« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

M. METİN KAPLAN

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

17 Ağu

2025

Popülizm, Hubris ve Alaska Zirvesi

Osman Gazi Kandemir 01 Ocak 1970

Geçmişte katıldığım bir liderlik programında tecrübeli bir eğitici bana şu öğüdü vermişti:

İnsanları başlarının döneceği yüksekliğe çıkarmayın!
Kimi insan birinci kattan aşağıya bakınca başı döner, kiminin ki 15. katta. Kimileri ise en yüksek gökdelenlere çıksa bile başı dönmez.
Yöneticilerinizi seçerken buna dikkat edin; insanları başlarının döneceği yüksekliğe çıkarmayın.


Bugün dünya liderlerine baktığımda bu sözler sık sık aklıma geliyor

Liderlerin makamla kurduğu ilişkiyi, koltukla uyumunu gözlemliyorum.

Kimi lider, oturduğu koltuğu dolduruyor, makamın ağırlığını taşıyabiliyor.

Yakın geçmişte Almanya Şansölyesi Angela Merkel için hep böyle düşünürdüm.

Kimi lider ise koltuğa oturur oturmaz orayı küçültüyor; sanki koltuk onu sırtından atmak ister gibi. Çünkü gücü hazmedemiyor.

Hazmedebilmek, yükseldiği yerin sorumluluğunu kavrayabilmek, makamın gereğini yerine getirebilmek her lider için hayati bir sınavdır.

Ama ne yazık ki günümüzde bu sınavdan başarıyla geçen lider sayısı giderek azalıyor.

Gücün zirvesine çıkan liderlerin çoğu, baş dönmesinin etkisiyle gerçeklikten kopuyor ve toplumlarını da beraberinde sürüklüyor.


Popülizm: Zirveye çıkaran güç

Popülizm, çağımızda liderleri zirveye taşıyan en önemli siyasi araçlardan biri.

Çünkü karmaşık dünyaya basit cevaplar sunuyor.

İnsanlara şunu söylüyor:

Suçlu bulundu, çözüm basit.


Bu söylem, stres ve belirsizlik içindeki toplumlara psikolojik bir rahatlama sağlıyor.

Ancak popülizmin asıl tehlikesi, sistemik sorunları kişiselleştirmesi.

Gerçekten karmaşık yapısal sorunlar, kolayca "suçlu kişiler" üzerinden açıklanıyor:

Ekonomik kriz → "Kötü politikacılar yüzünden."
İklim değişikliği → "Çevreci lobiler abartıyor."
Teknolojik işsizlik → "Yabancı işçiler alıyor."
Bu yaklaşım, gerçek çözümlerden uzaklaştırırken toplumsal öfkeyi de yönlendirmek için kullanılıyor.

Popülist liderler, halkın öfkesini "elitlere" ya da "ötekilere" yönlendirerek iktidarlarını güçlendiriyor.

Popülist liderler "halkın sesi" olduklarını iddia ederken, çoğu kez halktan en uzak kişiler oluyorlar.

Donald Trump'ın altın kaplama dairesinden işçi sınıfının temsilcisi rolüne bürünmesi, bu çelişkinin en çarpıcı örneğidir.

Burada asıl soru şudur:

Halk gerçekten onları mı seçiyor, yoksa medya manipülasyonu ve duygusal sömürü mü etkili oluyor?

Artık dijital medya, popülist liderlerin en güçlü silahı haline geldi.

Anında tepki verme, sürekli görünürlük sağlama ve aracı kurumları baypas etme imkânı sunuyor.

Ama beraberinde şu sorunları da getiriyor:

Anlık karar baskısı: Derin düşünme yerine refleksif tepkiler veriliyor
Echo chamber etkisi: Sadece destekçilerin sesini duyuyor.
Post-truth siyaset: Gerçeği manipüle etme kolaylığı.
Kamuoyu yoklaması obsesyonu: Trend takipçiliği.
Bir de "algoritmik demokrasi sorunu" var.

Sosyal medya algoritmaları en çok etkileşim alan içerikleri öne çıkarıyor.

Bu da genellikle öfke, korku ve nefret içerikleri oluyor.

Sonuçta liderler daha agresif olmaya teşvik edilirken, uzlaşmacı liderler dezavantajlı konuma düşüyor.

Kısacası, popülizm günümüz liderlerini hak etmedikleri yüksekliğe çıkarıyor.

Ama işte tam da o noktada başka bir tehlike devreye giriyor: Hubris.


Hubris: Zirvede baş dönmesi

Hubris sendromu, iktidarın kişilikleri dönüştürme gücünü anlatan bir kavram.

Uzun süre veya ani şekilde büyük güce ulaşan liderlerde ortaya çıkıyor. Belirtileri şunlar:

Aşırı özgüven, yenilmezlik inancı,
Empati kaybı,
Eleştirileri tamamen reddetme,
Kararlarını kendi çıkarı için alma,
Hatalarını başkalarına yükleme.
Hitler'den Saddam'a kadar birçok tarihsel örnekte bu özellikleri görüyoruz.

