« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

HARBİDEN

      Efendi BARUTCU

22 Tem

2019

BİR DAVA DELİSİ

22 Temmuz 2019

"Gidiyorum: gönlümde acısı yarıkların...
Ordularla yenilmez bir gayız var kanımda.
Dün benimle birlikte gülen tanıdıkların
Yalnız bir hatırası kaldı artık yanımda."



Yukarıdaki fotoğrafta en sağdaki Konya Ülkü Ocakları Eski Başkanı (1978) emekli öğretmen Cemil GÖKBULUT bey ve ortada ki sakallarına ak düşmüş olan MHP Kırıkkale Eski Gençlik Kolları Başkanı(1977-1978), MHP Kırıkkale Merkez İlçe Başkanlığı (1996-2001) yapmış olan Ahmet DEMİRBİLEK:
Merhum Abdürrahim KARAKOÇ ağabeyin:
"Kesmekle kısalmaz cömerdin eli,
Yiğidin adına eklerler deli..."

Mısralarında belirttiği gibi deliliği yiğitliğinden kaynaklanan namı diğer Deli Ahmet. Ahmet Demirbilek'in deliliği gözü karalığı ve ölüme hayata koşar gibi koşan serdengeçtilerden "Hayatı çelik ellerle atılan zar" gibi gören bir yiğit dava adamlığından kaynaklanıyor.

Dost ve akraba ziyaretleri için gittiğim Kahramanmaraş'tan, Afşın'den Ankara'ya dönüşümde Kırıkkale'ye girerken orada yaşayan Cemil Bey'i aradım. Beraberce uzun süredir rahatsız olan Kırıkkaleli ülküdaşımız Ahmet DEMİRBİLEK'in ziyaretine gittik. İleri derecede nefes darlığı (KUA) ve yüksek şekerden muzdarip, daha önce de telefon ile arayıp geçmiş olsun dileklerimi bildirmiştim.

Mustafa KUTLU'nun "Ya Tahammül Ya Sefer" isimli hikayesini okuyanlar hatırlayacaklardır. Hikayenin iki ana karakterinden birisi idealist bir üniversite öğrencisi olan Murat diğeri ise dava delisi Kerim. İdealist bir üniversite öğrencisi olan Murat inandığı davasına hizmet etmek için bir dernek kurmuş ve burada sık sık konferanslar verdirip, konuşmalar yaptırıyordu. Murat davasına son derece bağlıydı. Kerim ise Murat Ağabeyi ve diğerleriyle olmaktan, onlara hizmet etmekten zevk alıyordu. Her dediklerini anında yapıp onlara kolaylık sağlıyordu. Kendisi de dava delisi olmuş çıkmıştı. Dernek her konuşmada tıklım tıklımdı, insanlar oturacak yer bulamıyordu. Herkes elinden geleni yapıyordu. Ellerinde çoğu eski ve kalın kitaplar olan mollalar bir odadan diğerine giriyordu. Aradan zaman geçti. Artık Murat Ağabey ceketi parmağında omuzları düşmüş olarak geliyordu Nazım Usta’nın yanına. Dernek işlemiyordu. Her şey kötü gidiyordu. Konuşmalara çok az insan geliyordu kimsede eski coşku kalmamıştı. Okuyan, üniversiteyi bitiren, gidiyor artık geri dönmüyordu. Bazen birileri uğrayıp hal hatırdan sonra derneğe ne olduğunu soruyorlardı. Bu derneği tekrar canlandırmak gerektiğini söyleyip ayrılıyorlar fakat bir daha uğramıyorlardı. Bir gün Murat Ağabey, Kerim’i tuttu. Aldı karşısına artık kendisinin olmayacağını söyleyip derneğin anahtarını Kerim Usta’ya verdi. Bu arada Nazım Usta da ölmüştü. Kerim Usta dernekle baş başa kalmıştı. Yalnızdı ve terk edilmişti aradan uzun süre geçti her gün birilerinin, Murat ağabeyinin, gelmesini bekledi ama hiç gelen olmadı.

Kırıkkaleli dava delisi Ahmet de şöyle anlatıyor: “Şu anda 74 yaşındayım 1969 senesinin 6.ayından bu tarafa MHP’liyim.MHP ben ve benim gibi pabucu basık binlerce insanı hayata ve cemiyete kazandırdı. Fikri şahsiyetimiz dava inancımız, dava ahlakımız bu çatının altında oluştu. Kırıkkale gibi bir sanayi şehrinde 1965’den 1980’e kadar aşırı solcu devrimci unsurların işçi kesimini istismar etmesine, binlerce işçinin gücünün Türkiye’yi ideolojik grevler ile iktisadi çöküntüye götürmek isterlerken istismar edilmesine fırsat vermedik. O yıllarda çok yoğun komünizm propagandalarına din, devlet, tarih ve kültür düşmanlığına alet edilmek istenen gençlerimizi Türk devletine sadakat Türk milletine sonsuz sevgi, Türk vatanına, Türk bayrağına, yüce dinimiz İslam’a bağlılık konusunda uyardık ve eğittik birçok mücadelenin içerisinde yer aldık. Sadece Kırıkkale içerisinde ki mücadelelerde yer almayıp Türkiye’nin dört bir yanında zor durumda olan arkadaşlarımıza yardıma koştuk. İzmir’de TAR-İŞ iplik fabrikasında çalışmaya başlayan arkadaşlarımıza o Sovyet yanlısı tutum içiresinde olan DİSK(Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu)’e bağlı marksist ve leninist militanlar işçi arkadaşlarımızın çalışıp üretim yapmalarını engel oluyorlardı. Türkiye’nin dört bir yanından ekmeklerini kazanmak için gelen işçi arkadaşlarımıza karşı şeytani desiseler uyguluyorlar her türlü baskı ve tehdit yoluyla engellemeye çalışıyorlardı. Allah’ın izniyle bizim ülkücü milliyetçi arkadaşlarımız galip geldi ve DİSK’i TARİŞ’ten sürüp çıkardılar (1976-1977).

