« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

26 Oca

2024

TÜRKEŞ’İN ÇİLESİ (16)

26 Ocak 2024

Alparslan Türkeş’in şerefli ve zorlu mücadelesi incelendikçe, milyonlarca vatanseverin yetişmesinde emeği geçen bu büyük insanın, sanılanın aksine aslında çok da iyi anlaşılmadığı sonucuna varılabilir.

Bir kilo et fiyatının beş yüz lirayı geçtiği günümüzün vahim şartlarından altmış yıl önce; “her ailenin tenceresinde günde yarım kilo et kaynatılmasını” öngören toplumcu bir anlayışın parti programına alınması, bugünden bakılınca, zamanının ufkunu fersah fersah aşan ve fevkâlade hayatî önem taşıyan bir tespittir. Ne yazık ki, millî ve manevî değerleri istismar ederek soygunculuğa ve vurgunculuğa malzeme yapmayı adet edinen zihniyet, bu tür vaadleri küçümsemiş, bazı köşe yazarları ise istihzayla dillerine dolamışlardır. Halen günümüzde, onca sözde milliyetçi parti, hayatın asli gerçeğine dair konularda fikir ortaya koymaktan uzak durmaktadır. Bu sayede, bir türlü bitmeyen, bitirilmeyen ve besbelli ki işe de yaradığı için bitirilmek istenmeyen bekâ gibi mühim ve fakat ne tarafa çekilse o tarafa gelecek mücerrret mefhumların arkasına sığınan soygun ve vurgun düzeni işletilmekte, millet ise gitgide fakirleştirilmektedir.

Türk milletinin maddi ve manevi kalkınmasını öngören Dokuz Işık doktrininin ehemmiyetini idrak eden ve ısrarla üzerinde duran ülkücü mütefekkirlerin başında M. Metin Kaplan gelir. Tabii bu, “say bakalım dokuz ışığı” nev’inden basit ve çoğu zaman suali soranın da dokuz umdeyi tam olarak sayamadığı malum olan sathi bir sahiplenme değil, inançlı, imanlı ve ilmi mütalaalar çerçevesinde yapılmış zihni bir mesaidir. 1990’lı yıllarda Ortadoğu gazetesinde Ocak Yazıları başlığı altındaki günlük gazete makalelerinde ve bilhassa Ülkücü Dünya Görüşü isimli muazzam eserinde Dokuz Işık doktrinini etraflıca tahlil eder ve yerli yerine oturtur. Bu gayretlerin, bilhassa, “Dokuz Işık’ın modası geçti”, “muhtevası eskidi”, “Türkeş de yaşlandı artık” avazelerinin ayyuka çıktığı dönemlerde yapılmış olması ayrı bir önem taşır ve başlı başına bir haysiyet ve kahramanlık manzumesidir.


Bu kısımda 30 Temmuz Cuma, 31 Temmuz Cumartesi ve 1 Ağustos 1965 Pazar günlerinde toplanan ve Alparslan Türkeş’in, Genel Başkanlığa seçildiği CKMP 7. olağanüstü Büyük Kongresi ele alınmıştır.

Muvafıkından en müfrit muarızına kadar yirmi adet günlük gazete tetkik edilmiştir. Aynı hususlar sıklıkla tekrar edilmiş olmakla birlikte, her gazete saatler süren çok uzun konuşmaların farklı farklı kısımlarına yer verdiğinden ve bazen en küçük bir ayrıntı önem arzettiğinden ayıklama veya kısaltma yoluna gidilmemiştir. Böylece dönemin siyasî tutum, üslup ve kanaatleri daha iyi anlaşılacaktır. Hatta memleketin irfan seviyesi hakkında da kısmen fikir verecektir.

Ayrıca ve bilhassa; zaten yazma hususunda pek velud olmayan insanımızın, yazınca da bazen şecaat zannıyla sirkatini arz ettiği de vaki olmaktadır. Daha sonra bunlar kaynak olarak alınmakta, kitaplarda, araştırma tezlerinde mehaz olarak kullanılarak ilanihaye doğacak çarpık mütalaa ve kanaatlere mesnet teşkil etmektedir.

CKMP kongresi hakkında, AP organları Adalet, Zafer, Haber, Son Havadis gibi gazeteler, yakalayabildikleri ne kadar olumsuz husus varsa hepsini teşrih ve teşhir etmek için adeta seferber olmuşlardır. Kongrenin sıhhati hakkında tereddüt uyandırabilecek, istifhama yol açabilecek ve zan altında bırakabilecek en küçük teferruatı yazabilmek için ellerinden gelen bütün gayreti sarf etmişlerdir. İleri sürebildikleri hususlar esasa taalluk etmeyen, benzerleri her parti kongresinde, her zaman çok daha fazlasıyla görülebilecek önemsiz bir iki itiş kakış gibi sıradan vakalar olmaktan öteye gidememiştir. Hükümette Adalet ve Milli Savunma Bakanlığı gibi dört önemli bakanlığı bulunan koalisyon ortağı bir partinin kongresinde, bütün memleketin ve basının gözü önünde ve parti içindeki hatırı sayılır sayıda muhalif kesimin karşı taraftaki varlığına rağmen, usulsüz bir işi oldu bittiye getirmek mümkün olmasa gerektir. Bilakis karşı taraf, iftiralarla, yalan yanlış propagandalarla Türkeş aleyhinde yoğun bir taarruza girişmiştir. Kongre salonuna giren bir genel başkanı delegelerin tanımamış olması, eski yönetimin teşkilâttan ne kadar kopuk ve gayretsiz olduğunu göstermeye kâfidir. Kongreyi zaten kongre öncesinde kaybetmişlerdir.



1965 CKMP KONGRESİ, BİRİNCİ GÜN


Tercüman, 30 Temmuz 1965 Cuma.

CKMP Kongresi Bugün Başlıyor

Oğuzcular, delegelere Türkeş aleyhinde beyanname dağıttı

Kongrenin arife gününde, Oğuzcular el altından bir bildiri neşretmişler, 22 Şubat olayları sırasında Mamak Mahkemesinde Türkeşçiler ile ilgili olarak hazırlanan raporun kısa metnini delegelere dağıtmaya başlamışlardır. Bildiride, Türkeşçilerin, 22 Şubatçıları nasıl karıştırdılarsa, CKMP’yi de aynı taktikle yıkmak istedikleri belirtilmekte ve delegelere Genel Başkanı seçerken dikkatli olmaları tavsiye edilmektedir.



Son Baskı, 30 Temmuz 1965 Cuma.

Kongreden Notlar

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin Büyük Sinemadaki olağanüstü kongresi başlamadan önce, büyük bir meraklı kitlesi sinema civarını doldurmuş bulunuyordu. Basın mensupları da diğer partiler kongrelerindekilerin aksine, büyük bir kalabalık halinde balkonda kendilerine ayrılan yeri almışlardı. Kapılarda görevliler, büyük bir dikkatle içeri girenleri kontrol ediyor ve delege olmayanları almıyorlardı.

Genel başkan adayları arasında salona ilk giren Uşak milletvekili Ahmet Tahtakılıç oldu ve sessiz sedasız ilerleyerek öndeki sıralardan birine oturdu. Tahtakılıç’ın sağında Numan Esin, solunda da Muzaffer Özdağ oturuyordu.

Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer de divan teşekkülünden sonra salona girdi ve bir kısım delegelerin alkışları arasında ilerleyerek Mustafa Kepir’in yanındaki bir yere oturdu.

Tezahüratlar

Alparslan Türkeş ise, Mustafa Kepir konuşmasını yaparken geldi. Yapılan tezahürat karşısında Mustafa Kepir konuşmasına ara vermek zorunda kaldı. Delegeler Türkeş’i omuzlarına kaldırıyor ve <<Türkeş, Türkeş çok yaşa>> diye bağırıyorlardı.

Kongre başkanlığı ile ilgili önergeler okunmadan önce, Gökhan Evliyaoğlu’nun başkan seçilmesini isteyen bir sesin yükselmesi üzerine, tezahürat başladı ve bu tezahürat takrirlerin okunmasını bir hayli güçleştirdi.

Güçlük Çıktı

Oylama sırasında da bir hayli güçlükler çıktı. Evliyaoğlu’nu isteyenlerden bir kısım delegenin iki ellerini birden kaldırdıkları ve oylar sayılırken diğer taraflara da giderek aynı usule başvurdukları göze çarptı. Bunun üzerine tarafları isteyenlerin ayağa kalkmaları ve bu şekilde sayım yapılması istendi ise de, bu yapılamadı. Faruk küreli ve Evliyaoğlu’nun müsavi oy aldığı zannedilirken, Evliyaoğlu’nun başkanlık seçimini kazandığı bildirildi ve derhal kürsüye çıkan Evliyaoğlu henüz divan teşekkül etmeden konuşmasını yaptı.

Ezilmeli

İki Diyarbakır delegesinin puşulu, şalvarlı ve cepkenli olarak durmadan dolaştıkları görülüyordu. Salon duvarlarına dikkati çekecek bazı afişler de asılmıştı. Bu afişlerden birinde, <<Türk aleminin en büyük düşmanı komünistliktir. Görüldüğü yerde ezilmeli.>> vecizesi yazılmıştı. Salounun muhtelif köşelerine çoğaltılarak asılan ve iskeletin boynunu sıkan bir eli resmeden afişin altında da aynı vecize okunmakta idi.

Eski Genel Başkan Ahmet Oğuz’un salona girişi de sessiz bir şekilde oldu. Oğuz, dördüncü sırada bir kanepeye oturdu.

Alparslan Türkeş’in bulunduğu sıraya oturan Oğuz’la Türkeş’in arasında iki delege vardı. Türkeş’in solunda 14’lerden Münir Köseoğlu, sağında da Şefik Soyuyüce bulunuyordu.



Medeniyet, 30 Temmuz 1965.

Büyük Kongre Açıldı

1400 delegenin iştirak ettiği CKMP 7. Büyük Kongresi bu sabah saat 10.30’da Büyük Sinema’da olgun bir hava içersinde başlamıştır.

Gündem gereğince Başkanlık divanı seçiminde Alparslan Türkeş taraftarlarının adayı Gökhan Evliyaoğlu büyük farkla Kongre Başkanlığına getirilmiştir. Divan Başkan vekilliklerine de Tahtakılıç taraftarı Faruk Küreli ile yine Türkeş taraftarlarından İsmail Hakkı Yılanlıoğlu seçilmişlerdir.

Seçimlerden sonra Kongre Başkanı Gökhan Evliyaoğlu yaptığı kısa bir konuşmada delegelere teşekkür etmiş ve daha sonra bir dakikalık saygı duruşunda bulunulmuştur.

Saygı duruşundan sonra salona giren Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer ile Alparslan Türkeş’e delegeler büyük tezahürat yapmışlardır.

Genel İdare Kurulu ve Başkanlık divanı seçimlerini Gündemin ilk maddeleri arasında yer almasını isteyen bir teklif delegeler tarafından oy çokluğu ile reddedilmiştir.

CKMP Genel Başkan vekili Mustafa Kepir kürsüye gelerek faaliyet raporunu okumuş daha sonra da Faaliyet Raporunun tenkidine geçilmiştir.

Gazetemiz baskıya verildiği ana kadar CKMP Büyük Kongresi olgun bir hava içersinde geçmekteydi.



Ekspres, 30 Temmuz 1965.

CKMP kongresi bu sabah toplandı Türkeşçiler Duruma Hâkim Oldular

CKMP’nin günlerdenberi ihtilâf konusu olan ve bir ara Genel Kurul toplantısında şiddetli münakaşalara yol açan genel kongresi bu sabah 1500 kadar delegenin iştirakiyle Büyük Sinemada açılmıştır.

Türkeş taraftarları ile Dinçer, Tahtakılıç ve Oğuz taraftarı delegelerin doldurduğu salonda elektrikli bir hava içinde önce yoklama yapılmış daha sonra divan seçimine geçilmiştir.

Kongre divan başkanlığına her iki taraf da namzetler vermiş ancak yapılan oylamada Gökhan Evliyaoğlu ekseriyetle Başkanlığa seçilmiştir. Alkışlar arasında kürsüye gelen Gökhan Evliyaoğlu, divanının II ci Başkan ve kâtip seçimlerini de yaptıktan sonra saygı duruşu vermiş sonra gündem gereğince kongreyi yönetmeğe koyulmuştur. Gökhan Evliyaoğlu’nun kongre başkanı seçilmesi daha ilk nazarda Türkeşçilerin muvaffak olduklarını ortaya koymuştur.

Kongrede çarpışan taraftarlardan Dinçer, Oğuz ve Tahtakılıç grubu Türkeşçilerin kongre başkanlığını almaları üzerine, ilk anlarda hayal kırıklığına uğramışlarsa da halen mücadeleden vazgeçmiş değillerdir.

Elektrikli bir hava içinde cereyan eden kongrenin şu anlardaki havasına göre, Alparslan Türkeş Genel Başkanlığa seçilecektir.

Gazetemiz makineye verildiği sıralarda, kongre bütün heyecanıyla devam ediyordu.



Son Saat, 30 Temmuz 1965.

CKMP olağanüstü kongresi toplandı

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi olağanüstü Genel Kongresi bugün saat 10.30’da Büyük Sinemada toplanmıştır.

Kongre başlarken söz alan Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir, olağanüstü kongrenin 2154 delege ile toplandığını ve kongre divanı seçimine geçileceğini bildirmiştir.

Başkanlık divanı seçiminden sonra; bir konuşma yapan Gökhan Evliyaoğlu divanın hiçbir suretle taraf tutmayacağını belirtmiş ve CKMP’nin sun’i bir kuruluş olmadığını ifade ile şunları söylemiştir:

“CKMP aslında Türk milletinin memleket meselelerine çözüm arayan aydınlara verdiği bir sipariştir. Bu eseri 1946 ruhunun gerçek temsilcisi olarak kutsal bir emanet gibi bugünlere ulaştıran milletimiz; şimdi onda denenmiş tarihine uygun kendi bünyesinden doğarak tazelenen bir gelişme beklemektedir. Bu sebeple milletimizin dikkati; uzun iktisadî sefalet ve sosyal huzursuzluk içinde ezilmiş yığınlarının ümitli bakışları; tarafsız kütlelerin ve aydınların ilgisi biraz da hırslı politikacıların muarız gözleri bu tarihî kongremizin üzerinde toplanmıştır. Bu kongre muvaffak olmalıdır.”

Bundan sonra kongre başkanının teklifi üzerine Atatürk, hürriyet, istiklâl ve demokrasi mücadelesi uğruna canlarını verenlerin hâtıralarını anmak üzere iki dakikalık saygı duruşunda bulunulmuştur. Bu arada verilen önergelerin onaylanması ile faaliyet raporunun okunmasını takiben genel başkan adaylarının konuşmaları gündeme alınmış ve Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir açış konuşmasını yapmıştır.

Kongre divanının teşkilinden sonra Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir; geri kalmış ülkeler arasında bulunmanın millî gururumuzu zedeleyen ortamından hâlâ kurtulunamadığını belirtmiş ve “Türk aydını, Türk politikacısı ve Türk idarecisinin bu acı gerçek üzerinde dikkatle durması ve nedenlerini bulması bir vatan borcudur” demiş, özetle şunları söylemiştir:

“Gayrette ve verimde evvelâ örnek olmaya sonra da halkı bu yönlerde heyecanlı ve hamleli kılmaya mecburuz. Uyandırılmamış, aydınlatılmamış olan masum halk kitleleri, inanan ve inandırabilen idareci ve lider kadrolarından mahrum oldukları sürece, şevkli, yapıcı, üretici, başarıcı olmak imkânından mahrumdur. Demek oluyor ki; uzun bir tarih süresi içinde umduğumuz hedefe ulaşamayışımızın ilk ve ana sebebi, aydınlarımızın fikrî, fiilî ve manevî güç bakımından umulanı vermeyişidir.” Mustafa Kepir konuşmasını şöyle tamamlamıştır: Bir ülkenin geri kalışının baş sorumlusunun görevini gerektiği gibi yapmayan aydınlar olduğunu söylemiş ve “Bu teşhisi koyan partimiz ilk hedef olarak, bu memleketin yarınını kendilerine emanet edeceğimiz gençliğin, her şeyden evvel sağlam seciyeli, milliyetçi, bilgi ve ahlâk sahibi, heyecanlı, yurt sorunlarının tetkikinde ve devlet hizmetlerinin ifasında ciddiyet ve mes’uliyet şuuruna sahi olarak yetişmesini ilk hedef olarak alır ve bu hedefe behemehal ulaşmayı, millî bekamızın, toptan uyanma, silkinme ve kalkınma hamlemizin ve nihayet millî haysiyetimizin ilk şartı sayar.”

Genel Başkan Vekili Kepir’in konuşmasından sonra Genel İdare Kurulu ve Denetçiler raporlarının okunmasına geçilmiştir.



Havadis, 31 Temmuz 1965 Cumartesi.

CKMP Büyük Kongresi olgun bir havada başladı

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi 7. Büyük Kongresi dün sabah saat 10.30 da Büyük Sinemada gayet vakur ve olgun bir hava içinde başlamıştır. Kongre büyük bir alâka toplamış ve 2154 delege iştirak etmiştir.

CKMP Büyük Kongresi yerli ve yabancı basın mensupları ile çeşitli partilere mensup Senatör ve Milletvekilleri ve büyük bir vatandaş topluluğu tarafından büyük bir dikkatle izlenmiş ve büyük alâka toplamıştır.

Kongre Açılıyor

Büyük Kongre saat tam 10.30 da Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir’in kısa bir konuşması ile açılmıştır. Mustafa Kepir olağanüstü kongrenin 2154 delege ile toplandığını ve Kongre divanı seçimine geçileceğini bildirmiştir.

Kepir’in kısa açış konuşmasından sonra Kongre Başkanlık Divanı seçimine geçilmiş ve yapılan oylama sonunda Balıkesir Milletvekili Gökhan Evliyaoğlu çoğunlukla Kongre Başkanlığına getirilmiştir Daha sonra Başkan Vekillikleri ile kâtiplikler seçimi yapılmış ve Başkan Vekilliklerine Kastamonu Milletvekili İsmail Hakkı Yılanlıoğlu ile Çorum Milletvekili Faruk Küreli seçilmişlerdir. Divan teşekkülünü müteakip kongre normal çalışmalarına başlamıştır.

Çoğunlukla Kongre Başkanlığına seçilen Balıkesir Milletvekili Gökhan Evliyaoğlu kısa bir konuşma yaparak, divanım hiç bir surette taraf tutmayacağını belirtmiş ve CKMP’nin sun’i bir kuruluş olmadığını söylemiştir.

Evliyaoğlu konuşmasına şöyle devam etmiştir: “CKMP aslında Türk milletinin memleket meselelerine çözüm arayan aydınlara verdiği bir sipariştir. Bu eseri 1946 ruhunun gerçek temsilcisi olarak kutsal bir emanet gibi bugünlere ulaştıran milletimiz; şimdi onda denenmiş tarihine uygun kendi bünyesinden doğarak tazelenen bir gelişme beklemektedir. Bu sebeple milletimizin dikkati; uzun iktisadî sefalet ve sosyal huzursuzluk içinde ezilmiş yığınlarının ümitli bakışları; tarafsız kitlelerin ve aydınların ilgisi biraz da hırslı politikacıların muarız gözleri bu tarihî kongremizin üzerinde toplanmıştır. Bu kongre muvaffak olmalıdır.”

Saygı Duruşu

Daha sonra Kongre Başkanı Gökhan Evliyaoğlu’nun teklifi üzerine Devletimizin kurucusu ve banisi Aziz Atatürk ile Hürriyet, İstiklâl ve demokrasi mücadelesi uğruna canlarını verenlerin ve Mareşal Fevzi Çakmak’ın aziz hatıralarını anmak üzere iki dakikalık saygı duruşunda bulunulmuştur. Daha sonra verilen önergeler üzerine Anıt-Kabrin ziyaret edilmesi ve Aziz Atatürk ile İnkılâp şehitlerinin kabirlerinin ziyaret edilerek saygı duruşunda bulunması kararlaştırılmıştır. Bu arada verilen önergelerin oylanması ile faaliyet raporunun okunmasını takiben Genel Başkan adaylarının konuşmaları gündeme alınmıştır.

Kepir’in Açış Konuşması

Daha sonra Genel Başkan Vekili İsmail Kepir kürsüye gelmiş ve sık sık alkışlarla kesilen yandaki sütunlarda bulacağınız konuşmayı yapmıştır.

Çalışma Raporu

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin dün sabah başlıyan olağanüstü Genel Kongresinde çalışma raporu, Genel Sekreter Fuat Uluç tarafından okunmuş ve aşırı akımlara ve özellikle aşırı sol ile mücadele mevkiinde bulunan tek siyasî teşekkülün CKMP olduğu ifade edilmiştir.

Raporda, memleketin çeşitli hayatî meselelerine çözüm yolu ararken, tazyiklere kimden gelirse gelsin aslâ tâviz verilmediği kaydedildikten sonra, iç politika, Kıbrıs konusu üzerinde önemle durulmuş ve AP, CHP’ye şiddetle çatılmıştır. Çalışma raporunun tam metnini altıncı sayfamızda bulacaksınız.

Delegeler Konuşuyor

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin Yedinci büyük kongresinde öğleden sonra söz alan delegeler rapor hakkındaki görüşlerini belirtmişlerdir.

İlk sözü alan Rize CKMP Başkanı Ali Paşa Aksu özetle demiştir ki: “Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi memleket sathında gün be gün gelişmekte olan bir partidir. Yalnız bizi üzen bu partinin kurucuları arasında yer alan Ahmet Oğuz’un seçim arefesinde partinin başından ayrılması ve parti içinde bir ikilik doğurmasıdır. Kendisinin de burada bulunmasını ve bize hesap veren kurulla birlikte bizi aydınlatmasını çok isterdik.”

Diyarbakır delegesi Oğuz Özgür de yaptığı konuşmada, “Biz ideallerimizi yalnız ve yalnız CKMP’nin içinde bulmaktayız. CKMP rengini belli etmiştir. Partimiz, cılız, güçsüz ve kuvvetsiz değildir.” demiştir.

Ankara delegesi Hasan Gürsoy ise yaptığı uzun konuşmada özetle şunları söylemiştir: “Ahmet Oğuz, Osman Bölükbaşı hep huzursuzluklar yarattılar. Ben bu partinin kuruluşundanberi bütün olup bitenleri sadık bir delege olarak izledim. Burada el ele vermiş imanlı kimseler var. millet her şeyden doydu artık. Aramıza katılan yeni arkadaşları candan selâmlarım.”


Arka sayfa resimaltı yazıları:

* Dünkü olağanüstü Genel Kongreye renk katan Diyarbakır’ın mert delegeleri oldu. Büyük Sinema önünde davul ve zurnalarla millî oyunlarını oynadılar, bu büyük partinin bölünmezliğini AP çığırtkanlarına bir kere daha gösterdiler.

* CKMP Genel Müfettişi ve Genel Başkan Adayı Alparslan Türkeş dün saat tam 11.15’te Kongre salonuna girdi ve büyük tezahüratla karşılandı. Delegeler, Türkeş’i omuzlarına alarak kendisine olan bağlılıklarını bir kere daha ispat ettiler. Resimde Türkeş omuzlarda.



Havadis, 31 Temmuz 1965 Cumartesi.

CKMP Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir, Yedinci Büyük Kongreyi şu konuşma ile açmıştır:

“Aziz delegeler, değerli misafirlerimiz, Türk basınının sayın temsilcileri;

CKMP’nin kongresine hoş geldiniz der, hepinizi saygı ve en iyi dileklerimle selâmlarım.

