Muhsin Yazıcıoğlu’nu taşıyan helikopter Kahramanmaraş’tan havalandıktan sonra düştü. Şu an itibariyle (26 Mart, saat; 10,44) henüz enkaza ulaşılamadı; bu, Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki kişiler en az 19 saattir dağ başında bulunuyorlar, demektir. Çok uzun bir zaman! Orada hava sıcaklığı nereden baksanız eksi yirmi derecedir… Allah’tan ümit kesilmez, ama pek fazla ümit kaldı demek de zor… Allah yâr ve yardımcıları olsun!
Ben Muhsin Yazıcıoğlu’nu pek fazla sevmezdim, buradaki ilk yazılarıma bakarsanız bunu ve sebeplerini görür-öğrenirsiniz. Muhsin Yazıcıoğlu da beni sevmezdi, O’nun da kendince haklı sebepleri vardı… Bunları tekrar edecek değilim, onlar başka bir şey… Ben burada “olayı” ve üzerinde düşündüklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şunu, hiçbir yanlış anlamaya meydan vermemek için en başta ifade edeyim: Bundan sonra okuyacağınız satırlar bir belgeye yahut şahitliğe dayanılarak yazılmadılar. -Siz bunlara ister komplo teorisi, isterseniz başka bir şey deyin, bu, beni hiç mi hiç ilgilendirmez, istediğinizi söyleyebilirsiniz- Bu yazacaklarım; sezgilerimin, tecrübelerimin ve bilgilerimin mahsulüdür. Dolaysıyla ya inanırsınız ya da deli saçması sayar ve gülüp geçersiniz, bu, sizin bileceğiniz bir şey.
Ben matematikçi değilim, bir matematikçi bana söylesin; hayatında ilk defa bir helikopter kiralayan bir kişinin helikopterinin düşme ihtimali kaçta kaçtır?
Matematikçi değilim, ama bunu bilmek için herhalde matematikçi olmaya lüzum yoktur; bu, imkânsız kadar küçük bir ihtimaldir!
O zaman? O zaman, bu işin içinde başka bir iş var demektir!
Peki, bu, ne olabilir? Sabotaj olabilir!
Muhsin Yazıcıoğlu’na kim ve niye suikast yapsın?
Bu suale cevap vermek o kadar kolay değil, ama bir teorim var: Biliyorsunuz, ABD Irak’tan çekiliyor. Obama’nın Başkan seçilmesi bu süreci hem hızlandırdı hem de gerçekleştirdi.
Ama ABD Irak’taki hâkimiyetini sürdürmek istiyor… Çünkü Irak’a hâkim olmak demek; hem Avrasya’ya hâkim olmak bakımından büyük bir avantaj sağlamak ve hem de Irak’ın petrol kaynaklarını sömürmek demek… Üstelik İsrail, “beka stratejisi” gereği, Irak’ın üçe bölünmesini ve dahi kuzeyinde bir Kürt devleti kurulmasını istiyor… Ve Yahudi lobisi ABD de çok etkili… Bütün bu faktörler bir araya geldi ve ABD’ye Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti kurdurdu! Kimse yok böyle bir şey demesin, var! Irak’ın kuzeyinde fiilen kurulmuş ve fakat henüz Dünya tarafından resmen tanınmamış bir Kürt devleti var!
ABD Irak’tan çekilmeden evvel, bu Kürt devletine resmiyet kazandırmak istiyor… Aksi halde Kürt devleti bir gün bile yaşayamaz! Türkiye, İran ve Suriye hatta Irak buna asla müsaade etmezler… İşte Abdullah Gül’ün Irak ve Obama’nın Türkiye ziyaretinin altında yatan esas sebep budur… Son günlerde PKK’nın tasfiye edildiğinin ya da silâh bırakacağının konuşuluyor olmasının asıl sebebi de budur. Çünkü PKK varlığını sürdürdüğü takdirde Türkiye’yi özellikle TSK’yı Kürt devletini hiç olmazsa fiilen tanımaya ikna etmek mümkün değildir. Yani alın PKK’yı, verin Kürt devletini hikâyesi!
