« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis

2024

LİDER TÜRKEŞ (18)

15 Nisan 2024

31 Ağustos 1965 Cumartesi günü geç saatlerde Genel Başkan seçilen Alparslan Türkeş ile CKMP Genel Başkanı sıfatıyla ilk mülâkatı, yolda arabasını çevirerek Kuğulu Park’ta akşam karanlığında bir bankın üzerinde Hürriyet gazetesinden Cüneyt Arcayürek yapar. Bu bilgiyi ve gazete haberini paylaşıp takdir edilecek bir gazetecilik olduğunu söyleyince; Başbuğla ilgili bu tür haberleri hep büyük bir merak ve sevinçle karşılayan, gerçek Türkeşçi ve dolayısıyla en has Ülkücü M. Metin Kaplan ağabeyin teyiden, “Ee, o da Cüneyt Arcayürek…” deyişi dün gibi tazedir.

Türkeş’in Milliyet Gazetesi Başyazarı Abdi İpekçi’ye verdiği mülakatta söyledikleri ise, en yakınından en uzağına kadar bir ömür boyu karşılaşacağı yalan ve iftiraların kısa bir özetidir ve aslında bunlara karşı verilen muhteşem birer kısa cevaptır: <<Türkiye’nin realitelerine uygun toplumcu bir rejimden bahsettiğimiz zaman siyasî rakiplerimiz tarafından “komünist” ithamına uğruyoruz. Dâvâlarımızın milliyetçi bir görüşle ele alınması ve meselelerin çözümü için millî bir şuur uyandırılması gerektiğini söyleyince Nasyonal Sosyalizmle, yâni nazilik ve faşistlikle itham olunuyoruz. Müsbet ilim bütün faaliyetlerde öncülük etmelidir dediğimiz zaman “dinsizlik” ithamı ortaya atılıyor. Dinin sosyal bir müessese olduğunu ve halkın çoğunluğunun dininin İslâmiyet olduğunu, bunun için bu realiteyi ele alarak, ilim sahibi iyi yetişmiş din adamlarına ihtiyaç bulunduğunu ve din adamlariyle dinî faaliyetten de toplum kalkınması için faydalanmak gerektiğini ileri sürdüğümüz zaman “gericilik” ithamı karşımıza çıkarılıyor. Şimdi bütün bunlara yeni bir propaganda daha eklendi. Bizi “Yassıada mahkûmlarını idam ettirenler” olarak tanıtmaya kalkışıyorlar. Oysa yurt dışında olduğumuz bir sırada infaz edilen idamların başlangıçtan beri aleyhinde bulunduğumuz bizzat bu propagandayı yapanların dahi meçhulü değildir.”


İLK MÜLÂKATLAR


Hürriyet, Cüneyt Arcayürek, 2 Ağustos 1965.

CKMP Genel Başkanı Seçildikten Sonra Yarım Saat Sonra…
Kuğulu Parktaki bir kanepe üzerinde Türkeş’le dertleştik

Türkeş, seçimi 182 farkla kazandığını öğrendikten sonra 14’lerden Münir Köseoğlu’nun arabası ile evine doğru yola çıktı. Kavaklıdere’nin Kuğulu Parkında kendisini yakalayan arkadaşımızla konuşmak zorunda kaldı. Resimde Köseoğlu, Türkeş ve Cüneyt Arcayürek görülüyor.

“Bana, faşist ve nazi diye iftira ediyorlar”

Alparslan Türkeş, Kavaklıdere’deki meşhur Kuğulu Park’ın dar bir yolunda: “İleride oturacak bir yer var.” dedi. Eliyle gösterdiği yer havuzun kenarında, iri bir çınar ağacının altında idi, ileriki kanepelerde, kadınlı – erkekli gruplar, çiftler oturuyordu.

Çınar altındaki iğreti kanepelere yerleşmeye çalıştık. Türkeş, çiçeği burnunda yeni bir liderdi. O sırada, seçimi kazandığının üzerinden yarım saat bile geçmemişti. Saat 21.30’u gösteriyordu. Kuğulu Parka 14’lerden Münir Köseoğlu ve Eski Genel Sekreter Fuat Uluç ile beraber girmiştik. Arada sırada, Köseoğlu ile Uluç, Türkeş’e sarılıyor, eğilip yüzüne bakıyorlar. Memnuniyetlerini ölçmek istiyorlar ve gülümsüyorlardı. Bu gülüşlerde Türkeş’in derin sessizliğinde, neden saklamalı, kesin sonucu alınmış bir zaferin heyecanı vardı.