Aziz arkadaşlarım,

Yüz yıllar boyu çilesi bitmeyen, bahtı bir türlü ağarmıyan, gerçekten büyük ve asil milletimizin, bir ümit ışığı bir hizmet kadrosu olarak gördüğü CKMP’nin fevkalade büyük kongresini, Millet ümitlerinin kırılmamasına, Tanrı’nın da yardımcı olması dileğiyle açıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 3. Selim’den bu yana Batı uygarlığının, akılcılık, bilim, teknik ve çalışma metodlarına ulaşmak ve bu yolla, çağdaş uygarlığın verilerinden yararlanarak, geri kalmışlığın hicabından sıyrılmak çabası içindeyiz. Gayret süremizin çok uzun ve niyetlerimizin has ve samimi olmasına rağmen, maalesef bu temel amaca ulaşamamış, hâlâ geri kalmış ülkeler arasında bulunmanın millî gururumuzu zedeliyen vasatından kurtulamamış bulunuyoruz. Türk aydınının, politikacısının ve idarecisinin bu acı gerçek üzerinde dikkatle, ibretle durması, onun nedenlerini arayıp bulması, kanaatımızca, bir vatan borcudur. Değişmez gerçek odur ki, milletlere o toplumun kadroları toplumun aydın, millî müesseseleri, fikir ve felsefe ekolleri, fiilî önderlik etmiştir. Milletler var oldukça bu çevre ve müesseseler daima büyük kitlelerin kılavuzu olmakta devam edecektir. Şu hale göre, ahlâkta, bilimde, gayretde ve verimde evvelâ örnek olmaya, sonra da halkı bu yönlerde heyecanlı ve hamleli kılmaya mecburuz. Uyandırılamamış ve aydınlatılamamış olan masum halk kitleleri, inanan ve inandırabilen idareci ve lider kadrolarından mahrum oldukları müddetçe, şevkli, yapıcı, üretici ve başarıcı olmak imkânından mahrumdur. Demek oluyor ki, uzun bir tarih süresi içinde umduğumuz hedefe ulaşamayışımızın ilk ve ana sebebi, aydınlarımızın fikrî, fiilî ve manevî güç bakımından umulanı veremeyişidir. Milletçe geri kalışın ekonomik, sosyal ve kültürel mahrumiyetlerin baş sorumlusu, bizce, milletlerin aydın kadrosudur. İnançsız aydın, heyecansız, şevksiz ve gayretsiz aydın, menfaatlerinin esiri, ihtiralarının zebunu, hislerinin bir zavallı kurbanı olan aydın, millet varlığında ve Devlet koltuğunda müessir bir kılavuz değil, bir tufeyli, bir istismarcıdır. Bu tip aydınların hizmeti verimsiz, davranışları ciddiyetsiz ve mesuliyetsiz ve kendileri tarihin önünde gülünç olmaya mahkûm zavallılardır. Bir bütün halinde ulusal dertlerimizin kaynağına bu teşhisi koyan partimiz ilk olarak, bu memleketin yarınını kendilerine emanet edeceğimiz gençliğin, her şeyden evvel sağlam seciyeli, milliyetçi, bilgi ve ahlâk sahibi, heyecanlı, yurt sorunlarının tetkikinde ve devlet hizmetlerinin ciddiyet ve mesuliyet şuuruna sahip olarak yetişmesini ilk hedef olarak alır ve hedefe behemehal ulaşmağı, millî bekamızın, toptan uyanma, silkinme ve kalkınma hamlemizin ve nihayet millî haysiyetimizin ilk şartı sayar.

CKMP’nin kuruluş felsefesinde Türk milletine hizmet aşkı, millî ve ahlakî değerleri Devlet hizmetine hâkim kılma iradesi vardır. Tanrı CKMP kadrosundaki aydınları ve onun idarecilerini nefislerine hâkim olma irade ve faziletinden yoksun kılmasın ve büyük milletimizin ondan beklediği ümidi kırmasın.

Geleceğin müreffeh ve kuvvetli Türkiyesi bu ülkülere sarılmakla doğacaktır. İnancımız budur. Gayretlerimiz bu yönde olacaktır.

Büyük kongremizin alacağı kararların memleket ve millet için hayırlı olmasını diler hepinizi hürmetle selâmlarım.”



Havadis, 31 Temmuz 1965 Cumartesi.

Tarihi Büyük Kongreden Notlar

Ağızlarının tavanı olmayanların kopardıkları vaveylaya rağmen CKMP Genel Kongresi başladı ve olgun bir hava içinde de devam ediyor. Adalet Partisi yöneticilerinin ve kriko destekçilerinin bütün gayretleri boşa gitti. CKMP yekvücut olduğunu bir kere daha kamuoyuna göstermiş oldu.

Adalet Partililerin kapıldığı paniğin havasını en iyi belirten, bir süre önce partiden istifa eden ve AP nin vaveylacı yazarları ile aynı paralele gelen Kadircan Kaflı oldu. Bu yaşlı hoca, yüzü sapsarı bir şekilde “Birinci raundu kazandılar” demekten kendini alamadı. Bilmiyordu ki birinci raundu kazanan diğer rauntları da rahatlıkla kazanacak güçte ve nefestedir.

Şiş Kebabı..

Kongre Başkanlık divanı seçimleri AP’lilere verilen ilk ders oldu. Balıkesir Milletvekili Gökhan Evliyaoğlu’nun büyük çoğunlukla kongre başkanlığına getirilmesi, AP Genel Merkezinde haber bekliyenleri yerinden hoplatmaya kâfi geliverdi. “Ne, Gökhan Evliyaoğlu mu başkan seçildi?” Bunu söyliyen ileri gelen bir AP’liydi. Ve ondan sonra da diz dövme faslı başladı. Bütün gayretler boşa gitmişti. Sağa sola harcanan paralar heba olmuştu. Gene bu konuda en iyi lâfı bir AP’li etti. Gerçeği tek kelime ile ilân ediverdi: “Şiştik.”

2154 Delege Ve…

Kongreye yurdun dört bir yerinden 2154 delege geldi. İdealistler grubunun temsilcileri olan delegeler meselelerini bilen insanların havası içindeydiler. Bunu ilk olarak Kongre Başkanlığı seçimlerinde gösterdiler. Ve sonra da yaptıkları konuşmalarda Adalet Partisi’nin o meşhur Genel Kongresindeki gibi bayağı cinsten bir kulis faaliyetine rastlanmıyordu.

Kongreyi izleyen tarafsız vatandaşların tümü bu büyük olgunluğu farketmişler, Adalet Partisi ile kıyaslamaktan kendilerini alamıyorlardı.

Liderler ve Gelişmeler

CKMP yi kongre öncesi transfer paralarla bölmek istiyenlerin en çok dikkat ettikleri şey liderlerin kongreye gelişleri oldu. Acaba Tahtakılıç, acaba Oğuz, acaba Dinçer ve acaba Türkeş kongreye nasıl geleceklerdi? Nerelerde oturacaklardı? Birbirlerine karşı nasıl davranacaklardı? Şamar üstüne şamar yiyenler, bundan da nasiplerini alıverdiler. Tahtakılıç ile Oğuz sessiz gelmiş yerlerini almışlardı. Dinçer ile Türkeş alkışlarla salona girmişlerdi.

Ve Türkeş omuzlarda taşınıyordu. Önden dördüncü ve Ahmet Oğuz’un bulunduğu sırada eski Genel Başkan’ın iki sandalya yanına oturtuldu. AP liler gözlerini faltaşı gibi açmış bakıyorlardı, Türkeş’le Oğuz yan yana oturuyorlardı. Demek bunca çabalarına rağmen CKMP bölünmeyecekti. Ya Dinçer’le Kepir’in, Dinçer’le Uluç’un bütün gün boyunca yan yana yer alıp gayet samimi konuşmaları, Tahtakılıç’ın Numan Esin, Muzaffer Özdağ, Rifat Baykal ve Kâmil Koç’un arasına oturup onlarla birlikte kongreyi takip etmesi art düşünceli bazı çevreleri ve AP’li çığırtkanları şaşkına çevirdi. Bütün gayret ve oyunları boşa gitmiş, CKMP bölünmezliğini ilân etmişti.



Havadis, 31 Temmuz 1965 Cumartesi.

CKMP Genel İdare Kurulu’nun Çalışma Raporu

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin sayın delegeleri, aziz misafirlerimiz ve Türk basınının değerli mensupları:

Sosyal, ekonomik, kültürel ve politik dertlerimizin en had bir seviyeye ulaştığı, önümüzdeki seçimler dolayısile partilerarası mücadelelerin gerçekten hızlandığı bir zamanda olağanüstü kongremizi yapmak üzere toplanmış bulunuyoruz. Tek ümit kaynağı olarak Türk Milletinin gözleri üzerimize çevrilmiştir. Dertleri teşhis, tedbirleri tâyin etmemizi beklemektedir. Bu bakımdan kongremizin taşıdığı mânâ çok büyüktür.

Altıncı büyük kongremizde, millet, memleket ve partice içinde bulunduğumuz şartlara göre partinin sevk ve idaresi gibi hakikaten ağır bir vazife yüklediğimiz genel idare kurulu, bir yıl beş ay sekiz gün gösterdiğiniz itimada layık olmak için azamî gayret göstermekten bir an geri kalmamıştır. Fakat çalışmaları ve mücadeleleri arzulanan neticeleri tam olarak istihsal edememişse bunun sebebini, gayret noksanlığında değil, imkân kısırlığında aramak icap eder.

Takdir edersiniz ki bir rejimi kurmak başkadır, yaşatmak başkadır. Çok partili hayata girdikten sonra, demokrasimizin millî bünyemize ve batı örneğine uygun bir gelişme seviyesine ulaştırılması için kuruluşundan bu yana partimizin yaptığı mücadele ve elde ettiği şerefli netice hepimizin malûmudur. Nisbi seçim, çift meclis, Anayasa Mahkemesi, teminatlı adalet, muhtar üniversite, hür basın, serbest tenkit gibi gerçek demokrasinin teminat müesseseleri bizim bu mücadelelerimizle kurulmuş ve işler halde millete mal edilmiştir. Kendisinden önce, savunduğu fikirleri iktidara getirmiş bir parti olarak kurduğumuzu korumak ve geliştirmek de elbette vazifemizdir. Gerek muhalefette, gerek iktidar ortaklığında memleketin çeşitli hayatî mes’elelerine çözüm yolu ararken bu vazifenin üzerinde de titiz bir itina ile durduk. Tazyik kimden ve nereden gelirse gelsin asla taviz vermedik. Kararlarımız net, icraatımız azimli oldu. Çünkü sizler gibi sonsuz bir insan kaynağına dayanma güvenci ve rahatlığı içinde idik. Bu bakımdan varsa, başarılarımızın şerefi daha çok sizlerindir.

Genel idare kurulunuz olarak bu inançla hepinizi sevgi, saygı, minnet ve şükran hisleri ile dolu olarak selâmlamayı borç biliriz.

CHP’nin Tutumu

Aziz Delegeler

Bir rejim Anayasa ile ve bu Anayasa’nın ön gördüğü tamamlayıcı kanunlarla kurulur. Fakat yaşaması, gelişmesi ve devamlı fayda kaynağı olabilmesi için sadece kanun teminatı kâfi gelmez. Rejimin icaplarını mutlaka uyulması gereken gelenek ve görenekler haline getirmek, yerleştirmenin, geliştirmenin ve yaşatmanın ilk şartıdır. Bu temin edilmedikçe de bütün gayretler heba almağa mahkûmdur. Nitekim 27 Mayıs devrimi ile kurulmuş bulunan yeni Anayasa rejimimiz, zaman zaman heba olma tehlikelerine maruz kaldı. Bu tehlikeler ise, iktidar ve muhalefet olarak memleket siyasetinin sevk ve idarecisi olan politika adamlarından ve politika çevrelerinden geliyordu.

Başta sayın İnönü olmak üzere Cumhuriyet Halk Partisinin sevk ve idarecileri acaip bir zihniyetin temsilcileri idiler. Her fırsattan faydalanarak izhar ettikleri, yaymak ve inandırmak istedikleri kanaata göre memleket ancak onlar tarafından idare edilebilirdi. Onlarsız iktidar hem muhaldi hem felâketti. Hatta yapılacak bir seçimin neticesi ne olursa olsun iktidar mutlak Halk Partisinin olmalıydı. Bu yersiz, gereksiz ve son derece zararlı bir anlayıştı.

TBMM’de dayandığı sandalya sayısı yönünden en müessir kuvvet olması gereken Adalet Partisi, kuruluşundaki zaafın psikozu içinde Halk Partisinin bu zihniyetine karşı koyamıyordu. Millet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi kifayetsizdi.

Halk Partisinin şahlanmış ihtirası, diğerlerinin ürkekliği, dağınıklığı arasında sürüp giden mânasız, lüzumsuz ve hedefsiz müdahaleden elbette müsbet neticeler alınamıyacaktır. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ise Osman Bölükbaşı’nın ihaneti ile parçalanmış ve Meclisteki kuvvetini yarıdan fazla kaybetmiş olmasına rağmen, rejimin her tehlikeye maruz kalışında terazinin kefesine sayıdan ziyade niteliğinin ağırlığını koymak suretiyle durumu kurtarmıştır.

Önemli Misal

Bu hususta sarih bir fikir verebilmek için pek çok misal zikretmemiz mümkündür. Fakat huzurunuzu ihlâl ve kıymetli zamanınızı boşuna harcamamak için şu bir tek misal ile yetineceğiz. Halk Partisinin tam mevcudile katılmayışı sebebiyle güven oyu almış bulunmanın verdiği imkâna dayanarak iktidarda kalmanın ısrar ve inadı içinde idi. Bizdeki sisteme göre, Meclisten güven oyu alan Hükûmetlerin düşürülebilmeleri için karşı oyların 226 yı bulması gerekiyordu. Bizim teşebbüslerimizle yapılan müteaddit denemeler, muhalefetteki çoğunluk partisinin Meclis müzakerelerine tam fakat oylamalara noksan kadro ile katılması yüzünden neticesiz kalmıştır. Halbuki Hükûmet aciz ve başarısızdı. Hizmet kadrolarını ehliyet sahiplerine tahsis ederek Millet işlerini selâmete ulaştıracağı yerde, kendi mensuplarını tatmin ve himaye için nimet kapısı olarak dağıtacak kadar partizandı. Peşin tedbirlerle hâdiselere takaddüm edecek bilgi ve basiretten mahrum bulunduğundan devamlı olarak sürprizlerle karşılaşmanın şaşkınlığı içinde idi. Hâdiselerin vukuundan sonra alınan tedbirler ise tesirli olamıyordu. Bu da memleket ekonomisini geniş halk tabakaları için ızdırap kaynağı haline getirmekte idi. İstihsal ihtiyaçları karşılayamıyor, döviz kaynakları kurutulmuş olduğundan ithal yeteri kadar yapılamıyordu. Ödeme imkânlarının kısırlığı, mevcudun iyi ayarlanarak kullanılmamış olması dış piyasayı Türkiye ile iş yapmaktan kaçınır hale getirmişti. İç piyasa güvensizlikten ve kredi darlığından işlemez duruma gelmişti. İflâslar birbirini kovalıyordu, para değerini kaybetmişti. Plânlı kalınmanın kendisi değil sadece edebiyatı yapılıyordu. Millî gelirin asıl kaynağı olan çiftçi vatandaşa istihsalini ne kalite ne miktar bakımından artırmak için destek ne de iç ve dış piyasada değerlendirmek için yardımcı olunuyordu. Memleket nüfusunun yüzde sekseni olan büyük kitlenin kaderi sadece tesadüflere terkedilmişti. İşçi alınterini ve el emeğini değerlendirmek imkânından yoksundu. Küçük esnaf, küçük sanat erbabı kazancı ile geçinme niteliğini kaybetmişti. Halk Devlet kapısında eşit muamele görmemekten memur eşit muamele yapma imkânına sahip olamamaktan şikâyetçi idi. Bugünkü gerçeklere ve Mecliste muhalefetin oy üstünlüğüne rağmen gerekli neticenin alınmaması elbette hazindi.

Nihayet bu durum içinde 1965 yılı bütçesinin müzakerelerine girildi. CKMP’nin meclis grubu için dâvası yetersiz gelir ve giderleri hesap etmede samimiyetsiz bir hükûmetin bütçesine kırmızı oy vermesinden daha tabii bir şey olamazdı. Diğer muhalefet grupları da aynı kanaatte birleşince tüm olarak kırmızı oy verme imkânı hasıl oldu ve kabine istifa etmek zorunda kaldı. Bu netice, şu dört faydayı aynı zamanda sağladığı için övülmeye layıktır.

1. Memleket manevî huzuru gerçekleştiremiyen, amme vicdanında reaksiyon uyandıran içe ve neticeye müessir kuvvetli icraata yönelemiyen bir azınlık hükümeti idaresinden kurtarılmış oluyordu.

2. Meclis çoğunluğunun desteğini haiz kuvvetli, istikrarlı ve huzur getirici bir hükümetin kurulması sağlanıyordu.

3. İnönüsüz, Halk Partisiz bir hükümetin kurulamayacağı, kurulsa bile devamlı ve başarılı olamıyacağı efsanesi yıkılıyordu.

4. Önümüzdeki genel seçimler her bakımdan güvenlik altına alınmış oluyordu.

AP’nin Tutumu

Fakat, çekilen hükümetin yerine yenisinin kurulması bahis konusu olunca rejimin hukuki statüsü tehlikeye girdi. Yeni koalisyonu kuracak olan partiler demokratik teamüllere uymayan bir teklif ile karşılaştılar. Sayın Devlet Başkanı senatodaki kontenjanı ile ilgili bir manipülayonla dışardan bir zata Başbakan olabilme niteliğini kazandıracaklarını ve hükümeti kurma görevini bu zattan rica edeceklerini açıkladılar. Halbuki Adalet Partisi hükümeti ortaklaşa kurmaya hazırlanan muhalefet partilerinin sayıca en güçlüsü idi. Hükümeti kurma görevi bu partinin meclis guruplarından bir zata tevcih edilmeli yahut daha ileri ve yapıcı bir anlayışla işletileceği bahis konusu edilen maniplasyon Adalet Partisi Genel Başkanı lehine harekete geçirilmeli idi. Ne AP ne de diğerleri Demokratik kaide ve anlayışı zedeleyecek kötü bir an’anenin kurulmasına yol açacak olan böyle bir gidişe “Hayır” demeyi düşünmediler. Fakat Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin haklı ısrarıdır ki gözlerin Türkiye Büyük Millet Meclisi içine çevrilmesini sağladı. Tarafsızlığı ile Sayın Devlet Başkanının arzularını Cumhuriyet Senatosuna Adalet Partisi listesinden gelmiş olmaları bakımından da teamül ve icabı bağdaştıran Sayın Ürgüplü üzerinde ittifaka varıldı. Bu netice tamamiyle Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin, gerçek demokrasinin icaplarına gölge düşürmemek hususundaki mücadele azminin eseri olmuştur.

Aziz Delegeler,

Kurulan hükümette parti liderlerinin vazife almamış olmaları hükümetin meclis grupları tarafından lüzumu kadar kuvvetle desteklenmelerini mümkün kılmayan bir unsur olmuştur. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi olarak bunun için de mücadele ettik. Fakat Yeni Türkiye ve Millet Partilerini bu lüzuma yanaştırmak mümkün olamadı. Koalisyona dahil parti liderinin hükümete dıştan müdahaleye yeltenmede gösterdiği anlayışsızlık huzursuzluk âmili oldu. Aslında kısa ömürlü olan karma hükümetin memleketin hal ve istikbaline derinliğine tesir edecek bir icraat beklenemezdi. Fakat bir kanadın bu davranışları olmasaydı bugünkü hükümetin çalışmalarından daha randımanlı bir sonuç alınacağından şüphe yoktu.

Sayın Delegeler

Siyasî Partileri memlekete hizmet eden ve bu hizmet için yarışan müesseseler olmaktan çıkaran sonu gelmez kin ve ihtiraslardır. Bütün ikazlarımıza rağmen Halk ve Adalet Partileri maalesef bu yoldadır. Halkı iki muhasım kampa doğru itmekten, etraflarındaki halkanın yoğunlaşması bakımından fayda ummaktadırlar. Bu anlayış, bu tutum, bu davranış memlekete asla hayır getirmeyecektir. Nitekim bugüne kadar da getirmemiştir. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi olarak bununla 27 Mayıs’tan sonra da ısrarla mücadele ettik. Fakat tarafların hatada direnmeleri yüzünden netice almamız mümkün olamadı.

Yukarıda izahını yaptığımız detay dolayısı ile çizdiğimiz tabloya, halkı iki muhasım kampa bölme gayretlerini de ilâve edince memleketin içinde bulunduğu durum daha net mânâ kazanır.

Dış Politika

İç politikanın bu olumsuz haline karşılık dış politikamız da maalesef ferahlatıcı bir manzara arzetmekten çok uzaktı. Halk Partisi azınlık hükümetinin uzun vâdeli plân ve hesaplara dayanan bir dış politika gütme kaabiliyetinden mahrum bulunuşu, iç politikada olduğu gibi, dış politikada da tedbir yönünden hâdiselere takaddüm etmemize imkân bırakmamıştır. Adeta dost ve müttefik bolluğu içinde bir inziva hayatı yaşıyorduk. Daha fenası, külfet tahmil eder, fedakârlık isterken ittifaklarına dahil olmakla övündüğümüz bu dostlar yanımızda, fakat meselelerimize çözüm ararken karşımızda oluyorlardı. Türk Milleti için derin bir izzeti nefis yarası haline gelen Kıbrıs dâvamız, bu sebeple arzuladığımız ve yüzde yüz hakkımız olan neticeye bağlanamıyordu. Yunanistan âmâlinin tahakkuk ettiricisi olan ve bunu her vesile ile ifadeden geri durmayan Papaz Makarios’un emri vâkilerinden bir türlü sıyrılamıyorduk. Soydaşlarımız katliama uğruyor, can, mal, namus güvenlikleri ayaklar altında çiğneniyor, Anavatanın emniyeti bakımından birinci derecede önemi haiz ada, başkalarına peşkeş çekiliyor, hükûmet ise Enosis lehine bir taraflı olarak feshedilen anlaşmaların bize tanıdığı hakları enerjik ve müessir bir hamle ile kullanamıyordu. Değiştirme birliğimizin, Papaz Makarios’un müsaadesi alınamadığı için adaya zamanında gidememesi millî şeref ve haysiyetimize indirilmiş acı bir darbe idi.

Aziz Delegeler,

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi olarak Kıbrıs konusunda enerjik davranmamızın sağlayacağı faydaları ısrarla tekrarladık, durduk. Fakat, Halk partisi azınlık hükümetine bu gerçeği anlatmamız maalesef mümkün olmadı. Buna karşılık, bizim karma hükûmetimizin değiştirme birliğimizi gönderme hususunda aldığı kesin kararın, Papaz Makarisos’un nasıl sindirdiğini gördünüz. Gerektiği zaman yapılacak müdahalenin müessiriyetini sağlamak için yapılmakta olan hazırlıkları hep biliyorsunuz. Türk Ordusu, tarihinin her devrinde olduğu gibi bugün de Türk haklarını, Türk şeref ve haysiyetini daima korumaya muktedir yenilmez bir güçtür. Kıbrıs politikamızın rotasını bu güven ve inanışın ışığı altında çizdiğimiz müddetçe de, muvaffakiyetsizlik bahis konusu olamaz. Fakat, Halk Partisi azınlık hükûmeti bu gerçeği bir türlü anlayamamıştır.

Halk Partisi azınlık hükûmetinin dış politikadaki basiretsiz tutumu sadece Kıbrıs konusuna münhasır değildir. Çoğunluğunu Müslüman Devletlerin teşkil ettiği tarafsızları da gücendirmiş ve kaybetmiş durumda idik. Tarihî ve dinî bağlantılarımızın sebebi ile şu anda bu devletlerin öncüsü mevkiinde olmamamız için hiç bir sebep yoktu. Vatan sınırlarını çevreleyen devletlerden ise, sadece İran’ın desteğini görmekte idik. Biraz daha öteden uzanmış Pakistan’ın dost eli ile, İran’dan gördüğümüz yakın ve sıcak alâkanın Dış meselelerimizi halletmekte ne derece olumlu bir tesir yarattığı meydandadır.

