bazı ifadelerin “iftira ve uğursuz yakıştırmalar” (s.102) olarak değerlendirerek reddetmekte ve onu aklamaya çalışmaktadır.

Ernest Edmondson Ramsour’un Genç Türkler ve İttihat Terakki’nin aynı ve birbirinin devamı olduğunu gösterme hususunda yazdığı “Genç Türkler ve İttihat Terakki-1908 İhtilalinin Hazırlık Dönemi” kitabında anlatılanlardan anlaşılmaktadır ki bahsettiği bu oluşum ilk dönemlerde Osmanlı Devletinde iktidarı değiştirmek daha sonraki dönemlerde rejimi değiştirmek için sultanı tahtan indirme hususunda birkaç ihtilal denemesinde bulunmuş, Sultan Abdülaziz öldürülmüş, Sultan Abdülhamit ise halledilmiştir.

Ernest Edmondson Ramsour Ahmet Rıza’nın eski İttihat Terakki’nin adını sürdürdüğünü, pozitivist ve Türk olduğunu (s.104), İslam’ın diğer dinlere nazaran pozitivizme en yakın din olduğunu ve kendisini pozivitizme adapte edebileceğini ifade ederken kitabın mütercimi Hacasan Yüncü 53 dipnotta “Macdonald kesinlikle ifade etmektedir ki Rıza Müslüman değildi, (o halde Yahudi olan mürşidi gibi Masondu.)” (s.104) diyerek Ahmet Rıza hakkında kaynağı olmayan ancak kendi yorum ve çıkarımıyla dinsiz değilse Mason’dur. Çünkü Yahudi olan Auguste Comte ile fikri bir irtibatı vardır. İnsanları bu kadar kolay karalamak da ayrı bir zafiyet. Osmanlıda Mason olan Şeyhülislamları ne yapacağız. İnsana, “Dinsiz bir adam Müslümanlara dini önderlik mi yaptı?” diye sormazlar mı? Burada söz konusu olan Masonluk dini olmasa da siyasi ve milli açıdan eleştirilecek bir husustur.

“1906 senesi, genç Türk hareketinin imparatorluk dâhilinde yeniden canlanmaya başladığı tarihtir. Hareketin sürgündeki iki önemli liderinden bir Ahmet Rıza, Sabahattin’e nasip olmayan bir hareketin öncülüğünü yapıyordu.” (s.107) Ernest Edmondson Ramsour bundan önceki sayfalarda Sebahattin’in ‘Âdemi Merkeziyetçiler Birliği’ nin, Ahmet Rıza’nın da İttihat Terakki’in başkanı olduğunu ve aralarındaki farklılıkları saymasına rağmen bu cümlede Genç Türkler adı altında birlikte yekpare imişler gibi ifade etmektedir.

Makedonya’daki 3. Ordunun isyan etmesi üzerine Abdülhamit’in 1876 yasasını yeniden uygulamaya koyduğu 1908 Temmuz’unda bu kansız ihtilalin arkasında gizli örgüt İttihat ve Terakki olduğunu söyleyen Ernest Edmondson Ramsour İttihat ve Terakki için “aslında, Avrupa’daki Genç Türk teşkilatının bir kolu olmadığı için yurt dâhilindeki eski Genç Türk Hareketinin doğrudan varisi de değildi” (s.109) diyerek yine kendisi ile çelişmekte, kitabın başından beri savunduğu teze aykırı bir görüş olarak 1908 ihtilalini gerçekleştiren İttihat ve Terakki Cemiyetini Genç Türklerden ayırmaktadır. Kitabın yazarı Ernest Edmondson Ramsour bu sayfalara kadar İttihat ve Terakki Cemiyetinin üç önde geleni Talat, Enver, Cemal Paşalardan hiç bahsetmezken kitabın mütercimi Hacasan Yüncü bölümün birinci dipnotunda Talat, Enver, Cemal Paşalar mason localarına üye olmakla suçlamaktadır. Bu konuda ne bir belge sunmakta nede kaynak göstermektedir. Ancak masonluk konusu Hakan Burak uz’un yazmış olduğu “Jön Türklerden İttihatçılara Bir Kimlik
Tahlili Çalışması” adlı kitabında bir nebze yazılmış olsa da Enver Paşa ve ittihat ve Terakki Cemiyeti araştırmacılarının ülkedeki bu tartışmaları “havanda su dövmek” tarzı tartışmalardan kurtararak bir an önce gerçek bir zemine oturtmaları gerekmektedir.

