Sayın Genel Başkan;
Ülkemizin mevcut durumundaki sıkıntılarının birçoğunun kaynağında “siyasetin menfaat için yapılması” vardır.
Siyaseti, menfaatler üzerine bina edenler, sadakat ve adalet duygularından mahrum kaldıkları için millete hizmet edemezler.
Siyaset, ahlak güzelliği ve hamiyet millet için kullanılırsa; adalet ve sadakat duygularının temayüz ettiği insanlarla yapılırsa güzelleşir.
Siyaset kurumunun her konudaki duruşu “hak ve adalet” çizgisi; yönetimi ise, “liyakat” esaslı düzenlenirse, itibarı hak ettiği yerde olacaktır.
Siyasi partiler, kendi gruplarında yanlış yapan insanlarla yollarını ayırmada tereddüde düştükleri zaman kendi içlerinde yozlaşmaya başlarlar. O zaman bu yanlışlar herkes tarafından normal görülmeye başlanır ki; bu da siyaset kurumunu kendisine örnek alan topluma iyi bir model oluşturmaz.
Sayın Genel Başkan;
Aşağıdaki cümleleri hatırlıyor musunuz?
“Türkiye 13 yıldır tek başına iktidar olan bir siyasi partinin kurduğu hükümetler tarafından yönetilmektedir.
Bu süre içinde milletin desteği adalet, huzur ve refah için kullanılmak yerine gerilim, kutuplaşma ve çatışma ekseninde heba edilmiş, “milli irade” yolsuzluk, adaletsizlik ve bölücülük için kılıf yapılmıştır.
Türk milleti ve devleti, beka sorunu ile yüz yüze bırakılmıştır.
Milletimiz, “Artık yeter!” diyerek siyasetteki çatışma, toplumdaki kutuplaşma, medyadaki tekelleşme, devlet idaresinde kayırma ve her alanda yaygınlaşan istismarcı ve kavgacı söylem ve eylem yerine; kucaklayıcı, Türkiye’yi birlikte geleceğe taşıma iradesinin güçlendiği siyasette, iktisatta, ticarette, hekimlikte, ilimde, iş hayatında ahlaki ilkelerin hakim olduğu bir gelecek istemektedir.”
Cümlenin başındaki “13 yıl” yerine “20 yıl” denilirse, adeta 2022 Türkiye’sinde yaşananları özetlediğiniz bu çok haklı ve yerinde tespitleriniz 1 Kasım 2015 tarihli MHP Seçim Beyannamesi’nde ifade edilmektedir.
Sayın Genel Başkan;
25 yıldır, MHP seçim beyannamelerinde yayımlanan ve ısrarla üzerinde durup Türk milletine karşı gerçekleştirme sözü verdiğiniz “siyasi ahlâk” (yolsuzluklarla mücadele ve partimizin her kademesinde görev alacak il, ilçe yöneticileri, genel idare kurulu üyeleri ve milletvekilleri tarafından görev öncesi ve görev sonrası kamuoyuna açıklanacak servet beyanı isteneceği) hususlarında bir adım yol katedilememiştir.
“Temiz toplum” ve “Temiz siyaset” yolunda atacağınız adımları milletimiz ümit ve heyecanla beklemektedir.
Tabii bu adımlardan sonra, siyasi partilerin “il ve ilçe yöneticiliklerine” talip olacak kimseler bulunabilir mi, doğrusu merak konusudur.
Bir başka MHP Seçim Beyannamesi’nde:
“MHP iktidarında ‘temiz siyaset, temiz yönetim’ süratle tesis edilecektir.
Yolsuzluklardan elde edilen haksız kazanca zamanaşımı gözetilmeksizin el konulacaktır.
Hortumcuların yakasına yapışılacak, makam ve mevki ne olursa olsun AKP döneminde merkezi ve yerel yönetimlerde vurgun, talan ve yolsuzluğa bulaşan herkesten Türk adaleti önünde hesap sorulacaktır.
Siyasi ahlak yasası öncelikli olarak çıkarılacaktır.”
denilmektedir.
Bunları hatırlatmakla emin olunuz ki, son derece “uyumlu” çalıştığınıza şahit olduğumuz Cumhur İttifakı ile aranızı bozmak niyeti taşımıyoruz.
