« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

07 Kas

2007

Röportaj: Osman Toprak; Terörün arkasında kimler var?

07 Kasım 2007

“Mahir Bir Kaynak” olarak bilinen Prof. Dr. Mahir Kaynak ile arkadaşımız Osman Toprak, yaşanan son olayları merkeze alarak önemli bir söyleşi gerçekleştirdi. Hem istihbaratçı olan, hem de Büyük Ortadoğu Projesi, Dünyayı Kimler Yönetiyor, İstihbarat ve Terör Oyunları, Türkiye Üzerine Stratejik Analizler gibi derinlikli kitaplara imza atan Sayın Kaynak’ın söylediklerini dikkatle okumalıyız.

* * *

*11 Eylül 2001’den sonra dünyamız Amerikan hegemonyası ve işgali altına süratle girmeye başladı. Irak işgalini Amerikalı ağızlar “petrol” ile izah etse de, siz bunun aslında Türkiye’ye karşı yapılmış bir operasyon olduğunu söylüyorsunuz. Hatta Irak’ın hedef bile olmadığını, hedefin Türkiye olduğunu vurguluyorsunuz. Türkiye hangi güce, hangi değere sahip olduğu için bir hedef haline gelmiştir?

Türkiye başlı başına bir hedef değil, bir ara hedeftir. Evvela Amerika ne yapmak istiyor, bunu anlayalım. Burada, petrol tedarik etmek gibi bir problemi yok. Aslında kendi ihtiyaçlarını karşılamak değil, kendisine rakip olan güçlerin enerji kaynaklarını kontrol etmek istiyor. Kim bunlar, bir tarafta Avrupa, bir tarafta Çin. Kendisinin ihtiyacı olan petrolü sağlamak değil amaç, rakiplerinin enerji kaynaklarının kontrolü. Bu bakımdan da Türkiye kilit rol oynuyor ve bunun için Türkiye üzerinde bir egemenlik kurmak istiyor. Böylece, Avrupa’nın kendisine rakip olmasını, Çin’in de yeni bir güç haline gelmesini engelliyor.

*Türkiye bu noktada nasıl ve niçin bir öneme sahip, Amerika’nın yanında veya karşısında yer almamız ne anlam ifade ediyor?

Amerika’nın yanında yer alması rakiplerin enerji kaynaklarını kontrol etmesine imkân sağlayacak. Amerika, Avrupa ve Çin’i kontrol etmek için “petrolü” kontrol ediyor, bu kontrol için de Türkiye kilit rol oynuyor.

*1 Mart 2003 tezkeresi ile Türkiye ile ABD ilişkilerinde hızlı bir kriz, Türkiye ile Ortadoğu ülkeleri arasında hızlı bir yakınlaşma baş gösterdi. Ülkemize yönelik Amerikan tehdidine karşı bölgemizdeki devletlerden ciddi bir siyasî, askerî ve ekonomik destek görmemiz ne kadar mümkündür?

Evvela dünya üzerindeki tarafları tespit etmek gerekir. Avrupa bir güç haline gelmek istiyor ve kendi enerji kaynaklarını kendi kontrol etmek istiyor. O da bu nedenle Türkiye’yle yakınlaşıyor. Burada, biz kiminle işbirliği yaparız, sorusunu şöyle cevaplayabiliriz. Bir, Avrupa ile bütünleşir, Avrupa’nın bir parçası haline gelebilir, Amerika’nın bölgedeki etkinliğini sınırlayabiliriz. İki, çok daha radikal bir değişiklik yapar, Rusya’nın bulunduğu tarafa geçebiliriz.

*Türkiye burada bir tercih yapmak zorunda mıdır, bir tercih ile mi karşı karşıyayız?

Tercih şudur, ya Avrupa’nın yanında yer alacaktır, ya da Amerika’nın yanında yer alacaktır. Fakat Avrupa’da ikili eğilim var. Bunlardan birisi, küresel sermaye ile bütünleşmiş bir İngiltere’nin Avrupa’yı bir hayat sahası haline getirmesi ve orayı kontrol etmesidir. Geçmişte de İngiltere’nin Türkiye’yi Avrupa Birliği’nin içine almak istemesinin nedeni de buydu. İngiltere şöyle düşünüyordu; benim öncülüğümde İtalya, İspanya, Polonya ve Türkiye’nin de katılımıyla –çünkü Türkiye küresel sermaye ile iç içe- biz Avrupa’yı kontrol edebiliriz, kıta Avrupa’sının önemi azalır ve İngiltere dünya üzerinde yeniden bir büyük güç haline gelir.

*Ama İngiltere’nin neredeyse bütün politikalarının Amerika ile aynı olduğunu görüyoruz. Böyle bir İngiltere, Amerika’dan bağımsız bir güç haline gelebilir mi?

