Afganistan-Pakistan gerginliği
Ragıp Kutay Karaca 01 Ocak 1970
Rusya-Ukrayna, İsrail-Filistin derken geçmişten bugüne gelen bir gerginlik Asya’da kendisini tekrar gösterdi. Afganistan-Pakistan arasında kısa ama etkili çatışmalar oldu. Türkiye ve Katar’ın arabuluculuğuyla ateşkes imzalandı.
Bu çatışmaların kökeni 1893 yılına dayanıyor. Rusya ve İngiltere arasında 19. yüzyılda yaşanan rekabet Afganistan’ı her iki güç için tampon bölge haline getirdi. Bu dönemde Afgan Emirleri için denge politikası izlemekten başka bir alternatif bulunmuyordu.
Durand hattı
İkinci İngiliz-Afgan Savaşı’nın (1878-1880) ardından Afganistan ile kuzeydeki Rus ilerleyişi karşısında önlem almaya çalışan İngilizler arasında İngiliz Hindistan’ı ile Afganistan sınırının belirlenmesi kararlaştırıldı. İngilizlerin ısrarı Afganistan’ın Ruslar tarafından işgal edilmesi durumunda, Ruslar ile sınır komşusu haline gelme ihtimalinden kaynaklanıyordu.
İngiliz Hindistan’ı Hükümeti Dışişleri Bakanı Henry Mortimer Durand’ın belirlediği 2640 km’lik sınır, 1893 yılında, İngiltere ve Afganistan arasında anlaşmaya döküldü ve “Durand Hattı Antlaşması” olarak literatüre geçti.
Bağımsızlık sonrası sınır krizi
“İngilizlerin çizdiği her sınırın geleceği krizlerle dolu olmuştur” mottosunun en iyi örneklerinden biri Durand Hattı’dır. Keza sınır çizilirken bölgeyi her zaman istikrarsızlaştırmaya imkân tanıyacak şekilde Peştun kabilelerin bir kısmı Afganistan bir kısmı da İngiliz Hindistan’ı tarafında bırakıldı.
Hindistan, 1947 yılında, bağımsızlığını kazanması ve sonrasında Hindistan ile Pakistan olarak iki ayrı ülkeye bölünmesi sorunun temelini oluşturuyor. Bu bölünmenin sonrasında Afganistan tarafı Durand Hattı’nın sınır olarak geçerliliğini yitirdiğini ileri sürdü ve tanımadığını ilan etti. Buna karşın Pakistan, Britanya Hindistan’ı Hükûmeti tarafından imzalanmış tüm uluslararası antlaşmalara, taraf devlet sıfatıyla bağlı kalmakla yükümlü olduğunu iddia etti.
Afganistan Durand Hattı’nın Peştun kabilelerini ikiye bölmüş olmasını “tarihî bir hata” olarak değerlendirmekte. Öyle ki Afganistan, bazı dönemler iki ülke arasında “bağımsız bir Peştunistan” kurulması, bazı dönemler ise Pakistan topraklarının bir kısmının Afganistan’a bırakılması yönündeki söylemlerde bulundu.
Tehrik-i Taliban Pakistan
İki ülke arasındaki diğer sorunun nedeni Pakistan’da yaşanan silahlı saldırılar. Bu saldırılar Afganistan’a sınırı bulunan Hayber Pahtunhva ve Belucistan eyaletlerinde yoğun olarak görülüyor. Bu eyaletlerde Peştun ve Beluci silahlı gruplar güvenlik güçleri ve sivillere yönelik saldırılarda bulunuyor. Pakistan, 2007 yılında kurulan Tehrik-i Taliban Pakistan (TTP)’ın Afganistan’da mevzilendiğini ve saldırılarını buradan organize ettiğini savunuyor. Bununla yetinmiyor, Afganistan’ın Hindistan’ın mali desteğiyle TTP’ye barınma sağladığını da iddia ediyor. Afganistan bu iddiaları reddediyor.
ABD’nin Bagram üssü talebi
İki ülke arasındaki çatışmalar artarken ABD’nin Bagram Hava Üssü’ne geri dönüş isteği Trump tarafından vurgulandı. ABD-Pakistan ilişkilerinin düzeldiği bir dönemde böyle bir istek yalnızca Afganistan’da değil Çin ve Hindistan’da da rahatsızlık yarattı.
Bagram Hava Üssü Çin’in nükleer tesislerine çok yakın. Bununla birlikte ABD-Pakistan yakınlaşması Afganistan’da yeni bir iç savaşa yol açarsa Çin’in Afganistan’daki önemli yatırımları risk altına girmiş olacak. Nitekim ABD ile yakınlaşan Pakistan’a Çin’in tepkisi askeri satışları durdurmak ve bazı yaptırımlar uygulamak oldu. Hindistan Sovyetler Birliği’nin çekilmesi sonrası Afganistan’ın Pakistan etkisine girmesini engelleyecek her türlü stratejiyi kullanmaktan çekinmedi.
Bugün de aynı strateji devam ediyor. Afganistan’daki yönetimi tanımayan Hindistan, 9 Ekim’de Taliban hükümetinin dışişleri bakanı Amir Han Muttaki’yi Yeni Delhi’de kırmızı halılarla karşıladı. İşin ilginç yanı gelişmeler böyle devam ederse birbiriyle sınır sorunu olan Hindistan ile Çin bu konuda müttefik olacaklar. Görüldüğü üzere konu iki ülkenin kısa süre çatışma yaşamasından ibaret değil. Çatışmanın “neden” derinliği çok fazla. Bundan sonraki süreçte TTP’nin olası eylemleri Afgan Talibanı’nı sorumlu kılacaktır.
ABD-Pakistan ilişkileri Sovyetler Birliği’nin Afganistan işgali sırasındakine benzer bir yapıya bürünürse Çin’in yanı başında yeni bir çatışma alanı yaratılmış olacak ve bundan karlı çıkacak tek ülke ABD olacaktır. Türkiye, bu iki ülkeyle tarihten gelen güçlü ilişkilerini kullanarak çatışmaların önüne geçebilecek bir konumdadır. Bu konumu olduğunca güçlü kullanmak gerekecek. Keza sorunun büyümesi Türkistan’daki Türk Cumhuriyetleri için de büyük sorunlarla karşılaşma anlamına gelecektir.