Konya Seydişehir’de yine DİSK’e bağlı Maden İş Sendikası vardı. Şube başkanı 1970 yılının 8 Haziran tarihinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde şehit edilen Yusuf İMAMOĞLU’nun katil zanlılarından Vural Yıldırımoğlu idi. Yine oradaki arkadaşlarımızın mücadelesine bir nebze katkıda bulunmak için Seydişehir’e gittik.Orada işittiklerimize göre o tarihlerde CHP İzmir milletvekili olan aşırı solcu militan Süleyman Genç alüminyum ham maddesinin çıkarıldığı Küpe Dağlarının Menteş bölgesinde Marksist ve Leninist militanlara Türkiye’nin muhtelif şehirlerinde Ülkücü Milliyetçilere karşı kanlı eylemler düzenlemeleri için gerilla eğitimi yaptırıyordu. Nitekim 26 Şubat 1975 tarihinde Seydişehir’de Türk Metal Sendikası üyesi Hasan KADIOĞLU bu devrimci militanlar tarafından şehit edildi. O dönemde ki Türk Metal Sendikasının yöneticilerinden merhum yiğit sendikacı Baki YEŞİLOĞLU, Erdoğan ASLIYÜCE ve arkadaşları amansız bir mücadele ile DİSK’i buradan da söküp attılar.

Sıra Bursa’da ki Metal İş kolunda “özellikle Tofaş ve Renault otomobil fabrikalarında” çalışan işçileri tehdit ve zorbalıkla baskı altında tutan DİSK’e bağlı Maden-İş’e gelmişti. Fabrika Önünde Türk Metal üyeleri bildiri dağıtırken devrimci militanlar saldırdılar ortalık kan gölüne döndü 2 işçi vuruldu. Bursa’da her zaman olduğu gibi yine devrimci tezgah işledi bir Ülkücü başkan daha (Baki YEŞİLOĞLU)tutuklandı. (29 Temmuz 1978 tarihinde tutuklu bulunduğu Balıkesir cezaevinde komünist militanlar ve kiralık katiller tarafından şehit edildi.)

1979 yılında bir süreliğine Almanya’ya gittim. Ömrümüz büyük idealimiz olan Milliyetçi Büyük Türkiye’yi inşa edeceğine inandığımız Ülkücü Milliyetçi hareketin siyasi kanadı olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin başarılı olabilmesi için bir adanmışlık duygusuyla gece gündüz demeden çalışarak geçti.

1996’dan 2001 yılına kadar merhum Başbuğ Türkeş Bey’in talimatı ve görev vermesiyle MHP Kırıkkale Merkez İlçe başkanlığı yaptım. 1999 seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak Kırıkkale de ilk kez milletvekili seçtirdik.

Halen uzun süredir muzdarip olduğum rahatsızlığım sebebiyle artık siyasi faaliyetlere aktif olarak katılamıyorum. Zaten toplam 1800 Türk Lirası emekli maaşımın 600 lirasını ev kirasına, 600 lirasını daha önceden borçlandığım banka kredisine yatırıyorum. Çok uzun yıllar teşkilatın bütün faaliyetlerinde kullandığım arabamı da artık -hurdaya döndüğü için- bir alıcısı çıkarsa plakasını satıp ihtiyaçlarımı karşılarım diye kapının önünde bekletiyorum. Zamanımızda siyaset ile uğraşmak oldukça masraflı bir iş olduğu için hem imkansızlıklarım ve hem de sağlık durumum sebebiyle istesem de herhangi siyasi faaliyet içerisinde bulunamam.

Bütün duam iktidarı için gençliğimizi ve ömrümüzü vakfettiğimiz Milliyetçi Hareket Partisi’nin tek başına iktidara gelmesi içindir. Bunu göremezsem gözlerim açık gidecektir. Buradan bütün ülküdaşlarıma çağrım: Dünyevi ve siyasi makamlar için birbirinizi hırpalamayın, kırmayın. Türk milletinin yegane ümit kaynağı ülkücü milliyetçi harekettir. Safları sıklaştırın, şu veya bu sebeple başka siyasi mahfillerde siyaset yapan arkadaşlarımızı düşman gözüyle görmeyin. Ben bütün ülkücülerin bir gün bir kavşak da yeniden buluşacağına ve Milliyetçi Büyük Türkiye yürüyüşüne devam edeceklerine bütün kalbimle inanıyorum.”

2-3 saatlik hasret giderme, dertleşmeden esnasında değerli eşinin ikramı nefis çörekleri tadıp, bu tür sohbetlerin vazgeçilmezi tavşan kanı çaylarımızı arka arkaya yudumladıktan sonra “Dava Delisi Ahmet”e veda edip yanından ayrılırken -hikayede ki dava delisi Kerimin Murat ağabeyini ve misafirleri beklediği gibi-MHP’nin iktidarını bekliyor ve evinin balkonuna çıkmış arkamızdan Avşar Beyi Dadaloğlu’nun şu mısralarını seslendiriyordu :

“Aşağıdan Yusuf Paşa’m gelirken
Düşmanına karşı koyan mert olur
Şahin kocasa da vermez avını
Aslı kurt yavrusu gene kurt olur”

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,01 M - Bugn : 34910

ulkucudunya@ulkucudunya.com