Günümüzde ise popülizmin hızla yükselttiği liderlerde hubris çok daha kolay ortaya çıkıyor.

Hubris yalnızca bir kişilik sorunu değil; ülkenin iç düzenine doğrudan zarar veriyor:

Demokratik kurumlar zayıflıyor.
Toplum keskin biçimde kutuplaşıyor.
Devlet mekanizmaları kişiselleşiyor.
Kamu politikaları uzun vadeli fayda yerine kısa vadeli şovlara dönüşüyor.
Trump döneminde ABD'de yaşananlar bunun örneği.

Kongre baskını, seçim sonuçlarını reddetme girişimi, yargıya müdahaleler, kurumların tarafsızlığının yitirilmesi…

Tüm bunlar hubrisin iç siyaseti nasıl çökerttiğini gösteriyor.

Dünyanın en güçlü lideri, zirvedeki baş dönmesinin etkisiyle sadece ülkesini değil, tüm dünyayı etkiliyor.

Hubrisin küresel bedelleri ise şunlar:

Diplomatik itibar kaybı: ABD'nin müttefikleri arasında güven bunalımı.
Çok taraflı işbirliğinin zayıflaması: İklim anlaşmalarından çekilme, NATO'yu değersizleştirme.
Otoriter liderlere meşruiyet sağlama: Putin gibi liderlerin cesaretlenmesi.
Yumuşak gücün aşınması: ABD'nin özgürlük, demokrasi, insan hakları gibi değerleri savunmadaki inandırıcılığının zedelenmesi.
Hubrisin en büyük tehlikesi şudur: Lider kendini büyütmeye çalışırken ülkesini küçültür.


Donald Trump ve Alaska Zirvesi

Trump, popülizmin yükselttiği bir lider olarak zirveye ulaştığında hubrisin tüm belirtilerini sergiledi.

Kendini gündemde tutmak ve tarihe "büyük barış mimarı" olarak geçmek için Putin gibi işgalci ve irredantist bir liderle Alaska'da sembolik değeri yüksek bir zirve düzenledi.

Kırmızı halılar, kameralar ve manşetler hazırdı. Ancak içerik yoktu.


Alaska Zirvesi, Trump'ın kişisel hırslarıyla küresel çıkarların çatışmasının tipik bir örneği oldu:

Ukrayna dışlandı: Ukrayna'nın geleceği Ukraynalılar olmadan masaya yatırıldı.
Avrupa kaygılıydı: AB, Trump'ın yanlış bir karar vereceği endişesiyle olağanüstü toplantılar düzenledi.
Putin meşrulaştı: Zirve, işgalci bir lideri uluslararası arenada güçlendirdi.
Oysa dünyanın en güçlü ülkesinin başkanından beklenen, müttefiklerini dışlamak, işgalciyi yüceltmek değil; hukuku, barışı ve iş birliğini savunmak olmalıydı.

Trump kendini yükseltmeye çalışırken ABD'nin yumuşak gücünü ve küresel itibarını aşağıladı.

Alaska Zirvesi, hubrisin ülke çıkarlarını nasıl gölgelediğinin somut kanıtıydı.


Küresel yönetişimde popülizm ve hubrisin gölgesi

Popülizm ve hubris birleştiğinde ortaya çıkan tablo, yalnızca ulusal değil küresel bir kriz üretiyor.

İklim değişikliği: Liderler popülist söylemlerle bilimsel verileri reddediyor.
Pandemiler: Küresel koordinasyon yerine ulusal bencillikler öne çıkıyor.
Göç krizleri: Duvarlar yükseliyor, dayanışma yok oluyor.
Ama aynı zamanda, demokratik kurumlar zaman zaman direnç de gösterebiliyor.

ABD'de Kongre'nin, İngiltere'de Yüksek Mahkeme'nin kararları; bağımsız medyanın kamuoyunu bilgilendirme çabaları bunun göstergesi.

Bu, tamamen karanlık bir tablo içinde küçük ama önemli bir umut ışığı.


Yüksekliğin bedeli

"İnsanları başlarının döneceği yüksekliğe çıkarmayın" öğüdü, günümüz siyaseti için evrensel bir uyarı.

Popülizm, liderleri hak etmedikleri yüksekliklere çıkarıyor; hubris ise onları ve ülkelerini o yükseklikten aşağıya düşürüyor.

Trump örneği, popülizm ve hubrisin birleştiğinde nasıl bir küresel kriz üretebileceğini gösterdi.

Alaska Zirvesi, bir liderin kişisel hırsının ülkesinin yumuşak gücünü nasıl tükettiğinin küçük bir laboratuvarıydı.

Bugün mesele şudur: Liderlerin çıktıkları yüksekliği hazmedip hazmedemediğine dikkat etmek.

Çünkü koltuğa yakışmayan lideri yalnızca koltuk değil, tarih de üzerinden atar.

https://www.indyturk.com/node/763456/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/pop%C3%BClizm-hubris-ve-alaska-zirvesi

Ziyaret -> Toplam : 185,33 M - Bugn : 401553

ulkucudunya@ulkucudunya.com