Tony Blair, iktidarı döneminde Amerika’daki Bush yönetimle değil, küresel sermaye ile iç içeydi. Hiçbir sebep, hiçbir seçim yenilgisi olmadığı halde Blair ayrıldı Gordon Brown geldi. Gordon Brown Amerika ile daha yakın ilişkiler kuruyor. İngiltere’nin geçmişte Ortadoğu’da oynamak istediği rol şuydu; Amerika buralara tek başına egemen olmasın, benim de payım bulunsun. Fakat o proje gerçekleşmedi.

*Niçin?

İngiltere’nin öncülüğünde bir Avrupa bütünleşmesi sağlanamadı. O zaman şunu görüyoruz, bundan sonra da göreceğiz, İngiltere Amerika’nın yanında yer alacaktır, bu bir saf değiştirmedir.

*İngiltere Avrupa’yı terk etti, Amerika’nın yanında yer aldı...

Bu bir saf değiştirmedir. Geçmişte İngiltere Türkiye’nin AB’ye girmesi için büyük çabalar sarf etti. Şu anda ise Türkiye ile İngiltere stratejik işbirliği anlaşması imzalıyor. Bu bir çelişkidir.

*Niçin?

Hem Avrupa ile bütünleşeceksin hem de ayrı bir biçimde bir ülke ile işbirliği anlaşması imzalayacaksın. İngiltere artık Avrupa’dan farklı politikalar izliyor.

*İngiltere niçin Türkiye ile anlaşma imzalıyor, niçin Türkiye’yi yanında görmek istiyor?

Ortadoğu’da var olmak için, etkili olmak için iki güce dayanacaksın, ya İran ile ittifak yapacaksın ya da Türkiye ile. Bunun dışında bir güç odağı yok. İran zaten İngiltere ve Amerika ile düşman. O zaman onlar için tek seçenek Türkiye kalıyor. Hem İran’ı ve İran’daki Rus nüfuzunu dengelemek, hem de Ortadoğu’da etkinliklerini arttırmak için İngiltere de Amerika da Türkiye’yi kaybetmek istemiyor.

*Burada hayati soru şu; Türkiye, Amerika ve İngiltere’ye “Hayır” diyerek, kendi başına, gerekirse Suriye ile, İran ile birlikte bir güç birliğine gidebilir mi?

Bunu engelleyen birtakım nedenler var. Bu söylediğimiz ülkeler, esas itibariyle ekonomisi dışa bağımlı olan ülkeler. Ortadoğu ülkeleri dışa bağlıdır, ekonomik olarak. Bu ittifak dışarıdan çok etkilenir, bu etki nedeniyle siyasî ve ekonomik krizlere sürüklenirler. İkincisi, bunlar ciddi bir askerî güce sahip değillerdir. Türkiye, büyük bir ordusu olmakla beraber bu ordunun teçhizatı dışarıdan gelmektedir. Ekonomik gücü dışarıya bağlı, askerî gücü sınırlı olan bir grubun dünya üzerinde iddia sahibi olması mümkün değildir. Önce bu engellerin aşılması gerekir.

*Bugüne gelirsek, AKP’nin bir yandan 22 Haziran seçimlerinde “Amerika’ya –tezkereye- hayır” diyen milletvekillerini tasfiye ettiğini biliyoruz, diğer yandan da bugünlerde Başbakan’ın Amerika’ya kafa tutmasına şahit oluyoruz. Hatta hükümet üyeleri PKK konusunda Amerika’yı açıkça suçluyor. Bu bir çelişki değil midir?

Sizin de söylediğiniz gibi tamamen çelişkiler yumağı. Önce Amerika’ya kafa tutuyorsunuz, sonra da gidiyorsunuz Amerika ile ortak operasyon yapabiliriz diyorsunuz Irak’a. Onun için ben sözlere itibar etmem, davranışlara bakarım. Uygulanan politikalar önemlidir. Bu politikanın şöyle olduğunu görüyorum; Kuzey Irak’a girme konusunda Amerika ile birlikte hareket edeceklerdir.

*Zaten Amerika şu anda bunun için hazırlanıyor.

Amerika ortamı çok iyi hazırlıyor. Bir, Türk kamuoyu Kuzey Irak’a girmek istiyor. İkincisi, Kuzey Irak’ta insanlar gösteri yapıyorlar, Türkiye PKK’yı bahane ederek topraklarımızı işgal edecek diyorlar. Bu ikisini birden tatmin etmek lazımdır. Bu nasıl yapılır, Amerika ile bir ortak operasyon yapılırsa bir defa Türk halkının beklentileri yerine getirilir, silahlı kuvvetlerimiz Kuzey Irak’a girer. İkincisi, Amerika ile birlikte yapıldığı için Kürtler buna karşı çıkmaz.

*Yoğunlaşan PKK terörünün bu ortamın hazırlanması için fırsat yarattığını söyleyebilir miyiz?