Mademki Türkiye Cumhuriyeti’ni bir “devlet aklı” yönetiyor,
Mademki MHP çevrelerinde ve Türkiye kamuoyunda “Sayın Cumhurbaşkanı, Devlet Bey’in bir dediğini, iki etmiyor” kanaati yerleşmiş durumda,
O halde, Sayın Cumhurbaşkanıyla görüşüp bir an önce “siyasi ahlâk yasası” nı çıkarttırırsanız, bunca zaman sonra sadece bu hizmetiniz bile tek başına bir siyasi başarı olarak kaydedilecektir.
Mademki Devlet idaresini “milletimizin bir emaneti” olarak görüyorsunuz; rüşvete, yağmacılığa ve kayırmacılığa meydan vermeyecek tedbirlerin bir an önce alınması gerekmiyor mu?
Toplum hayatını, demokratik rejimi ve ahlaki değerleri tahrip eden,
Halkın devlete olan güvenini sarsan,
Toplumsal dokuyu tahrip etmesi yanında kaynak israfına, yatırım ortamının bozulmasına ve uluslararası itibarımızın zedelenmesine yol açan yolsuzluklara karşı köklü ve kalıcı tedbirlerin alınması, yolsuzluk yapanlar ve yolsuzluğu doğuran unsurlarla etkili bir mücadele yürütülmesi için neden beklenmektedir?
Türk siyasi ve bürokratik hayatına ilkeli, seviyeli ve temiz bir yönetim anlayışının yerleşmesinin zamanı gelmemiş midir?
Siyaset; iş çevresi, bürokrasi, sivil toplum ve medya tarafından işbirliği içinde yapılan ve karşılıklı koruma ve kollama anlayışıyla ört-bas edilen her türlü yolsuzluk ortaya çıkartılarak makam ve mevki ne olursa olsun yolsuzluk yapanlardan bağımsız Türk adaleti önünde hesap sorulması için ne bekliyorsunuz?
Sayın Genel Başkan;
Affınıza sığınarak ifade etmek istiyorum; ahlâksızlık sadece cinsellik alanındaki sınır aşımları değildir.
Siyasal ahlâk, siyasal karar alma sürecinde geçerli olan değer yargılarının, örf ve adetlerin, kıymet hükümlerinin, normların ve kuralların oluşturduğu sistemi ifade eder.
Siyasi ahlak ve ahlaklı siyaset; milli birliği ve toplumsal bütünlüğü sağlayan temel unsurlardan biridir.
Demokrasinin de temelinde yatan ahlaki ideallerin hayata geçirilmesi için yurttaşlık erdeminin ve sorumluluk üstlenme bilincinin varlığı asgari şarttır.
Çağdaş dünyanın karşı karşıya kaldığı önemli meselelerden biri, sıkıntı çekmeden ve şahsi sorumluluk üstlenmeden daha iyiye ulaşmaya çalışmak kolaycılığıdır.
Bu bağlamda siyaset sanatını da “ikbal arama” ve “hatalarının bedelini ödeme kavramını unutturma” sanatı haline getirmek isteyenler ortaya çıkmaktadır.
Ahlaki yükümlülüklerinin şuurunda hür vatandaşlardan oluşan demokratik bir toplum, yolsuzluklara karşı mücadelede mutlaka başarıya ulaşır.
Bu başarıların kazanılabilmesi için zât-ı alinizin 1 Kasım 2015 “MHP Seçim Beyannamesi”nin 54’üncü sayfasında belirttiğiniz gibi:
“Hukukun üstünlüğünün demokratik sistem içerisinde düzeni sağlayan bir kanunilikten öte, insanın yüce değerini ve temel haklarını tanımak, kabul etmek ve bunları güvence altına almak şeklinde değerlendirmek gerekir.
Hiçbir kişi ve kurumun hukukun üstünde olamayacağı gerçeğinden hareketle hukuku cumhuriyetin temel niteliklerinden ve evrensel değerlerin de teminatı olarak görmek gerekir.”
“İktidarın kişiselleşmesi suretiyle temel hak ve özgürlükler bakımından tehlikeli bir otoriterleşmenin önünü açabilecek, Türkiye Cumhuriyeti devletini kuruluş esaslarından kopararak devleti ve milleti farklı siyasi ve idari yapılandırmalara götürecek alt-yapı oluşturmayı hedef alan başta başkanlık olmak üzere yarı başkanlık ve benzeri sistemleri uygun bulmuyoruz.” (1 Kasım 2015 MHP Seçim Beyannamesi, sayfa 72)
Milletimiz, yakın tarihlere kadar çok haklı ve yerinde gerekçelerle “karşı çıktığınız” bu sistemin bir anda “en sıkı taraftarı” olmanızın sebebini merak etmektedir.
Devam edecek …
Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.