« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

M. METİN KAPLAN

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

09 Nis

2025

Tiranlığa dair

İskender Öksüz 01 Ocak 1970

Nedense tiranlığa merak saldım.

Timothy Snyder, Yale Üniversitesi’nde tarih profesörü. Meşhur bir tarihçi. Şöhretini, kitabının 109 hafta boyunca New York Times’ın çok satanlar listesinde tutunmasından alıyor. Bu pek az kitaba nasip olan bir başarı. Baktım, geçen hafta yeniden listeye tırmanmış. Kitabın ismi, Tiranlık Üzerine- Yirminci Yüzyıldan Yirmi Ders. Serbest Kitaplar Yayınevi başlığı böyle çevirmiş ve 2017’de çıkan kitabı 7 yıl sonra, 2024’te Türk okuyucusuna sunmuş. İngilizce “tyranny” kelimesini “tiranlık” diye çevirmiş. Google başka karşılıklar da veriyor: zulüm, zorbalık, zorba yönetim…

Başlıktan anlaşılacağı gibi yirmi ders var. Örnek olarak ilk üçünü vereyim:

Peşin peşin itaat etmeyin.

Kurumları savunun.

Tek parti devletinden sakının.

Kurumlarınıza sahip çıkın
Böyle devam ediyor. Her bölümün başında bir özet var. 2. Bölüm’ün özetini vereceğim. Sonra da üçüncü bölümden iki paragraf. Tamamını okumanın yerini tutmaz tabii. Tavsiyem öyle yapmanızdır. Şimdi “Kurumları Savunun” bölümünün başındaki özet:

“Edebi koruyan kurumlardır. Onların da yardımımıza ihtiyacı var. Onların adına hareket ederek onları kendinize ait kılmadığınız sürece “kurumlarımızdan” bahsetmeyin. Kurumlar kendi kendilerini koruyamazlar. Her biri en başından savunulmadığı sürece birbiri ardına düşer. Bu yüzden önemsediğiniz bir kurumu seçin -bir mahkeme, bir gazete, bir yasa, bir işçi sendikası- ve onun tarafını tutun.”

Gelelim üçüncü bölüme…

Snyder, “Özgürlüğün bedeli daimî teyakkuzdur.” sözünü alıyor ve irdeliyor:

“Bugün bu sözü düşündüğümüzde, yanlış yönlendirilmişlere ve düşmanca davrananlara karşı kendi uyanıklığımızı ve doğruluğumuzu kastederiz. Kendimizi tepedeki bir şehir, demokrasinin kalesi, dışarıdan gelen tehditleri gözetleyen biri gibi görürüz. Fakat bu sözün anlamı tamamen farklıdır: İnsan doğası öyle bir doğadır ki, özgürlük ve demokrasiyi, asıl onları kullanarak onlara son vermek isteyenlere karşı savunmak gerekir. ‘Daimî uyanıklık özgürlüğün bedelidir’ sözünü, aslında Amerikan kölelik karşıtı Wendell Phillips söyledi ve şöyle devam etti: ‘Özgürlüğün kudret helvası her gün toplanmalıdır; yoksa çürür.’”

Seçimle gelip sonra gitmediler
“Modern Avrupa demokrasisinin sicili bu sözlerin doğruluğunu teyit eder. Yirminci yüzyıl, imtiyaz hakkını genişletmek ve kalıcı demokrasiler kurmak için ciddi girişimlere sahne oldu. Ancak Birinci Dünya Savaşı’ndan (ve İkinci Dünya Savaşı’ndan) sonra ortaya çıkan demokrasiler genellikle tek bir partinin seçim ve darbe kombinasyonuyla iktidarı ele geçirmesiyle çöktü. Olumlu bir seçim sonucuyla cesaretlenen veya ideolojiyle motive olan bir parti sistemi içeriden değiştirebilir. Faşistler, Naziler ve komünistler 1930’larda ve 40’larda seçimlerde başarılı olduklarında, bu başarılarını gösteriler, baskı ve salam taktiklerinin bir kombinasyonuyla ileri taşıdılar, muhalefet katmanlarını birer birer dilimlediler. Çoğu insanın dikkati dağıldı, bazıları hapsedildi veya düpedüz yenildiler.”

“David Lodge’un bir romanının kahramanı, sevgilinizle son buluşmanızın, son buluşmanız olduğunu bilmediğinizi söyler. Oy vermek de böyledir. 1932’de Nazi Partisi’ne oy veren Almanların bir kısmı şüphesiz bunun bir süre için son anlamlı özgür seçim olabileceğini anlamıştı, ancak çoğu farkında değildi. 1946’da Çekoslovak Komünist Partisi’ne oy veren Çek ve Slovakların bir kısmı muhtemelen demokrasinin sonu için oy verdiklerinin farkındaydı, ancak çoğu bir şansları daha olacağını varsayıyordu. Hiç şüphe yok ki 1990’da oy kullanan Ruslar da bunun ülke tarihlerindeki son özgür ve adil seçim olacağını düşünmemişlerdi ki (şu ana kadar) öyle oldu. Her seçim son seçim olabilir ya da en azından oy veren kişinin yaşamı boyunca son seçimi olabilir. Naziler 1945’te bir dünya savaşını kaybedene kadar, Çekoslovak komünistleri 1989’da sistemleri çökene kadar iktidarda kaldı. Rusya’da 1990 seçimlerinden sonra kurulan oligarşi halen hâkimiyetini sürdürüyor ve başka ülkelerde demokrasiyi yok etmek üzere tasarlanmış bir dış politikayı destekliyor.”

Demek son seçim için oy vermeye gidenler, genellikle bunun son seçimleri olduğunu bilmiyor…

Şimdi buradan nereye?
Derken, Dr. TEPAV kurucu yöneticisi Dr. Güven Sak’ın “Şimdi buradan nereye?” başlıklı yazısına rast geldim. Şöyle bitirmiş:

“Neden kalıcı olur bu hasar, neden unutulmaz? 1946’dan beri ilk kez memlekette sandığın haysiyeti ile ilgili soru işareti yaratmaya cüret ediyor siyaset. 1946’yı aradan geçen seksen küsur yıla karşın hiç unutmadık. Bunu da unutmayız.”

“Kötü işte.”

Nedense insanlar bugünlerde tiranlığı merak etmeye başladı.

Ziyaret -> Toplam : 147,87 M - Bugn : 246606

ulkucudunya@ulkucudunya.com