3 üncü Kuvvet

Aziz Delegeler

İç ve Dış Politika durumumuz böyle oldukça bu politikaya yön verecekler, yukarıda izahını yaptığımız anlayışsızlığın içinde bulundukça, memleket işlerinin selâmete ulaşılması aslâ mümkün değildi. Bu hal karşısında üçüncü bir politik kuvveti geliştirerek müessir bir muvazene unsuru yaratmak memleket ufuklarının daha çok kararmasını önlemek için tek çare idi. Altıncı büyük kongremizden sonra bu oluşun mücadelesine atıldık. Fakat, halk politikadan, politikacıdan o kadar usanmış idi ki, kendisine uzattığımız ele şüphe ile bakıyor, anlattığımız gerçekleri sadece dinlemekle iktifa ediyordu. Marifet iltifata tâbidir, derler. Halk çoğunluğunun müzaheretini sağlamadıkça, demokraside, müessir bir kuvvet olmağa imkân yoktur. Aylarca devam eden çalışmalarımız, teşkilâtlanma bakımından ümit yaratacak bir netice verememiştir. Kısmî Senato seçimlerinden tamamiyle yenilgiye uğramış olarak çıkışımız da teşkilâtımız ve teşkilâtımız mensuplarında moral kırıcı bir tesir hasıl etmiş, bu da başarı imkânlarımızı köstekleyen başka bir faktör olmuştur. Buna rağmen partinin sevk ve idaresini ellerine tevdi ettiğimiz arkadaşlarınız, yılmamış, yılgınlık göstermemişler, mutlâka muvaffak olmak amacı ile çalışmalarını bir an olsun gevşetmemişlerdir. Bunun neticesi ve diğer çeşitli faktörlerin de etkisi ile bugün durum değişmiş bulunmaktadır. Birkaç aydır, hızlı bir gelişme temposu içinde istikbâle doğru emin adımlarla yürümekteyiz. Türk milleti yüzünü bize çevirmiştir. Gönlünü de tamamen kendisine en halis duygu, en temiz istek, en berrak düşünce, en sarsılmaz bir azim ve imanla hizmet etmeğe hazırlanan CKMP’nin sevgisi ile dolduracağı günler uzak değildir. Seçimlerden önce 67 ilde bütün ilçe teşkilâtları ile kuruluşlarımızı tamamlamış, her muhtarlık bölgesinde parti görevlilerimizi çalışır hale getireceğimizi umuyoruz. Eski arkadaşlarımız mücadele saflarımızda tekrar yerlerini almaktadırlar. Yeni katılışlar devamlı olarak gücümüzü ve güvenimizi artırmaktadır. Memleket çapında seçimlere girmeğe ve mutlâka netice almaya azimliyiz.

Sayın Delegeler,

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, bu oluş mücadelesinin en hummalı faaliyet içindeyken, büyük kongreye gitmek veya gitmemek konusunda Genel İdare Kurulu ile düştüğü ihtilâftan müteessiren Genel Başkanımız Sayın Ahmet Oğuz, istifa ettiler. Hepimizi derin bir üzüntüye sevk eden bu istifa aynı zamanda basına da intikal ettirildiği için önleme yollarımız başlangıçta kapatılmış oldu. Sayın Ahmet Oğuz’un da partinin başında olarak bu kongreye teşriflerini çok arzulardık. Üzülerek ifade edelim ki, bunca yıllık mücadele arkadaşlarını bu kıvançtan mahrum bırakmış oldular.

Tek Ümit: CKMP

Sayın Delegeler, Partinin mazisi, bu mazi içinde hizmetleri, başarıları, hüsran ve ızdırapları hepinizin malûmudur. Bunların uzun uzun muhasebesini yaparak vakit geçirmektense, gözlerimizi istikbale çevirmekte hem partimiz, hem de memleketimiz için fayda vardır. Türk halkını iki muhasım kampa iten faaliyetlerin arttığı bir devirde yaşıyoruz. Aşırı cereyanlar, özellikle aşırı sol, bu kamplar arasındaki çatışmayı tahrik etmekte, doğacak huzursuzluktan kendi çıkarı için ümide düşmektedir. Büyük kitlenin derin bir ekonomik ızdırap içinde bulunuşu, durmadan eşelenmekte ve bir istismar konusu yapılmaktadır. Yeni Anayasamızın getirdiği geniş hürriyetin bu şekilde suiistimal edilmesinden doğacak mahzurları sayıp dökmeğe lüzum yok. Tehlikenin eli, kapımızın tokmağındadır. Halk Partisi ortanın solunda olduğunu ilân ederek, kendi solunda yuvalanan aşırıların cüret ve cesaretini arttırmakta, Adalet Partisi, büyük kitlenin dertlerine eğilemediği için mevcut zehirin panzehiri olamamaktadır. Millet Partisi Genel Başkanı her fırsattan faydalanarak, komünizmin memleket için tehlike olduğundan, bu akımın karşısında bulunduklarından söz etmekte, fakat, Genel Sekreter yardımcılıklarına getirdikleri bir zatın, sahibi bulunduğu bir gazete aşırı solun propaganda karargâhı halinde çalışmaktadır. Sonra da bu gazete aşırı sola karşı olduğunu iddia eden bir partinin organı olmak durumundadır. Sözle fiil arasındaki bu çelişme Millet Partisinin nasıl bir fiilî ve fikrî bir tezat içinde bulunduğunu göstermesi bakımından enteresandır.

O halde, aşırı akımlarla, özellikle, aşırı sol ile mücadele mevkiinde bulunan tek siyasî teşekkül Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisidir. Tarihî, siyasî, sosyal, ekonomik ve kültürel zaruretlerden doğan bu vazifeyi de ancak CKMP başarıya ulaştırabilir. Bunun en büyük teminatı sizlerin imanlı varlığıdır. Bu sebepledir ki, istikbale ümitle bakıyoruz. Partimize müteveccih, maksatları malûm, politika çevrelerinin hakkımızda yalan yanlış yapan basın organları hariç, Türk Basınının tüm olarak teveccüh ve desteğine mazhar bulunuşumuz, güvenimizi arttırmaktadır. Kendilerine teşekkürü ayrıca borç biliriz.

Aziz Delege Arkadaşlarım;

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi olarak memleketin her yönden içinde bulunduğu hali, daha geniş bir tahlile tâbi tutmak, meselelerin bizim yönümüzden çözümlerini ve mutasavver tedbirlerimizi bu raporda ayrı ayrı huzurunuza sermek gerekirdi. Fakat, bugünden itibaren istikbale müteveccih çalışmalarımızın zemin, hedef ve rotası, demek olup, tasvibinize sunulan yeni “CKMP Programı”nda bunların hepsini bulacaksınız. Milletçe hiçbir konumuz, hiçbir meselemiz yoktur ki, bu programda incelemeye tâbi tutulmamış ve bizim yönümüzden çözümü işaret edilmemiş olsun.

Takdir sizlerindir.

Genel İdare Kurulu olarak hepinizi tekrar hürmet ve muhabbetle selâmlarız.



Cumhuriyet, Ecvet Güresin, 31 Temmuz 1965.

CKMP Kongresi

CKMP Genel Kongresinde Türkeş’i tutanların hâkim olduğu anlaşıldı.

Türkeş ve arkadaşlarının bütün karşı hücumlara ve bu arada İhtilâlci Albay’ın hatalarına rağmen, tutulmasının nedenleri gayet açıktır.

Sadece siyasi özgürlükler üzerine oturtulmuş, statükocu, eski model programla CKMP, 1960 tan bu yana renksiz, kokusuz, daha doğrusu küçük bir milletvekilliği şirketi haline gelmiştir. Programın hiçbir yeni fikir getirmiyen, âdeta çarşambadan sonra perşembe gelir gibi malûm yuvarlak lâflarla doludur. Hattâ bazı maddeler öyle klişeleşmiştir ki, daha sonra partisini kuran Bölükbaşı, yeni şeyler söylemek zahmetine bile katlanmadan aynı maddeleri, noktası virgülüne kadar, programına geçirivermiştir. Onun yanında liderler dar sınırlar içinden çıkamıyorlar, partiye yeni bir yön ve ruh vermeği nedense denemek istemiyorlardı. Bu durumda millet, CKMP’ye neden oy versin? Gider hiç değilse aksiyon adamı Bölükbaşı’nın partisine ya da sağ parti olarak programı hayli ilerilik gösteren AP’ye oy verir. İşte, CKMP’lilerin büyük kısmı bir yandan bu tehlikeyi gördükleri için, öte yandan kompleksten kurtulmak için Türkeş ve arkadaşlarına sımsıkı sarılmışlar ve onun getireceği dinamizm ile partinin canlandırılabileceğine inanmışlardır.

Türkeş’in partiye girişinden sonra ümitleri artıran belirtilerin ortaya çıktığına ve canlılık kazandığına şüphe yok. İhtilâlci Albay’la arkadaşlarını takiben AP’den CKMP’ye kaymaların oluşu, gençlik kollarının süratle kuruluşu, bu canlılığın belirtileridir.

İster beğenelim, ister beğenmiyelim; Türkeş girdikten sonra hazırlanan yeni parti programının, hayalî bazı maddelerinin bulunmasına rağmen, tümü bakımından program denilecek niteliklere sahip olduğu inkâr edilemez. Yenisi hiç değilse şimdiki CKMP programiyle kıyaslanamayacak kadar ilerdedir. Bu bakımdan, yeni grupun kongrede hâkimiyeti elde etmesini tabiî görmek gerek. Gerçi Türkeş son bir iki hafta içinde siyasî potları birbiri ardına sıralamıştır. Ama karşısındakiler bu potlara öylesine yapışmışlar ve çekişmeyi mahalle kavgası seviyesine indirmekte öylesine maharet göstermişlerdir ki, İhtilâlci Albay’ın tecrübesizlik ya da alışkanlıklarının sonucu olan potlar, eskilerin davranışları yanında pek önemsiz kalmış ve hele küçük oyunların, hesapların büyük meseleler haline getirilmesi, zaten hazırlanmış olan delegeleri Türkeş tarafına büsbütün itmiştir.

Türkeş Grupu CKMP’yi bir faşist parti haline getirecek midir, getirmiyecek midir? Daha doğrusu yeni program bir “Nasyonal Sosyalizm” yutturması mıdır, değil midir? konusu ayrıca tartışılabilir. Ne var ki, CKMP’lilerin bugün böyle bir tartışmayı yapmak için hem vakitleri yoktur, hem de okunan program ilk bakışta bu intibaı vermemektedir. Bu bakımdan Türkeş karşıtları, nazilik ya da faşistlik ithamlarından istenilen sonucu alamamışlardır.

Şimdi bir başka noktaya değinelim:

Karşı taraf tamamen yenilir ve Genel İdare Kuruluna bile giremezse ne olacak?..

Görünüşe göre ipler kopmuş, son sözler söylenmiştir. Her halde, bazı ileri gelenler hariç, eski liderlerin gidecekleri yer Adalet Partisi’dir. Ve alınan haberler bu tahmini doğrulamaktadır.



Milliyet, 31 Temmuz 1965.

Türkeşçiler Kongreye Hâkim Girdi

CKMP’nin olağanüstü kongresi dün Büyük Sinema’da toplanarak çalışmalarına başlamıştır. Kongre Başkanlığına, Türkeş taraftarlarının adayı Gökhan Evliyaoğlu büyük çoğunlukla seçilmiş, Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir yaptığı konuşmada aydınların tutumunu tenkid etmiştir.

Kongrenin öğleden sonraki oturumunda Ahmet Tahtakılıç ve Ahmet Oğuz’un konuşmaları sırasında yer yer tartışmalar ve kavgalar çıkmışsa da bunlar büyümeden bastırılmıştır.

Öğleden evvel Türkeş salona girerken taraftarları kendisine büyük tezahürat yapmışlar ve omuzlar üzerinde taşımışlardır.

İlk olarak kürsüye Ahmet Tahtaklıç çıkmıştır. Tahtakılıç’ın konuşması saat 19 a kadar sürmüş, saat 19 da kongre salonunun sahibi ile yapılan anlaşma gereğince kongre bugüne kalmıştır. Sabahleyin ilk olarak konuşmaya Tahtakılıç devam edecek, son konuşmayı ise Alparslan Türkeş yapacaktır.

Tahtakılıç konuşmasının dünkü bölümünde, anasına babasına, malına ve siyasî düşüncelerine taallûk eden bütün sorulara cevap vereceğini söyleyince delegeler, <<soyuna sopuna diyeceğimiz yok. Sen parti çalışmalarından bahset>> diye bağırmışlardır. Tahtakılıç sorulara verdiği cevaplarda, Türkocağını kapatmayı düşünmediğini, İmam Hatip Okullarına yardımcı olduğunu, CKMP içinde 18 yıldır çalıştığını söylemiştir.

Kavga ve Tartışmalar

Tahtakılıç memlekette iki partinin tahtaravalli siyasetinin devam ettiğini söylerken, Başkanlık Divânı Tahtakılıç’ın konuşmasını kesmiş ve Tahtakılıç’ın Türkeş’e vurmak niyetiyle konuştuğunu ihsas ettirerek daha dar bir çerçevede kalmasını istemiştir. Bunun üzerine salonda Tahtakılıç ve Türkeş taraftarları yer yer tartışmalara ve kavgaya başlamışlar, gürültüler içinde tekrar söz alan Tahtakılıç saat 19 a kadar konuşmasını devam ettirmiştir.

Hasan Dinçer ve İrfan Baran taraftarları bugün kongre başkanlığına bir önerge vererek, toplantıya delegelik vasfını haiz olmıyanların da katıldıklarını ileri sürecekler ve bunların toplantıdan çıkarılmalarını isteyeceklerdir.



Milliyet, Orhan Tokatlı, 31 Temmuz 1965.

Sanki Komünizmle Mücadele Derneği kongresi idi…

CKMP Kongresi değil de, Komünizmle Mücadele Derneğinin kongresiydi sanki… Bölükbaşı’nın uğrunda her şeyini fedâ edeceği Terazi amblemi, yerini Komünizmle Mücadele Derneğinin bastırdığı duvar afişlerine terketmişti. Bütün duvarlar baştan başa bu afişlerle donatılmıştı…

Kulaktan kulağa genel başkanlık seçimini Türkeş kazandığı takdirde terazi ambleminin “Bozkurt” olarak değiştirileceği de fısıldanıyordu…

Bir delege bunu duyunca şöyle dedi:

<<AP Kır atı aldı. CKMP Bozkurt’u, CHP katırı, TİP ayıyı, YTP de öküzü alırsa, siyasî hayat hayvan pazarına dönecek desenize.>>

Türkeş ve taraftarlarının Kongre Başkan adayı Gökhan Evliyaoğlu büyük bir çoğunlukla Kongre Başkanlığına seçilince, genel başkanlık yarışında Türkeş’in şansı belli oldu. Evliyaoğlu kongre başkanlığına getirileceğinden emindi… Emindi, çünkü seçilir seçilmez yazılı konuşmasını yaptı ve teksir edilmiş konuşmasını kongrede dağıttırdı… Dinçer taraftarlarının başkan adayı Çorum Milletvekili Faruk Küreli seçimi kaybetti.

Fakat Kongre Başkan Yardımcılıklarında “Koalisyon” yapıldı ve Türkeş taraftarı İsmail Hakkı Yılanlıoğlu ile Dinçer taraftarı Faruk Küreli Başkan Yardımcısı seçildiler.

Ya, ya, ya! Şa, şa, şa!

Kongrede Türkeş taraftarlarının daha koordine ve sistemli çalıştıkları görülüyordu… Kuliste Türkeş taraftarları yerlerini almışlardı… Türkeş’in kongre salonuna girişi, taraftarlarının gücünü bir kere daha ortaya koydu… Sinemanın kapısından itibaren 20 – 30 genç alkış ve “Ya, ya, ya! Şa, şa, şa! Türkeş, Türkeş çok yaşa!” bağırtıları ile Türkeş’i salona soktular… Gençler salonda Türkeş’i omuzlarına alarak sahneye kadar götürdüler… Türkeş arka sıralarda yerini aldı ve Genel Başkanlık tebriklerini peşinen kabule başladı…

Oy Kongresi

Olağanüstü kongreye “Oy kongresi” denmesi daha doğru olurdu. Nitekim kongre gündeminin okunması sırasında bir delege ayağa kalkarak, çalışma raporunun okunmasından sonra seçimlere gidilmesini teklif etti… Oylar ceplere yerleştirilmişti, atıp gidilmeliydi…

Günlerdenberi dedikodusu yapılan Genel Başkanlık kongresi böylece başlamış oldu…




Hürriyet, 31 Temmuz 1965.

Türkeşçiler Gövde Gösterisi Yaptılar

CKMP’nin kaderini tâyin edecek olağanüstü büyük kongresi, elektrikli bir hava içinde başlamış, Genel başkanlık adaylarının gövde gösterisi yaptıkları ilk günde, Türkeşçiler birinci ravundu galip bitirmişler, kongre başkanlığına kendi taraftarlarını seçtirmişlerdir.

Kongrenin başlangıcı, Dinçer ve Türkeçilerin gövde gösterisine şahit olmuştur. İlk önce Diner gelmiş, sinema kapısını vardığını haber alan taraftarları, ismini bağırmaya başlamışlardır.

Dinçer, kalabalık arasından içeri girmiş, taraftarları kendisini alkışlarken, omuzlara alma teşebbüsünü reddetmiştir. Dinçer ve Türkeş taraftarları bu sırada birbirleriyle itişirlerken, Dinçer en sağ blokta Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir ile Genel İdare Kurulu üyesi Kâmil Koç’un arasına oturmuştur.

Türkeş Omuzlarda

Türkeş, Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir konuşurken gelmiş, delegeler arasındaki taraftarlarından ayrı, balkona yerleştirilen dinleyici taraftarlarının alkış ve tezahüratı ile karşılanmıştır. Hazırlıklı oldukları dikkati çeken Türkeşçiler, eski MBK üyesini omuzlara almışlar, kendisi bunu önlemeye kalkmamıştır. Türkeş omuzlarda, orta blokta dördüncü sıraya götürülmüş, Genel Başkanlıktan istifa ettirdiği Ahmet Oğuz’dan iki koltuk öteye oturtulmuştur. Türkeş, alkışlara elini sallayarak mukabelede bulunmuştur.

İstifa eden Genel Başkan Ahmet Oğuz ile liderliğin diğer adayı Ahmet Tahtakılıç’ın gelişlerinden, kimsenin haberi bile olmamıştır. Oğuz ve Tahtakılıç, kapıdan girişte bile, ancak delege kartlarını gösterdikten sonra salona alınmışlardır.

İlk Başarı

Türkeş taraftarı olarak bilinen Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir, kongreyi 2154 delege ile açtığını bildirdikten sonra, kongre başkanlığı için adayları tesbit etmiştir. Türkeşçiler Gökhan Evliyaoğlu’nu, Dinçer taraftarları ise Faruk Küreli’yi aday göstermişlerdir. Kepir önce, kendi taraftarlarından olan Evliyaoğlu’nu oya koymuş, oy verenlerin parmaklarını saymak mümkün olmayınca, blok blok ayağa kalkılmasını, sayımın ancak bu suretle mümkün olabileceğini söylemiştir. Evliyaoğlu’na oy verenler teker teker sayıldıktan sonra, Dinçer taraftarlarının adayı Küreli oya sunulmuş, Kepir, oyları saymaya bile lüzum görmeden, “Evliyaoğlu ekseriyetle kazandı” demiştir.

Başkan Vekilliklerine de Faruk Küreli ile gene Türkeşçi bilinen İsmail Hakkı Yılanlıoğlu seçilmişlerdir.

Taraftarlarının alkışları arasında kürsüye gelen Gökhan Evliyaoğlu, önceden hazırladığı ve teksir ettirerek gazetecilere dağıttığı nutkunu okutmuştur. Bu, evvelden hazırlanan nutkunda Evliyaoğlu, halkın CKMP’den tazelenen bir gelişme beklediğini bildirmiş, “Bu hamlenin vakti ve saati gelmiştir.>> demiştir.

Oğuz’u İsteriz

Divanın seçilmesinden sonra Genel Başkan Mustafa Kepir, konuşmasını yapmak için kürsüye çıkarken, bazı delegeler, “Biz geçen seçimde sana rey vermedik, Oğuz’u isteriz.” diye bağırmış, karşı taraf delegeleri, “O istifa etti” mukabelesinde bulunmuşlardır.

Kepir, Türkiye’nin kalkınmasında aydınların sorumlu olduğunu bildirmiş, “Menfaatlerinin zebunu, ihtiraslarının esiri, hislerinin zavallı bir kurbanı olan aydın, millet varlığında ve devlet koltuğunda müessir bir kılavuz değil, bir tufeyli, bir istismarcıdır.” demiştir. Kepir konuşmasını, “Milliyetçi, seciyeli, bilgili, ahlâk sahibi, yurt sorunlarının tetkikinde ve devlet hizmetlerinin ifasında ciddiyet ve mesuliyet şuuruna sahip gençler yetiştirmenin hedefleri olduğunu” söylemiştir.

Türkeş taraftarları Kepir’in, her zaman kullandığı kelimelerden çok farklı bir üslûp taşıyan konuşmasını dinleyen bazı delegeler, “Bunu galiba başkası hazırladı, okusun diye eline verdi.” demişlerdir.

Hava Değişiyor

Öğleden sonra Genel Başkan adaylarından A. Tahtakılıç konuştu. Türkeşçilere hücumlarda bulunan Tahtakılıç, “Bir partiye şartla gelmek olmaz. Şartla gelmek, bu partinin varlığını inkâr olur” demiş, uzun uzun alkışlanmış, kendisine devamlı tezahürat yapılmıştır.

Tahtakılıç Türkeş’e kongre salonunda yapılan tezahürat için şöyle konuşmuştur:

- “Yapılan tezahüratı görmedin mi? diyorlar. Ben çok tezahürat, çok tezgâhlama da gördüm. Siyasî hayatta da daima aldatıldım. Türkiye’nin dertleri tezahüratla halledilmez. Ben, olup bittileri Türkeş’e mal etmiyorum. Fakat, balkonlarda mütemadiyen bir şeyler hazırlanırsa, ben ona hiç aldırış etmem.”

Şartlar Kabul Edilir

Bir partiye girilirken, oranın şartlarını kabul etmek gerektiğini, bunun hürmeten yapılmasında zaruret bulunduğunu anlatan Tahtakılıç, “Partide bir şey yok, bu partinin idaresinin illâ bize geçmesi lâzımdır demek nasıl olur?” demiştir.

Türkeş’in ortaya attığı fikir ve kabul ettirmeye çalıştığı programı, on yıl önce aynı parti içinde savunduklarını açıklayan Tahtakılıç, “Demek ki biz fikirsiz değilmişiz, siyasete, sağlam fikir ve sağlam görüşlerle geldik” şeklinde konuşmuştur.

– “Bizleri hakir görür, hizmetlerimizle alay ederken, bizim gibi kaç kişinin bir fikre yirmi yol ömür koyduğunu düşünün, şimdi hakir bulduğunuz arkadaşlarınız, on bir yıl milletvekili olma ümidi bulunmadan. Tahtakılıç, delegelerden birinin suali üzerine, Bölükbaşı ile aralarındaki ihtilaf hakkında da şunları söylemiştir:

- “Aramızda metod ihtilâfı vardı. O partiyi adı ile damgalamaya çalışıyordu. Takdir ettiğim tarafları çoktur. Ama, ortaklaşa çalışmaya istidadı yoktu, gelişmelerden korkuyordu. Yanında kıymetler yerine, dalkavuklar arıyordu. Bu partiyi parçalayarak millete de zararlı oldu.”

