« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

13 Kas

2006

BAHÇELİ’NİN BİR GÜNÂHI DAHA

13 Kasım 2006

4 Şubat 1999 günü, CIA’nın Ankara İstasyon Şefi, Yenimahalle’deki MİT genel Merkezi’nde MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’a; “Abdullah Öcalan’ı yakalayıp MİT’e teslim etmeyi” teklif etti… Ama şartları vardı: “Operasyonu Türk ve Amerikan ekipleri birlikte gerçekleştirecekler, ancak ne olursa olsun, Abdullah Öcalan sağ olarak yakalanacak. Ve Türkiye’ye sağ olarak getirilecek. Bağımsız bir mahkemede adil olarak yargılanacak. Mahkeme’nin kararı ne olursa olsun, asla, öldürülerek cezalandırılmayacaktı.” Amerika, Türkiye’den bunun garantisini istiyordu.

Türkiye Cumhuriyeti’nin zirvesi, aynı gününün gecesinde, saat 23,10’da Çankaya Köşkü’nde toplandı; Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Bülent Ecevit, Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu ve MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun… Amerika’nın ileri sürdüğü şartlar kabul edildi… Ve Apo, CIA tarafından, MİT’e Kenya’nın Başkenti Nairobi’de 15 Şubat 1999 günü saat 19,20’de teslim edildi!

Lâfı fazla uzatmayalım, Apo zaman içinde yargılandı ve idama mahkûm edildi… Hâl böyle iken, Dr. Devlet Bahçeli tarafından oluşturulan MHP’nin seçim propagandasının temel temalarından birini, Apo’nun asılması teşkil etti… 18 Nisan 99 Genel Seçimleri çalışmaları esnasında, başta Devlet Bahçeli olmak üzere MHP’nin bütün konuşmacıları, iktidar olurlarsa Apo’yu mutlaka astıracaklarını söyleyip durdular… MHP iktidarın ikinci büyük ortağı oldu, ama, Apo astırılamadı.

Yok, yok yanlış anlamayın, Devlet Bahçeli’nin benim anlatmak istediğim günâhı, Apo’nun asılmaması değil… Apo’nun asılmaması gayet normal… Zaten böyle olması gerekirdi… Çünkü Devlet’te süreklilik vardır ve bu yüzden bazen sizden önceki idarecilerin verdiği sözleri, doğru olduğuna inanmasanız bile, istemeye istemeye tutmak zorunda kalabilirsiniz. Bu da böyle olmuştur… Benim “günâh” saydığım şey bu değil… Asıl “günâh”, bunu Devlet Bahçeli’nin açık açık söylememesi ve hatta Apo’yu biz asarız demeye devam etmesidir.

Devlet Bahçeli’nin, bunu, söylememesinin birkaç sebebi olabilir, bunları, birlikte irdeleyelim: Bir. Apo’yu MİT yakaladı sanıyordur… İki. MİT’e, CIA’nın verdiğini biliyordur da, şartlı verildiğinden haberi yoktur. Üç. Şartlı verildiğini de biliyordur da, politika icabı böyle söylüyordur. Dört. Her şeyi biliyordur da, hepimizi ahmak/aptal yerine koyuyordur.

Devlet Bahçeli, Apo’yu MİT yakaladı zannedemez… MİT yakaladı sanıyorsa, Türkiye Cumhuriyeti’ni de MİT’i de hiç tanımıyor ve bilmiyor demektir… Keşke MİT’in böyle bir operasyonu tek başına yapacak gücü olsa… Bunu, ben aciz biliyorum da (Apo’nun nasıl yakalandığını, ne olursa olsun asılamayacağını ve eninde sonunda TBMM’ye gireceğini daha 1999’un Mart ayında, Gürsu’da verdiğim konferansta anlatmıştım da ülküdaşlarım beni adetâ yuhalamışlardı) Devlet Bahçeli bilmiyorsa, bilemiyorsa, öğrenemiyorsa MHP’nin başında ne işi var? Gitsin, bir on sene daha asistanlık yapsın ve Üniversite’den asistan olarak emekli olsun!

Devlet Bahçeli, CIA’nın Apo’yu MİT’e şartsız verdiğini sanıyorsa, CIA’yı, ABD’yi ve emperyalizmi hiç tanımıyor ve bilmiyor demektir ki, o zaman MHP’nin başında ne işi var? Böyle ise, Üniversite’de asistanlık bile yapamaz… Gitsin, Bahçe ilçesinde babasından miras kalan ticarethânede ticaret yapsın!