Nümayiş Olur Diye

Kongrenin yapıldığı sinemanın önünde arkadaşlariyle görünen Türkeş, Köseoğlu’nun söylediğine göre; “Nümayiş olur, olaylar çıkabilir.” Endişesiyle içeri girmemişti. Koyu lâcivert bir Mercedes ile evine gidiyordu. Kovalamıştık, takip edildiğini anlayınca, arabayı durdurmuş, immiş ve beklemişti. Üzerinde o meşhur lâcivert elbisesi vardı, fermuarlı bir çanta taşıyordu. Türkeş: “Biz, bu parkı iyi biliriz.” demişti. Geçmiş günlerin acı tatlı hatıralarının bir içgüdüsü ile mi Kuğulu Parkı seçmişti, bilinmez…

Eski Bir İhtilâlci

Soruları bekledi, bu, bir demeç almak gayreti değildi. Şimşekleri üzerine çekmiş ve Türk siyasi hayatına oylama sonucu girmiş bir eski ihtilâlcinin, hakkındaki söylenti ve iddialara, karşılıklı bir konuşma içinde ne cevaplar vereceğinin tespiti idi. Nitekim, şu anda, Türkeş’in lider olmasiyle, CKMP içinde belli çatlakların olabileceğinden, hattâ Koalisyonda sarsıntılar doğabileceğinden bahsedenler vardır. Bu gerçekler üzerine eğilinince, Türkeş karanlıklara doğru baktı: “Çok kırıcı mücadele edildi, elbette sebepleri var.” dedi. Cevapları ağır ağır, düşüne düşüne ve daima bir noktaya bakarak veriyor:

Rakip Partiler

– “Ya bazı çevreler o insanın hareketlerinden kendi durumları ve menfaatleri bakımından endişe durmaktadırlar veyahutta kendileri için ciddî bir rakip olacağı endişesindedirler. Kudret ve kabiliyetinden endişe edilmiyen insanlarla rakip dahi olsa, kimse çok meşgul olmaya lüzum görmez. Son olayları biliyorsunuz, bazı rakip partiler, âdeta CKMP’yi himaye etmek için, benden korumak istiyorlarmış gibi bir eda takındılar, CKMP’yi kusur ve maceradan korumak yolunda iddialar ileri sürdüler.”

Şerefli İşler

Sözlerinin bir noktasında, önemli bir iddiayı cevaplandırması lâzımdı. Ona, faşist veya nazi taraftarı deniliyordu. Hattâ kafa yapısının bu iki eğilime göre, genç yaşından beri hazırlandığı iddia ediliyordu. Türkeş, gecenin derin sessizliğinde sesini yükseltti:

“Bizim memlekette politikacılar en basit menfaatleri ve çıkarla için çekinmeden karşısındakilere çeşitli ithamlar savururlar, bu kötü adeti siyasî hayatımızdan silmeye gayret etmeliyiz. Benim hakkımda faşistlik veya nazilik ithamlarını yöneltenlerin hiçbir mesnetleri yoktur. Bunu iftira olarak ileri sürmektedir.

Faşizm Nedir?

Faşizm demek, ekonomik alanda korporasyonlara dayanan bir sistem kurmak ve iç politikada da diktatörlüğe dayanan bir idare tarzı meydana getirmek, dış politikada da emperyalist olmak demektir. Bugüne kadar vermiş olduğum beyanatlar, konferanslar, konuşmalar ve yazılarım ortada dururken, böyle ithamlar ileri sürmenin ne dereceye kadar doğru olduğu takdir olunur. İnsanlar, namuslu ve şeref sahibi iseler iftiralarını delil ve vesikalara, hâdiselere dayandırmak zorundadırlar.”

Kızgınlık Duyuyor

Türkeş’in özellikle bu ithamlar serisinden sıkıldığı, hattâ kızgınlık duyduğu hissediliyordu. “Başı sıkışan bu noktaya geliyor, iftira ediyor.” diye ekliyordu. Genel idare kurulunda her meselenin oya sunulduğunu, çoğunluk kendi fikrini kabul edince, “İftiraları yayan o tek şahsın” ortaya çıkıp, faşistlikten, nazilikten bahsettiğini söylüyordu. “Asında çoğunluğun fikirlerine uymayan hareketler, azınlığın fikri kabul ettirmek gayretleri faşizmin ta kendisidir.” cümlesiyle âdeta haykırıyordu.