Türkeşçilerin kongre başkanı Evliyaoğlu, zaman zaman, konu dışına çıktığı iddiası ile Tahtakılıç’ın sözünü kesmek isteyince aralarında sert tartışmalar çıkmış, bu hal delegeler arsında ağız kavgasına ve gürültülere yol açmıştır. Tahtakılıç “Başkanı protesto ederim” diye bağırmıştır.

Adından sık sık bahsedildiği için söz isteyen Ahmet Oğuz da konuşmuş, “İstifamın sebebini açıklamakta fayda mülahaza etmiyorum. Bazılarınız alınır, bazılarınız kırılır. Bir parti su yüzüne çıktıktan sonra, bir Genel Başkan kalkıp da, uluorta ve sırf bir kapris için istifa etmez elbette” demiş, delegeler “Sebebini açıkla” diye bağırmışlardır. Oğuz, bu bağırmalara, şöyle karşılık vermiştir:

- “Bir aydanberi içimizde ne gibi olayların cereyan ettiğini görüyorsunuz. Ben, tarihe karşı mesuliyet almadığımı söylemekle şimdilik iktifa ediyorum. Zamanı gelecek konuşacağım, sizler de o zaman düğümü çözeceksiniz.”

Titrek sesle konuşan ve hitap ederken ağladığı zannedilen Oğuz, huzursuzlukların zararlarından bahsetmiş, bunun nedenlerini çözmek gerektiğini bildirmiş, şunları söylemiştir:

-“Peşin kararlı kongrelerde konuşulmaz. İz’anın ve insafın bittiği yerde insanlık kalmaz. İnsanlığın kalmadığı yerde ne hayvanî döğüşler çıkar. Benim kadar bilemezsiniz.”

İdare heyeti faaliyetlerini tenkid için yapılan konuşmaların yeterlik önergesiyle sona erdirilmesi üzerine söz alan Yılmaz Ataksoy adındaki bir delege de, kongre başkanı Evliyaoğlu’na şiddetle hücumda bulunmuş, söz hürriyetinin boğuntuya getirildiğini bildirmiş, “Gökhan Beyefendi, burası CKMP kongresidir. Yeni İstanbul gazetesinin başmakalesi değil” diye bağırmıştır. Bu konuşma delegelerin gürültülerine yol açmış, bir kısım partililer, kürsüden inen Ataksoy’un üzerine yürümüşlerdir.

Bugün Tahtakılıç konuşmasına devam edecek, daha sonra diğer Genel Başkan Adayı Türkeş konuşacaktır.



Hürriyet, Cüneyt Arcayürek, 31 Temmuz 1965.

Ankara’da Durum:

CKMP Kongresinin toplandığı sinema salonunun balkonundan kuşbakışı aşağıyı seyrediyoruz: Henüz sinirler gerilmemiş, inançlar uğruna hırslar bileylenmemiş ve liderlik üzerinde kulis dövüşü açılmamıştır. Kalabalık dalgalanıyor, yayılıyor ve bekleşiyoruz.

Göğüslerinde parti kokartları ile kümelenmiş gruplar, sıra aralarında gezen küçük çocukların dağıttığı broşür veya gazetelerin birini bırakıyor, diğerini alıyor. Broşürlerin hepsinin, bir merkezden yayıldığı ortada.

Türkeş’in “Dokuz Işık” adlı bir broşürü, James Bond kitaplarının kapak kompozisyonu içinde her delegenin eline sıkıştırılıyor. Türkeş taraftarı bir gazetenin kalın manşetlerle dolu ilk sahifesi, Dokuz Işık’tan sonra ellerde veya oturanların kucaklarında duruyor. Arkadan ince harflerle basılmış, “Türkiye’yi nura ve refaha kavuşturacak program”ın taslağı dağıtılıyor. Her vatandaşın tenceresinde her gün yarım kilo et ve çocuğuna süt sağlıyacak programı dikkatle okuyan yok. Okunacak gibi kısa bir program değil, âdeta bir kitap. Muzaffer Özdağ, Numan Esin ve Münir Köse, salonun her sırasının arasında, her kanepesinin yanında zaman zaman görünüyorlar. Dinleyici balkonlarında genç simalar.. Eski bir Genel Başkan geliyor, Ahmet Oğuz.. Onu yeni bir lider adayı Tahtakılıç takip ediyor. Ne alkış, ne bir ses, ne de bir yakınlık yok kendilerine.

Uzaktan görünen ve eski bir CKMP savaşçısı olarak siyasî alanda yer alan Oğuz ve Tahtakılıç, sanki yabancı ve kalabalık bir eve girmişçesine ürkek duruyorlar. Hasan Dinçer gelince, bir kıpırdanma ve salonun sağ arka sıralarında oturan ortaya doğru alkış sesleri. Orta kanatta inatçı bir sükûnet, sol taraftan bir grup Dinçer’in yanında olduğunu alkışlarla gösteriyor. Kongre başkanlığı için yapılan seçimde lehdeki oyları sayıp, aleyhtekileri umursamaz görünen “Mustafa Kepir usulü” ile ilk ravundu kazanan Türkeşçiler sevinç gösterileri içinde. Başkanlık divanına kapılarda, dinleyiciler arasında, basın locasında, kuliste hep Türkeşçiler…

Türkeş yok, salonda sadece karısı, delege kokartı göğsünde oturuyor. Türkeş kuliste de yok, sadece broşürlerde, programlarda, gazetelerdeki kalın manşetlerde, kongre salonunu geziyor dolaşıyor. Kongrelere hâkim olan, insan görmek, lider adayı teşci etmek merakında bir bile denme kamçılanmanın olduğu sıralarda, açılıştan tam bir saat sonra, yani tam zamanında iri ve sert adımlarla Türkeş görünüyor. Görünmeden önce, haykırışlarla gelişi bildiriliyor. Kongre salonunda yer yer ayağa kalkışlar, balkonda oturan dinleyici gençlerden bağrışmalar ve bir politika senaryosunun bütün inceliklerine has davranışları.. Gülmeyi bırakın, gülümsemesi bile zor olan Türkeş omuzlara vuruluyor, oturacağı yer bile belli. Münir Köse’nin yanı, elleri havada, gözleri kalabalığın üzerinde, sükûnete varıştan sonra küçük kâğıtlara notlar yazıyor. Emrindeki gençlerle sağa sola, kongre başkanlığına gönderiliyor.

Ve kongre, eskilerin Türkeş’e elleriyle terkettikleri CKMP’li delegelerin zaman zaman alkış ve coşkunlukları ile devam ediyor. Hârika bir mizansen, ustaca kurulmuş bir plân ve propagandasından küçük el ilânına kadar tertiplenmiş bir düzen içinde, Türkeş başkanlık tahtına biraz daha yaklaşmış hissediyor kendisini… Kurduğu saatin muntazam tik taklarını dinliyor âdeta… Sağa sola bakışlarında, bu zaferin pırıltılarını görmemek imkânsız. Ustaca bir kulisle işi lehlerine çevirmek maharetini göstermedikleri takdirde, Tahtakılıç’ların, Dinçer’lerin, yıllar yılı emek verdikleri düzey, ayaklarının altından kayıp gidecek…



Cumhuriyet, 31 Temmuz 1965.

Kongrenin ilk gününde Türkeş CKMP Kongresine Hâkim

CKMP’nin davullu zurnalı olağanüstü kongresi dün sabah başlamıştır. Başkan Vekili Mustafa Kepir’in açıkladığına göre, kongreye 2154 delege katılmış ve delegeler birkaç gün öncesinden, bağlı bulundukları teşkilâttan davullu zurnalı kafileler halinde otobüslerle Ankara’ya gelmişlerdir. Kongrenin yapıldığı sinema salonunun önünde toplanan delegeler davul ve zurna refakatinde mahalli oyunlar oynamışlardır. Kongre uzun zaman anlaşılmayan sebepler dolayısiyle vaktinde açılamamıştır. Salonun ön sırası bazı gençler tarafından önceden tutulmuş, bir kısım 14 lerin gelişlerinde kendilerine terkedilmiştir. Eskilerin bir çoğunun salona girişi ilgi uyandırmamıştır. İlk defa salona giren Ahmet Oğuz uzun süre oturacak yer bulamamış ve sıralar arasında bir süre dolaşmıştır. İrfan Baran da aynı şekilde hareket etmek zorunda kalmıştır. Tahtakılıç ise sessizce gelmiş, ön sıralardan birinde bulduğu boş yere oturmuştur.

Gökhan Evliyaoğlu Kongre Başkanı

Başkanlık divanının seçimi hayli uzun sürmüş, birkaç defa tekrarlanan oy sayımı sonunda Türkeşçilerin adayı Balıkesir Milletvekili Gökhan Evliyaoğlu kongre başkanlığına getirilmiştir. Eski CKMP’lilerin başkan adayı Faruk Küreli ise açık farkla kaybetmiştir. Başkan seçimleri sırasında yapılan gürültüleri Genel Başkan Vekili Kepir güçlükle önlemiş ve bu arada delegelere hitaben, “Alkışla, çığlıkla halledilecek bir iş değildir bu..” demiştir. Oylama sırasında, salonun bir tarafından sayılanlar, diğer tarafına kayarak oyların adedini arttırmışlarsa da neticeye tesir edememişlerdir.

Kongre başkanlığına seçilen Gökhan Evliyaoğlu, seçileceğini çok önceden biliyor olmalı ki hazırlamış olduğu konuşmasını okumuş ve “Cenabı Hak, kongreyi başarılı kılsın>> diyerek başkan vekilleriyle kâtiplerin seçimine geçmiştir. Eskilerin kongre başkan adayı Faruk Küreli başkan yardımcılığına seçilmiştir.

Başkanlık divanına seçilmesi dolayısiyle yaptığı konuşmada Gökhan Evliyaoğlu; “Bu genel kongre 1965 Türkiyesi gerçeklerinin mecburiyeti ve toplumun CKMP’den talebi üzerine aktedilmektedir” demiş, memleketin dikkatinin CKMP kongresine çevrildiğine değinmiş ve “Bu kongre muvaffak olmalıdır.” demiştir.

Dikkat…

Bu sırada gerilerden salonun ön kısmına doğru koşan bir delege kürsüye yaklaşmış ve geriye dönerek “Dikkat… Geliyor” diye bağırmış ve alkışlamaya başlamıştır. Bu komut üzerine yerlerinden fırlayan delegeler uzun süre alkış tutmuşlar, fakat kapıdan Türkeş’in yerine Hasan Dinçer’in geldiği görülünce alkışlar birdenbire kesilmiş ve dikkat komutunu veren delege bir hayli hırpalanmıştır.

İstiklâl Marşını Sonra Okuruz…

Daha sonra verilen bir önerge üzerine Atatürk ile hürriyet ve demokrasi mücadelesi uğruna şehit olanlar için saygı duruşunda bulunulmuştur. Saygı duruşundan sonra bir delege Fevzi Çakmak için de saygı duruşunda bulunulmasını teklif etmiş, bunun üzerine Gökhan Evliyaoğlu saygının “Partinin ebedi lideri Fevzi Çakmak’a da ait olduğunu” söylemiştir. Çakmak’ın MP’nin mi, CKMP’nin mi ebedi lideri olduğu anlaşılamamıştır.

Bu arada, bir delege, İstiklâl marşının topluca söylenmesini istemiş, fakat Evliyaoğlu, gündeme geçildiği için, İstiklâl marşının toplantı sonunda okunacağını bildirmiştir.

Kepir “3. Selim’den bu yana…”

CKMP Genel Başkan vekili Mustafa Kepir, kongrenin açış konuşmasında sık sık Tanrının adına sığınmış, “3. Selim’den bu yana Batı uygarlığının, akılcılık, bilim, teknik ve çalışma metodlarına ulaşmak ve bu yolla çağdaş uygarlığın verilerinden yararlanarak geri kalmışlığın hicabından sıyrılmak zorundayız. Demek oluyor ki, uzun bir tarih süresi içinde umduğumuz hedefe ulaşamayışımızın ilk ve ana sebebi, aydınlarımızın fikrî, fiilî ve manevî güç bakımından umulanı veremeyişidir. Tanrı, CKMP kadrosundaki aydınları ve onun idarecilerini nefislerine hâkim olma irade ve faziletinden yoksun kılmasın.” demiştir.

Türkeş Geliyor

Genel Başkan vekili Kepir açılış konuşmasını yaptığı sırada salona giren Alparslan Türkeş, ayakta yapılan alkışlarla karşılanmış ve omuzlara alınarak salonda dolaştırılmıştır. Türkeş delegelerin bu tezahüratını sadece sağ elini havaya kaldırarak cevaplanmıştır. Bu sırada salonun sol tarafında daha çok eski CKMP’lileri tutan delegelerin bulunduğu sıraların arasında bir kavga çıkmış, fakat hemen bastırılmıştır.

Öğleden Sonraki Toplantı

Kongre öğleden sonra saat 14 de toplanarak çalışmalarına başlamıştır. Rapor üzerine konuşmalar başladıktan bir süre sonra, kapıdan birisi yüksek sesle, “Türkeş geliyor dikkat” diye bağırmış ve Alparslan Türkeş gene gösteriler arasında salona girmiştir. Türkeş ön sıralara giderek diğer Genel Başkan adayı Ahmet Tahtakılıç’ın yanına oturmuştur.

Mukaddesatçı Milliyetçi Parti

Konuşan delegelerin bir kısmı partinin “Mukaddesatçı ve milliyetçi bir parti” olduğunu belirtmişler, bir delege “Ahmet Oğuz bizi yarı yolda bıraktı, bunun hesabını versin” demiştir. Bu arada konuşan delegeler çoğunlukla Ahmet Oğuz ve Dinçer grupunu tenkit etmişlerdir. Bu arada bağıran bazı delegeler, bu grup için “partiden istifa etsinler” diye bağırmışlardır.

“Albay Türkeş”

Bu sırada Almanya’dan işçiler tarafından gönderilen bir telgraf okunmuştur. Kongre başkanı telgrafı okurken “Sayın Albay Türkeş” şeklinde Türkeş’ten bahsetmiş, bunun üzerine bir çok delege “idealist lider” diye bağırmışlardır.

Tavzih için söz alan eski genel başkan Ahmet Oğuz, partideki huzursuzluğun nedenlerine dikkati çekmiş ve bazı değeler Oğuz’a “Bayar’dan bahset” diye bağırmışlardır. Kapalı konuşan Oğuz’a delegeler itiraz etmişler ve açık konuşmasını istemişlerse de ancak Oğuz manidar konuşmasına devam etmiştir.

Tenkitlere cevap veren Kepir, parti içinde huzursuzluk bulunduğunu ifade etmiş ve CKMP’nin 51 ilde teşkilâtı olduğunu, seçimlere kadar 67 ilde de teşkilâtın tamam olacağını söylemiştir. Kepir’in konuşmasından sonra genel idare kurulu ibra edilmiştir. Bundan sonra kabul edilen bir önerge gereğince genel başkan adaylarının konuşmalarına geçilmiştir.

İlk olarak Ahmet Tahtakılıç söz almıştır. Tahtakılıç konuşmasının başında “anasına, babasına malına, fikriyatına dair” kendisinden soru sorulmasını istemiş, bunun üzerine bir çok delegeler yazılı sorular göndermişlerdir. Tahtakılıç bu sorulara cevap verirken Türkeş ve arkadaşlarına çatmış ve özetle şunları söylemiştir: “Bir eve girilirken evin şartları kabul edilerek gelinir, bu partide adam mı var zihniyeti ile bir partiye girilir mi, bu partinin idaresi mutlaka bizim elimize geçmelidir deniliyor, bu gayri tabiidir. Biz şartla geldik deniliyor, bir partiye şartla gelinmez. Ben köşe başı politikası yapmak için ortaya çıkmadım.” Saat 19 a geldiğinde Tahtakılıç konuşmasını yarıda kesmiştir, toplantı bugüne kalmıştır. Tahtakılıç konuşmasına devam edecek, ondan sonra Alparslan Türkeş konuşmaya devam edecektir.



Tercüman, 31 Temmuz 1965.

CKMP Kongresinde İlk Raundu Türkeş Kazandı

CKMP olağanüstü büyük kongresi dün 2154 delegenin iştirakiyle Büyük Sinemada başlamıştır. Başkanlık divanı seçiminde Türkeş grubu ilk gövde gösterisini yapmış ve kongre başkanlığına Balıkesir Milletvekili Gökhan Evliyaoğlu’nun hissedilir bir ekseriyetle seçilmesini sağlamıştır.

Tahtakılıç’ın Konuşması

Tahtakılıç, ilk önce delegelerden kendisi hakkında soracakları suallere cevap vereceğini bildirmiştir. Bunun üzerine Tahtakılıç’a çeşitli konularda delegeler tarafından sualler tevcih edilmiştir. Bölükbaşı ile geçimsizliğine dair bir soruyu cevaplandıran Tahtakılıç, Eski Genel Başkan ile ihtilâfının şahsî değil metod yönünden olduğunu söylemiştir. Bu arada delegelerin maksatlı soruları da gözden kaçmamış, Evliyaoğlu ise, bu tarzda konuşmaların çok uzayacağını ifade ederek adayın konuşmasını kısa kesmesini istemiştir. Bunun üzerine kongre birden elektriklenmiş, delegeler birbirlerine girmişlerdir. Bu arada delegelerin bir kısmı, Kongre Başkanına <<istifa>> diye bağırmışlardır. Bugün de devam edecek olan kongrede Tahtakılıç konuşmasını tamamlıyacak, daha sonra Türkeş bir konuşma yapacaktır.



Tercüman, Orhan Taşan, 31 Temmuz 1965.

Kongreden Notlar

Kamuoyunun ilgi ile takip ettiği CKMP kongresinin ilk gününde Türkeşçiler gövde ve kuvvet gösterilerinin tümünü kazanarak maçın ilk raundunu almaya muvaffak oldular. Bunun, Oğuzcuların bir taktiği olup olmadığı bugün yapılacak seçim mücadelesinde ortaya çıkacak.

Sâkin bir hava içinde başlayan kongrede, zaman zaman itişip kakışmaya kadar varan çatışmalara rağmen , eğlenceli olaylar Büyük Sinema’nın salonunda beklenen “Korkunç Mücadele”nin atmosferini yaratamadı.

Adaylar Geliyor

Davullu zurnalı Diyarbakırlı delegelerin bir bayram yerine çevirdiği Büyük Sinema’nın önünde ilk olarak Genel Başkan adaylarından Ahmet Tahtakılıç görüldü. Kongrenin açılmasına daha yarım saat vardı. Bir Türkeşçi, <<Eh erken kalkan yol alır, erken evlenen döl alır>> demekten kendini alamadı. Bir Oğuzcu da buna <<Tahtakılıç hava alacak>> cevabını verdi. Bu cevabın mânasını, bir gün önce başkente gece vakti Tahtakılıç’a rağmen Dinçer’in adaylığını koyması tezini savunan ve bu tezi kabul ettiren İl Başkanlarının toplantısını bilmeyenler anlamadı tabii. Tahtakılıç hemen hemen kimsenin dikkatini çekmeden salona girdi, en ön sıraya kadar yürüdü, üzerinde gazete bulunan bir koltuğa oturdu. Yerin sahibi de biraz sonra geldi ve bir hayli sessiz devam eden münakaşadan sonra yerinden feragati uygun gördü…

Alkışlar

Yarım saat sonra da, kendisi gibi ağır başlı alkışlar arasında, ısrarlar ve <<Mücadeleye girmekten mi çekiniyorsunuz? Kaybedersek oyların bölünmesinden kaybedelim>> denmesi üzerine adaylığını koymayı kabul eden Dinçer girdi salona. Bir yarım saat sonra ise, <<Geldi… Türkeş, geldi>> avazasi ile salon ayağa kalktı. <<Türkeş, Türkeş, Türkeş>> temposu ile ihtilâlin kudretli albayı omuzlar üstünde salona alındı. Alkış, alkış, alkış. Bu ikinci ve kuvvetli sağ yumruğu idi Türkeş’in…

İlk Ravundun İlk Yumruğu

İlk ravundun ilk yumruğunu kongre başkanlığında vurmuşlardı. Türkeşçiler, tarafların üzerinde hemfikir oldukları Nurettin Ok’un Meclis Başkan vekilliğini bahane etmesi üzerine Türkeşçiler Gökhan Evliyaoğlu’nu, Oğuzcular ise Faruk Kuleli’yi [Küreli] kongre başkanlığına aday göstermişlerdi. Evliyaoğlu ekseriyetle kongre başkanlığına getirilmiş, bu konuda da hiçbir itiraz olmamıştı.

Ama Ayıp Olur

Kongreyi açan Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir, kongre Başkanı seçimi sırasında ekseriyetin el kaldırdığını görünce basını ve dinleyicileri bir hayli güldüren potlar kırdı:

<<Çok fazla oldu. Sayamıyoruz. Evliyaoğlu’nu istiyenler otursun istemiyenler el kaldırsın. Ama bu da ayıp olur. En iyisi bir daha sayalım.>>



Son Havadis, 31 Temmuz 1965.

CKMP Genel Kongresi Toplamdı

Türkeş ve arkadaşlarının CKMP’yi içten fethetmek için başvurdukları “Olağanüstü kongre” taktiği, dün saat 10.30 da kapısında Emniyet kuvvetlerinin beklediği Büyük Sinemada çalışmaya başlamıştır.

Türkeş’in “9 Işık”ını sembolize eden, üzerinde CKMP rumuzunun bulunduğu dekorun önünde Başkan Yardımcısı Mustafa Kepir, Kongre Divan seçimine geçileceğini ilân ettiği anda, üç günlük çalışmalar sırasında parti içindeki Eskiler – Yeniler çekişmesinin hayli sert olacağı anlaşılmıştır.

Son hareketlere karşı açık cephe alan Hasan Dinçer’in büyük bir tezahüratla salona girişinden sonra Genel Başkan Yardımcılığı sıfatiyle bir konuşma yapan Mustafa Kepir, Türkiye’nin geri kalmışlığından bahisle aydınları suçlamıştır.

Öğleden sonraki toplantıda çalışma raporu okunduktan sonra Genel Başkanlıktan istifa eden Ahmet Oğuz bir konuşma yapmış, Genel Başkan adaylarına söz verilmesi üzerine Tahtakılıç’ın konuşması saat 19 da bitmediği için ve salonun da tahliyesi gerektiğinden kongre bu sabah toplanmak üzere saat 19 da dağılmıştır.



Son Havadis, Turgay Üçöz, Ankara Notları, 31 Temmuz 1965.

İlk Günde Türkeş Hem Alkışlandı Hem Yuhalandı

CKMP Fevkâlade Büyük Kongresi dün sabah çalışmalarına başladı. Bu kongrenin ilk gününde edindiğimiz intibaları şöyle sıralayabiliriz:

Kongrenin başlamasından bir hafta kadar evvel parti merkezinde Dinçer ve Türkeş grubu arasında sille tokatlı kavgalar eksik olmadığı için, ilk arbedenin başkanlık divanı seçiminde çıkacağı bekleniyordu. Ancak, yeniler yani Türkeş grubu, plânlı ve teşkilâtlı çalıştığını başkanlık divanı seçimlerinde gösterdi ve oldu bitti ile başkanlığı ele geçirmeye muvaffak oldu. Gökhan Evliyaoğlu da başkanlığa seçildi. O kadar ki, henüz başkan seçimi yapılırken Evliyaoğlu’nun kongre başkanı sıfatı ile yapacağı konuşmanın özeti gazetecilere dağıtılmış bulunuyordu.

