ÖKSÜZ DEDE - ÖKSÜZ AŞIK
      
 01 Ocak 1970
     
    Öksüz Dede'yle ilgili yaşam bilgisi de açık seçik değil. Yeniçeri bir halk ozanı olduğu belli. 3. Murat 
zamanında yapılan 1577-1590 yılları arasındaki İran Seferlerine değinmesinden, Ferhad Paşa'nın İran 
Şehzadesi Haydar Mirza'yı rehine olarak İstanbul'a getirmesini anlatmasından, Öksüz Dede'nin 16. yüzyılın ikinci yarısında yaşadığı sonucuna varılıyor. Halk şiirimizde bir de "Öksüz Aşık" adında şiirler söyleyen bir  ozan var. Kimi incelemelere göre bu ozan 17. yüzyıl ozanıdır. Ama onun şiirleri Öksüz Dede'nin şiirleriyle  karıştırılır. Ne var ki, hangi şiirlerin,  hangi ozanın olduğu kesinlikle ortaya konabilmiş değil. Biz, bu bakımdan, iki adı bir arada yazarak, seçme yaptık.
--- 
BAD-I SABA ESER SEHER VAKTINDA 
Bad-ı saba eser seher vaktında
Kumrular ötüşür dallar üstüne
Yari gördüm gitti aklım başımdan
Yeşiller giyinmiş allar üstüne
Deli gönül göyrük Arap atlıdır 
Aşıkın yüreği yedi katlıdır
Nice sevmiyeyim dili tatlıdır
Lebi şeker eser ballar üstüne
Yalan olmaz aşıkların sözünde 
Arzumanım kaldı ala gözünde
Kimi gerdanında kimi yüzünde
Dizilmiş benleri eller üstüne
Öksüz Aşık eder hayalden düşten 
Gönül imdat diler yarandan eşten
Hiç eksik değildir ikiden beşten
Engeller har olmuş yollar üstüne
---
DAĞLAR YARİMİ GÖRDÜN MÜ
Dağlar yarimi gördün mü
Payine yüzler sürdün mü
Güzel hatırın sordun mu
Mecnunu çok güzel dağlar
Şu dağlardan geldim geçtim 
Boz bulanık suyun içtim
Ben yarimden ayrı düştüm
Mecnunu çok güzel dağlar
Dağ başında yurdun mu var 
Şikar alan kurdun mu var
Bencileyin derdin mi var
Mecnunu çok güzel dağlar
Dağlar başı yolun olsun 
Öksüz Aşık kulun olsun
Yaz kış açar gülün olsun
Mecnunu çok güzel dağlar
---
SABAHTAN UĞRADIM BEN BİR GÜZELE 
Sabahtan uğradım ben bir güzele
Gördüm güzelliğin bildirip gider
Yine kul oldum da durdum selama
Kendin engelimden sakınıp gider
Ben yar ile süremedim demleri 
Sayamadım ak gerdanda benleri
Düşürmüş dağlarda mor çiğdemleri
Kolların kaldırmış sokunup gider
Sana huri derler hurisin huri 
Yüzünde yanıyor Mevla'nın nuru
Mahın çevresinde aşk yıldızları
Gerdanında benler şakınıp gider
Gözünde ışıldar sevdanın nuru
Aslı melek nesli kendisi huri
Öksüz dermendim gelmedi deyu
Dönmüş ensesine bakınıp gider
---    
HER SABAH HER SABAH ÇIKAR SALINIR
Her sabah her sabah çıkar salınır 
Doğan aylar gibi doğar dolunur
Siyah zülfün mah yüzüne bölünür
Sevdiğim bu benler başa beladır
Cennetin kokusu vardır özünde
Lal ü mercan gelir tatlı sözünde
Kimi gerdanında kimi yüzünde
Sevdiğim bu benler başa beladır
Güzelliğin söylenir ilden ile 
Aşıklar içinde düşmüşsün dile
Beyaz gerdanın gümüşten bile
Sevdiğim bu benler başa beladır
Tavus kuşu gibi türlü düzenir 
Nice aşıklar var sana özenir
Bu dilberlik sana çok mal kazanır
Sevdiğim bu benler başa beladır
Öksüz Aşık eydür gelin varalım 
Varalım da dost cemalin görelim
Leblerin zekatın kime verelim
Sevdiğim bu benler başa beladır
---
ELA GÖZLERİNE KURBAN OLDUĞUM 
Ela gözlerine kurban olduğum
Ecelim gelmeden öldürme beni
Gizlice uğrunda severim seni
Sırrımı kimseye bildirme beni
Seni bana veren ol yüce Gani 
Alırlar elimden korkarım seni
Kaddimi büküp de öldürsen beni
Üstüme düşmanım güldürme beni
Ölüm dedikleri gelmez aynıma 
Sığa ak kolların dola boynuma
Soyunup eğnimi girsem koynuna
Sabah oldu diye kaldırma beni
Öksüz Aşık bunu böyle söyledi 
İndi aşkın deryasını boyladı
Senin aşkın beni mecnun eyledi
Dağlara düşürüp gezdirme beni
---
TUNA TÜRKÜSÜ 
Misal-i cennettir evvel baharı 
Açılır kırmızı gülü Tuna'nın 
Öter bülbülleri leyi ü nehârı 
Eser bfid-ı sabâ yeli Tuna'nın. 
Türaba garkolmuş yerdedir yüzü 
Gökten iner cemre sökülür buzu 
Arzulayıp akar Karadeniz! 
Çok gedalar alur seli Tuna'nın 
Alaman Dağı'ndan beri geçmiştir 
Engerus ilinden yollar açmıştır 
Analar ağlatıp kanlar içmiştir 
Söylemeğe yoktur dili Tuna'nın 
Kimse bilmez anın kandedir başı 
Dalgalanıp gelir yeğindir cuşu 
Eksik değil yaylasının savaşı 
Leş ile doludur gölü Tuna'nın 
Öksüz Aşık bunu böyle dedi mi 
Selamlamış Belgrad'ı Budin'i 
Almış bir ovayı akar kademi 
Serhadlere uğrar yolu Tuna'nın.