Azerbaycan ile Ermenistan
Mustafa İmir 01 Ocak 1970
Türkiye, Zengezur koridoruyla ilgili Azerbaycan, Ermenistan, Rusya ve İran ile çok görüşmeler yaptı.
Ermenistan’da muhalefet karşı çıktı. Ancak Paşinyan konuya olumlu yaklaştı ve kendi toprağı olması sebebiyle (gerçi Sovyet dönemi öncesi Azerbaycan toprağıydı) Ermenistan yönetiminde ve yasalarına göre olmasını istedi.
Rusya koridorun kendi kontrolünde olmasını ve güvenliği kendisinin sağlamasını istedi. Zaten hâlen atıl durumda olan demiryolunun işletme hakkı daha 10 yıl süreyle Rusya’ya ait. Ancak Ukrayna savaşı sebebiyle konuyu öteledi.
İran, Zengezur koridoru konusundaki tüm seçenekleri tümden reddetti ve müzakereleri çıkmaza soktu. Bu yolun kendi topraklarından geçmesinde ısrar etti ve yol geçişinden ekonomik fayda hesabı yaptı. Bu yolun İran’ın güvenliğine tehdit oluşturduğunu düşündü. Türkiye ile Türkistan arasında stratejik bir geçiş olacağını ve İran’ın çevreleneceğini, Ermenistan ile İran arasına Türkiye ve Azerbaycan’ın gireceğinden kendisi için stratejik bir kayıp ve hata olacağını sandı…
İran stratejik hata yaparak bölgeye ABD’yi çekmiş oldu. Türkiye ve Azerbaycan’ı kıskanırken tepesinde ABD’yi buldu. ABD’nin yıllarca uğraşsa bulamayacağı fırsatı ABD’ye sunmuş oldu. İran’ı izlemekte ve gözlemekte fazla sıkıntısı olmayan ABD, İran’ın dibine daha da sokulmuş oldu.
Konu karmaşık, çok yönlü; bir yazıda özetlemek eksik kalır.
Ne oldu? Ne olacak?
Bizde deyişler vardır: “Ne yer ne yedirir!” “Ne yapar ne yaptırır”
İran “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldu”.
Üzerinde kabataslak uzlaşmaya yaklaşılmış bu koridor geçişinin hayata geçirilmesi birkaç yıl önce olsaydı Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan ve İran’ın, yani bölge ülkelerinin lehine olacaktı. Diğer Türk Cumhuriyetleri ile de bölge ülkeleri arasında ekonomik refah yanında siyasi yakınlaşmaya ve bütünleşmeye hizmet edecekti.
Özellikle Türk devletleri bakımından çok iyi olacaktı: Zaten bu yola Turan Yolu da deniyordu.
Azerbaycan’ın sahada kazandığını masada kaybetmiş olduğunu düşünenler olsa da durum bu kadar dramatik değil.
Bağımsızlığından beri gölgesini hep üzerinde hisseden, Ermenistan’ı başına bela eden ve hep Ermenistan’ı destekleyen Rusya’ya karşı bir rahatlama imkânına kavuşmuştur. Zaten Azerbaycan uçağının düşürülmesi ve Rusya’daki Azerbaycan Türklerinin tutuklanması ve öldürülmesi ile Azerbaycan ile Rusya arası gergindi. Azerbaycan uçağının düşürülmesinden sonra hayatını kaybedenler için Rusya’dan tazminat talep etti, Rus yayın kuruluşunda çalışanlardan bazılarını (Sputnik) Bakü’de gözaltına aldı ve hiç geri adım atmadı. Rusya’nın Kafkasya bölgesindeki stratejik üstünlüğünün aşınmaya uğraması ayrı bir konu olarak işlenebilir.
Azerbaycan; bu bildirgeyle bir bakıma ABD’nin de garantörlüğünü ve onayını almış oldu. Azerbaycan’ın ABD’den ‘onay’ alması bağımsız bir ülke için ‘zül’ görülebilir ama uluslararası siyasal gerçekliklere karşı sloganik hamasi kahramanlıkların yeri ve geçerliliği yoktur.
Azerbaycan’ın özerk bölgesi Nahcivan ile bağlantısı ya karayoluyla İran üzerinden ya da havayoluyla mümkündü. İran’ın Azerbaycan Türklerine bu geçişlerde nasıl zorluklar çıkardığına ilişkin epeyce anekdotlarımız vardır da yeri ve sırası değil. Bu proje ile Azerbaycan, Nahcivan ve Türkiye doğrudan ulaşım imkânına da kavuşmuş olacak. Bu yoldan Ermenistan önemli ekonomik gelir elde edecek ama Türkiye ve Azerbaycan stratejik yarar sağlayacak.
Durum Ermenistan’ın lehine. Çünkü kimse ABD’ye karşı çıkamaz. Bir süredir Rusya’dan uzaklaşma, ABD ve Batı’ya yaklaşma stratejisine de uygun düşen bir konjonktür yakalamış oldu Ermenistan.