Kongre başkanı seçiminde, Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir, reylerin sağ, sol ve orta sıralarda ayrı ayrı sayılacağını bildirdikten sonra seçime geçildi. Sol sıraları Afyon ve civarı vilâyetler delegeleri işgal ediyor ve görünüşte kuvvetler denk imiş gibi geliyordu. Türkeş’in adayı Evliyaoğlu’na karşı Dinçer ve Oğuz grupu Çorum milletvekili Faruk Küreli’yi aday göstermişti. Oylama yapılınca gerçi Evliyaoğlu’na çıkan oylar Küreli’den fazla idi ama, Kepir’in tutumu bir oldu bitti ile kapandı ve Gökhan kongre başkanlığına seçilmiş oldu. İşte bu sırada Afyon delegelerinin bulunduğu sıralarda iki grub arasında hafiften bir yumruklaşma oldu.

İkinci başkanlıklar için Gökhan oyları saymadan ve aksini oya koymadan Türkeş’in adamı İsmail Hakkı Yılanlıoğlu ile Dinçer grubunun adayı Faruk Küreli’nin -Bir cemile olsun diye_ seçimi kazandıklarını ilân etti.

* * *
Kongrede iki grub arasındaki çatışmanın sert olacağı daha ilk anlarda belli oluyordu.

Genel Başkan adaylarından Tahtakılıç daha kongre başlamadan evvel salona girerek ön sıralarda Muzaffer Özdağ’ın yanına oturmuştu.

Dinçer saat 11 de kongreye geldi ve kararlı taraftarlarınca bir hayli alkışlandı. Ön sıralara geçerek Kepir’le tokalaştıktan sonra, onun yanında yer aldı.

Türkeş’in gelişi Mustafa Kepir Genel Başkan vekili sıfatıyla konuşmasını yaptığı sırada oldu. Konuşma alkış ve tezahürattan bir kaç defa kesildi ve taraftarları iki gün sonra Genel Başkan olarak selâmlayacaklarını umdukları Türkeş’i omuzlara aldılar. Türkeş heyecanla alkışlandı ama, Dinçer’i alkışlayanlar daha büyük kalabalık teşkil ediyordu. Türkeş, Dinçer’in aksine ön sıralara değil daha gerilerde Oğuz’un yanına düştü ve orada oturdu. Bu sırada Oğuz grubundan çıkan <<yuh>> sesleri, alkışlar arasına karışıyordu.

* * *
1400 delege ile toplanan CKMP kongresinde sadece iki üç bayan delegenin olması bilhassa dikkatleri çekti. Bu üç delegeden birisi de Türkeş’in eşi idi. Türkeş’in eşinin de delege olmasını sağlamakla sağlam bir rey daha almış oluyordu.

* **
Salonda ikinci yumruklaşma da, Türkeş’in, Oğuz’un sırasına oturmasından sonra çıktı. Oğuz ve Dinçercilerle Türkeşçiler yine bir yumruk gösterisinde bulundular. Başkanın müdahalesi bir fayda vermedi ama araya girenler hâdisenin büyümesine mani oldular. Kepir Genel Başkan vekili sıfatıyla konuşmasını yapmağa çıkarken de Dinçer grubu <<Ahmet Oğuz, Ahmet Oğuz>> diye bağırdı ve buna Türkeşçiler <<Oğuz istifa etti. Başkan değildir artık.>> diye mukabele ettiler.



Akşam, 31 Temmuz 1965.

CKMP Kongresi sâkin başladı Türkeşçiler ilk raundu kazandı

Üst kademelerdeki sert tartışmalar ve ithamlardan sonra CKMP’nin 7. Büyük ve olağanüstü kongresi dün 2154 delegenin katılmasiyle, beklenenin aksine sakin bir hava içinde başlamış, kongre başkanlığına yeni CKMP’lilerden Gökhan Evliyaoğlu seçilmiştir.

Yenişehir’deki Büyük Sinemada toplanan kongrenin delegeleri saat 10 dan itibaren salona girmeye başlamış, saat 10.20 de Türkeş’e karşı adaylığını koyan Ahmet Tahtakılıç sessizce arka kapıdan içeri girmiştir. Tahtakılıç’ın salonda ilerlemesi ve oturacak yer araması sırasında hiçbir delege kendisi ile meşgul olmamış, en ön sırada üzerinde delege zarfı bulunan bir yere oturmak isteyince de kendisini tanımıyan bir delege itiraz etmek istemiştir. Aynı yerde oturan diğer delegelerin kendisini tanıtmalarından sonra Tahtakılıç bu boş yere oturabilmiştir.

Diğer İleri Gelenler

Türkeş’le ihtilâfa düşerek genel başkanlıktan istifa etmiş bulunan Ahmet Oğuz ile diğer CKMP ileri gelenlerinin salona girişleri de çok sessiz olmuş, kimse kendileri ile ilgilenip yer göstermemiştir. Delegelerin yerlerini almalarından sonra genel başkan vekili Mustafa Kepir, başkanlık divanının diğer üyeleri kürsüye çıkmış ve Kepir’in “Delege arkadaşlar partimizin ciddiyet ve vakarına uygun şekilde hareket etmelidirler” ikazından sonra kongre başkanlık divanı için seçimlere geçilmiştir.

Evliyaoğlu Kongre Başkanı

Kongre başkanlığı için Türkeşçiler eski AP’li Gökhan Evliyaoğlu’nu, Dinçerciler de Çorum Milletvekili Faruk Küreli’yi aday göstermişler, Evliyaoğlu’nun ismi okununca delegeler tezahürat yapmaya başlamışlardır. Bu alkışlara Faruk Küreli’nin ismi okununca Dinçercilerin alkışları da katılmış, bunun üzerine Kepir’in “Arkadaşlar seçim yapıyoruz, bu alkışla halledilecek bir mesele değildir.” Dediği duyulmuştur. Kepir bundan sonra delegeleri parmak kaldırarak oy vermeye davetle adayların ismini oya sunmuş, bundan netice alınamayınca oylama ayağa kalkarak tekrarlanmıştır. 20 dakika kadar süren bu işlemler sonunda Gökhan Evliyaoğlu kongre başkanlığına seçilmiştir.

Koalisyon Yapılıyor

Gökhan Evliyaoğlu’nun teşekkür ve delegeleri tesanüt içinde bulunmaya dâvet edişinden sonra kongre ikinci başkanlarının ve kâtiplerinin seçimine geçilmiş, bu arada bir delegenin “Arkadaşlar bunları anlaştıralım, ikinci başkanlığa Faruk Küreli’yi seçelim” diye bağırması üzerine Küreli ikinci başkanlık için oya sunulmuş ve bütün kongrenin oyları ile seçilmiştir. Diğer ikinci başkanlığa da Türkeşçilerden Kastamonu Milletvekili İsmail Hakkı Yılanlıoğlu getirilmiş, kâtiplikler taraflar arasında paylaştırılarak bir nevi Koalisyon kurulmuştur.

Dinçer’ ve Türkeş’e Alkışlar

Kongre başkanı usulî bazı işlemleri tamamlatırken bir delegenin arka kapıdan “Yaşasın Dinçer” diye bağırdığı duyulmuş, salona giren Dinçer kendi taraftarlarının alkışları arasında ilerliyerek genel başkan vekili Kepir’in yanına oturmuştur. Anıt Kabre kongre adına bir heyet tarafından çelenk konulması kararlaştırılmış, Atatürk ve diğer Hürriyet Şehitleri ile ölen CKMP’lilere saygı duruşu yapıldıktan sonra Türkeş’in salona girdiği görülmüştür.

Omuzlar Üzerinde

Salona giren Türkeş bir iki adım ilerledikten sonra omuzlara alınmış ve ellerini kaldırarak gösteriye devam eden delegeleri selâmlamıştır. Taraftarları Türkeş’i önden ikinci sırada oturan 14’lerden Münir Köseoğlu’nun yanına oturtmuşlar, alkışlar ancak kongre başkanının ricası üzerine durmuştur. Aynı sırada ve Türkeş’ten iki sandalye solda oturan Oğuz’un bu sırada sigarasını sinirli sinirli içtiği ve olup bitenleri görmemezlikten gelmeye çalıştığı dikkati çekmiştir.

Raporların Okunması

Daha sonra Mustafa Kepir kongreyi açış konuşmasını yapmış, genel sekreter Uluç çalışma, Veli Başaran da mali raporları okumuşlardır. Kepir konuşmasında partisinin ilk hedef olarak gençlerin “Sağlam seciyeli, milliyetçi, bilgi ve ahlâk sahibi, yurt sorunlarını tetkike ve hizmet sırasında sorumluluk duygusuna sahip” olacak şekilde yetiştirilmesin aldığını bildirmiş, yeni program tasarısının geleceğin müreffeh ve kuvvetli Türkiyesini yaratacağını ileri sürmüştür.

Uluç’un okuduğu raporda ise Koalisyonun kurulması sebepleri anlatılmış, Ahmet Oğuz’un istifasından genel ifadelerle söz edilip “Âni olduğu ve basına da açıklandığı için mâni olamadık. Bu kongreye sayın Oğuz’un Genel Başkan olarak gelmesini isterdik” demiştir. Çalışma raporunda ayrıca AP’nin kuruluş zaafları sebebi ile aşırı sola karşı duramayacağı, MP’nin de aşırı solla mücadele ettiğini söylediği halde aşırı sol kimselerin bulunduğu bir gazete ile işbirliği halinde bulunduğu ileri sürülmüş “Aşırı sola karşı mücadelede panzehir olabilecek tek parti CKMP’dir” denilmiştir.

Oğuz Açıklama Yapsın

CKMP büyük kongresinin öğleden sonraki çalışmaları da sâkin geçmiş, fakat rapor üzerinde konuşan delegeler genel olarak eski genel başkan Oğuz ile genel idare kurulu üyelerini tenkit etmişlerdir.

Tüzük, program ve mali işler komisyonlarının kurulmasından sonra rapor üzerinde ilk konuşmayı yapan Alipaşa Aksu adındaki delege “Sayın Oğuz konuşursam yer yerinden oynar demişti. O konuşması yersizdi, konuşacak yer burasıdır, şimdi konuşsun>> demiş, Diyarbakır delegesi Oğuz Özgür de CKMP’nin rengini belli etmesi zamanının geldiğini ve bu kongre ile bu işin yapılmak istendiğini bildirerek “Biz halkın meseleleri ve dertlerine eğilmiş milliyetçi, mukaddesatçı bir partiyiz” şeklinde konuşmuştur.

Almanya’dan Telgraf

Bu arada kongreye gelen telgraflar okunmuş, Almanya’dan işçiler adına Stutgard’dan çekilen ve Türkeş’in CKMP’ye girmesine işçilerin memnun olduklarını ileri süren telgraf dikkati çekmiştir.

Sarıldılar, Öpüştüler

Ankara delegesi Hasan Gülsoy da eski genel idare kurulundan şikâyetçi olmuş, Türkeş’i partiye çağıranların sonra ona cephe alışına değinerek “Sayın Oğuz ve Enver Kök, Türkeş partiye girdiği zaman sarılıp öpüşerek birbirlerini tebrik ettiler. Şimdi ona cephe alıyorlar. Biz teşkilât olarak Türkeş ve arkadaşlarından memnunuz, çünkü uyumakta olan eski arkadaşlarımızı onlar uyandırdılar” demiştir.

Cemil Mete adındaki bir delege ise eski genel başkan ve genel idare kurulu üyelerinin, Türkeş’in alkışlanmasından alınmamaları gerektiğini bildirmiş “Siz çalışmadınız. Ben karşınıza çıkmış olsam beni bile alkışlar ve seçerdi bu kongre” demiştir. Türkiye İşçi Sendikaları Konseyi Dayanışma Konseyi Başkanı Mehmet Kılıç da CKMP’li bakanlara çatmış ve Zonguldak’ta parti felsefesinin aksine olarak işçilere ateş açılması karşısında sustuklarını bildirmiştir. Adalet Bakanı İrfan Baran’ın Türkeş için “Faşist” demesini de yerinde bulmayan Kılıç “Madem öyleydi niçin Adalet Bakanı olarak harekete geçmedin” diye sormuştur.

Tarihi Mesuliyetten Kurtulmak İçin

Çalışma raporu üzerinde yapılan konuşmalardan sonra, kendisine sataşıldığını ileri sürerek söz alan CKMP’nin eski Genel Başkanı Ahmet Oğuz “Tarihi mesuliyet altında kalmamak için parti genel başkanlığından istifa ettim” demiştir.

Oğuz konuşmasında parti içinde meydana gelen “Gayri tabiî davranışların” istifasına sebep olduğunu, bir zamanlar DP’de de buna benzer huzursuzlukların meydana geldiğini ve bu yüzden oradan istifa etmek zorunda kaldığını söylemiştir. Oğuz çirkin kulis faaliyetleri ile kendilerini gözden düşürmek istiyenlerin mevcut bulunduğunu belirterek “insanlığın bulunmadığı yerlerde hayvani savaşların nasıl meydana geldiğini takdir edersiniz” demiştir.

Ahmet Oğuz daha sonra haksız yere tenkit edildiklerini belirtmiş ve Meclis çalışmalarını, partinin tamamen ortadan kalkmaması için nasıl mücadele ettiklerini açıklamış, “Biz CHP’den başka kimse hükümeti idare edemez efsanesini yıkmadık mı?” demiştir. Bundan sonra istifasının nedenleri üzerinde duran Oğuz “Bir genel başkan ulu orta meseleler yüzünden istifa etmez. Fakat meselenin derinliğine inip kafanızı karıştırmak istemiyorum” demiştir.

Oğuz’un bu konuşmasından sonra salonda gürültüler meydana gelmiş “açıkla – açıkla” nidaları yükselmiştir. Oğuz ise delegelerin bu istekleri karşısında “Bir ay içinde meydana gelen olayların birer delil olduğunu, fazla açıklamanın iyi netice doğurmayacağını belirtmiştir. Bu sırada delegeler arasında yine bir takım sesler duyulmuş ve bazıları da kendisini protesto amacı ile “Maşaallah – Maşaallah” diye bağırmışlardır. Oğuz bundan sonra iftira ve tertiplere gidilmeden başarıya ulaşmanın mümkün olabileceğini söylemiş ve sözlerini bitirmiştir.

Tahtakılıç’ın Konuşması

CKMP kongresinde akşamüzeri alınan bir karar gereğince lider adayları konuşmaya başlamış ve ilk sözü alan Ahmet Tahtakılıç, Türkeş ve arkadaşlarının CKMP’nin mazisini inkâr etmelerini tenkit ederek özetle şunları söylemiştir:

“Bu partinin fikri de vardır, kadrosu da vardır. Hiçbir şey yapmadıksa partiyi bugünlere getirmiş olmamızdan dolayı bize teşekkür edilmeli idi. Sonra bazı arkadaşlar bu partiye şartlı olarak girdiklerini söylüyorlar, partiye şartlı girilmez. Herkes aday olur. Bu tabiîdir. Ama mutlaka bu partinin idaresi bana geçsin diye direnmek gayri tabiidir.”

Tahtakılıç Türkeş’e yapılan tezahüratı gördükten sonra niçin adaylıkta direndiğini de şöyle anlatmıştır:

“Biz bu partide çok tezahürat gördük, çok tezgâhlanmış tertipler gördük. Bunlar meseleleri halletmedi yine halletmez. Politik mücadelede ciddî olmak lâzımdır.”



Haber, 31 Temmuz 1965.

İlk gün Türkeş kazandı

CKMP olağanüstü kongresi dün saat 10.30’dan itibaren Büyük Sinema salonunda başlamış ve kongre başkanlığına Balıkesir milletvekili Gökhan Evliyaoğlu’nun seçilmesiyle Türkeşçiler ilk raundu kazanmışlardır.

1154 delegenin kazandığı kongrede, divan başkanlığı için Gökhan Evliyaoğlu’ndan başka Çorum milletvekili Faruk Küreli de aday gösterilmiş, ancak her ikisinin de eşit oy aldığı zannedilirken Evliyaoğlu’nun seçildiği bildirilmiştir. Evliyaoğlu’nu isteyen delegelerin iki ellerini de havaya kaldırdıkları ve ayrı yerlere giderek tekrar sayılmaya çalıştıkları dikkati çekmiştir. İkinci başkanlıklara Faruk Küreli ile İsmail Hakkı Yılanlıoğlu seçilmiştir.

Divanın teşekkülünden sonra söz alan Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir, bir ülkenin geri kalışında en büyük sorumluluğun aydınların omuzlarında olduğunu ifade etmiş ve: “Bu teşhisi koyan partimiz ilk hedef olarak, bu memleketin yarınını kendilerine emanet edeceğimiz gençliğin, her şeyden evvel sağlam seciyeli, milliyetçi, bilgi ve ahlâk sahibi, heyecanlı, yurt sorunlarının tetkikinde ve devlet hizmetlerinin ifasında ciddiyet ve mes’uliyet şuuruna sahi olarak yetişmesini ilk hedef olarak alır ve bu hedefe behemehal ulaşmayı, millî bekamızın, toptan uyanma, silkinme ve kalkınma hamlemizin ve nihayet millî haysiyetimizin ilk şartı sayar.” demiştir.

Türkeşçilerin Faaliyetleri

Genel Başkan adaylarından Türkeş’i destekliyenlerin, <<Dokuz Işık>> isimli bir beyannameyi delegelere dağıttıkları ve her vesileyle Türkeş’e tezahürat yaptıkları dikkati çekmiştir. Nitekim Türkeş salona girerken, yapılan tezahürat arasında Mustafa Kepir konuşmasına ara vermek mecburiyetinde kalmıştır. Bu arada Ahmet Oğuz ve Ahmet Tahtakılıç’ın gelişleri sessiz sedasız olmuş, Hasan Dinçer’i ise bir kısım delegeler alkışlamışlardır.

Kadircan Kaflı

Bundan sonra verilen bir önerge ile Konya Milletvekili Kadircan Kaflı’nın partiden istifasının kabul edilmemesi istenmiş ise de, başkanlık divanı önergenin oylanamıyacağını bildirmiştir. Kadircan Kaflı öğleden sonra kongreye gelmiş ve müzakereleri basın mensuplarının arasında izlemiştir.

Ahmet Oğuz

Konuşmalar sırasında kendisine sataşıldığını bildiren parti eski Genel Başkanı Ahmet Oğuz parti içindeki huzursuzluklara, “1948 yılında Demokrat Partinin içine düştüğü huzursuzluk gibi makyavelist görüşlerin sebep olduğunu” ileri sürmüş ve şöyle devam etmiştir.

“- Peşin ve kararlı kongre faaliyetlerinde fayda yoktur. Böyle olağanüstü toplantılarda, şunu bunu intihap etmek iz’an ve insaf dışı hareketlerdir. İz’an ve insafın bittiği yerde, insanlık da biter. Bunda ise memlekete hayır gelmez. Herkes partiyi terkedip giderken, o yaprak dökümü sırasında, bugün tenkid ettiğiniz kimseler dayandı ve partinin hayatiyetini korudu. Biz, yirmi dört kişi, bünyesi büyük, fakat cesareti sıfır partilerden daha başarılı çalıştık ve CHP efsanesini söndürdük. Bugün, partiye iki üç ay önce girenler, partiyi kurtaracaklarını söylüyorlar. Partiyi kötü durumlardan kurtarmış ve ayakta tutmuş bir insan, sebepsiz olarak genel başkanlıktan ayrılmazdı. Kongre devamınca daha konuşacak ve bu sebepleri anlıyabilecek ip uçları vereceğim.”

Ahmet Oğuz’u takiben Mustafa Kepir, idare kurulu adına tenkitleri cevaplandırmış ve Genel İdare Kurulu ibra edilmiştir.

Sonra, teklif sırasına göre Genel Başkan adaylarına söz verileceği, Genel Başkanlık için sırasıyla Ahmet Tahtakılıç, Behçet Yurtçu ve Alparslan Türkeş’in müracaat ettikleri başkanlık divanınca bildirilmiştir.

Bunun üzerine ilk sözü alan Ahmet Tahtakılıç, konuşmasını üç kısımda toplayacağını, bunun ilk kısmını şahsına yönelecek sualleri cevaplandıracağını belirterek, “Bir Genel Başkan adayı olarak tanımadığınız taraflarım, anam, babam, ahlâkım, sosyal hayatım hakkında vaki tereddütlerinizi cevaplandırmak mecburiyetindeyim” demiştir. Bu sırada bir delege kürsüye gelerek, anasından babasından şüphesi bulunmadığını, ancak Osman Bölükbaşı ile niçin geçinemediklerini ve o ayrılmadan Genel Kurula niçin uğramadığını sormuştur.

Tahtakılıç başka bir soruya cevap vererek şöyle konuşmuştur: “Şimdi hakir gördüğünüz arkadaşlarımla bu partiyi yaşatabildikse, bu davanın namus bekçiliğini yaptıksa, bu şeref olsa gerek.”

Bu arada kongre başkanı Balıkesir milletvekili Gökhan Evliyaoğlu ile Tahtakılıç arasında “sayın Tahtakılıç..” hitabı yüzünden tartışma olmuştur.

Bu arada salonda bulunan delegelerin bir kısmı “yaşa varol” sesleri arasında hatibi alkışlarken, bazı delegelerin de başkanlık divanını istifaya davet ettikleri görülmüştür.

Gökhan Evliyaoğlu, görevlilere, yakasında delege kartı bulunmayanların salonu terketmelerini hatırlatmış, kongreye yalnız delegelerin katılabileceğini ileri sürmüştür.

Saat 18.50’ye kadar süren CKMP olağanüstü genel kongresi, yarın saat 10’dan itibaren çalışmalarına devam edecektir.



Adalet, 31 Temmuz 1965.

CKMP Kongresinde Türkeş’e yuh çekildi

CKMP’nin kaderini tâyin edecek olağanüstü büyük kongresi, çok elektrikli bir hava içinde başlamış, genel başkanlık adaylarının gövde gösterisi yaptıkları ilk günde, Türkeşçiler birinci ravundu favullü oynayanlarla galip bitirmişler, kongre başkanlığına kendi taraftarlarını seçtirmeye muvaffak olmuşlardır.

Gövde Gösterisi

Kongrenin başlangıcı, gayri resmî lider adayı Dinçer ve resmî lider adayı Türkeş’in bir gövde gösterisine sahne olmuştur. İki adaydan önce Dinçer gelmiş, sinema kapısına vardığını haber alan taraftarları, ismini bağırmağa başlamışlardır. Dinçer, kalabalık arasında içeri girmiş, taraftarları kendisini alkışlarken, omuzlara alma teşebbüsünü reddetmiştir.

Türkeş, Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir konuşurken gelmiş, hazırlıklı oldukları dikkati çeken taraftarlarının alkış ve tezahüratı, karşı tarafın da<<yuha>>ları ile karşılanmıştır.

İstifa eden genel başkan Ahmet Oğuz ile liderliğin diğer adayı Ahmet Tahtakılıç’ın gelişlerinden kimsenin haberi olmamıştı.

Zorlamayla İlk Başarı

Türkeş taraftarı olarak tanınan genel başkan vekili Mustafa Kepir, kongreyi 2154 delege ile açtığını bildirdikten sonra, halbuki 1000 – 1200 delege vardı, kongre başkanlığı için adayları tespit etmiştir. Türkeşçiler Gökhan Evliyaoğlu’nu, Dinçer taraftarları ise Faruk Küreli’yi aday göstermişlerdir. Kepir önce kendi taraflarından olan Evliyaoğlu’nu oya koymuş, Evliyaoğlu’na oy verenler teker teker sayıldıktan sonra, Dinçer taraftarlarının adayı Küreli oya sunulmuş, Kepir oyları saymaya bile lüzum görmeden, <<Evliyaoğlu ekseriyetle kazandı>> demiştir.

Hazır Nutuk

Taraftarlarının alkışları arasında kürsüye gelen Gökhan Evliyaoğlu, önceden hazırladığı ve teksir ederek gazetecilere dağıttığı nutkunu okumuştur.

Oğuz’u İsteriz

Divanın seçilmesinden sonra genel başkan vekili Mustafa Kepir konuşmasını yapmak için kürsüye çıkarken, bazı delegeler, <<Biz geçen kongrede sana rey vermedik. Oğuz’u isteriz>> diye bağırmış, karşı taraf delegeleri, <<O istifa etti>> mukabelesinde bulunmuşlardır. Türkeş’ karşı grup taraftarları ise bunun üzerine, <<Oğuz genel başkanlığı bize devretsin>> demişlerdir.

