Soykırım mağduru soykırımcı
Ragıp Kutay Karaca 01 Ocak 1970
Yahudi tarihinin geniş bir bölümünü zulmün teşkil ettiği görülür. Bu tarih, Hıristiyanlıktan önceki dönemden başlar modern çağa kadar bu şekilde uzanır.
Avrupa'nın her döneminde Yahudilere büyük kısıtlamalar getirilmiştir. Ordu ve siyasette yer almalarına müsaade edilmemiş, belirli bir sokak ya da bölgede yaşamalarına izin verilmiştir. Yahudilerin bazı meslekleri icra etmesi kısıtlanmış, üniversite eğitimi görmeleri ve kamuda çalışmaları yasaklanmıştır. 18. ve 19. Yüzyılda Avrupalı yönetimlerin teşvik ettiği birçok katliam yaşanmıştır.
Avrupa’dan sürgün edilen Yahudiler için en güvenli ülkelerden biri Osmanlı İmparatorluğu olmuştur. Öyle ki Avrupa’da kötü şartlarda yaşayan Yahudilere karşılık Osmanlı Devleti'ndeki Yahudi topluluğu özgür ve iyi şartlarda bir yaşam sürmüşlerdir.
Yönetimler boyun eğdi
Batılı ülkelerin, İsrail'in 60 bin kişiyi öldürdüğü saldırılara karşı neden bu kadar pasif kaldığı yönündeki sorunun cevabı bence geçmişte izledikleri antisemitist politikalarda yatıyor. Avrupa'nın İsrail'e desteği antisemitizmin karşılığı olan borcun kapanması olarak görülebilir.
Bu yönetimler İsrail’i destekleyen politikalarından giderek vazgeçiyorlar. Bunun ilk nedeni Avrupa yönetimlerinin İsrail'in izlediği politikalara destek vermesinin; yaptığı hukuk ihlallerine rağmen bu eylemlerine sessiz kalmasının kendi halkları tarafından sorgulanmaya başlaması. Dolayısıyla İsrail’in soykırım niteliğindeki operasyonunu destekleyen batılı ülkelerin yönetimleriyle onlara karşı çıkan geniş halk yığınları arasında büyük bir anlayış farkı oluşmuş durumda.
Bu soykırıma destek verenlere insanlık namına itiraz eden kitleler Filistin konulu gösteri ve yürüyüşleri engellemek maksadıyla alınan yasaklama kararlarına aldırmadan sokaklara döküldü, dökülüyor.
Bugüne kadar Avrupa halkları için İsrail, halkı soykırıma uğramış bir devletti. Bugün ise İsrailliler soykırım yapan bir devletin halkı olarak görülüyor. Bir İtalyan arkadaşım İsrail halkının İsrail yönetiminin suç ortağı olarak görüldüğünü çünkü Netanyahu’ya baskı yapacak kitlesel bir eylemin İsrail halkı tarafından organize edilemediğini söyledi. Haksız değil. Keza ülke içerisinde bu tip eylemler yapılsa da tepkiler hep cılız kaldı.
Avrupa’da ise tepkiler yalnızca sokaklarla sınırlı kalmadı. Bazı restoranlar İsrailli turistlere satış yapmadı, İsraillileri taşıyan yolcu gemileri karaya çıkarılmadı, stadyumlarda herkes Filistin adına tek yürek oldu, İsrailli sporcularının Avrupa takımlarına transferine taraftarlar karşı çıktı. Bu örnekler farklı alanlarda daha sık olarak görülmeye başlandı.
Diğer nedeni ise Avrupa’da son dönemlerde oy oranları artan aşırı sağ partilere yeni bir oy potansiyeli yaratmak istenmemesidir. Avrupalı yönetimler gerek halkların tepkileri gerekse oy korkusuyla Filistin Devletini tanıyacaklarını ilan etmeye başladılar. Bu durum İsrail için diplomatik bir çöküştür.
ABD baskıları kaldıramaz
Tüm bu gelişmeler ABD için de bir baskı unsuru olmaya başladı. Financial Times Trump’ın “tabanım İsrail’den nefret etmeye başladı” dediğini iddia etti. ABD’de bizi İsrail mi yönetiyor tenkitleri artıyor. Trump’ın İsrail’e karşı izlediği politika bir boyun eğme şeklinde görülmeye başladı. İsrail’in soykırımına ortak olmak istemeyen kitleler seslerini daha yüksek perdeden çıkarmaya başladılar. Trump’ın düşen oy oranının bir nedeni de bu. ABD halkı İsrail için bedel ödemek istemiyor.
İsrail’e artık inanan yok. Her şeylerini neredeyse kaybetmiş Filistinliler için ise başka bir vatan yok. Gazze’den ölmeden çıkmazlar. İsrail bu düşünceyle hareket etmeye devam ederse yeni ve farklı bir antiseminist dalga tüm dünyayı saracak. Bunun altından ABD bile kalkamaz.
İsrail Kaybediyor….