DTP Diyarbakır İl Başkanı Hilmi Aydoğdu, 21 Şubat günü, “Kerkük'e yapılacak saldırıyı Diyarbakır'a yapılmış sayarız" dedi. DTP İl Başkanı Hilmi Aydoğdu KYB(Kürdistan Yurtseverler Birliği)'nin internet sitesi 'Pukmedia'ya yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Türkiye, Kerkük’e veya Kuzey Irak’a herhangi bir müdahalede bulunursa, bu Türkiye’de çok ciddi olayların ve çatışmaların yaşanmasına sebep olacaktır. Türkiye’de de 20 milyon Kürt yaşamaktadır ve 20 milyon Kürt de Irak’ta Kürtlerle yapılacak böylesi bir savaşı veya Kerkük’e yapılacak böylesi bir saldırıyı kendilerine yapılmış olarak görecektir. Türkiye’de, Diyarbakır’da, İstanbul’da veya Van’da yaşayan Kürt ile Kuzey Irak’ta yaşayan Kürt aynıdır, Kerkük’e müdahalede Türkiye’nin içindeki Kürtler tepkisiz kalmaz.”
"Kerkük, Kürtlerin kazanmış olduğu yeni statü ve hakların korunması açısından stratejik öneme sahiptir. Kerkük'e yapılan saldırılar Diyarbakır'a yapılmış olur, Diyarbakır'a yapılan saldırılar ise Kerkük'e yapılmış olur."
DTP İl Başkanı Hilmi Aydoğdu, bu açıklamayla yetinmedi, ertesi gün sözlerinin arkasında olduğunu söyledi... Başta Kürtler olmak üzere Türkiye’nin bütün demokratik dinamikleri ve Türkiye’nin barışçıl demokratik birliğinin gelişmesine inanan bütün toplumsal kesimlerin, Türkiye’nin Ortadoğu bataklığına bulaşmasını istemediğini savunan Aydoğdu, ” Benim yaptığım açıklamada da söylediğim şuydu. Kerkük, Irak’taki Araplar, Türkmenler ve Kürtlerin bir sorunudur ve onlar kendi sorunlarını kendi iç dinamikleriyle çözmek zorundadırlar. Türkiye’nin Kerkük’e müdahalede bulunması, ya da bir saldırıda bulunması, Türk Devleti ile Kürtleri karşı karşıya getirecektir. Burada hiç kimsenin arzu etmediği çok büyük bir savaş yaşanacaktır “ dedi.
Ayrıca KYB internet sitesine, açıklamaları DTP Diyarbakır İl Başkanı olarak yaptığını ve DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün açıklamaları ile paralellik taşıdığını söyledi. Aydoğdu, Kerkük’e yapılacak bir saldırı ve müdahalenin taraflarının Türkiye ve Irak’taki Kürtler olacağını iddia ederek şunları söyledi: “Bu savaşın bir tarafı Türkiye, bir tarafı Irak’taki Kürtler olacaktır. Türkiye’de de 20 milyon Kürt yaşamaktadır ve 20 milyon Kürt de Irak’ta Kürtlerle yapılacak böylesi bir savaşı veya Kerkük’e yapılacak böylesi bir saldırıyı kendilerine yapılmış olarak görecektir. Benim de orada ifade ettiğim, Kerkük’te böylesi bir savaş durumu yaşanırsa, Kürtlerle Türk ordusu arasında yaşanırsa, Diyarbakır’daki, Van’daki ve İstanbul’daki Kürtler de sonuçta Kürt’tür. Oradaki Kürt, buradaki Kürt. Bunların arasında ciddi kültürel, ulusal bağlar var. Bu benim burada dile getirdiğim düşüncedir. Ama bugün sokağa çıkarsanız, sokakta insanlarla röportaj yaparsanız, burada yaşayan her Kürt’ün duygusudur.”
Bunları zaten biliyorsunuz, zira medya bu açıklamaları verdi… Lâkin iş bu kadarla kalsa iyi, bunun devamı da var… Meselâ Batman Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan, Diyarbakır DTP İl Başkanının ortaya koyduğu düşünceyi paylaşıyoruz" dedi.
Batman Belediyesi'nin yaptırdığı bazı tesislerin açılış merasimlerinde konuşan Hüseyin Kalkan, Hilmi Aydoğdu'nun Kerkük'e ilişkin açıklamaları nedeniyle tutuklanmasına tepki gösterdi. İl Başkanı'nın tutuklanmasını doğru bulmadığını söyleyen Kalkan, "Yaptığı açıklama olması gereken bir açıklamadır. Halkımızın tümünü ilgilendiren bir açıklamadır. Bu konuda il başkanımızın tutuklanması doğru bir mantık değildir. Biz de kendisinin ortaya koyduğu düşünceyi paylaşıyoruz. Bu konu hassas bir konudur. Tüm Kürtleri ilgilendiren bir konudur. Bundan dolayı herkesin hassas davranması gerekiyor. Bütün Batman halkının kendisinin arkasında olduğunu belirtmek istiyorum" dedi.