Türkeş taraftarı Kepir’in, her zaman kullandığı kelimelerden çok farklı bir üslûp taşıyan konuşmasını dinleyen bazı delegeler, <<Bunu galiba başkası hazırladı, okusun diye eline verdi>> demişlerdir.

Öğleden Sonra

Rapor üzerindeki tenkid konuşmalarını Başkan Evliyaoğlu lehte, aleyhte ve üzerinde olarak sınıflandırıp ona göre delegelere söz vereceğini söyleyince itirazlar oldu. Sırrı Çakmak adındaki delege <<17 senelik bu kürsüyü kirletmeyelim>> dedikten sonra Evliyaoğlu hatâdan dönmesi gerektiğini anladı ve delegelere sırayla söz verdi.

Hasan Güksoy, ihanet eden Genel Başkanlardan bahsetti. 14’leri hürmetle selâmladığını belirterek onlara hoş geldiniz dedi. Bazı delegeler Gülsoy’u yuhaladılar. <<Dalkavukluk istemez. Yağ çekme..>> diye bağırdılar.



Adalet, Kenan Harun, 31 Temmuz 1965.

Dağdan gelenler

Gerçekten böyle bir hikâyedir dün başlayan CKMP Kongresi. Dağdan gelip bağdakini kovanların hikâyesi… Bir de Kadircan Kaflı’nın dediği var. CKMP’nin partiden de, partideki Genel İdare Kurulu üyeliğinden de kısa bir süre önce istifa eden Kaflı’nın delege sıfatiyle izlemesi nasip olmayan bu kongreyi gazetecilere ayrılan yerden seyrederken, mücadeleyi neden içerden yapmadığını ayak üstü soran bir gazeteciye şöyle diyordu:

- Medenî bir insanın karşısında medenî insan bulunursa mücadele yapar.

* * *
Ne kadar da çok CKMP’li varmış Türkiye’de meğer.. Bölükbaşı’nın sâyesinde kuyruğundan girdiği Genel İdare Kurulunda bütün büyük (!) değerlerin üzerinde bir değer olduğunu isbatlayarak Genel Başkan Vekilliğine kadar yükselen çok eski yılların yüzbaşı emeklisi Mustafa Kepir’in dediği gibi 2154 delege yoktu tabiî ama, sıra hesabına vuran gazeteciler rakamı 1000’in üzerine çıkarabildiler. Eh, CKMP’nin tarihinde böylesine inanmış bir kitle görülmemiştir doğrusu ama tâ 1948’denberi MP, CMP, CKMP falan derken bugüne kadar savaşı getirenlerin hemen hiç tanımadığı çehreler neden büyük çoğunluktaydı acep?

*
Dağdan gelip bağdakini kovanların başı Türkeş’ti tabiî.. Baş her yerde başta olurdu ama bu defaki gövde gösterisi taktiğiydi; baş sonradan çıktı piyasaya.. Bir alkış, bir kıyamet, değmeyin gitsin.. Salonun ortasına kadar yürüdükten sonra omuzlara yükseldiği zamanki Hitlervâri pozunu Hitlervari bulanların sadece gazeteciler olmadığını rahatça söyleyebilirim.

Tam o sırada yükselen <<yuh>> seslerini başka türlü kim ve nasıl değerlendirebilir ki?..



Adalet, Satılmış Halil Baloğlu, 31 Temmuz 1965.

G. Evliyaoğlu ile bir sohbet

Az gelişmiş ülkelerin kaderinden midir? Yoksa kültür seviyesi ile ahlâk seviyesinin düşüklüğünden midir? Her ne hikmetse; insanlar bir gün ak dediğine bir başka gün kara diyebiliyorlar. Üstelik yüzler sanki nasırlaşmış gibi hiç, ama hiç kızarmıyor. İktisaden geri kalmış ülkeler bir bakıma kültürel yönden de geri kalmış ülkelerdir. Bu geri kalış dolayısıyla olsa gerek; yarı münevverler kendilerini allâme sanıp, masum insanları aldatmalarına devam edebileceklerini sanmaktadırlar. Yazık ki, bir çok kere kendilerine âlet edebilecek fazilet sahibi teşekkül ve kişileri de kolaylıkla bulabilmektedirler. İşte 27 Mayıs öncesinin hiçi, bu gün ise bazı kimselerce kendisinden çok şeyler vehmedilen Gökhan Evliyaoğlu bunlardan birisidir.

Bu satırların yazarı; henüz üniversitenin ikinci sınıfında iken 27 Mayıs sonrası Havadis gazetesinin <<Üniversite ve Gençlik>> köşesine yazdığı yazılar dolayısıyla, Hami Tezkan’ın gazeteye daveti vesilesiyle Evliyaoğlu’nu tanıdı. Bu tanışmadan birkaç gün önce, bir grup öğrenci merhum Peyami Safa aleyhine bir yürüyüş yapmış; merhum için <<Peyami Safa, Satılmış Kafa>> gibi dövizler taşımışlardı. Bu kadarı fazla idi. Milliyetçi gençliğin lideri Peyami Safa’ya karşı bu tip davranışlara müsaade edilemezdi. Biz de karınca kaderince bu olayı protesto eden yazılar yazıyorduk. İşte acı tatlı hatıralarla dolu olan o günlerden bir Perşembe günü, Havadis idarehanesine gittiğimde aklıma getirmediğim iltifatlarla karşılaşıyor, Üniversite ve Gençlik köşesinin, bu köşede devamlı yazılar yazan Sefa isimli bir hukukçu arkadaşla benim hazırlamam rica ediliyordu.

Günler, aylar hattâ yıllar geçti. Samimiyet arttı. Evliyaoğlu nereye gitse biz arkasından koştuk. Gökhan ağabeyimizin gönüllü muhafızı olduk. Açık oturumlarda yuhalandı; biz alkışladık. Matbaası taşlanıp gazetesi yakıldı; mütecavizlerin yoluna biz çıktık. 26 Mart olayları oldu; hâlâ neticelenmiyen mahkemelere biz düştük. Son Adalet Partisi İstanbul İl Kongresinde Evliyaoğlu’nu yuhalayanlarla biz dövüştük, konuşturmak istemediler; üç beş arkadaş omuzlarımızda kürsüye getirip konuşturduk.

Bütün bu eza ve cefaya katlanırken, Evliyaoğlu’nun şahsından değil, Milliyetçilik ülküsünden kuvvet alıyorduk. Bu sevgi ve saygı Evliyaoğlu’nun şahsına değil, onun şahsında temsil edildiğini sandığımız Milliyetçilik ülküsü içindi. Aldanmışız.. Bir çok kere, fazla dayanmayın çöker, diye ikaz edildik; aldırmadık. Söylenenler doğru çıktı; Evliyaoğlu çöküp gitti.. Günü geldi; ayrıldık. Cepheyi terk eden o oldu. Bizim sadakatimiz, ülküye olduğu için yola devam ederken uçuruma yuvarlanan, bataklığa saplanan olsa da kervanı yürüteceğiz. Ürüyenlerin nefesine yazık.

Evliyaoğlu birkaç gün evvelki Havadis gazetesinde <<AP’li vatandaşlara mektup>> başlığı altında, AP’lilerin, yüksek kademedeki yöneticilerine bazı sualler sormasını istemektedir. Bu suallerden birisinde; AP yüksek kademesini işgal eden kişiler, düzmece vesikalarla bir takım namuslu kişilerin şahsiyetleriyle oynamışlar mıdır? diye sormaktadır. Sualde kastedilen namuslu kişiyi anlamışsınızdır. Canım şu bir iki ay kadar basınımızı işgal eden fahişelik meselesi.. hatırlamadınız mı?

Evliyaoğlu önce, mevzu bahs olan -kendi tabirince- düzmece vesikayı AP üst kademe yöneticileri tarafından hazırlandığını isbat etmelidir. Aylarca evvel Darendelioğlu – Cumhuriyet dâvasında böyle bir vesikadan bir mahkeme dolayısıyla bahsedildiğinde neden bunun AP tarafından hazırlandığını açıklamamıştır? O zaman kendisi de AP üst kademe yöneticilerindi de onun için mi? Hem, Evliyaoğlu mevzu bahs olan vesikanın AP tarafından hazırlandığını isbat edebilirse yeni dostu Çetin Altan’a da büyük yardım etmiş olur. Dostluktan beklenen de budur. İsbat edemediği takdirde kendisini müfteri olarak ilânda hiç bir mahzur görmiyeceğiz.

Bizim de Evliyaoğlu’na sorulacak suallerimiz var. Bu suallerimize samimiyetten uzak, demagojiye kaçan cevaplar verirse; bundan sonraki yazımızda hakkında daha çok bildiklerimiz var. Onların da birer birer hesabını soracağız.

1- Üstadınız kabul ettiğiniz, merhum Peyami Safa’nın mezarı neden hâlâ bir toprak yığını halindedir.

2- Bu gün övgüsünü yaptığınız Millî bakiye ve Nisbî temsil sistemi hakkında daha önceleri neden aleyhte neşriyatta bulundunuz?

3- Kişilerde zamanla fikir değişikliği olması; yeni fikirlerini gerçekleştirecek siyasî ve gayrı siyasî teşekküllere girmesi normaldir. 27 Mayıs 1964 tarihinden 3- 4 ay evveline kadar olan fikirlerinizle, 3 – 4 ay evvelinden bu güne kadar olan fikirleriniz arasında bir aynılık var mıdır?

4- Var ise: Bir zamanlar <<Moskovaya, Moskovaya>> diye aleyhinde tezahürat yaptığınız kişileri, o zaman yerer ve bizi teşvik ederken, bu gün müdafaa etmenizin sebebi nedir?

5- Ulus gazetesinde; Komünizan neşriyatta bulunduğu iddiası ile görevine son verilip, aleyhinde tahkikat açılan yazar Sadun Tanju’yu, CKMP Gençlik Kolları Genel Başkan Vekili Muzaffer Zorlu’nun protesto eden bildirisini gazetelerden geri aldırışınızın sebebi acaba ne olabilir?

6- Son Karadeniz geziniz esnasında, bir kahvede yapılan sohbette, köylü bir vatandaşın komünizmden bahsederken, Komünizm kelimesini, Gomunistler diye telaffuz etmesinden dolayı alaya alan makaleniz, sizin aslınızı inkâr etmeniz olduğu kadar, halk sevgisinden uzak olduğunuzu da göstermez mi?

7- Düşünen Adam mecmuasının son çıkışı sırasında Hami Tezkan bir çok kereler Türkeş’in resmini iki sütun üzerinden neşretmek istediği halde siz neden tek sütun üzerinden neşri için ısrar ettiniz?

8- Bugün lider olarak kabul ettiğiniz Türkeş’in Dokuz Işık isimli broşüründeki <<Teknikçilik>> prensibi için <<Tenekecilik gibi bir şey>> diyerek alay konusu yapmanızın sebebini de öğrenebilir miyiz?

9- Konya’nın Cihanbeyli kazasında yedek subay öğretmenlik yapan Yüksel Müyesseroğlu isimli arkadaşımı Düşünen Adam mecmuasına abone yapmıştım. Arkadaşıma bir sayı gönderildikten sonra batan mecmuanızdan olan alacağımı kimden tahsil edebilirim?

Evet Evliyaoğlu daha binlerce soruya muhatap olacaksın. Bütün yazıların tarafımızdan tetkik olunmaktadır. Büyük bir ihtimalle hiç bir yazı ve konuşmanın metnine sahip değilsindir. Böylelikle, eskiden yazıp söylediklerinle, nasıl bir tenakuz içersinde olduğunu göstermek ve seni doğru yola davet ederek bataklığı kokutmana da fırsat vermiyeceğiz.



Zafer, 31 Temmuz 1965.

CKMP Büyük Kongresi dün sinirli bir hava içinde açıldı

CKMP’nin olağanüstü 7. Büyük Kongresi, dün Büyük Sinemada 1200 delegenin iştiraki ile kavgalı ve gürültülü bir şekilde başlamıştır.

Kongreye hâkim olan asabiyet içinde başlıyan başkanlık seçiminde, Balıkesir Milletvekili Gökhan Evliyaoğlu Afyon delegelerinin itirazlarına mukabil kongre başkanlığına seçilmiş ikinci başkanlıklara ise İsmail Hakkı Yılanlıoğlu ile Faruk Küreli getirilmişlerdir.

2154 delegenin iştirâk ettiğini bildiren ve fakat ancak 1200 delegenin bulunduğu kongrede, açılış konuşmasını Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir yapmış ve bu sırada Millî Müdafaa Vekili Hasan Dinçer kongreye gelmiştir.

Kavga Başlıyor

Partiyi bu kongre ile ele geçirmeye çalışan Türkeşçiler, aldıkları bazı tedbirlerle partinin eski şahsiyetlerine yapılan tezahüratı önlemek amacıyla diğer delegelere sert hücumlarda bulunmuşlardır. Bilhassa Hasan Dinçer kongre salonuna geldiği bir sırada kendisini bir çok delege şiddetle alkışlamış, bilâhare de Türkeş’i tutan guruplardan Karadeniz vilâyetleri delegeleriyle Afyonlular çatışmışlardır. Afyonlular <<biz bu partinin aslî sahipleriyiz>> derken Türkeşçiler de bu delegelerin üzerine hücum etmişler ve <<siz varsanız biz de varız>> demişlerdir.

Türkeş Kongreye Geliyor

Ahmet Tahtakılıç ve Hasan Dinçer’den sonra saat 11.20 de kongreye gelen Alparslan Türkeş Afyonluların müdahalesi ile karşılaşmış, buna mukabil bir kısım delegeler tarafından alkışlanmıştır.

İkinci Kavga Başlıyor

Hasan Dinçer’in alkışlanmasını bir türlü hazmedemeyen Türkeşçilere mukabil, bu sefer de Türkeş’i alkışlayan delegeler Afyonlular ile Kütahyalılar, Türkeşçilerin üzerlerine yürümüşler, İstanbul delegelerinin de kavgaya karışmalarıyla iş büsbütün çığırından çıkmış, kongre başkanı ile bir takım delegeler yumruklaşan delegeleri güçlükle yerlerine oturtmuşlardır.

Üç gün devam edecek olan kongrede hüküm süren asabiyet kongrenin havasını iyice bozacağını hattâ akim kalacağını söyleyen delegeler, biz eskiler olarak Ahmet Tahtakılıç ile Hasan Dinçer’i destekliyeceğiz demektedirler.



Zafer, Ayşe Duyar, Perde Arkası, 31 Temmuz 1965.

Bu ne şiddet Gökhan Bey?

Balıkesir’in AP listesinden milletvekili seçilen Gökhan Evliyaoğlu, ayıracaklarını anlayınca gürültü ile ayrıldığı bu partiye karşı nasıl ateş püskürüyor. Sadece AP’ye karşı ateş püskürse mazur görülür diyeceğim. Olur ya, istediğini vermemişlerdir. Olmayı arzuladığını elde edememiştir. Ayrılınca hıncını yazılarına açıklıyor diyelim. Ama AP’yi destekleyen gazetelere gazete müsveddeleri derse, o zaman kendisine bazı olayları hatırlatmak gerektiğine inanırız. Ve deriz ki:

Bir zamanlar o gazete müsveddelerinde yazı yazmak, başyazar olmak için nasıl dört dönmüştünüz. Bizim unutmadığımız bu işleri siz unutmuşsanız ona da karışmayız.. Ama AP’li gazetelere hakarete devam etmesini ayıpladığımızı da ilâve ederiz. Evet, gerçekten ayıp oluyor Gökhan Bey.



Zafer, Serdengeçti, 31 Temmuz 1965.

Şu nadir adam!

Cumhuriyet’in nadir bir adamı var, Yunus Nadi oğlu Nadir Nadi.. Bütün millî millî hareketlere hasım.. Soayalistlere hısım. Amma bu nadir adam tam bir kapitalist.. Yunus çimento fabrikalarından da tutun da bilmem nelere kadar her şeyin sahibi ve mâliki.. Cumhuriyet’in de sahibi, hürriyetin de, sosyalizmin de.. Yunus balığı gibi hepsini tutuyor; yutuyor..

*
İkinci Dünya Harbi’nde Alman orduları Edirne kapılarına kadar dayandıkları zaman Hitler’in ordularına <<Gel, gel>> ediyordu.

Çünkü Türkiye’nin istikbalini Almanya’nın elinde görüyordu. Hatta bu yüzden Hüseyin Cahid’le şiddetli bir münakaşaya girmişlerdi. Cahid Almanya’ya atıyor, Nadir Almanya’yı tutuyordu. Şimdi de bu kontenjan Nadir Nadi bey, sosyalizmi tutuyor.. Sosyalizmin de millî olmıyanını.

Eski Adliye Vekili Baran’ın bir beyanatını vesile ederek Türkeş ve arkadaşlarını Nazi usulleriyle çalışan adamlar olarak gösteriyor.

Yahu arkadaş! Daha dün sen Nazilere mendil sallamıyor muydun?

Bu Nadir ve müstesna gazetemiz Dünyadan da süratli dönüyor..

Dönün babam dönün, dönün bakalım!..



Ulus, 31 Temmuz 1965.

Türkeş, dün ilk raundu kazandı

Alparslan Türkeş ve arkadaşları, CKMP olağanüstü kongresinin açılış gününde ilk çıkışı kazanmışlar ve toplantıya hâkim olmuşlardır. Kongreyi izleyenlerin genel kanaatine göre, Türkeş kongrenin sonunda partiyi tamamen hakimiyeti altına alacaktır.

Komünizmle Mücadele Derneğinin afişleri ve bu rejimle savaşmak gerektiğini belirten pankartlarla süslü sinema salonunda, Türkeş’in gelişi hâdiselere sebep olmuş, emekli albay omuzlarda taşınmış, <<Türkeş, Türkeş..>> sesleri alabildiğine çınlamıştır. Siyah bir kostüm giyen ve siyah bir boyun bağı takan Türkeş, sağ kolunu ileriye uzatıp eliyle devamlı delegeleri selâmlamıştır. Bu arada Türkeş’i tutan delegelerden bir kısmı, basın balkonundan anlaşılamayan sebeplerden bazı şahıslara hücum etmişler ve onları tartaklamak istemişlerdir.

Türkeş’ten daha önce salona gelen Ahmet Tahtakılıç ve Hasan Dinçer’e, mevzii ve kısa tezahürat yapılmıştır.

Dünkü açış gününde kongre başkanlığını Türkeş’in yakın arkadaşı Gökhan Evliyaoğlu kazanmıştır. Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir’in kongre başkanlığına aday gösterilen Faruk Küreli ve Gökhan Evliyaoğlu için yaptırdığı oylama cidden ilgi çekici olmuş, Evliyaoğlu için kalkan eller uzun süre sayılmış, Küreli’ye oy verenler ayağa kalktıklarında, Gökhan Evliyaoğlu’nun büyük çoğunlukla seçildiği ileri sürülmüştür. Kongre başkan yardımcılıklarından birine de gene Türkeş’in yakın arkadaşı İsmail Hakkı Yılanlıoğlu seçilmiştir. Diğer başkan yardımcısı ise Faruk Küreli’dir.

Dinçer Yüzünden İtişme

Bu konuşmadan sonra salona Hasan Dinçer’in geldiği görülmüştür. Bazı delegelerin alkışladıkları Dinçer, ön sıralara doğru yürürken, sıralar arasından ayağa kalkan bir delege Dinçer’e doğru yönelmiş, sinirli bir hava içinde, anlaşılamayan sözler sarfetmiştir. Dinçer’in yanındakiler bu şahsın üstüne yürümüşler ve kısa bir itişme olmuştur. Yolu kesilen Dinçer, bu şahsa bir şeyler söyleyip, güçlükle ön sıralara gelebilmiştir.

Kongrede yapılan saygı duruşunda, Mareşal Fevzi Çakmak için de ayağa kalkılması istenmiş, açışta mutad olan toplu İstiklâl Marşı söylenişinin ise, Evliyaoğlu tarafından, kongrenin kapanışında yapılacağı ifade edilmiştir.

Gürültüler

Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir, açış konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edilmiş, bazı delegeler <<Yağma yok, Ahmet Oğuz önce devretmelidir.>> diye bağırmışlardır. Bu istek, yer yer itişmelere sebep olmuş, gürültüler bir süre devam etmiştir. Bu sırada da, Türkeş salona girmiştir.



Yeni Tanin, 31 Temmuz 1965.

CKMP Kongresinde AP suçlandı

Genel Sekreter Fuat Uluç tarafından okunan çalışma raporunda Halk ve Adalet partililerin kin ve ihtiras yolunda oldukları ve halkı iki kampa itmekten fayda umdukları ileri sürülmüş, MP’nin koalisyonu aksatan davranışları tenkit edilmiştir. Aşırı sola da değinen raporda aşırı solun kamplar arasındaki çatışmayı tahrik ettiği ve doğacak huzursuzluktan kendisine pat çıkarma amacında olduğu belirtilmekte ve özetle şöyle denilmektedir: “Büyük kitlenin derin bir ekonomik ızdırap içinde oluşu durmadan eşelenmekte ve bir istismar konusu yapılmaktadır. Tehlikenin eli kapımızın tokmağındadır.”

Adaylar

Genel Başkan adaylarından salona ilk olarak Ahmet Tahtakılıç girmiş sessizce ilerleyerek Numan Esin ve Muzaffer Özdağ arasına oturmuştur. Türkeş’in girişi ise daha hareketli olmuş, tezahürat yapılarak omuzlara alınmış <<çok yaşa>> diye tempo tutulmuştur.

Eski Genel Başkan Oğuz da salona sessiz bir şekilde girmiş ve dördüncü sıraya oturmuştur. Türkeş’le Oğuz arasında ise iki delege oturmuştur.

Oğuz Konuşuyor

Eski Genel Başkan Ahmet Oğuz istifasının nedenlerini anlatarak özetle demiştir ki:

<< - İstifamın sebebi Demokrat Parti liderlerinin durumuna düşmemektir. İzan ve insafın bittiği yerde insanlık da biter. Bazı polemik oyunlarla şunu veya bunu itham etmek insanlık metodlarıyla bağdaşamaz. Metodla çarpışan yerlerde huzursuzluk görülüyorsa bundan endişe duyulmamalıdır: İstifamın sebebini etraflıca izah etmekte fayda mülâhaza etmiyorum. Şayet istifa etmeseydim, yakın tarihte mes’uliyet altında kalacaktım. Biz iki bin, üç bin delegenin katıldığı kongreler de gördük. Tekrar ediyorum, şayet ben istifamın nedenlerini etraflıca izah edersem hiç kimse buna sabredemeyecektir.>>



Yeni Tanin, Başyazı, 31 Temmuz 1965.

Çekişmeli başlayan kongre

Bir yıl öncedenberi kimi CKMP sorumluları ile Albay Türkeş ve arkadaşları arasında başlayan yakın ilişkiler dikkatli gözlerden kaçmamıştı.

Albayın CKMP içindeki askerlik arkadaşları durumu ustalıkla yönettiler. Öyle olmasa 27 Mayıs’ın ve 13 Kasım’ın ön plânında yer almış ve gerçekten gireceği parti için ürkütücü nitelikleri olduğu söylenen Albay’ın, bu kadar rahatlıkla CKMP’ye sokulabilmesi ve kolaylıkla Partiyi ikiye bölecek kertede güçlenmesi mümkün olur mu idi?

CKMP yöneticilerinin kendi partilerinden umudları kesmelerinden ve partinin bir kuvvet şırıngasına muhtaç hale düşmüş olduğuna inanmalarının bu sonuçta büyük payı olmuştur.