Koalisyonda Kalırız

Daha sonra, liderliğini aldığı CKMP içinde gelecekteki tutumunu konuştuk, şöyle dedi:

- “Arkadaşlarla birleştirici, huzuru sağlayıcı; geçmiş olayları hiç düşünmeden, hiç fark gözetmeden çalışacağız. Yurdu bir baştan diğer başa gezeceğiz, çok çalışacağız. Mücadeleler ne olursa olsun, bunları bir kenara koyarak bütün partili arkadaşları kaynaştıracağız.”

Türkeş’in şimdi çalışmasını, gücünü bölünmeleri önlemeye toplıyacağı anlaşılıyor. Biraz da korkusu, merkezde değil, fakat teşkilâtta çözülmenin olup olmıyacağıdır.

Siyasi çevrelerde, Türkeş’in liderliği altındaki bir CKMP’nin Koalisyonda kalamıyacağı, hiç değilse, olaylar yaratabileceği yaygın bir söylentidir. Koalisyondan çekilip çekilmiyeceği hakkındaki soruyu ilk önce “Bunu Genel İdare Kurulunda görüşmemiz lâzım” diye cevapladı. Bu arada yakın dostu Fuat Uluç söze karıştı ve “Esasen Koalisyon bir zaruretten doğmuştur” dedi. Türkeş başını salladı ve ekledi: “İki ay var. Koalisyonda kalırız.”

Partisinin sloganını, bir kitap haline soktuğu yeni parti programında bulabileceğimizi söylüyor ve “Müreffeh Türkiye, refahlı geçim düzeni, noksansız adalet”i gerçekleştirmeyi baş hedef gördüğünü söylüyor.

Kafası Çalışıyor

Türkeş adaylığını koyacak ve durmadan gezecek. O bir taktik ve hattâ hesap adamı. Seçimlerde CKMP’nin alabileceğini hesaplamış olması lâzım, hesaplı bir cevapla; “İyi sonuç alacağımızı ümit ediyoruz” dedi.

Türkeş ve arkadaşları Kuğulu Park’ta kaldı. Hiç şüphe yok, kafası, liderlik sonrasının meseleleri ve olayları için çalışıyor.



Tercüman, Cahit Dingil, 2 Ağustos 1965.

Türkeş 2. İhtilâli CKMP’de Yaptı

İki sene kulis yaptı, üç ay önce de partiye girdi… Şimdi geldi Genel Başkanlık koltuğuna oturdu. Üzerinde <<Sümerbank>> yapısı siyah sade bir kostüm vardı. Bordo kravat ve sıkı sarıldığı beyaz gömleğinin içinde terliyor, sâkin, soğuk, tok sesi ile Genel Başkan olarak ilk defa konuşuyor, görüşlerini bir bir sıralıyordu…

TRT Haber Merkezi, hazırladığı haber bülteninde ilk sırayı Türkeş’e ayırmıştı. Radyonun düğmesi hızla açıldı. Türkeş kulak kabarttı ve ilk defa yüzünün sert hatlarında bir gevşeme oldu…

Sade döşenmiş evinin salonunda, boş duran iki koltuğa oturduk. Salonda bulunan eşya sayılabilecek kadar azdı. Mustafa Türkyılmaz’ın köylü kadınını anlatan tablosu, Atatürk’ün portresi ve Türkeş’in profilini gösteren bir resim. Bir divan, iki koltuk… Ortada bulunan bir perde salonu ikiye ayırıyor, perdenin arkasında, yaşlı bir kadın sevinç gözyaşları döküyordu: Türkeş’in annesi…

27 Mayıs Heyecanı

27 Mayıs ihtilâlinin <<Kudretli Albayı>> Başkanlık haberini gayet soğukkanlı olarak karşıladığını söylüyor, hissettiklerini şöyle sıralıyordu:

<<Başkan olduğumu Cebeci’de bir arkadaşımın evinde otururken, Münir Köseoğlu’nun telefonu ile öğrendim. Bu benim için sürpriz olmadı. Neticeyi daha önceden kestirmiştim.>> Oysa salonun bir başka köşesinde oturan bir başka 27 Mayısçı, Münir Köseoğlu ise şunları söylüyordu:

<<Heyecandan boğazımız kurumuştu. 27 Mayıs sabahı duyduğumuz heyecan içindeyim, şimdi…>>

Albay Türkeş renklerden mavi ile yeşili çok seviyor. Reşat Nuri’nin hastası… Onun “Çalıkuşu”, “Akşam Güneşi” adlı eserlerini defalarca okumuş. Ata binmeye ve yüzmeye bayılıyor. 1.74 boyunda ve 74 kilo ağırlığında.

