« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

02 Mar

2019

ER KİŞİ

02 Mart 2019

Musalla taşından gerçek bir er kişi daha geçti. Türkçülüğün beylerbeyinin tabutu önünde yarım asır kadar önce tarihe büyük harflerle düşülen şerh,ülkücülüğün er kişisi huzurunda bir kez daha makes buldu. “Bu musalla taşı, bu kadar gerçek bir er kişiyi az görmüştür hoca efendi!” Benzerlerine alelıtlak rastlanabilecek vaaz, sohbet, nasihat, nutuk karışımı uzun konuşmalarda geçsin veya geçmesin yarınlarda yankılanacak olan bir cümlelik hülasadır. “Ey Türklüğün büyük Başbuğu Alparslan Türkeş, yolundan asla sapmayan evladın Ozan Arif’i ebediyete uğurluyoruz…”

16 Şubat tarihi, ülkücüler için matem günü olmasının yanı sıra, Başbuğ’un cenazesinde gönülleri birleşen muazzam kalabalıktan sonra ülkücü ruhu yeniden ayağa kaldırabilecek kuvveye sahip son büyük içtima idi. Gönüllerin yumuşadığı, kırgınlıkların geride bırakıldığı, ülküdaşların kardeşçe kucaklaşıp birbirinin acısını paylaştığı müstesna bir gün. Türk dünyasının her yanınadüşen ateşinSamsun’da tezahür etmesinde Türklük için ilahi bir hikmet de çıkarılabilir. Milli kıyamın seksen yıl sonraki ikinci kıvılcımı ümid edilir ki aynı noktada tekrar tutuşur.

O gün aynı zamanda,milliyetçiliğin yüz yıldır kazandırdıklarını yağmalayıp zimmetine geçirenlerle işbirliğinden dolayı milletin maşeri vicdanında muhakeme edilenlerin berat fırsatı yakalayabilecekleri bir rahmet vakti idi. Ancak, gaflet uykusu bermutad ağır bastı, iyi hal göstermediler. Ülkücü ile kucaklaşmak yerine, yine ülkücünün yarasına tuz basmayı tercih ederek ebediyen zulmetin karanlığına gömüldüler. Niyet olmayınca nasip de olmaz. Ozan’ın ikazlarından ders çıkarmayanlara, Yunus’un hikmetli sözleri de tesir edecek değil amma yine de akıbeti hatırlatmakta fayda var. “Bunlar ki bir vakt beğler idi, Kapucular korlar idi, Gel şimdi gör bilmeyesin, Beğ kangıdır ya kulları…”

Kapularını kapucuların koruduğu beğlerde; “Haydi büyüklük bizde kalsın, öyle dedi böyle dedi ama büsbütün haksız değildi. Hakkını teslim edelim, şimdi sefasürdüğümüz yerlerde kimse yoğ iken o vardı. Biz de ahdimize sadık kalamadık. Milletimizi müreffeh, devletimizi güçlü kılacak ülkücü siyaset icra edemedik. Milliyetçi Türkiye’yi kuramadık. Kan ağlayan Türklüğe sahip çıkamadık. Davaları geri çektim, varsa hakkımı helal ettim. Ardından kimse menfi yorumda bulunmasın” diyecek asalet yok. Kapucularında ise; “Efendim hak vaki oldu, gün helalleşmek günüdür. Buyurun gidelim, bu vesileyle camiamızın gönlünü alalım. Ecel yarın bize de değer, tabutumuza can-ı gönülden omuz verecek olanlar yine aynı insanlardır. Gündelik bekâ, zekâ tartışmalarında her şeyi tevil yoluyla vaziyeti idare ediyoruz, ancak bu milli vazifenin izahı mümkün olmaz” diyecek dirayet ve yürek zaten yok.

Bizim kültürümüzde vefat halinde geçici dünya çekişmelerinden nedamet duyulur, arada husumet dahi olsa kötü söz söylenmez. İşin özünde, bir tabutu alıp götürmeye inanmış dört adam kâfidir. On binlercesi oradaydı, yüz binlerin de gönlü ve duası oradaydı. Hatta zincire vurulamamış bir üç hilal de oradaydı. Birileri getirmiş, başları üstünde taşıdılar. Devasa ebatta, sancak gibi kalın atlas kumaşa işlenmiş. Erciyes’te bu kutlu bayrağı ozanla birlikte açıyorduk, elbette getireceğiz, dediler. Kimse de yadırgamadı.