Yaygın iddialara rağmen, Türkeş’in yeterince politik tecrübesi olduğuna inanmak güçtür. O sadece fırsatlardan yararlanmayı, açıkçası boş bulduğu meydanda at oynatmasını bilmiştir. CKMP’nin eski yöneticileri, göz açıp kapayıncaya kadar, sahipsiz kalan teşkilâtın elden çıktığını görmüşlerdir. CKMP teşkilâtı 1961’den bu yana “Eskiler”den ilgi görmüş olsaydı hattâ son üç ay içerisinde teşkilât dolaşılsaydı, Türkeş grubunun kongrede kazanma şansı bir hayli zayıflayabilirdi. Oysa zaten sayıları teşkilâttaki eski CKMP’lilerin yerine Türkeş’in istedikleri yerleştirilmiştir. Kongre delegeleri arasında da bu yeni yerleştirilmişler çoğunluğu teşkil etmektedirler. Eğer, delegeler uzun zamandır yoğun olarak sürdürülen <<Türkeş propagandası”nın etkisinden kurtulamazlarsa, Albay’ın Genel başkanlığı kazanması kaçınılmaz hale gelir.

*
Kongre süresince taraflar elbette çeşitli kombinezonlar hazırlayacaklardır. Fakat daha şimdiden <Eskiler>>in kulis çalışmaları büyük açık vermiştir. Tahtakılıç bu defa da başına buyruk mizacının yeni bir örneğini verdi, hazırlıksız ve son anda, kime ve neye güvenerek yaptığı bilinmez, Genel başkanlığa adaylığını koydu.

CKMP’nin kaderi üzerinde isabetli bir teşhis koyabilmek, ancak kongre seçimlerinin sonucu alındıktan sonra mümkün olacaktır.



Yeni Tanin, Server Sadık, Duvardelen, 31 Temmuz 1965.

Bir Kongre Daha!..

Önce, önden bir adam salınır. Arkasından küçük bir grup ağır adımlarla ilerler.. Onun arkasından bir kişi en ciddî haliyle ölçülü adımlar atar.. Arkasında gene küçük bir grup vardır ve son derece saygılıdır..

Önden salınan kişi salonun kapısından içeri girer girmez avazı çıktığı kadar bağırır:

<< - Geliyorrr… Geliyor… Filanca geliyor…>>

En ciddî ve ölçülü adım atan filânca, adımlarını sıklaştırır. Önündeki küçük grupta bir kaynaşma olur. Arkadaki saygılı kişiler koşuşur ve hep birden alkış tutulur. En ciddî halli kişi bu patırdı, gürültü ve alkış arasında salona girer. Salondakiler de alkışa ister istemez katılırlar. Kişi yerini alır. Selâmlarını alkışlayanlara iletir.

Hemen arkasından aynı işlem bir başka en ciddî tavırlı kişi için tekrarlanır.

İşte dün CKMP’nin büyük kongresinde de böyle oldu. Bay Türkeş alkışlar arasında yerine kuruldu. Bay Dinçer de ondan aşağı kalmadı ve kongre başladı.

* * *
Evliyaoğlu ve Ötesi..

Türkeş’in kongre başkanı adayı yâr-ı vefâkârı Gökhan Evliyaoğlu’ydu. Evliyaoğlu başkanlığa kolayca getirildi. Görülüyor ki Türkeş karargâhının kurmayları iyi çalışmışlar! Evliyaoğlu’nun kongre başkanlığı gerçekten Türkeş için ilk önemli adamdır. Böylece CKMP değişimine dün saat 10.30 sıralarında başlamış oldu. Bu değişim CKMP’ye ne getirecek ve ne götürecektir. Bunu zamana bırakmakta fayda vardır!

* * *
Biz Seçelim Onlar Düşünsün..

Sonra bir telâş başladı. Delegeler öteye beriye koşuşuyorlardı. Telâşın nedeni pek az sonra anlaşıldı. Bir grup gündemin değiştirilmesini ve ikinci madde olarak seçimlerin konmasını istiyorlardı.

Önergenin kabul edilmesi işten değildi ama kulisçiler iyi çalışıp muhtemel bir felâketi önlediler! İki delege bunun üzerine şöyle konuşuyordu:

<< - Yahu herkesin işi var gücü var. Verelim oyumuzu, seçelim başkanımızı, onlar düşünsün gerisini..>>
<< - Canım ben ne bilirim tüzük değişikliğini. Yapsın onlar işte!..>>

Doğrusu oldukça ciddî bir kongreydi dünkü!..

* * *
Bir Zamanlar Genel Başkandı..

Kongrede küçük bir olay gözüme çarptı. Bir kişi sessiz adımlarla içeri girdi. Etrafına bakındı. Kimse kendisine kafasını çevirip bakmadı bile. Bir on dakika bu kişi ayakta bekledi. Sonra birisi kendisini gördü. Yerinden kalktı yer gösterdi. Ötekiler hiç oralı olmadı. Adamcağız gösterilen yere oturdu ve kongreyi izlemeye başladı.

Bu kişi CKMP’nin birkaç ay öncesi Genel Başkanı Ahmet Oğuz’du!

Doğrusu CKMP’lilerin söze hak vermemek elden gelmiyor. Hani CKMP kişi partisi olmamalı diyorlardı… Baksanıza çok kısa süre önceki Genel Başkanlarını bile tanımıyorlar!




Yeni İstanbul, 31 Temmuz 1965.

CKMP’nin kader kongresi başladı

CKMP’nin siyasî hayattaki kaderini tâyin edecek ve üç gün devam edecek olan olağanüstü büyük kongresi dün 2154 delege ile çalışmalarına başlamıştı.

Eski Genel Başkan Ahmet Oğuz’un salona girişi de sessiz bir şekilde oldu. Oğuz, dördüncü sırada bir kanepeye oturdu.

Alparslan Türkeş’in bulunduğu sıraya oturan Oğuz’la Türkeş’in arasında iki delege vardı. Türkeş’in solunda 14 lerden Münir Köseoğlu, sağında da Şefik Soyuyüce bulunuyordu.

Konuşmalar sırasında Tahtakılıç ve Oğuz’un alkışlara katılmadığı, buna karşılık Türkeş’in ise konuşmaları sık sık alkışladığı görülüyordu.




Vatan, 31 Temmuz 1965.

CKMP Kongresi sazlı sözlü başladı
İlk günde A. Türkeş başı aldı

Bazı delegelerin davul zurna çalıp, folklor gösterisi yaparak katıldıkları ve Alparslan Türkeş’in gövde gösterisinde bulunduğu CKMP’nin olağanüstü kongresi bugün saat 10’da Büyük Sinemada başlamıştır.

Başkanlığa, gürültülü geçen bir seçimden sonra Gökhan Evliyaoğlu’nun getirilmesiyle ilk anda Türkeşçilerin hakim olduğu kongrenin açış konuşması Genel Başkan vekili Mustafa Kepir tarafından yapılmıştır. Hasan Dinçer, Ahmet Oğuz ve Ahmet Tahtakılıç’ı salona girişlerinde küçük bir delege grubunun alkışlamasına karşılık, Alparslan Türkeş omuzlara alınmış ve bir süre ayakta alkışlarla kongreye hakim olma gösterisi yapılmıştır.

Bütün partilere sık sık çatılan faaliyet raporunda ise CHP “acaip bir zihniyetin temsilcisi”, AP “Kuruluşunda zaaf psikozu bulunan”, YTP “kifayetsiz”, MP “Osman Bölükbaşı’nın ihanetiyle parçalanan” partiler olarak nitelendirilmiştir.

Aşırı sola da geniş yer ayrılan ve “Milletçe hiçbir konumuz, meselemiz yoktur ki bu programda incelemeye tabi tutulmamış ve bizim yönümüzden çözümü işaret edilmemiş olsun” şeklinde son bulan raporun okunmasından sonra hesap raporuna geçilmiş ve saat 14’te toplanmak üzere oturuma ara verilmiştir.

Kongre, Gazetemiz baskıya verildiği saatlerde Genel Başkan adaylarının konuşmalariyle devam etmekteydi.



Dünya, 31 Temmuz 1965.

CKMP büyük kongresi başladı
Oldukça sâkin başlayan kongre başkanlığına G. Evliyaoğlu seçildi

Kongre Başkanı Seçimi

CKMP Genel Başkan vekili Mustafa Kepir’in açış konuşmasından sonra kongre başkanlığı seçimine geçilmiştir. Başkanlığa Türkeşçi üyeler Balıkesir Milletvekili Gökhan Evliyaoğlu’nu diğerleri ise Çorum Milletvekili Faruk Küreli’yi aday göstermişlerdir. Yapılan oylama sonunda Gökhan Evliyaoğlu başkan seçikmiş ikinci başkanlığa da Faruk Küreli ile İsmail Hakkı Yılanlıoğlu getirilmişlerdir.

Kepir’in Konuşması

Başkanlık divanı seçiminden sonra Atatürk, Fevzi Çakmak ve şehitler için saygı duruşunda bulunulmuştur. Bundan sonra CKMP Genel Başkan vekili Mustafa Kepir gündem gereğince söz alarak açış konuşmasını yapmıştır. Kepir, milletin gözünün CKMP kongresine çevrildiğini söylemiş ve “Büyük milletimiz CKMP’yi bir ümit ışığı ve hizmet kadrosu olarak görmektedir.” demiştir.

Kepir, Üçüncü Selim’den bu yana geri kalmışlığın hicabından sıyrılmak çabası içinde bulunduğumuzu söylemiş ve Türk aydınını politikacısını ve idarecisini elbirliğine davet etmiştir. Genel Başkan vekili konuşmasına “Uyandırılmamış ve aydınlatılmamış olan masum halk kitleleri, inanan ve inandırabilen idareci ve lider kadrolarından mahrum oldukları müddetçe, şevkli, yapıcı, üretimci ve başarıcı olmak imkânından mahrumdur. İnançsız aydın, heyecansız, gayretsiz aydın, menfaatlerinin esiri, ihtiraslarının zebunu, hislerinin kurbanı olan aydın millet varlığında ve devlet koltuğunda müessir bir kılavuz değil bir tüfeyli, bir istismarcıdır. Geleceğin müreffeh ve kuvvetli Türkiyesi bizim ortaya koyduğumuz ülkülere sarılmakla doğacaktır.>> diyerek son vermiştir.

Türkeş’in Gelişi

Mustafa Kepir konuşurken salona Genel Başkan adayı Alparslan Türkeş kalabalık bir delege topluluğu ile büyük bir tezahürat arasında girmiştir. Delegeler Türkeş’i kapıdan oturacağı koltuğa kadar omuzlarda taşımışlar ve <<Türkeş, Türkeş>> diye tempo tuturmuşlardır. Mustafa Kepir bu yüzden konuşmasına bir müddet ara vermek zorunda kalmıştır.

CKMP’li delegeler Hasan Dinçer’e de tezahürat yapmışlardır. CKMP’nin müstafi genel başkanı Ahmet Oğuz’un salona girişi delegeler tarafından çok sonra farkedilmiştir. Kongrede zaman zaman esen sinirli hava gündeme geçildikten sonra kaybolmuş, bir iki münakaşa da daha başlangıç sırasında bastırılmıştır.

Millet ve CKMP

Kepir’in konuşmasından sonra CKMP Genel Sekreteri Fuat Uluç söz almış ve çalışma raporunu okumuştur. Uluç, bugün milletin gözlerinin CKMP kongresine çevrildiğini belirtmiş ve sık sık AP ile CHP’ye çatmıştır. CKMP genel idare kurulu tarafından hazırlanan raporda bu hücumlar daha geniş olarak tutulmuş, Halk Partisinin inhisarcı bir politikanın tatbikçisi olduğu ileri sürülmüştür. Raporda 1961 seçimlerinden bu yana Türk siyasî hayatının geçirdiği değişiklikler ele alınmış ve dördüncü koalisyon hükümetinin kuruluşuna geniş yer verilmiştir. Raporda bu konuda şöyle denilmektedir:

<<Dördüncü koalisyon hükümetinin kurulmasiyle memleket manevî huzuru gerçekleştiremiyen, âmme vicdanında reaksiyon uyandıran ve neticeye müessir kuvvetli icraata yönelemiyen bir azınlık hükûmeti idaresinden kurtarılmış oluyordu. Meclis çoğunluğunun desteğini haiz, kuvvetli, istikrarlı ve huzur getirici bir hükûmetin kurulması salanıyordu. İnönüsüz, Halk Partisiz bir hükûmetin kurulamıyacağı, kurulsa bile devamlı ve başarılı olamıyacağı efsanesi yıkılıyordu. Önümüzdeki genel seçimler her bakımdan güvenlik altına alınmış oluyordu.>>

Raporda ayrıca CKMP’nin seçimlere 67 ilde gireceği belirtilmekte ve aşırı akımlara geniş yer verilmektedir. CHP’nin ortanın solunda olduğunu ilân ederek kendi solunda bulunanların cüret ve cesaretini arttırdığı, AP’nin ise büyük kitlenin dertlerine eğilemediği kaydedilmekte, MP’nin de bu konuda pasif kaldığı ileri sürülmektedir.

Ahmet Oğuz’un Konuşması

Kongrenin öğleden sonraki kısmında delegeler çalışma raporu üzerinde konuşmuşlar ve eski yöneticileri ağır dille suçlamışlardır. Delegeler özellikle 1961 seçimlerinden sonra partinin teşkilâtı ile hiç ilgilenilmediğinden ve koalisyona dahil olan Bakanların ise makamlarından başka şey düşünmediklerinden uzun uzun şikâyet etmişlerdir. Bu arada delegelerin konuşmaları sırasında sık sık alkış toplamak için <<Albay Türkeş>> şeklinde söz sarfetmeleri dikkati çekmiştir.

Daha sonra yapılan tenkidlerle ilgili olarak söz istiyen eski Genel Başkan kürsüye gelmiş ve heyecanlı bir ses tonu ile delegelere hitap etmiştir. Oğuz’un konuşması sık sık <<Celâl Bayar ile temasını anlat>> şeklinde sözlerle kesilmek istenmiş, ancak kongre başkanı Evliyaoğlu bu tartışmaya yol açan durumu ikazlarla bastırmıştır.

Oğuz konuşmasında, partide bir huzursuzluğun bulunduğunu, bunun sebebinin ise parti içindeki gayritabiî davranışlarda olduğunu söylemiş, Partiye yeni gelen Ondörtleri <<peşin kararlı>> olmakla suçlamıştır. <<Biz davullu zurnalı, curcunalı çok kongre gördük, böyle kongre yapanların âkıbetlerini de..>> şeklinde sözlerine devam eden Oğuz delegeleri izan ve insafa davet etmiş, bu sözünü konuşması boyunca tekrarlamıştır.

Oğuz daha sonra partinin kuruluşundan bugüne kadarki çalışmaların bir özetini yapmış, <<partimizden istifalar başladığı, yaprak dökümü olduğu zamanlarda bunlara göğüs gerenlere karşı iz’ânı, insafı elden bırakmayınız>> demiştir. Eski Genel Başkan sözlerine devamla istifasının uzun şekilde açıklamasının bugün için faydalı olmadığını belirtmiş, <<Ancak bundan sonra ağır bir mesuliyet altına girmekte olduğumu gördüğüm için Genel Başkanlıktan ayrıldığımı söylemekle yetineceğim>> demiştir. Oğuz sözlerini, <<Bu kürsüye elbette tekrar geleceğim. O zaman bazı düğümler kendiliğinden çözülmüş olacaktır>> şeklinde bitirmiştir.



Cumhuriyet, 1 Ağustos 1965.

Türkeş’e göre <<Alparslan adı efsaneleşmiş>>

CKMP de Genel Başkanlık seçimlerinin en ziyade tartışıldığı 29 Temmuz gecesi Genel İdare Kurulu toplantısının sonunda İstanbul delegelerinden birinin aracılığı ile Hasan Dinçer Genel Merkezde Alparslan Türkeş’le iki tarafın adaylarının feragati konusunda bir konuşma yapmıştır. Türkeş ve Tahtakılıç’ın çekilerek bir tarafsızın seçilmesini isteyen Dinçer’e, Türkeş şu cevabı vermiştir:

“- Yanılıyorsunuz Hasan Bey, bu millet efsanelere inanır. Türkeş adı da efsaneleşmiştir. Bu sebeple adaylıktan vazgeçmem.”

Türkeş’in bu beyanı üzerine Dinçer: “- Bundan sonra sizinle konuşacak herhangi bir sözüm yok” demiş ve böylece adaylıktan feragat konusu halledilememiştir.



Son Havadis, Yedekçi, Sabah Kahvesi, 1 Ağustos 1965.

Beşikten mezara

Emekli Albay Türkeş’in beyannamesini gördünüz mü? Hani Karagöz’ün Yalova safasını seyretseniz bu kadar keyiflenemezsiniz. İçinde neler yok?

Milletin her şeyi plânlanacakmış!. Oturacaksınız plânlı! Kalkacaksınız plânlı! Hulâsa <<beşikten mezara kadar her şey>> plânlı!..

Fakat ben size bir şey söyliyeyim mi? Türkeş burada biraz sendeledi gibi geliyor bana! Çünkü Halk Partisi beşikten öncesini de plânladı.. O plân konusunda daha ileri…

Çünkü, efendicağızıma, Halk Partisi doğumları da plânladı! Bundan sonra:

- Gör bakalım analar neler doğuruyor! diyemeyeceğiz. Çünkü doğuramıyacaklar!.. Doğumlar da plânlı!..

Evet, sayın Türkeş işte burada yaya kaldı!

* * *
Şiş kebap

Fakat Türkeş’in plânlarını da hani yabana atmamalı!. İçlerinde öyleleri var ki, okurken insanın burnuna mis gibi et kokusu geliyor…

Beyannamenin bir maddesine göre, her ailenin tenceresinde günde yarım kilo et kaynıyacakmış!

– Ben haşlama eti sevmem! Ben tencerede et kaynatmam! Benim canım şiş köfte istiyor! diyemezsiniz. Çünkü tencerede et kaynatmak plânlı! Plânlı kalkınmaya karşı gelmenin de elbette plânlı bir cezası olmalı… Maamafih kaçamaktan cızbız yapanlar da bulunur.

Bundan sonra Türkeş sayesinde artık:

Akan sular şarap!
Uçan kuşlar kebap!

Bilmiyorum ama böyle ciddî meselelerin şakaya tahammülü var mı? Çünkü emekli Albayın partisinde her şey ciddî olmalıdır. Olmalıdır ama, etin de çeşidi var: Sığırı var, danası var, keçisi var, koyunu var. Koyunun da var, Kıvırcığı var, dağlıcı var.. Hulâsa var oğlu var.

Merak ettim ben, bu et acaba ne eti?.

Ne eti olacak? Ya kızıl karamandır, ya karaman!

* * *
Etliye sütlüye Prost musun?

Bir de süt meselesi var..

Önemli bir şeydir süt meselesi.. Türkeş’in plânına göre her Türk günde bir bardak süt içecektir!

Her Türk içeceğine göre, meselâ her Rum, her Ermeni, her Yahudi içemiyecektir. Papa Eftim içer mi? dersiniz! O içer, çünkü Türk – Ortodokstur; oysa ki Athenagoras içemez, çünkü o Rum – Ortodoks’tur!.

Bazıları Türktür de, yine süt içemez. Midesinde gaz filan yapar.. Herkes sevmez sütü!. Ama madem ki Türktür; mecburdur içmeğe.. Ahlasa da, oflasa da, poflasa da içecektir.. Çünkü sayın Albay Türkeş’in plânlı kalkınması bunu âmirdir.. Eti yiyecek, sütü içecektir ki kalkınsın!.. Kalkıp da kendisine:

- Sen ne karışıyorsun? Diyemezsiniz!

İhtilâlin kudretli Albayı bu! Elbette etliye sütlüye karışır!.

* * *
Sayın Türkeş’in köy kalkınmasını da asla ihmal etmiyelim!. Köy kalkınması da önemlidir hani…

Türkeş düşünmüş taşınmış, ne yapsın köyü kalkındırmak için? Köyleri yerinden kaldıralım, bu suretle lâfta da olsa köy kalkınır, demiş. Türkiye’de mevcut kırk bin köyü yıkmağa karar vermiş!.

Evet yıkacak köyleri Türkeş!. Amanı zamanı yok. Kararlı emekli Albay bu işe! Yıkacak!

Yıktın perdeyi eyledin virân
Varayım sahibine haber vereyim heman!

Demeğe de vakit yok. Yıkacak köyleri.. Ve yerine de yeni baştan 4 bin köy yapacak!. Hani sil yeni baştan hesabı!. Şimdi diyeceksiniz ki: Bakırköy, Yeniköy, Kadıköy, Vaniköy, Polonezköy, Merdivenköy, Erenköy ne olacak? Onlara da mı kazma?

Ecdadımız şehri köylere taksim etmiş!. O tam tersine köyleri taksim edip şehir yapacak!.

Prost musun mübarek?

* * *
Kışlada turist

Turizmi teşvik için güzel bir fikir var ihtilâlin kudretli Albayında.. Okullar, kışlalar yaz aylarında turistlere tahsis edilecekmiş!.

Aman ne parlak buluş!

Yat borusuyla yat, kalk borusuyla kalk! Arada da bir karavana trampeti!.. Hangimiz bunu şimdiye kadar düşündük de bulduk…

Düşünün bir defa Selimiye’de turistler! Davutpaşa’da turistler! Balmumcu’da turistler!.

Hani Türkeş ve arkadaşları vaktiyle Davutpaşa kışlasında, Balmumcu kışlasında bizi de turist gibi ağırlamışlardı da; oradan biliriz konukseverliklerini…

* * *
Terazinin dili

Bir de dağdaki gelmiş bağdakini kovmuş! diyorlar.. Hâşâ böyle bir şey kimsenin aklından geçemez, geçmemelidir. Bir defa kendileri dağdan değil, Yeni Delhi’den geldi.. Sonra da ne Ahmet Oğuz, ne İrfan Baran, ne Tahtakılıç bağda değildirler… Ama her şeye rağmen, bir ara sayın Türkeş hiddet buyurmuş!

Kim demiş liderler hiddetlenmez diye… Onlar da hiddetlenir pekâlâ! Hiddetlenmiş ve eskilere:

<< -Köhneler>> demiş!. <<Mâzilerinde hiçbir şeyi olmayanlar!>> demiş, <<Hadlerini bilmezlere hadlerini bildireceğim>> demiş.

Hulâsa açmış ağzını, yummuş gözünü. Bir söylemediğini bırakmamış!. Hani CKMP terazili parti idi! Dengeli parti idi.. Ne oldu?. Ne oldu terazi?.

Ne olacak, terazinin dili bozuldu! Dilini Ölçü ve Ayarlar Müdürlüğünde ayarlatmalı…

* * *

Ekşi ayran

Bundan sonra artık hileli ticaret yok!. Sermaye istismarı yok! Haksızlık yok! Aşırı kâr hırsına da paydos!..

Öyle yazıyor; suya sabuna karışmayıp da etliye sütlüye karışan Türkeş’in beyannamesi.

Güzel şey doğrusu!.. Bundan sonra demek 14’lerden kimse, durup dururken milyonlarca kredi alamıyacak! Yine kimse dışarıdan Mersedes araba getirip satamıyacak! Orhan Boran’ın dediği gibi:

- Bildi efendim bildi; Türkiye’nin ilerleme sırrını bildi! Alkışlayalım efendim alkışlayalım..

Ve yine program beyanname gereğince, milyonlarca sanatkâr, kalifiye işçi, usta yetiştirilecek!.

Niçin?. Niçin olacak, Almanya’ya ihraç için! Çünkü şimdiden 500 bin kişi dışarıda iş bulmak için sıra bekliyormuş!. Bunları ihraç edelim ki karşılığında süt tozu ithal edelim.. Edelim de her Türk günde bir bardak süt içsin!.

Süt iyidir, içimizin zehrini alır… Oysa ki biz <<ayranımız yok içmeğe!>> diye yanıp duruyorduk…

Ayran ararken süt çıktı!. Bakalım sütten kimin ağzı yanacak da, İnönü’nün Nasreddin Hoca’nın gölüne attığı maya ile tutmuş yoğurdu kim üfleyerek yiyecek?