Her ne kadar Mütercim Hacasan Yüncü tarafından 19.dipnotta Mustafa Kemal’in Vedata adlı Mason Locasına üye olduğuna 1908 ihtilalinin arkasında gizli gücün Masonluk olduğuna dair aktardığı ifadelere rağmen Ernest Edmondson Ramsour “1908 İhtilalinin hazırlanmasında masonluğun önemli bir rolü bulunduğu şeklindeki ifadeler, gerçeklerle uyuşmamaktadır çünkü İhtilalin itici gücü olan 3. Orduya bağlı subayların tamamı Mason değildi. 1908 yılındaki ittihat ve Terakki Cemiyetinin asıl gücü, farmasonluğun etkili olmadığı diğer eyaletlerden geliyordu.” (s.121) şeklinde bilgi vermekte ve sanki mütercimi düzeltmektedir. Hatta Ahmet Rıza ile Selanikli Nazım’ın Mason olmadıklarının kesin olduğunu ifade etmektedir (s.121). Hatta Ernest Edmondson Ramsour bu ifadelerini daha keskin olarak “1908 İhtilalinin arkasından Farmasonluğun Türkiye’de geliştiği doğru olmakla beraber hiçbir ciddi araştırmacı İttihat ve Terakki Hükümetini “Dünya Yahudiliğinin” veya “Beynelmilel Masonluğun” emrine girmiş olmakla suçlayamaz.” şeklinde ifade ederek daha da genelleşmiş İttihat ve Terakki Cemiyetine yaygınlaştırmıştır.

“İttihat ve Terakki Cemiyetinin herhangi bir tarikatla pazarlık yapmamış olduğu doğru olmakla birlikte onları kendi maksatları için kullanmaktan da kaçınmamıştır. Bektaşi ve Mevlevi teklerinin Anadolu’ya sürgün edilmiş olan cemiyet mensuplarına maddi ve manevi destek verdikleri, görülmüştür.” (s.126-127) Mason ve Farmasonlarla içi içe olan işbirliği yapan Bektaşiler hakkında detaylı bilgiler veren Ernest Edmondson Ramsour her ne kadar İttihat ve Terakkiyi tarikatlarla pazarlık yapmadı diyorsa da Bektaşi ve Mevlevi tarikatlarının İttihat ve Terakki mensuplarına maddi ve manevi yardım yaptıklarını söyleyerek bir nevi masonlarla irtibatlandırmış olmaktadır. Ancak ülkenin insan malzemesi ne ise ondan yararlanmak kaçınılmazdır. Özellikle de senin hedeflediğin şeylerin gerçekleşmesine kim destek veriyorsa onunla çalışmak zorunda kalırsın. Hem vatandaşlarını senden yardım isteme diyerek ötekileştirmek devleti yönetmeye talip bir ekibe pek yakışmaz. Onların aşırılıkları törpülenerek istifade edilir.

Kitabın yazıldığı zamandan yarım asır önce Charles William Eliot (D.20 Mart 1834-Ö.22 Ağustos 1926) bizim Türk milletini vasıflandırırken “Ordu millet dediğimiz” durumu “Türk Ordusu, devletin güvenli ve güçlü kalmasının teminetı olan, profesyonel bir kuruluş olmaktan ziyade Türk milletinin devlet yapısının tabiî bir parçasıdır.” Şeklinde ifade etmiştir. Başka bir batılı yazar da “Osmanlı ırkının tamamı fetihlere koşan bir ordu gibidir.” Diyerek Türklerin tamamının ordu ve milleti meydana getirdiğini, meslek olarak askerliğin milletten grup olarak ayrışmadığını söylemektedirler ki bunun en güzel örneğini Kurtul savaşında birçok cephede milletin verdiği şanlı mücadele oluşturmaktadır ki bunu da Mustafa Kemal “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh da bütün vatandır.” diyerek sanki bütün millet ordudur, demektedir. Mütercim Hacasan Yüncü bütün bu düşüncelerin “Sizin başınızda bulunan Habeşli bir köle bile olsa, Allah’ın (c.c.) şeriatını uyguladığı müddetçe, kendisine itaat ediniz.” (s.132) Hadisi şerifinden kaynaklandığını ima ederek bu hadisi 45’şinci dipnot olarak vermektedir.

“Sabahattin’in Âdemimerkeziyetçililer Biriliği daha ziyade yabancıların ilgisini çekerken Türklerse Ahmet Rıza’nın milliyetçiliği esas alan İttihat ve Terakki Komitesine katılıyorlardı.” (s.133) Ernest Edmondson Ramsour kitabın başlarından Sabahattin ve Ahmet Rıza’yı aynı teşkilatlarda ve aynı fikirde aynı gayeler için çalışan insanlara olarak göstermiş olmasına rağmen kitabın sonlarına doğru artık yavaş yavaş aralarındaki farklılığı ifade etmeye ve ayrı gruplar halinde göstermeye başlamıştır ki büyük ihtimal bundan sonraki sayfalarda İttihat ve Terakki yükleyeceği günahlardan bir yabancı olarak meylettiği Sababahattin’i korumaya çalışmaktadır.