Yahu M. Metin Kaplan konuyu iyice dağıttın, üstelik bütün bunların Muhsin Yazıcıoğlu’na suikast yapılmasıyla ne alâkası var?
Var, hem de çok alâkası var! Bakın nasıl? Irak’ın kuzeyindeki Kürt devleti ABD Irak’tan çekildikten sonra yaşayamazsa, ABD Irak’taki hâkimiyetini kaybeder ve dolayısıyla Afganistan ve Avrasya’daki durumu da tehlikeli bir hâl alır. Üstelik verdiği sözü tutmamış olacağı için İsrail ile ilişkileri bozulur... ABD bu yüzden Kürt devletine resmiyet kazandırmak zorundadır… Ancak bunun için Türkiye’nin buna karşı çıkmaması lâzım.
Türkiye karşı çıkmazsa, durumu öyle sıkışık ki Suriye de karşı çıkamaz… İran zaten karşı çıkmaz, çünkü Irak’ın bölünmesi sonucunda, Irak’ın güneyi Şii devleti vasıtasıyla İran’ın kontrolüne girecektir… Türkiye’de ise bütün şartlar Kürt devletini fiilen tanıma yönünde gelişiyor: AKP muhalifleri, ulusalcı aydınlar ve TSK, Ergenekon Davası bahane edilerek baskı altına alındılar, Kürt devletinin fiilen tanınmasına bunlar direnemezler… AKP zaten ABD ve İsrail ile işbirliği içinde, CHP ve MHP’nin vaziyetleri de malum… DTP, PKK’nın kontrolünde… Geriye kim kaldı?
Bir tek Muhsin Yazıcıoğlu ve BBP!
Muhsin Yazıcıoğlu hem ülkücü orijinli olduğu için hem de kimsenin sahip çıkmadığı “bir şeye” sahip çıkarak siyasî çıkar elde etmek için Kürt devletinin Türkiye tarafından tanınmasına şiddetle karşı çıkacaktı. Ve emin olun ki etkili de olacaktı. Çünkü Türk milleti bu konuda gerçekten çok hassastır… Muhsin Yazıcıoğlu’nu, bindiği helikoptere sabotaj düzenleyerek, bunu bilenler enterne etmiştir!
Muhsin Yazıcıoğlu’na suikastı; Gazeteci-Yazar Uğur Mumcu’ya, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’e ve Kıdemli Binbaşı Ahmet Cem Ersever’e suikast düzenleyenler, tertiplemişlerdir! Peki, kim bunlar? Bunlar İsrail gizli servisi OADNA (MOSSAD istihbarat toplar, Shin Bet iç güvenlikle ilgilidir, bu; sabotaj yapar, suikast düzenler) ile ABD gizli servisi CİA’dır!
Nasıl yaptılar? Nasıl yaptıklarını şimdiden tam olarak bilmek mümkün değil, ama bunu; güya PKK ile ilgili istihbarat toplamak için bölgede dolaşan AWACS uçakları vasıtasıyla da (aynı gün ve saatlerde bölgede bir tanesi dolaşıp duruyordu!) helikopterin bilgisayar programına yerleştirilmiş olan “arka kapı” (Arka kapı, program için kodu yazan programcı tarafından yazılır ve genellikle sadece onun tarafından bilinir... Bu yolla çok sayıda CASA askerî uçağımız düşürüldü!) kullanılmak suretiyle de yapılmış olabilir!
Netice olarak; kim tarafından, niçin ve nasıl yapılmış olursa olsun Muhsin Yazıcıoğlu bir suikasta kurban gitmiştir! Allah rahmet eylesin! Ailesine, dostlarına ve sevenlerine Allah sabrı cemil ihsan etsin!
Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.