Ülkücülük katı bir siyasi konum, tercih ve tavır olmaktan çok,fikir, duygu, davranış ve karakter yönü ağır basan bir moral değerler bütünüdür. Sosyal hayatta, insan ilişkilerinde, her yerde ve her daim yüksek karakterli Türk gibi davranmayı gerektirir. Örnek alınacak şahsiyetlerin başında bu hareketin kurucusu ve yegâne lideri Alparslan Türkeş gelir. Başbuğ, Nihal Atsız ile son dönemlerde bazı haklı sebeplerle kırgınlık yaşamasına rağmen ardından samimi bir taziye mesajı yayınlamıştır. “Nihal Beğ’in ölüm haberini duyduğumda inanamadım ve hâlâ inanmak istemiyorum. Atsız, Türk Milliyetçiliğine hizmet etmiş, milli duyguların gençlik arasında yayılmasına gayret göstermiş, milliyetçi, Türkçü bir fikir adamımız ve yazarımız idi. Nihal Atsız’ın erken denilebilecek bir yaşta vefatı bütün milliyetçileri yasa boğmuştur. Türk milliyetçilerine başsağlığı diler, sabırlar temenni ederim.” Ne kitaplarına yasak koymuş, ne cenazesine gidenlere gitmeyin demiş, ne de gidenler başımıza bir hal gelir mi diye endişe duymuştur. Liderlik, bilgelik ve beğlik budur.

Gıyabi cenaze namazı kılan asil Kerkük, bir hoyratında asaleti ne güzel tarif etmiştir. “Men sene beg’im deyerem, Daim begler beg olur.” Daim beğ kalacak beğleri baş tacı etmek lazımdır. Sıkıntı herhalde baştan beri beğliği doğru kişilerde aramamakta yatıyor. Bir resim dolanıyordu yenice. İl başkanının odasında koltukta yayılmış başka partili bir aday. Atatürk’ün ve Başbuğ’un resmi altında,nispet edercesine,uyukluyor gibi. Yanında müeddep edayla oturan il yöneticileri. El pençe duran dinleyiciler…En feci bozgunlarda bile haysiyet bu kadar pâyimâl edilmemiştir.Bir makam ancak belki o teşkilatın hiyerarşik olarak en üst amirine nezaketen terk edilebilir ki, bu icazete rağmen o koltuğa oturmak görgülü bir davranış sayılmaz. Ast mı üst mü, muteber mi değil mi, ne olduğu belli olmayan hariçten bir kişiye makam ikram etmek zilletin dik alâsıdır. Bulundukları mevkileri hazmetmiş, kişiliği oturmuş, temsil kabiliyeti kuvvetli şahsiyetler iş başında olmayınca hemen her gün utanç verici bir vakayla karşılaşmak mümkün.

Ezcümle, ömrünü bu harekete vakfeden, ülkücü olsun da çamurdan olsun diyerek bütün ülkücüleri bağrına basan Ozan Arif’i sahiplenmeyenler bizden değildir. Görmezden gelenler bizden değildir. Kem söz söyleyenler bizden değildir. Vefa imtihanında ak koyun, kara koyun artık kesin sınırlarla ayrıldığına göre ülkücülerle köprüleri atanları kalpten ebediyen silmek vakti çoktan gelip geçmiştir. Vefasızdan hayır sadır olmaz. İzdiham ve teessürden farkında olmadan ya da iş olsun diye mütemadiyen ortalıkta gezinerek insanlara çarpanlar bir kenara konulursa, hayır, gönlü birlikte atan,dosta nezaketli, düşmana katı duracak on binlerin arasındadır. İçlerinden on bin, belki bin, en azından bir avuç er kişi çıkar, bayrağı burçlara diker.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,07 M - Bugn : 24385

ulkucudunya@ulkucudunya.com