“Başörtüsü ile okumak isteyenler Suudi Arabistan’a gitsin” diyen, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, Recep Tayyip çok kızmış. Almış mikrofonu eline, açmış ağzını yummuş gözünü… Allah yarattı dememiş, vermiş veriştirmiş. “Siyaset yapmak istiyorsan çık meydanlara” buyurmuş.
Kimsenin bu ülkenin evlatlarına adres göstermeye hakkı olmadığını vurgulayan Recep Tayyip, şöyle konuşmuş: "Bu ülkenin evlatlarına kimse başka coğrafyada adres vermeye kalkmasın. O adresi vermek isteyenler, önce, kendileri oraya gitsinler. Bu ülkenin evlatlarının adresi bellidir. 780 bin kilometre karelik Türkiye topraklarıdır. Bu toprakların içerisinden hangi tasarrufla, sen, kalkıp da 'Suudi Arabistan’a git' diyebiliyorsun? Kim sana bu yetkiyi veriyor? Bu adresi, nasıl gösterebiliyorsun? Eğer bu noktada, hâlâ birilerinin teşvikiyle, yeniden bir şeyler yapma gayreti içerisindeysen, o zaman, meydanlara çıkarsın. Meydanlara çıktığın zaman, bu ülkenin, bu düşüncelere nasıl teveccüh gösterdiğini görürsün."
Saçmaladığı şeyler sebebiyle, Süleyman Demirel’e bu ya da benzeri lâfları söylemeye bu ülkede herkesin hakkı vardır. Her Türk vatandaşı edebi, nezaketi, tahsili, kültürü, bilgisi, görgüsü, tecrübesi çerçevesinde, Süleyman Demirel’e cevap verebilir. Nitekim bendeniz geçen yazımda bunu yapmaya çalıştım ama Recep Tayyip bunları söyleyemez… Recep Tayyip’in buna hakkı yoktur.
Süleyman Demirel’e hepimiz bir şeyler söyleyebiliriz: Sokaktaki çöpçü, tarladaki çiftçi, tezgâhı başındaki işçi, masa başındaki memur, iş yerindeki esnaf, ticarethânesindeki tüccar, fabrikasındaki sanayici Süleyman Demirel’i tenkit edebilir ama Recep Tayip bunu yapamaz. Recep Tayyip’in buna hakkı yoktur.
Çünkü Recep Tayip, bizim gibi sıradan bir adam değildir, bu ülkenin Başbakanıdır. Hem de arkasında isterse Anayasayı bile değiştirebilecek bir Meclis çoğunluğu olan, Başbakanıdır. O yüzden sıradan vatandaşlar gibi sızlanamaz, ağlaşamaz, şikâyet edemez… Bir mesele varsa halletmek, bir dert varsa çâre bulmak, bir problem varsa çözmek onun sorumluluğu ve görevidir.
Başörtülü Müslüman Türk çocukları, Türkiye’nin okullarında okuyamıyorsa, Türk vatandaşları olarak bizler, bu durumu elbette tenkit ederiz. Bizim tenkit etmekten, şikâyetçi olmaktan, sızlanıp-ağlaşmaktan başka neyimiz var? Genelgeleri, yönetmelikleri, tüzükleri, yasaları veya anayasayı biz değiştiremeyiz ki. Böyle bir yetkimiz de gücümüz de yok. Böyle bir gücümüz ya da yetkimiz olsa, zaten bir dakika bile beklemeyiz, gereğini yaparız. Meseleyi hallederiz, problemi çözeriz.
Hey! Recep Tayyip aklını başına devşir, sen İstanbul Belediye Başkanı değilsin, artık. Sen AKP’nin Genel Başkanısın. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanısın… Yoksa Türk Milletini uyutmaya mı çalışıyorsun? Öyle ise vazgeç bundan… Bizi ahmak, aptal, geri zekâlı yerine koymaktan vazgeç… Arkanda Meclis çoğunluğu var... Ne istersen yapabilirsin... Yeter ki iste.
Ya bu meseleyi halletmek için ne yapmak gerekliyse, yap! Yönetmelik mi, tüzük mü, yasa mı, anayasa mı, ne değişmesi gerekiyorsa, değiştir!
Ya da biraz insaf et, Müslüman Türk Milletinin duygularıyla oynamaktan vazgeç!
Veya hiçbirini yapamıyorsan, hiç olmazsa çocuklarını ABD de okutmaktan vazgeç! Dünyaya karşı çok ayıp oluyor, çünkü…
Birileriyle, bir takım polemiklere girerek sorumluluktan kurtulamazsın… Çünkü genel seçimlerde, “bu konu bizim namus borcumuzdur” demişti, bir parti yetkiliniz… Siz, bunu unutmuş olabilirsiniz ama biz unutmadık… Ya namus borcunuzu ödeyin veya sesinizi kesin!
Yutmayız, bu basit numaraları, biz… Maymunun gözü açıldı… Bu garip, mazlûm ve mağdur Müslüman Türklerin bırak yakasını, artık… Bir koyundan iki post çıkmaz!
Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.
