« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

M. METİN KAPLAN

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

17 Ağu

2025

Büyük güç rekabeti ve ABD’nin son hamleleri

Barış Doster 01 Ocak 1970

Büyük devletin tipik özelliklerindendir, her istediğini yapamaz ama istemediğini de yaptırtmaz. Bir başka özelliği daha vardır büyük devletin, girdiği, işgal ettiği bir ülkeden çıkmak zorunda kaldığında, öncelikle çıkmamak için direnir. Bunu başaramazsa ya yakıp, yıkarak çekilir ya da gelecekte tekrar dönmesine sebep oluşturacak, zemin yaratacak sorunlar bırakır ardında. Çünkü bir büyük güç öyle sessiz sedasız, nezaketle çökmez. Bugünden yarına, akşamdan sabaha bitmez. Çöküşü hem çok gürültülü olur hem de hayli zaman alır.

ABD’nin 2001’de Afganistan işgali, 2003’te Irak işgali, tam istediği gibi sonuçlanmasa da, belli ölçekte kazanımlar da sağlamıştır. Bu sayede Suriye’de, İsrail’le birlikte istediğini almıştır. Zengezur Koridoru sayesinde Kafkasya’ya, hem de 99 yıllığına yerleşmeyi başarmıştır. Her ne kadar ülkemizde bu gelişmeye sevinenler, Azerbaycan – Ermenistan barışını selamlayanlar olsa da, Türkiye başta olmak üzere, bölge ülkelerinin ne tür sorunlarla karşılaşacakları, önümüzdeki günlerde görülecektir. İran, Rusya, Çin de olumsuz etkileneceklerdir elbette. Suriye’de İsrail’le, Kafkasya’da ABD’yle komşu olmak, çok olumsuz bir durumdur ülkemiz için. Trump koridoru, aynen İngilizlerin Kurtuluş Savaşı’nda, üç Kafkas cumhuriyetini kullanarak, Türkiye ve Sovyet Rusya arasına örmek istedikleri Kafkas Seddi işlevi görecektir.

Suriye’de yaşananlardan sonra Kafkasya’da yaşananlar, ülkelerin devlet kapasitesinin, ölçeğinin, güç unsurlarının ne denli belirleyici olduğunu bir kez daha göstermiştir. Ülkemizde bir yandan Suriye’nin şehirlerine plaka dağıtıp bir yandan “Suriye’yi biz yönetiyoruz” diyenler, onunla yetinmeyip Kafkasya’ya, oradan Orta Asya’ya hayal kuranlar, ne Orta Asya’daki 4 Türk devletinin Kıbrıs Rumlarıyla geliştirdiği ilişkiden ne Azerbaycan – Ermenistan barışını ABD’nin kotarmasından ders almışlardır.

Bölgemizdeki, çevremizdeki büyük güç rekabetine baktığımızda, ABD’nin Suriye’den sonra, Kafkasya’da da önemli bir hamle yaptığı görülür. Çünkü büyük güçtür. Yaşadığı onca toplumsal gerilime, dayanılmaz boyutlardaki sınıfsal eşitsizliklere, bireysel silahlanmadan uyuşturucu kullanımına dek onca soruna, hegemonya kabiliyetindeki, ekolojik hakimiyetindeki, ekonomik gücündeki, üretim hacmindeki gerilemeye rağmen, siyasi, iktisadi, askeri, diplomatik, bilimsel ve teknolojik açıdan halen büyük güçtür. Ekonomisinin başat sektörlerinden olan askeri endüstriyel yapı, siyasetten bürokrasiye, akademiden iş dünyasına dek çok güçlü ve belirleyicidir. ABD’nin saldırı ve işgal aygıtı olan NATO’dan başka, IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü gibi yapılarda ABD nüfuzu çok yüksektir. Avrupa’daki etkisi de unutulmamalıdır.

ABD’nin son yıllarda, gözüne kestirdiği ülkeyi doğrudan işgal etmek yerine, o ülkeyi çökertmek için bölgesel müttefiklerini, terör örgütlerini, özel askeri şirketleri cepheye sürmesi, psikolojik harp, toplum mühendisliği, karanlık savaş yöntemlerini uygulaması, beşinci kol faaliyetlerini, renkli devrimleri desteklemesi, emperyalist politikalarını uygularken, yöntem değiştirdiğinin kanıtıdır. Bu değişiklik bir tercihin sonucu değildir, zorunlulukların sonucudur.