Dokuz Işık ve Türkeş

Türkeş, Genel Başkan olmadan önce, bir kitap neşretti.. Kitapta memleket meseleleri üzerinde 9 madde altında görüşlerini ifade ediyordu… Bu dokuz madde şunlardı: - Milliyetçilik, ülkücülük, ahlakçılık, toplumculuk, ilimcilik, hürriyetçilik, köycülük, gelişmecilik, endüstricilik ve teknikçilik.

Türkeş ileri sürdüğü bu fikirlerinin tatbiki konusunda şöyle diyordu:

<<Bunları Türkiye’de tatbik etmek çok kolay. İlk yapılacak şey bu fikirlere halkı inandırmak ve bunları halka benimsetmektir. Bunları tatbik ederek memlekete hizmet için yetki verildiği zaman, önce bunun için gerekli teşkilâtı kurmak ve bu teşkilâtı yürütecek olan görevlileri bir eğitimden geçirerek faaliyete başlatmak lâzımdır. Kabiliyetli insanlar her cemiyette mevcuttur. Bunun için kabiliyetli insanları seçmek gerekir.>>

Politikacı Nasıl Olmalıdır

<<Politikacı, her şeyden evvel, müsbet ilmin üstünlüğünü kabul etmelidir ve müsbet ilmi her şeyden üstün gören bir inanışa sahip olmalıdır. Haklı veya kazançlı çıkmak düşüncesi yerine, doğru olanı, hakikata uygun olanı aramalı ve onu bulduğu zaman, tâkip etmekte olduğu yanlış durumu terkedecek fazilete sahip olmalıdır. Bütün vatandaşları parti farkı gözetmeksizin, aynı derecede değerli bulmalıdır. Demokrasi fazilet demektir.>>

Genel İdare Kurulu

Genel İdare Kurulu, her iki gruptan, yeni programı, yeni tüzüğü benimseyen anlayış içinde çalışabilen bir grup olarak seçilmelidir.

Türkeş, yeni Genel İdare Kurulunun ilk toplantısında, CKMP’nin koalisyondaki durumunun gözden geçirileceğini ve seçimlere kadar gerekirse yeni tedbirler alınacağını belirtti. Partinin seçimlerdeki şansını şöyle belirtti:

<<Kısa zamanda yaptığımız çalışma bize seçimlerde ümitli olduğumuzu belirtmektedir. Rakam verilmez ama, CKMP güçlenecektir.>>

Millete Mesajı

<<Türk milletinin selâmeti ve saadetini temin etmek, onun kendi gücü ile ayakta durabilecek hale yükselmesini ve modern uygarlığa ulaştırılabilmesi için her türlü fedakârlığı yapmaya azimliyim. Bugüne kadar yapmış olduğum mücadele de bu azmin gereği ile olmuştur. Bütün vatandaşlara parti farkı gözetmeksizin, sevgi ve saygı duyguları ile hareket etmek başlıca görevimdir. Bana ruh ve büyük bir öğretim imkânı veren Türk Silâhlı Kuvvetler camiasına şükran duygularımı bildiririm.>>

* Resim 1- Alparslan Türkeş hayatında ikinci defa “Aile hatırası” fotoğraf çektiriyor. İlkini 27 Mayıs ihtilâlinde çektirmişti. İkincisi de bu… Büyük kızı 24 yaşındadır, adı Ayzıt’tır. Ortanca kızı Umay 22 yaşındadır. Küçük kızı Çağrı 20 yaşına henüz basmıştır. Oğlu Tuğrul ise 10 yaşındadır.
* Resim 2- Ana ile oğul



Yeni İstanbul, 2 Ağustos 1965.