Devlet Bahçeli, Apo’nun CIA tarafından şartlı verildiğini biliyor da politika icabı böyle söylüyorsa, çok yazık, o zaman da dünyada ve bilhassa Türkiye’de hiçbir şeyin ebediyen gizli kalmayacağını/kalamayacağını bilmiyor demektir ki, o zaman da MHP’de genel başkanlık yapamaz… Bırakın, genel başkanlığı Bahçe ilçesinde ticaret bile yapamaz… Gitsin, köyde çiftçilik yapsın!

Devlet Bahçeli, her şeyi biliyor da hepimizi tüm ülkücüleri ahmak/aptal yerine koyuyorsa, o zaman da MHP genel başkanı olmaz. Olamaz. Olmamalıydı. Çünkü ülkücü ahmak/aptal olmadığı gibi, bilakis, ortalamanın üstünde bir zekâya sahiptir… Teşkilât mensuplarını tanımayan, kalite ve kapasitelerinden habersiz bir kişi, teşkilâta genel başkanlık yapamaz, çünkü.

Bakın, Montaigne Denemeler isimli kitabında, bu konuda ne diyor: “Marangozun meziyeti tahtasını tanımaktır. Çiftçinin meziyeti toprağını ve tohumun tanımaktır. Hâkimin (bilge’nin) meziyeti de insanı tanımak olmalıdır. Çünkü, o ülküsünü insana telkin edecek, ahlâkî ve siyasî yapısını insan üzerine kuracaktır. Bir marangoz gibi, kalp insanı sağlamından, sahtesini temizinden, bayağısını asilinden ayırt edemeyen, nasıl hâkim olur? Sağduyusunu kaybeden, kibire, bencilliğe esir olan, nasıl olur da maddesini seçer, onun üzerine bina kurmağa kalkar? İnsanı tanımak ve dost seçmek meziyetlerin en basiti, iktidarların en büyüğüdür. Onu kazanan her şeyi kazanacak, onu kaybeden hiçbir şey kazanamayacaktır. Eğer insanı tanımıyorsak, yüzümüze gülenleri, etrafımızda sahte medih ve riyâ havası yapanları, kıymetli insanlardan ayıramıyorsak, kurmak istediğimiz ahlâk ve siyaset binası akibet bir gün tahtadan bir yapı iskelesi gibi devrilip gidecektir.”

Peki, bu ihtimallerin hangisi doğru, acaba?

Bana kalırsa, Devlet Bahçeli, hepimizi bütün ülkücülerle Müslüman Türkleri ahmak/aptal yerine koyuyor… Öyle olmasaydı, şu iki şeyi yapar mıydı?

Bir. AB’nin isteği üzerine TCK’dan idam cezasını kaldıracak düzenleme yapılırken; iktidar ortaklarına, “Siz, kendi gücünüzle idam cezasını kaldırırsanız, ben, bunu Hükümeti bozma sebebi saymam, ama Meclis’te buna karşı çıkarım” demezdi… Masaya yumruğu vurur ve bu iş buraya kadar! Ya, Apo asılacak veya ben hükümette yokum, derdi… Bunu yapmadığı gibi, 129 milletvekili ile buna karşı çıkıyormuş gibi yaparak, hepimizi tüm ülkücüleri ahmak/aptal yerine koydu!

İki. Her şey olup bittikten, Türkiye’nin Apo’yu kendisi yakalamayıp, CIA’dan şartlı olarak teslim aldığı ortaya çıktıktan, hatta “koltuk sevdâsı” yüzünden kendisi karşı çıkamadığı için TBMM’de idam cezası kaldırıldıktan sonra bile, 3 Kasım 2002 Genel Seçim konuşmaları esnasında hâlâ “bizi tek başına iktidar yapın, Apo’yu asalım” (Seçim Konuşması, Fomora Meydanı- Bursa) diyebilir miydi?

Devlet Bahçeli’nin en büyük günâhlarından biri de tüm Türk-İslâm ülkücülerini ahmak/aptal zannetmesidir, yani...Devlet Bahçeli’nin bu günâhını, benim bilip tanıdığım ülkücüler asla ve kata affetmez!

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,03 M - Bugn : 21983

ulkucudunya@ulkucudunya.com