Aslında Ernest Edmondson Ramsour’a göre İttihat ve Terakki Selanik’te faaliyette olan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti ihtilalci milliyetçilerdi. Ahmet Rıza’nın Osmanlı Liberal Cemiyeti de milliyetçi olmakla birlikte sultanın silah kullanarak indirilmesine karşı çıktığı için birleşemiyorlardı (s.134). Nihayet Ahmet Rıza’da sultanın silahlı ihtilal yaparak indirilmesine razı olunca birleştiler. Osmanlı Hürriyet Cemiyeti ile Osmanlı Liberal Cemiyeti’nin birleşmesinden sonra tercih ettikleri isim İttihat ve Terakki oldu. “Fiili birleşme 27 Eylül 1907 tarihinde gerçekleşti.” (s.135) Şunu da ifade etmek gerekir ki Paris’te faaliyette olan Osmanlı Liberal Cemiyeti tek merkezli bir dernek değil daha çok farklı derneklerin konfederasyon olarak birleştikleri ve farklı farklı fikirleri olan bir dernektir. Bu federasyon halini de Ernest Edmondson Ramsour “Gelecek kongrenin bir sene sonra toplanmasına karar verilmiş ve “acil” durumlarda [Osmanlı Liberal Cemiyeti] Devamlı Komitenin üye derneklerin rızasıyla, bu tarihi öne alma yetkisi bulunduğu karara bağlanmıştır.” (s.139) ifadeleriyle açık etmiştir. İhtilalci Ermeni Federasyonu “İttihat ve Terakki Komitesiyle işbirliği yapmaktan kaçındılar zaten bu komitenin [İttihat ve Terakki Komitesinin] de, imparatorluğun azınlıkları için beslediği herhangi bir sevgisi de yoktu.” (s.142) Görülen o ki Osmanlıda 1876’larda başlayan muhalefetin 1908 ihtlaline kadar yapılan mücadelede herkesin hemfikir olduğu bir liberal tek düşünce, fikir liberal bir tekel hâkim olmamıştır. Aksine herkesin kendi fikrini savunup yaymaya çalıştığı şahsi fikirde serbestlik, çokluk anlamına gelen bir liberallik olmuştur.

Abdülhamit’in “İhtilalden sonra bir seneye yakın tahtta kalmış olması”nın sebebi Ernest Edmondson Ramsour’a göre “Abdülhamit’in tahtını korumasının yegâne sebebi İttihat ve Terakki Cemiyetinin 1908’lerde kendisini yeterince kuvvetli hissetmemiş olmasıydı.” (s.150) Ernest Edmondson Ramsour’un kendi ifadesine göre “bana bilgi sağlamış olan Türklerin hepsinin müşterek kanaati sultanın 1908 senesinde tahtta bırakılmasının doğru bir hareket olduğu şeklindendir.” (s.152)

Ernest Edmondson Ramsour 1908 ihtilalinde yabancıların etkisi konusunda Almanların ihtilalden sonra Alman etkisinin arttığına dair yapılan eleştiriye “Almanların ihtilaleden önce de kendileri için çok tatminkâr olan bir durumun değiştirilmesini gerektiren bir sebep yoktu.” (s.155) diyerek yorumlamakta ve Almanların 1908 ihtialinden önce de Osmanlı’da etkin olduklarını ifade etmektedir. Ancak “1908 döneminin Genç Türkleri yani İttihat ve Terakki Komitesi, yabancı güçlerin Osmanlı İmparatorluğunun iç işlerine karışmasına hep karşı koydular ve ihtilal tarihinin öne alınmasının sebebi de zaten bu korkuydu.” (s.158) ve “Ayrıca Paris ve diğer Avrupa merkezlerinde faaliyet gösteren Genç Türklerin, ihtilalin yapılmasında pek etkili olmadıkları, anlaşılmıştır. Sabahattin’in İttihat ve Terakki Komitesi üyesi olmadığını ve Ahmet Rıza’nın ise imparatorluk dâhilindeki [İttihat ve Terakki] cemiyet[i] tarafından görmezlikten gelindiğini, biliyoruz.” (s.159) diyen Ernest Edmondson Ramsour İttihat ve Terakki’nin Genç Osmanlılar denilen Prens Sabahattin ekolünden ayrı olduğunu ortaya koymaktadır.