Asıl büyük hasmı olan Çin’i, yakın çevresinden kuşatmak, bu amaçla Pasifik’te büyük bir yığınak yapmak, bölgedeki müttefiklerini öne sürmek ABD’nin önceliğidir. Fakat bu öncelik, ABD’nin Ortadoğu’dan tamamen çekileceği, İsrail’i yalnız bırakacağı, Avrasya ve Kafkasya’yı gündeminden düşüreceği, Rusya’nın hamlelerine sessiz kalacağı, uzun yıllar arka bahçesi olarak gördüğü Latin Amerika’yı kaderine terk edeceği, Afrika’yla hiç ilgilenmeyip bu kıtayı Çin’e bırakacağı anlamına gelmez. Bunu beklemek gerçekçi değildir. Emperyalizmi tanımamaktır, ABD’nin gücünü hafife almaktır.

Kabul edelim, ABD; İngilizlerin yaşadıklarından ders çıkarmıştır. Yani bir büyük gücün, takatten düştükten sonra, yeniden büyük güç olmasının, eski günlerine dönmesinin mümkün olmadığını görmüştür. Gördüğü için de ABD; hem sürekli atak yapmak ister hem de en büyük rakibinin, rakiplerinin gelişmesini engellemeye çalışır. Aynen bisiklete binmek gibi, durdu mu, düşeceğini bilir.

Örneğin, varlık sebebi, ABD’yi Avrupa’nın içinde, Sovyetler Birliği’ni Avrupa’nın dışında, Almanya’yı ise kendi sınırları dahilinde tutmak olan NATO; Rusya – Ukrayna savaşını fırsat bilerek, Rusya’ya komşu iki ülkeyi (Finlandiya ve İsveç) üye yaparak, genişlemiştir. Bu genişleme ABD ve NATO için kazanımdır. Anımsatmak gerekir ki, tarihte de günümüzde de her büyük güç, hem içeride hem dışarıda meşruiyetini, caydırıcılığını, etkinliğini, vahşetini sürdürmek için, mutlaka bir düşman, rakip olsun ister karşısında.

ABD’nin dili, İngilizce, dünya üzerindeki nüfuzu açısından kültür, sinema, müzik, bilim, teknoloji, kamu diplomasisi, yaşam biçimi anlamında çok önemlidir. ABD’nin para birimi, dolar, küresel ticarette kullanım oranıyla, ABD’nin iktisadi ve siyasi olarak elindeki çok büyük bir kozdur. ABD’nin askeri gücü, özellikle donanması, denizlerdeki, okyanuslardaki varlığıyla, uçak gemileriyle, nükleer başlıklı denizaltılarıyla, ABD’nin etkinliğinin, caydırıcılığının en büyük güvencesidir.

Tüm bunlara karşın ABD; en büyük hasmı olan Çin’i durduramamaktadır. Pek çok dış politika, strateji, jeopolitik uzmanına ve tarihçiye göre, 2. Dünya Savaşı’ndaki asıl cephesi Avrupa değil Pasifik olan ABD; AB üzerindeki nüfuzuna, NATO’yu genişletme başarısına karşın, Çin’in güçlenmesini, Rusya’nın Putin yönetimiyle birlikte toparlanmasını ve bu iki ülkenin stratejik işbirliği yapmasını engelleyememiştir.

Evet, ABD, Soğuk Savaş boyunca, okyanuslarda gücünü pekiştirmiştir. Sovyetler Birliği’nin denizlere açılmasını önemli ölçüde engellemiştir. Fakat bugün ne dünya o eski dünyadır, ne de ABD o eski ABD’dir.

Evet, devlet kapasitesi, yani devletin güç unsurları toplamı itibariyle (siyasi güç, askeri güç, iktisadi güç ve son yıllarda yaygın olarak kullanılan yumuşak güç) ABD; dünyanın halen en büyük gücüdür. Fakat Çin’le arasındaki makas ekonomiden teknolojiye patentten otomotive dek pek çok alanda kapanmakta, pek çok alanda Çin’in gerisine düşmektedir. ABD’nin borcu çok yüksektir. Donanmasını yenilemekte zorlanmaktadır. Dünya ekonomisindeki payı, 2. Dünya Savaşı sonrasında yüzde 50’nin üzerindeyken, günümüzde yüzde 25’lere gerilemiştir.

Özetle, büyük güç rekabetini tahlil ederken, abartmak ne kadar yanlış ise küçümsemek de o kadar yanlıştır. Siyasi tahlil, iktisadi tahlil, sınıfsal tahlil ve kuvvet tahlili yapmadan, büyük güç rekabeti anlaşılamaz.

Ziyaret -> Toplam : 185,33 M - Bugn : 401607

ulkucudunya@ulkucudunya.com