Zafer, Firuzan Tekil, 1 Ağustos 1965.

Führerlik iddiası

İki gün önce düzenlediği bir basın toplantısında, CKMP Genel Merkez Üyesi Bay İrfan Baran geniş izahlı beyanlarda bulunmuştur. Bu izahlar içinde hayli kabarık dozda ağır ithamlar da vardır.

Basın toplantısı, bu partiye birkaç ay önce intisap eden emekli Albay Türkeş’in, Devlet Reisine yazmış olduğu, mesnetten hayli yoksun bir ihbar ve şikâyet mektubu ile, aynı zatın eseri olarak yayınlanan bir program taslağı ve ayrıca, yine emekli albayın vâki beyanları ve parti içinde sebep olduğu kavgalar dolayısı ile aktedilmiştir.

Bay Baran, bu basın toplantısında, Bay Türkeş’in, AP kapısında bir hayli zaman beklediğini, orada kendine göre bir ortam bulamayınca ve girme imkânı kalmadığını anlayınca CKMP’nin kapısını çaldığını, iyi niyetlerle hareket eden bu parti zimamdarlarınca kendisine hüsnü kabul gösterildiğini, ancak, girer girmez, Nazi metodları ile harekete geçerek, partiyi eline almak, eskileri de saf dışı bırakmak istediğini, gerçekler diyerek, bir bir anlatmıştır.

Bu arada konferansçı, iki mühim noktayı işaret etmiştir. Bunlardan biri, Emekli Albay ile arkadaşlarının yakın zamanlara kadar AP’yi göklere çıkardıkları halde, bugün hiç de kayda değer bir hâdise mevcut değil iken, onu bir mektupla kötüleme, yerme cihetine gittiğidir.

İkinci nokta, müşahede ve intibaa dayanan bir isnattır. Bay Baran, Albay Türkeş’i bir Führer hüviyetinde göstermiş, emellerini de nasyonal sosyalistlerin tipikleşmiş emelleri halinde nitelemiştir. Bu isnat, Türk Anayasası ve Ceza Kanunu muvacehesinde vahim gayeler isnadı olmaktadır. Führer tâbiri, ait olduğu lisanda sadece önder anlamına gelir ama, siyasî mânası itibarı ile Hitler’i kast ve onun rejimini işrab eder.

Bilindiği gibi, Türk Anayasası sadece rejimimizin Cumhuriyet olduğunu belirtmekle yetinmemiş, bunun nasıl bir Cumhuriyet olduğunu da açıkça izah etmiştir. Madde 2. Bu izahın ruhu demokratik vasfında toplanmaktadır. Bay Baran’ın teşhisine göre târif ettiği rejim ise totaliter bir rejimdir, antidemokratiktir. Anayasamızı temelinden red etnektedir.

Diğer yandan, Emekli Albayın gazetelerde okuduğumuz program taslağındaki insan haklarını kaale almaksızın öngördüğü bazı tasarruflar vardır ki, bunların, o parti muhal farz halinde iktidarda da olabilse, mücerret kanun çıkartmak suretiyle gerçekleştirilemiyeceği bir gerçektir. Zira Anayasamızın 8. Maddesi, yasama organlarını da Anayasa hükümleri ile bağlı tutmaktadır.

Bu hale nazaran, o program taslağında, insan hakları ile bağdaşamayan kısımlar, kanun yolu ile gerçekleşecek de olsa, Anayasa dışı hareketler sayılır.

İşte, AP’yi durup dururken mesnetsiz isnatlara konu yapmakta bir hesap bulmuş olan bu emekli albayı, bu defa kendi partisinden muteber ve kalburüstü bir zat, Anayasa hukukuna atıfta bulunmak suretiyle böylesine ağır ve vahim isnatlar altında tutuvermiştir.

Biz, sırf insan hayatına kastettiği, hürriyetleri reddettiği için komünizme nasıl karşı isek, Nazizme de, onun taslağı rejimlere de o kadar karşıyız. Bu itibarla emekli albayın doyurucu ve inandırıcı bir izahla, nazizmi ve ona benzer rejimleri alenen takbih etmesi, bizde inşirah uyandıracağı gibi, kendisini de tebriye ettirmiş olacaktır. Böylece ortada gerçekten bir Führer çekirdeği var mı yok mu, anlaşılacaktır.

Bu arada, enteresan manzara şudur: Aşırı sol cephe, sağın sağı olan Türkeş program taslağı karşısında gık dememiş, susmuştur. Halbuki, böyle bir programı AP yapsa idi ve Bay Baran’ın ağır isnatları AP’ye karşı olsa idi, o sol cephe memleketi AP’nin başına yıkmağa kalkardı. Bu da gösteriyor ki meselelerimiz ve çekişmelerimiz samimi ülkülerden değil, basit husumetlerden, çekememezlikten doğuyor.



Zafer, Ayşe Duyar, Perde Arkası, 1 Ağustos 1965.

Bir kongre notları

CKMP Kongresi duyduğuma göre pek hareketli başlamış. 2153 delegenin katıldığı kongrenin en bariz vasfı, ismi geçen şahısların şiddetle alkışlanması imiş. Ben şaşmadım.

Neden şaşmadım biliyor musunuz? Bir kere CKMP Büyük Kongresine katılanların çoğunluğu müteşebbis idare heyetleriymiş. Kongre yapıp, delegelerini seçmekten kendilerinin kongreye katılmasını daha uygun bulmuşlar.

Ama kanunî midir, değil midir, bunu da Hükûmet Komiseri her halde dikkatle tesbit eder.

Delege seçmeden gelen müteşebbis heyetler de bir kendilerini parti kademelerine getirenleri, bir de bu usulsüz heyet teşkiline göz yumanları elbette alkışlayacaktır.

Kongrede bir grup zeybek elbiseli delege de varmış. Ve kongrenin yapıldığı yere gelinceye kadar, davullu zurnalı bir de yürüyüş yapmışlar. Bayram değil, seyran değil demeyin. Olağanüstü kongre de, CKMP için bir ayrı bayram olmalı.

CKMP Kongresinde bir ara Alparslan Türkeş’le Ahmet Tahtakılıç yan yana oturmuşlar. İki lider adayı, kongreye karşı demokratik bir birlik içinde olduklarını mı göstermek istediler acaba?

CKMP Kongresinde, delegeler arasında bağımsız Kastamonu Milletvekili Fethi Doğançay da varmış. Partiye yeniden mi girmek çabasında dersiniz?

Velhasıl bir kongre ki, alkışın bittiği yerde münakaşa ve hafif yollu kavgaların başlamasiyle bir hayli hareketli ve bereketli geçiyormuş.



Haber, 1 Ağustos 1965.

Zarurî Bir Açıklama

Akis Dergisi ve ona benzer bazı dergiler Adalet Partisi politikasını ve ileri gelen şahsiyetlerini zedelemek için yazılarında Haber Gazetesinin sahipliği ile meşgul olmaktadırlar.

Bu yazılarda Haber Gazetesi’nin sahipliği eski İstanbul Milletvekillerinden Mıgırdıç Sellefyan’a atfedilmek istenmektedir. Ve bu faraziye üzerine bir takım düşünceler bina edilmektedir.

Haber Gazetesi Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş olan ve faaliyet göstermekte bulunan Haberler Gazetecilik ve Ticaret Anonim Şirketinin malıdır. Bu şirketin esas mukavelesi ise Ticaret Siciline tescil edilmiş ve Sicilli Ticaret Gazetesinde yayınlanmıştır.

Hakikatleri maksatlarına göre tahrif eden Akis Dergisi ve benzeri dergilerin atfetmek istedikleri gibi Mıgırdıç Sellefyan’ın şahsiyetinin Haber Gazetesinin sahipliği ile hiçbir ilgisi yoktur.

Gazetemiz okuyucularına ve halk efkârına durumu açıklarız.



Akis, 31 Temmuz 1965, Sayı 580.

DP devrinin büyük işler çeviren mahir iş adamları Ankara’da karargâhlarını tekrar kurmuşlardır. Bunlar türlü kombinezonlarla, bazı büyük ihtiyaç maddelerinin ithalatını tekellerinde tutmağa, dolayısiyle suni fiyat artışları yaratmağa çalışmakta ve AP iktidarındaki Ticaret ve Sanayi Bakanlıklarında daha rahat oyunlar çevireceklerini umduklarından bu partiyi şiddetle desteklemektedirler. AP’yi tutan gazeteleri finanse eden ve yaşamalarını sağlayan hep, bu gelecekten büyük kazançlar bekliyen iş adamlarıdır. İstanbul’da çıkan Haber gazetesinin finansmanını da eski DP milletvekillerinden ve İstanbul piyasasının çok iyi tanıdığı iş adamlarından Mıgırdıç Selefyan üzerine almıştır. Selefyan şimdiye kadar bu gazete için 800 bin lirayı aşkın para sarfetmiştir. Bu çok zekî iş adamı için sarfedilen paranın her kuruşu muhakkak ki, gelecek içim bir yatırım kabul edilmektedir. Ankara’da karargâhlar ve iş çevirmek için çıkarılan gazeteler, hiç de etkisiz değildir.



Zafer, Ayşe Duyar, Perde Arkası, 2 Ağustos 1965.

Türkeş’in Işıkları

CKMP Büyük kongresine girenler, davul zurna seslerine kulaklarını alıştırmaya çalışırken genç bir görevli yanlarına yaklaşmış. Ve elinde taşıdığı kitapları dağıtmaya başlamış. Bu kitaplardan alan gazeteci arkadaşlar, acele üzerine şöyle bir göz atmışlar. “Dokuz Işık” yazılıymış kitabın üzerinde. Önce dini bir broşür sanmışlar. Ama içine bakınca bunun Türkeş’in fikirlerinin aksi sadası olduğunu görmüşler. O sırada salona giren genç gazetecilerden biri hafifçe gülmüş:

Tevekkeli salon loş değil demiş, Türkeş Dokuz Işık’ı kitapta toplayınca kongre salonu karanlıkta kalmış.

Evet efendim, Sayın Türkeş’in ışıklı fikirlerini küçük bir broşür etrafa saçmak için dağıtılmış kongrede.

<<Şerefli Basın Mensupları>>

Şu CKMP kongresi gerçekten çok düzensiz bir haldeymiş. Sinema balkonunun bir kenarı gazetecilere ayrılmış sözde ama, salona ve balkona dağıtılan Türkeş’in kulisçileri, tam basın mensuplarının arkasında da yer almışlar. Öyle ki gazeteciler değil oturmak, bu kalabalık kulisçilerin gürültüsünden not tutmakta bile güçlük çekmişler.

O sırada genel başkan vekili Mustafa Kepir, <<Şerefli Basın mensupları>> diye konuşmasına başlayınca, sıcaktan, sigara dumanından ve arkalarında duran kulisçilerden boğulma raddelerine gazeteciler bir an kalemlerini bırakıp, sahnedeki Kepir’e bakmışlar. Sonra acı acı başlarını sallayıp, İlâhi sayın Başkan vekili demişler.. Sen bizimle alay mı ediyorsun?. Ya Sayın CKMP yöneticileri, Basın mensubu arkadaşlar iyi ki kongre salonunu terketmemişler. Siz buna dua edin.



Son Baskı, Benli Belkıs, Dedikodu, 4 Ağustos 1965.

Kudretli Albay!..

Bizde herkese bir sıfat takmak adeti vardır. Kel Ali deriz, Tırt Osman deriz, Gospodin Toker deriz.. Şimdi aklıma gelmedi, daha bir sürü sıfat buluruz.

Alparslan Türkeş için de <<İhtilâlin kudretli albayı>> diyorlar. Bu o kadar yayıldı ki, Türkeş ile ilgili hiçbir söz, hiçbir yazı <<kudretli Albay>> sıfatının dışında kalmıyor.

Bu sıfatlar gerçeğe uyduğu ölçüde değerli ve ömürlü oluyor.. Meselâ Kel Ali gibi. Gerçekten öyle, adam dazlağın biri!.

Ama bu Alparslan Türkeş’in <<Kudret>>i nereden geliyor, bir türlü anlamıyorum. İhtilâlin kudretli albayı imiş’. Ne kudreti canım?. Başbakanlık müsteşarlığı koltuğuna oturup, tomsonun gölgesinde bir iki kişiyi ürkütmesi mi ona bu sıfatı kazandırmıştır?. Bu sıfatı kazanmak bu kadar basit olsa, bugün CKMP’lilerin tümü kudret küpü haline gelirdi!.

Türkeş, bu kudretli dendiği devirde, şimdi bir kısım etrafında bulunan bazı Millî Birlik Komitesi üyeleriyle birlikte seçim yapılmasına ve Meclis kurulmasına şiddetle karşı koymuştur..

Karşı koymuştur da ne olmuştur?. Yine seçimler yapılmış ve Meclis kurulmuştur.. Kendisi de bütün bunları Hindistan’dan takip etmiştir.

Siyasal Bilgiler Fakültesi hocalarının <<Millî Birlik Komitesi yerini derhal alenî bir meclise bırakmalıdır>> yolundaki ikazına ilk karşı koyan Alparslan Türkeş’tir. Böyle bir ikazın yapıldığını öğrenir öğrenmez:

- Herkes bir şey söyler fakat biz bildiğimizi yaparız… demiştir. Demiştir de ne olmuştur?. Millî Birlik Komitesi yerini Kurucu Meclise terketmiştir. Komitenin bir kısım üyeleri oldukları halde, Alparslan Türkeş ve taraftarlarından bir kısmı soluğu yurt dışında uydurulmuş Devlet Müşavirliklerine almışlardır!..

Alparslan Türkeş, Başbakanlık Müsteşarlığı yaptığı sırada Hava Kuvvetleri Komutanını Washington askerî delegasyonu Başkanlığına tayin ettirmiş, hattâ kararnamesini resmî gazetede yayınlattırmıştır. Ama ne olmuştur? Hava Kuvvetleri Komutanı hâlâ görevinin başındadır. Fakat Türkeş o günden bugüne belki beşinci defa görev değiştirmiştir!..

Yine Alparslan Türkeş Millî Birlik Komitesinde iktidarda kalmanın mücadelesini yapmış, hattâ Fahri Özdilek ve Cemal Madanoğlu gibi paşalarla bu yüzden gırtlak gırtlağa gelmiştir.. Ama bu da tutmamıştır ve bugün halk ikinci meclisi seçme hazırlıkları içindedir!.

Şeytan Bunun Neresinde?..

Peki ama bunun <<kudreti>> nereden gelmektedir? İhtilâlin kudretli Albayının, ihtilâl içindeki icraatı işte şu yukarda saydığım belli başlı olaylardır. Bunun dışında unuttuğum bir 13 Kasım ihtilâli vardır ki, o da Türkeş’e herhalde kudret kaynağı olmamıştır!.

13 Kasım ihtilâli de önceden biliniyordu.. Belki 13 Kasım olarak değil de, nihayet 20 Kasım!.

Bunu ima eden olaylar bizzat Türkeş Albayın başından geçmiştir!.

Yurt gezisi bahanesiyle Millî Birlik Komitesi üyelerinden bir çoğunu Ankara’dan uzaklaştırıp, tenhada çalışmayı tercih ettiği günden üç gün sonra, henüz gezideki arkadaşları Ankara’ya dönmeden, altındaki müsteşarlık koltuğu çekilivermişti!

O geceyi çok iyi hatırlarım. Ben de gezideki bir Millî Birlik Grupunun içinde ve bir valinin yazlık köşkündeki ziyafetteydim’.

Yüzler Sararıvermişti!..

Haberi, o zaman çalıştığım gazeteden telefon ederek bildirdiler, hemen komite üyelerine naklettim.. Yüzler sararıvermişti!. Demek ki kurmaylık, böyle anî haberler karşısında yüzlerin sararıvermesini önleyecek bir eğitim dalına sahip değilmiş!. Millî Birlik Komitesinin daha kaç yıl iş başında kalması gerektiği yolundaki tatlı tartışma ve hele bu tartışmayı tadından yenmeyecek hale getiren davet sahiplerinin sözleri birden kesilivermişti!.

Şimdi Türkeş’in Genel İdare Kuruluna seçilip, yerini birinci yedek üye Enver Kök’e bırakmak için istifa eden <<Ayşeler, Fatmalar, bacılar…>> kahramanı Komite üyesi şaşkınlıktan çabuk kurtulmuştu:

- Haberimiz vardı!.

Dedi. Dedi ama, ziyafeti de yarım bırakıp telefonun başına koşmaktan kendini alamadı.

Bundan sonrasını biliyorsunuz. 13 Kasım sabahı Millî Birlik Komitesi üyelerinin sayısı, yayınlanan bir Devlet Başkanlığı bildirisi ile 14 kişi eksilmiş oldu!.

Neymiş?.. İhtilâlin kudretli Albayı imiş!

Hadi canım siz de.. Hiç mi kudret görmedik?..



Ulus, Faik Suad, 2 Ağustos 1965.

Telâşları boşuna değil

Bir siyasî partinin çatısı altında cereyan eden olaylar, hizip çekişmeleri, eskiler – yeniler kavgası ya da Ahmet ile Mehmet arasındaki baş olma mücadelesi bizi hiç ilgilendirmez… Bu satırların yazarı olarak ilgilendirmez, Ulus gazetesi olarak ilgilendirmez ve nihayet CHP olarak ilgilendirmez…

Ancak, bu çekişmeler fikir plâtformunda cereyan ediyorsa, Türkiye’nin ve Türk halkının kaderini etkileyici mâna ve mahiyet taşıyorsa ilgileniriz biz… Ama hiçbir zaman bu ilgimiz, o partiyi içten parçalayıp çökertmek ya da Ahmet’i tutup Mehmet’e çamur atmak kabilinden ard niyetlere ve kaba hesaplara da bağlı değildir…

Örneğin, CKMP çatısı altında haftalardır süregelen sert ve sinirli tartışmaların ardında, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal sorunlarını şu veya bu yönde etkileyici bir fikir fonu görebilseydik, görüşlerimizi açık açık ifadelerle belirtmekte fayda umar, dolayısıyla tartışmaya biz de katılırdık…

Nitekim, haberlerimizde ve yazılarımızda, CKMP kongre öncesinin tatsız kavgalarını kızıştırmak şöyle dursun; objektif haber verme görevi dışında, bu kavgalara karışmaktan, hele taraf tutmaktan titizlikle sakındık…

*
Oysa AP’li gazeteler, bir malûm merkezden yönetiliyormuş havası içinde, CKMP’nin iç kavgalarına balıklama daldılar… Tehlikeli dönemeçte bu partiyi darmadağın etmek için kışkırtma ve kızıştırma oyunlarının en kabasına tevessül ettiler… CKMP’yi Celâl Bayar’ın irşatları (!) çerçevesinde AP’nin payandası haline getirmek isteyen Havyar Han politikacılarını tuttularve Türkeş grubuna <<hazırlopçu… yavuz hırsız,,, haddini bilmez misafir… Nazi çetesi… Hitler mukallidi vb…>> gibi yakışıksız saldırılara giriştiler…

Bu sırada, Türkeş’in eskiler hakkındaki ihtiyatsız sözlerini -ki hemen ertesi gün tavzih etmiştir- kalemlerine dolayan AP’li başyazarlar, müthiş bir tahrik kampanyası açtılar. Türkeş grubuna karşı, Oğuz – Dinçer – Tahtakılıç grubunun ezici bir zafer kazanacağını ve Türkeş’in CKMP’den ya çekilip gideceğini ya da tasfiye edileceğini adetâ matematik kesinlikle iddia ettiler!

*
Eski Demirkıratı çamura batıran denenmiş kılavuzlardan Bay Bahadır, CKMP kongresine beş gün kala, ileri görüşlülüğün yaman bir örneğini veriyordu:

<<- Bundan sonra diyordu, Türkeş takımı için CKMP’de ümid kalmamıştır. Biz böyle görüyoruz. Zaman, aldanmadığımızı ispat edecektir!..>>

Adamdaki <<görüş>> inceliğine ve isabetine bakınız! Kongreye beş gün kala Türkeş’in yenilgisini ilân ediyor ve <<zaman aldanmadığımızı ispat edecektir>> diyor!

Ömürleri boyunca aldanmışlar, ömürleri boyunca şeşi beş görmüşler; özel hayatlarında, meslek hayatlarında ve siyasî hayatlarında daima çıkmazlara saplanmışlardır bu Bâbıâli tosunları!.. Şimdi de AP’nin önüne düşmüşler, şimdi de AP’yi Vatan Cephesi paraleline çekmek istiyorlar… Menderes’i perişan edenler ve <<Zulüm Komisyonu>> marifetiyle Menderes’e memleket idare etme hünerini öğretenler, şimdi de Demirel’in aklını ekmeklerine katık etmek istiyorlar!

Bir zamanlar cıvık yazılarını radyoda okuyarak halkın sinirlerini törpüleyen <<müstamel borazan>>, şimdi de <<Süleyman Demirel Başbakan, İnönü de onun yardımcısı olacak…>> tarzında mahalle çocuğu maskaralıklarıyla kendi okuyucularını bile zıvanadan çıkarıyor!..

*
Nedir bunların derdi ve telâşı?

Türkiyemizin bunca dâvası, Türk halkının bunca meselesi varken, neden bu başyazar efendiler, şu veya bu partinin anahtar deliğine gözlerini dayayarak tezvirat sermayesi ararlar? Halk Partili bir Senatörün kişisel vehimlerini, kuruntularını ve nihayet bulut ile ördek arasındaki mâna mesafesinden ahkâm çıkararak alınganlık gösterilerine kalkışmasını bahane ederler ve adetâ manşetleri zil çalarak yaygara vesilesi yaparlar bu mektubu…

Bu yassı akıllılar, CKMP’yi parçalama, TİP’i seçim dışı bırakma tertip ve düzenbazlıklarını, bir başka manâda CHP için de uygulayacaklar! Akıllarınca CHP’de ideoloji kavgaları, sağ – sol ayrılıkları varmış da, Sayın Senatörün mektubunu bunun bir delili imiş gibi gösterecekler…

Koskoca partinin sözcülüğünü yapmak iddiasıyla kaleme sarılmış bu fikir fukaralarına hatırlatmak isteriz; şu veya bu partinin iç işlerine burun sokmakla, hele CHP saflarında ayrılık gayrılık ihtimallerine bel bağlamakla, sadece kendinizi aldatmış olursunuz…

Dağarcığınızda fikir kırıntısı varsa, onları koyunuz ortaya… Dilbazlık devri geçti artık… Halkımız, boş lâf ebelerine, hacı – hoca tekerlemecilerine kulaklarını tıkamıştır… Bu seçimin en bariz özelliği, fikirsizlerin siyaset sahnesinden tasfiyesi olacaktır…

*
Telâşlarının nedeni de budur sanıyoruz: toplum sorunları hakkında, Türkiye’nin çeşitli ve büyük dâvaları etrafında dişe dokunur, ipe – sapa gelir hiçbir fikir sahibi olmadıkları içindir ki, her fırsatta minder dışına kaçıyorlar ve kısır çekişmeler ortamına sürüklemek istiyorlar bütün partileri…

Fikir mücadelesinde, dâva yarışında, Türkiye’nin kaderiyle, ekonomik ve sosyal kalkınmasıyla ilgili görüş, bilgi ve tartışma zemininde CHP ile boy ölçüşmek şöyle dursun, daha ilk adımda sendeleyip kaideleri üstüne yıkılacaklarını iyi biliyorlar…

Bu seçimi son şans sayıyorlar; halk iyice uyanmadan bir seçim volisi daha vurabilirlerse ne âlâ, yoksa halk iyice uyanırsa, siyaset düzenbazlığı hepten iflâs edecek ve geçim yolları büsbütün tıkanacak!..

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,10 M - Bugn : 18791

ulkucudunya@ulkucudunya.com