Ernest Edmondson Ramsour bu kitabı yazarken çok kişiden mektup almış olduğunu ve bu kişilerin kendisine yazdıkları hakkında “Bu insanların her biri konuyla ilgili sorulara, kendi tecrübeleri açısından, cevap verebilecek durumda olan kimselerdi.” (s.165) diyerek verilen bilgilerin kişilerin makam mevki ve olayların içinde olmaları bakımından uzaklık yakınlıklarıyla alakalı olduğunu ifade etmiştir. Bir nevi körlerin fili tarif ederken fil ile temas ettikleri, elleriyle dokundukları yeri hakkında fikir yürütmeleri gibi farklı veçhelerden bilgi vermiş olduğunu açıklamıştır. Faydalanılan diğer kitap ve hatıratlar hakkında hem kitabın yazarı Ernest Edmondson Ramsour ve hem de kitabın mütercimi Hacasan Yüncü olumsuz eleştiriler yaparak yararlanılan kaynakların çoğunun Genç Türkleri anlatmakta yetersi olduklarını iddia etmişlerdir. Ancak her ne kadar Ernest Edmondson Ramsour bu iddiada –eserlerin yetersizliği- bulunsa da onun bu kitabından sonra da Türkiye’de çok bu konu ile ilgili çok kitap yazılmıştır. Özellikle son yıllarda İttihat ve Terakki ile Enver Paşa üzerine eğilen yazarlar çoğunluktadır. Ancak bunu kitabı tercüme eden yazarın da iddia etmesi ve helke hele Cumhuriyetin ilk yıllarında yazılmış -Ernest Edmondson Ramsour’un Genç Türkler ve İttihat Terakki-1908 İhtilalinin Hazırlık Dönemi kitabı- bir kitap için Cumhuriyeti suçlayarak bu iddialara destek vermesi saplantılı bir bakış açısına sahip olduğu kanaatini uyandırmaktadır.

Ernest Edmondson Ramsour’un “Genç Türkler ve İttihat Terakki-1908 İhtilalinin Hazırlık Dönemi” kitabı ve mütercim Hacasan Yüncü’nün dip notlarla verdiği vermeye çalıştığı özellikle kitap sanki Genç Türkler ile İttihat ve Terakki Cemiyeti mensuplarının topyekûn sadece Osmanlı Sultanlarına, Sulatan Abdülaziz ve Sultan Abdülhamit’e siyaseten karşı olan bir siyasi muhalif, yekpare bir muhalefet olarak ele almıştır. Genç Türkler ile İttihat ve Terakki Cemiyeti mensupları aralarındaki farkları ve kurucularının farklılıklarını, eğer Genç Türkler’den İttihat ve Terakki Cemiyetine bireysel bir geçiş varsa bu geçişin yeni kurulan İttihat ve Terakki Cemiyetini Genç Türkler ile aynileştirecek kadar tesir etmeyeceğini, yine Genç Türkler’den İttihat ve Terakki Cemiyetine geçen kişinin geçmiş fikirlerinden ne kadarının değiştiğini ortaya koyamamıştır. Ernest Edmondson Ramsour’un “Genç Türkler ve İttihat Terakki-1908 İhtilalinin Hazırlık Dönemi” kitabı Osmanlıdaki ilk muhalefetin başladığı günden İttihat ve Terakkinin kendini feshedip yöneticilerinin yurt dışına çıktığı güne kadar tek bir organizasyonmuş gibi ele alarak aralarındaki farklılıkları tespit edememiş hepsini tek bir cemiyet olarak ele almıştır.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

Halim Kaya

30 Eki 2025

Ernest Edmondson Ramsour’un “Genç Türkler ve İttihat Terakki-1908 İhtilalinin Hazırlık Dönemi” kitabını kitap satış dükkânında görünce, bütün Türkiye’de İsmail Küçükkılınç ve Hakan Burak Uz haricindeki tarih yazarlarından hemen hemen herkesin aynı gördüğü Jön Türkler ile İttihat ve Terakki Cemiyeti mensuplarını bu da acaba aynı yani bir mi görüyor? diye merak ederek aldım.

İdris Savaş

27 Eki 2025

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

30 Eyl 2025

M. Metin KAPLAN

29 Ağu 2025

Efendi BARUTCU

25 Haz 2025

Nurullah KAPLAN

04 Nis 2025

Yusuf Yılmaz ARAÇ

04 Nis 2025

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 232,07 M - Bugn : 428586

ulkucudunya@ulkucudunya.com