PKK bir markadır, bu operasyonlar artık bu örgüt tarafından yapılmamaktadır. Yani büyük devletlerden birisi yapıyor, adına PKK diyor. Bu terör eylemlerinin iki açıdan bir terör örgütünü aşan hedefleri vardır; bölgenin siyasî kaderini etkiliyor. Mesela Amerika ile Türkiye’yi yan yana getiriyor. Türkiye’nin Kuzey Irak’a harekât tarzını tayin ediyor. Ayrıca bu eylemleri yapanların profesyonellikleri çok dikkat çekici... Çok iyi istihbaratları var. Savaş tekniğini biliyorlar. Bu savaş tekniği bir terör örgütünün tekniklerinin çok ötesinde.

*Karşımızda çok güçlü bir projenin, operasyonun olduğunu söylüyorsunuz. Devletimizin buna karşı bir önlemi, daha üst cevap verecek bir projesi var mı?

Böyle durumlarda kendinize özgü operasyon yapmak için iki şeye ihtiyacınız var. Birincisi, bu politikanın sizin işinize gelmemesi gerekir. Hâlbuki bu politikayı siyasî iktidar da kabul etmiş durumda. İkincisi, bu politikaları uygulayacak gücünüz olması lazım. Bizim askerî birliğimizi basanlar bu olayları bilenlerdir. Bizde böyle bir operasyon yapacak birlik yok. Biz sadece savaş yapabilen birliklere sahibiz.

*Bize karşı savaş eden gücün arkasında kimler var ve bu gücü niçin şimdi etkin bir halde kullanıyorlar?

Amerika –dikkat ederseniz– şu sıralarda silahlı kuvvetlerini Irak’ta çok az kullanıyor. Adeta bir misafir gibi Irak’ta duruyor, stratejik bölgeleri tutuyor. Bütün operasyonlar, direnişçiler ve bunlarla mücadele eden güçler arasında cereyan ediyor. Onun için Amerika böyle bir savaşa hazırlıklı. Onlar bu işi biliyor. Ayrıca Amerikalılara da karşı çıkanlar bu metotları kullanıyor. Biz bu tür operasyonları kullanmıyoruz.

*1 Mart’tan sonra çuval geçirme, Ankara’da patlamayan bombalı minibüs, patlayan bombalar vs. hep bu operasyonların bir devamı mı?

Hepsi onların bir parçası. Bunlar Türk kamuoyunu belirli bir istikamete yönlendiriyor. Şu anda tam kıvamına geldi, bu operasyonlarla. Diyor ki, Kuzey Irak’a girmemiz lazım, çünkü terörizmin yuvası orasıdır. Fakat burada bir çelişki var, Türk halkı diyor ki, terörün yuvası Kandil dağıdır. Kandil dağı Amerikalıların kontrolünde, öyleyse Türkiye’deki terörü Amerika yapıyor. Amerika yapıyorsa, bunun sonucunda Amerikan aleyhtarlığı oluşuyor.

*Bunu isteyerek mi yapıyor Amerika? Türk kamuoyunda son derece ciddi bir Amerikan aleyhtarlığı var. Bunu Amerika hakikaten niçin ister?

İstemez. Öyleyse burada şunu görüyoruz, tek aktör olarak Amerika’yı görmek yanlıştır. Türkiye’de eylem yapanların bazıları PKK adını kullanıyor ve şunu biliyor; Türk halkı bunu da Amerika’ya fatura edecektir. Ve böylece bu düşmanlık daha da artacaktır. Amerika da şimdi bunu gördüğü için ve bu faturayı ödememek için, bu yükü sırtından atmak için PKK’yı tasfiye etmek zorunda kalıyor. PKK ile ittifakım benim için Türkiye’yi kaybetmekle sonuçlanacak diyor ve bu yüzden de PKK’yı tasfiye ediyor.

*Burada özellikle şunu sormak istiyorum. PKK bildiğimiz gibi Kürt unsurunu kullanıyor ve böyle bir devletten filan söz ediyor. Toplumda da çok sıkıntılı bir süreç yaşanıyor, Kürt eşittir PKK gibi söylemler çıkıyor. Kanlı, kirli bir örgütle bir millet nasıl birleştirilebilir?

Bu kesinlikle doğru değildir. Bu da Türkiye’ye yönelik operasyonun bir parçasıdır. Bunun amacı da Kürtlerle Türkler arasında bir gerginlik çıkarmak, hatta bu gerginliği çatışmaya döndürmek, bu iki kardeş halkın bir arada yaşamasını imkânsız kılmak için yapılmış operasyonlardır bunlar. Kürt halkının da, halkımızın da bu inanca kapılması onların oyununa alet olması anlamına gelir. Şunu görüyoruz, Güneydoğu Anadolu’da halkın büyük bir çoğunluğunun Türkiye’de beraber yaşamanın ötesinde bir eğilimi söz konusu değildir.

*Halkımız bu kardeşliği sürdürürken niçin bir güç bu fitneyi, bu çatışmayı istiyor?

Yirmi senedir modelim şu, Avrupa, küçük bir Türkiye’yi içine almak istiyor. Kürt bölgesini Türkiye’de

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,42 M - Bugn : 37605

ulkucudunya@ulkucudunya.com