Türkiye bakımından çok da iyi olmadı ama hiç yoktan iyidir. Ancak hiç bir şey nihayete ulaşmış değil.
Trump’ın şahitliğinde Washington’da Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan sadece onyedi maddelik bir iyi niyet beyanıdır.
Asıl anlaşma onlarca başlıkta yüzlerce sayfadan oluşacak kapsamlı bir anlaşma metni olmak durumundadır. Yani iş çok, süreç uzun. Azerbaycan bakımından nihai anlaşma için Ermenistan Anayasasının bazı maddelerinin de tadil edilmesi, değişmesi gerekir. İki ülke arasındaki sınır ‘de facto’ olarak var ancak anlaşmayla çizilmiş değil. Yerinden edilmiş Azerbaycan Türkleri ile son Karabağ savaşından sonraki Ermenilerin durumu da belirlenmiş değil.
Herkes sahada kazanılan masada kaybedildi ezberini tekrarlayıp duruyor. Sanki Azerbaycan ve Türkiye’nin daha fazlasını yapacak gücü (siyasi, diplomatik, ekonomik, askeri, konjonktürel fırsatlar vs.) varmış da kullanamamış gibi.
ABD bu zamana kadar girdiği her yeri karıştırıp, ayrıştırdı. Girdiği her yerde kötülük ekti, nefret topladı ve arkasına bakmadan çekilip gitti (Viet Nam, Lübnan, Afganistan, Irak, bazı Güney Amerika ülkeleri). ABD bölgede ilanihaye kalamaz. Muhtemelen Zengezur yolunda ABD’li firmalar özel, paralı askerler kullanacak. Paralı askerlerin de dünyanın her yerinde nasıl çalıştığı düşünülünce bölge ülkelerinin hiç birine rahat ve huzur vermezler.
Özetle, Türkiye bakımından çok da iyi olmadı ama hiç yoktan iyidir. Türkiye ile Türkistan’daki devletlerin İran üzerinden uzun ve masraflı geçişi büyük oranda Zengezur Koridoruna kayacaktır. Bölge ülkeleri bakımından bir nefes alma ve rahatlama dönemidir. Stratejik hedefleri diri tutmak ve olası gelişmeleri de buna göre değerlendirmek lazım.
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri de zaten bu beyanı ve gelişmeyi olumlu buldu ve sürece katkı vermeye, desteklemeye devam edeceğini beyan etti.
Sosyal medyada elinde akıllı telefon olan herkes her şeyi söylüyor, yazıyor, hüküm veriyor. Köşe yazarları öldük, bittik, kaybettik, satıldık vb. felaket tellallığı ve sloganik, hamaset milliyetçiliği yapıyor. Sanki enine boyuna ve haklı olarak eleştirdiğimiz bu iktidarın yapamadığını başkaları, aylardır İmamoğlu mitinglerinden başını kaldıramayan CHP yapabilirmiş gibi. Muhalefet elbette daha iyisini, doğrusunu dile getirecek, ulusal çıkarlarımızda ısrarcı olacak; bunlar takdir edilecek hizmetler ama siyasi söylemle uluslararası siyasi gerçeklikleri de birbirinden ayırabilmek gerekir.
Konuyu bir de geniş çerçevede düşünmek lazım;
1 – Türkiye’nin siyasi, diplomatik, ekonomik, askerî bakımdan daha fazla imkânları vardı da kullanamadı mı?
2 – Konunun asıl tarafları olan Azerbaycan ve Ermenistan anlaşmış ve memnunlarken biz neden kahroluyoruz?
3- Azerbaycan, Türkiye ile istişare etmemiş midir? Türkiye’nin Azerbaycan ve Türk Dünyası ile ilgili görüşlerini dikkate almamış ve düşünmemiş midir?
4- Türkiye küresel ölçekte stratejiler oluşturma ve daha da önemlisi yürütme, uygulama gücü ve kapasitesi vardı da bunu kullanamadı mı? Böyle uzun vadeli ve hayati önemdeki bir meseleyi atladı mı (?) yoksa bilinmedik bir pazarlıkta heba mı etti?
Mesele güçtür. Her bakımdan! Hiçbir zafer bedelsiz olmaz. Her kayıp da yeni kazanımların motive edici gücüdür. Bazen güç, gücü elinde tutanın elinde patlar.
O şartları oluşturmak, o zamana hazırlanmak, ortaya çıkacak fırsatları değerlendirmek ise felaket tellallığı yapan köşe yazarlarının, sosyal medya kahramanlarının işi değil; devletin, devletin kurumlarının ve Türk milletinin ferasetinin gösterdiği yol ve gayrettir.
Şimdilik biz bu kadarız! Ancak potansiyelimizin bundan çok daha büyük ve güçlü olduğunu biliyoruz! Türk milliyetçileri olarak bunun arayışı içindeyiz!