« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Nurullah KAPLAN

06 Şub

2008

ŞAMİL'İ BİLMEYENLER!

06 Şubat 2008

Şamil, Kafkas dağlarının hürriyet güneşidir,
Şamil, atalarımın özbeöz kardeşidir,
Şamil'i bilmeyenler atasını ne bilir!
Şeyh Şamil'i anlatan bu şiir, bir zamanlar Ülkücülerin dillerinden düşmeyen, en çok okudukları şiirlerden birisiydi… Eski zamanlarda, Şeyh Şamil'i anlatan bu şiirin okunmadığı bir tek "gece" tertiplenmiş midir acaba? Kafkas oyununu oynayacak folklor ekibi bulunamasa da, mezkur şiiri okuyacak bir Ülkücü mutlaka bulunur, bir Kafkas rüzgarı her halukârda eserdi.

Şeyh Şamil ismi, adına yazılmış şiirler ya da Kafkas müziği eşliğindeki hareketli oyunlar ayrı bir heyecan dalgası oluştururdu. Bunda kâh, Kafkas halklarının destansı mücadelesinde apayrı bir yere sahip olan İmam Şamil'in kahramanlık dolu mücadelesine duyulan hayranlık; kâh, Kırımdan çekildiğimiz günden bu yana Ruslarla çarpışan halkların direnişine verilen gönül desteği; kâh, akraba kavimlerin maruz kaldığı Moskof mezalimine duyulan kin; kâh müşterek düşmanımız sosyalist Sovyetlere duyduğumuz hınç müessir olur, bu tesir duygu hâlesi içinde coştururdu bizi.

Ülkücülüğün bir "hareket" olduğu o günlerde kahramanlık, yiğitlik, inanç ve fedakârlık kokusuna sahip her tütsünün akis bulacağı ülkücü hissiyat, bu duyguların en yoğun yaşandığı Kafkas cephesini, İmam Mansur'u, Şeyh Şamil'i, Hacı Murat'ı gönül dünyasında başköşeye yerleştirmişti.

Bu gönül bağıydı ki, Kafkas müziğinin gittikçe artan temposuna, oyunlarındaki kartal kanatlı delikanlıların, suna bakışlı genç balaların hareketliliğine râm ederdi bizi; ve dahi İmam Şamil'i, Hacı Murat'ı anlatıyorsa eğer, üçüncü sınıf uvertür Yeşilçam filmi de olsa sinema salonlarına celbederdi… Urus'la olan kavgamız onların şahsında tecelli ederdi.

Bütün bu gönül bağına, duygusallığa rağmen yine de teşekkül etmiş olan bu yakınlığın sadece hissiyattan ibaret olmadığını da akl ederdik. Tefekkür zincirimizin bir halkası "esir Türklere hürriyet"ti, bir başka halkası "insanlara hürriyet milletlere istiklâl". Bir halkası "nizam-ı âlem"di, bir başka halkası "Turan".

Şeyh Şamil şiiri, Yemen türküsü, Kerkük hoyratı gönlümüzü nice kanatlandırırsa, Üsküp- Kosova, Kerkük-Musul, Azerbaycan-Türkistan da aklımızı öylece kanatlandırırdı. Dünya haritasını önümüze açıp, bir uçta Roma'yı Viyana'yı öte uçta Çin Seddini işaretler, iki uç arasındaki coğrafyaya dalar giderdik.

Türkiye'de meydanları, ellerinde orak çekiçli rus bayrakları, kızıl yıldızlı çin bayraklarıyla komünizme sevdalanmış, birbirleriyle kır gerillacılığı mı yoksa şehir gerillacılığı mı diye kavgaya tutuşmuş devrimciler kaplamışken; bu devrimbazların işgal ettikleri "kurtarılmış bölgeler"deki evlerine girip çıkabilmenin, okullarına gidip gelebilmenin, dükkânını açabilmenin mücadelesini vermekteyken bile Ülkücülerin farklı bir "dünya" tasavvurları, "dünya"ya farklı bir bakışları vardı… Gönülleri ve tefekkürleri ile.

Şimdilerde, bir cemaat 108 ülkeden katılımcı ile Türkçe olimpiyatları düzenliyor. Şili'de Tanzanya'da, Kore'de okullar açıp, Açe'de Sumatra'da yardımlar dağıtıyor.

Şimdilerde, bir cemaatin kurduğu yardım derneği 68 değişik ülkede kurban organizasyonu yapıyor.

Şimdilerde, bir başka cemaat Bosna'da, Kosova'da kurslar açıp, medreseler kuruyor.

Amerikan saldırılarını canlı yayınlayan medyamız Telafer katliamını alt yazılarla geçiştirirken biz ancak Milli Görüş'ün televizyonu TV5 yayınları ile haberdar olup, Kerkük Türkmenlerine Milli Görüş derneklerinin götürdüğü yardımların dağıtılmasını yine bu kanaldan seyrettik. Bir "hareket"in mensuplarıyken gönül ve akıl dünyamızın baş tacı olan değerlerimizin şimdilerde sade seyircileriyiz artık. Cemaatler bile dünyaya açılırken biz dünyamızı politikanın dar kulvarlarına hapsetik.

Artık "dünyaya" dair tasavvurlarımız, iddialarımız yok. Türkiye için bile yok.

Artık, ne Şeyh şamil şiiri gönlümüzü kanatlandırıyor, ne de Kerkük katliamı aklımızı kanatlandırıyor.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,76 M - Bugn : 2993

ulkucudunya@ulkucudunya.com