Allah aşkına, bu açıklamalardan, ne anlıyorsunuz, siz? Genel Seçimlere sekiz ay bir zaman kalmışken, legal bir siyasî parti’nin yetkili kişilerinin söyleyeceği şeyler mi, bunlar? Birisi, Türkiye Cumhuriyeti’ni âdeta tehdit ediyor ve bu yüzden tutuklanıyor, diğeri de yapılan açıklamaları desteklediğini söyleyerek, sanki beni de beni de tutuklayın diyerek, C. Savcılarına dâvetiye çıkarıyor… Bunun bir mantığı var mı? Bu eylemler, DTP’nin kapatılmasına sebep olmaz mı? Olur! DTP kapatılırsa, kapatanlar haksız mıdır? Değildir! Öyle ise ne yapmaya çalışıyor, bu adamlar? Bunu bilmeyecek ne var, tabii ki DTP’yi kapattırmaya çalışıyorlar!
Eh, pes artık! Komplolarla uğraşa uğraşa kafayı bozdun, herhalde? Yo hayır, çok şükür kafam gayet iyi… Hiçbir sağlık problemim de yok… Ayşe Hanım, zaten buna müsaade de etmez… Malûm, eşim uzman doktordur… Öyle ise, nedir bu hal? Böyle saçma bir iddia olabilir mi; DTP’liler, DTP’yi kapattırmaya çalışıyorlarmış! Olur, niye olmayacakmış… Ben, böyle görüyorum… Olan biteni ben böyle izah ediyorum… Siz, buna katılmıyorsanız, kendi açıklamanızı getirin… Mantıklı ve doğru ise, insanlar sizin fikrinize katılırlar… Bu konuda bir fikriniz yoksa, o zaman beni bir dinleyin… Yapacağım izahatı bir okuyun, sonra, ister inanın istemezseniz de inanmayın… Bu kadar basit.
İzninizle, arz edeyim:
Türkiye’deki Kürtlerin sayısı belli; genel nüfusun yüzde 7 ilâ 8’i arasında… Bundan daha önemlisi de bunların tamamı, Kürtçü partileri desteklemiyor… Kürtçü partiler, her şeye rağmen; tehdide, baskıya, öldürmeye varan şiddete karşın, Kürtlerin ancak yarısının reyini alabiliyor… Bu, kesin! Daha önce yapılan seçimler bunu gösteriyor… Üstelik, son yıllarda Kürtçülük iyice itibar da yitirdi… Kürtçüler, bu yüzden önümüzdeki seçimlerde Kürtlerin yarısının oyunu bile alamayacaklar… Bu da kat’î!
Kürtçüler, zaten, bunu bildikleri için, seçimlerde uygulanan Türkiye Seçim Barajı’nın demokrasiye aykırı olduğunu iddia ederek AİHM’ne müracaat etmişlerdi… Ancak AİHM, Türkiye Seçim Barajı’nın demokrasiye aykırı olmadığını kararlaştırdı… Yani yüzde 10’luk seçim barajı gelecek Genel Seçimlerde de geçerli olacak.
Bu ne demek? Bu, Kürtçü partiler TBMM’ye temsilci sokmayacaklar demek! Halbuki TBMM’ye mutlaka girmek istiyorlar… Bunu nasıl sağlayabilirler? İki şekilde; birinci yol, bir parti ile seçim ittifakı yapmak… Ancak bu yol bir kere denendi ve Kürtçüler TBMM’ye de girdiler… Ancak bir seçim sonra, bunlarla ittifak yapan parti, seçim barajını aşamadığı için TBMM’ye giremedi… O sebeple, ciddi ve büyükçe partilerin hiç biri Kürtçülerle ittifak yapmaz… Yapamaz! Demek ki bu yol, çıkmaz! İkincisi, seçime bağımsız adaylarla katılmak… Fakat bunun da, aşılması çok güç psikolojik zorlukları var… Bir defa bütün dünyaya, Türkiye’de yirmi milyonu aşkın Kürt olduğunu söylüyorlar… Seçime bağımsız adaylarla iştirak etmeye kalkarlarsa, dünya bunlara; hani yirmi milyon kişiydiniz, öyleyse, şimdi niye seçime bağımsız adaylarla katılıyorsunuz? Sayınız bu kadar mı değil, yoksa Kürtlerin tamamının desteğini mi alamıyorsunuz, diye sormazlar mı? Bu, her iki halde birbirinden daha kötü değil mi?
Üstelik böyle bir şey, Türkiye’de yaşayan taraftarlarının da morallerini bozar… Kaldı ki, oylar bağımsızlarla Kürtçü partiler arasında bölünür-parçalanır… Lâfı uzatmayayım, netice olarak; bu durumda alınabilecek en doğru tedbir, DTP’nin kapatılmasını sağlamaktır.
Böyle bir şey, bütün mahzurları ortadan kaldırdığı gibi.. DTP’yi Devlet kapatmış olacağı için, kendilerini mağdur hisseden Kürtçülerin, derlenip toparlanmalarını da sağlar… Kendi taraftarlarıyla dünyaya karşı mahcubiyetten kurtulmuş olurlar… Reyler, DTP ile bağımsızlar arasında bölünmekten kurtulur… Ve en mühimi, bu suretle Türkiye barajı meselesini aştıkları için, rahatça TBMM’ye girmiş olurlar… İşte, bu sebeple böyle konuşuyorlar… Bütün mesele, Devlet’in DTP’yi kapatmasını sağlamak! Gerisi hikâye…
Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.
