« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Nurullah KAPLAN

30 Ara

2007

İLİM DE GÖÇÜNCE…

30 Aralık 2007

Bu Dâva özüdür İslâmiyet'in,
Bu Dâva güneşi mazlum milletin,
Bu dâva her şeyden, her şeyden çetin,
Bu yolda dert, hüzün, gurbet bizimdir.


Bu dâva… Türk'ün İslâm dâvası..Türk-İslam Ülküsü.Türklük mefkûresinin ilâhi bir gayeye muttasıl olup, daha da yücelmesi; madde ile mânasının, dünya ile ukbâsının izdivacı.

İnsanoğlunun varlık sebebi gibi, milletlerin de varlık sebebi, var oluş gayesi, bir misyona bağlanması hakikatinden nazar ederek, Türk Milleti'nin milli misyonunun İlây-ı kelimetullah olduğuna kalben iman edenlerin tefekkür çizgisini en yalın ama, en güzel rumuzla, Türk-İslâm Ülküsü rumuzuyla tezyin eden merhum Seyyid Ahmed Arvasi'ye Ülkücülerin besledikleri muhabbet duyguları için sadece ve sadece bu "isim babalığı" bile yeter de artar bile. Türk Milletinin asırlardır taşıdığı, ismini koymadan, düşüncesini söze ve kağıda dökmeden "hâl ilmiyle" yaşayıp, yaşattığı mefkûresinin 20.yüzyılın son yarısında söze-kavle, ilme-fikre, kaleme-kağıda, ete-kemiğe, harekete-aksiyona, ideale-ülküye kısacası bir ideolojiye, hasılı bir dünya görüşüne tahavvülünde Alparslan Türkeş gibi, Dündar Taşer gibi S.Ahmed Arvasi hocanın da apayrı bir yeri vardır.

Soğuk savaş döneminin en yoğun yaşandığı ülkemizde bir yandan tanrıtanımaz din düşmanı komünistlerle cephe mücadelesi içinde olan Ülkücülere karşı beynelmilelci, siyasal İslamcılar da millet-milliyet-milliyetçilik üzerinden tekfir ithamları ile din cephesinden saldırınca " Ben Türk'üm! Farz-ı muhal Türk olmasaydım yine de Türk Milliyetçisi olurdum." veciz ifadeleri ile cevap vermişti Arvasi Hoca. İslâm'a bunca hizmeti olan Türk Milletine mensubiyetin soy-sop meselesinin ötesinde olduğunu ve muhabbetin beraberinde milliyetçiliğin zaruretini de İslam adına Türk düşmanlığı yapanlara ihtar etmişti.

Türk Milletinin mutluluğunu gaye edinen Arvasi Hoca, milliyetçiliğin bir his olmaktan çıkıp bir ideolojiye dönüşmesi gerektiğini söylerken, milliyetçilik ideolojisin bu mutluluğun nasılına ve nidiğüne dair cevaplar sunacağını düşünüyor..bu düşüncesini de, "Ben, İslâm imân ve ahlâkına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, büyük Türk milletini iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve böylece İslâm'ı gaye edinen Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim." sözleriyle formüle ediyordu.

Arvasi Hoca "İlm-i Hal" kitabının girizgâhında ilmihalin ansiklopedik bilgilerden ibaret olmadığını, bilakis bir "hâl" ilmine mütedair olduğunu belirtmişti. Aslında O'nun makaleleri, kitapları da kendi yaşayışının, hayatının, şahsiyetinin kısacası "hâl"inin ilminden ibaretti. O'nun şahsında ilim-iman-amel müştereğine teslim olmuş "adem"lerin nasıl Dâva Adamı olduklarına şahit olduk. Tasavvufun "fenâ" kavramını Dündar Taşer'in şahsında "fenâfid-devle" olarak tanıdığımız gibi, Arvasi Hoca'da da "fenâfid-dâva" olarak bulduk. O sadece dâvasına uygun yaşayan birisi değil onun da ötesinde, bütün şahsiyeti, ferdiyeti ve sosyalitesiyle birlikte dâvasında yaşayan ve yaşatan birisiydi.

Arvasi Hoca'nın bu fani alemden göçüşünün ardından 20 yıla yakın bir zaman geçti. Diğer göçüp gidenler gibi ismi hala hafızlarımızda; unutulmuş değil şimdilik. Ama, unutanların sayıları da azımsanacak gibi değil. Bugünkü hal-i pür melâlimize bakınca görülüyor ki Onların ardından duyduğumuz sadece şahsiyetlerinin eksikliği değil; sadece bedenen ayrılmış değiller aramızdan. Onlarla birlikte dâva adamlığını, fikir adamlığını, ilim adamlığını kaybettik; kahramanlığı, fedakarlığı, samimiyeti unuttuk; teşkilatı, teşkilatçılığı, hareketi, aksiyonu terk ettik… Hâsılı, bizi biz yapan değerlerimizi, bizi farklı kılan kıymetlerimizi terk ettik.

27 Kasım Salı günü TRT-2 kanalında Avni Özgürel'in hazırlayıp sunduğu Portreler Galerisi programında Seyyid Ahmed Arvasi anlatılmıştı. Camia olarak yılbaşı akşamına denk gelen ölüm yıldönümünde okutulan bir mevlidle geçiştirdiğimizi hatırlayınca, üstelik AKP'nin iktidar olduğu bir dönemde TRT televizyonunda Arvasi Hoca ile ilgili bir program hem sevince hem de üzüntüye sevk etmiş olmalı ülkücüleri. Radikal gazetesinde yazılarını okuduğumuz, geçmişte camiamızın içinde yer almakla birlikte, birçokları gibi, bugün farklı tercihlerde olduğunu bildiğimiz Avni Özgürel, Arvasi Hoca'yı TRT ekranlarından bütün Türkiye'ye tanıtırken, Hoca'nın talebeleri kendi partilerinde, kendi ocaklarında, kendi teşkilatlarında ancak ve ancak bir mevlidle mi anabiliyorlar?

Camia olarak ilme, fikre, sanata, matbuata olan ihtiyacımızı karşılayacak hiçbir çabanın ucundan tutmuş değiliz. Bu minvalde karınca kaderince bir şeyler yapma derdinde olanları ise teşkilat(?) sopası ile pişman etmişiz.

Isparta'daki uçak kazasında hayatını kaybeden ilim adamlarının ardından devletin ilmi araştırmalara, özellikle stratejik değeri olan ilmi çalışmalara nasıl bigâne kaldığı, bu kayıtsızlığın ekonomik ve güvenlikle ilgili dışa bağımlılığı nasıl artırdığı tartışma konusu olmuştu. Camia olarak ilme, ilim adamlarına, fikir erbabına karşı aynı kayıtsızlığın içinde devletle aynı tavrı paylaştığımızı görünce, bir zamanlar değiştirmeye talip olduğumuz düzenle ne kadar da benzeştiğimizi..ya da başka bir ifade ile, düzene nasıl da teslim olduğumuzu daha bariz fark edebildim.

Bizlere olan hakkını helal eder mi bilmem ama, Arvasi Hoca'yı anacak yüzümüz bile kalmadı.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,76 M - Bugn : 2823

ulkucudunya@ulkucudunya.com