Türkeş’in gazetemize beyanatı

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş dün gazetemize özel bir demeç vermiş ve “yakın zamanda Türkiye kendine yeten kudretli bir devlet olacaktır. Bu amaca erişmede milletimizin gönül birliğini, iç barışı temel şart görürüz” demiştir.



Yeni İstanbul, 1 Ağustos 1965.

Seçim için meşhurlar ne diyor?

Alparslan Türkeş

CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş çeşitli sorularımıza cevap vermiş ve seçimlerde kazanacak partinin Mecliste % 50 nin üzerinde bir ekseriyet sağlayacağını tahmin etmediğini söylemiştir. Türkeş muhtelif sorularımıza şu cevapları vermiştir:

Soru: Seçimde hangi partinin kazanacağını tahmin ediyorsunuz?

Cevap: Seçimde Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin kazanacağını tahmin ediyorum. Çünkü halka hizmet için samimî bir ülkü sahibi ve hizmet aşkı taşımaktadır.

Soru: Seçimi kazanacak parti Mecliste yüzde ellinin ütünde bir ekseriyet temin edecek mi?
Cevap: Seçimi kazanacak partinin Mecliste yüzde ellinin üzerinde bir çoğunluk sağlıyabileceğini sanmıyorum.

Soru: Demokratik rejimin teminat altına alınmasında zaruri gördüğünüz şartlar nelerdir?

Cevap: Demokratik rejimin teminat altına alınmasında zaruri olan şartlar şunlardır:

a) Rakip sayılan partiler ve şahıslara karşı ahlâk ve edep dışı ithamlardan sakınmak.
b) Vatandaşı vatandaşa düşman edecek kin ve garaza dayanan kışkırtmalara girişmemek.
c) Türk Silahlı Kuvvetlerinin şeref ve haysiyetine dokunacak söz ve hareketlerden kesinlikle sakınmak.
ç) 27 Mayıs hareketinin bugünkü Anayasa düzenini getirmiş olan bir hareket olduğunu asla unutmamak ve 27 Mayıs hareketi aleyhinde ima yoluyla dahi olsa konuşmamak.
d) 27 Mayıs hareketine katılmış insanlara karşı delil, vesika ve ispata dayanmayan kötü maksatlı söz ve beyanlardan kaçınmak.
e) Geçmişe ait olayları yalan yanlış kötü maksatlı heyecan unsur olarak kullanmak ve böylece masum halkı kandırarak oy avcılığı yapmak yerine memleketin kalkındırılması için faydalı bulunan tedbirleri, plânları, fikirleri ve programları ortaya dökerek açıklamak.
f) Siyasî mücadeleyi düşmanca bir savaş kabul etmek yerine centilmence bir yarışma olarak görme ve rakip partilerin de kendi öz kardeşlerimiz bulunduğunu ve onların başarı sağlamalarının da bizim için sevindirici bir olay teşkil edeceğine samimi olarak inanmak.

Soru: Türk Milleti demokratik rejimi benimsemiş midir?

Cevap: Türk Milleti demokratik rejimi çoktan benimsemiştir. Ancak onun verdiği yetkileri yağma ve vurgun için bir fırsat sayıp keyfî hareketlere girişerek kötüye kullanmak zaman zaman demokratik rejim için büyük darbelere sebep olmuştur ve olabilir. Türk milletinin varlığı ve bu varlığın bütünlüğünün korunması, devam ettirilmesi her çeşit düşüncenin üstünde yer alır. Türk Milletinin varlığını devam ettirmek ve millî bütünlüğü muhafaza etme durumu tehlikeye düşürülür ise, bunların tehlikeden kurtarılması başka her çeşit hareketten önce gelir. Demokrasiyi Türkiyeyi yıkmak serbestliği, şeref ve haysiyetlere saldırma fırsatı ve vatandaşı vatandaşa düşman etme rejimi sananlar elbette aldandıklarını çok çabuk anlarlar.

Soru: Rejim aleyhtarı davranış ve teşekküllere karşı direnme kabiliyeti ne ölçüdedir?
Cevap: Rejim aleyhtarı davranışlara karşı Türk Milletinin demokrasi sevgisi ve hürriyet aşkı ile, devletin köklü kurumları ve kuvvetleri vardır. Bunların başında da şerefli Türk Silahlı Kuvvetleri yer almış bulunmaktadır. Rejim aleyhtarı her çeşit davranış ve kuvvetler önünde erimeye mahkûmdur.

Soru: AP, CHP dışındaki partilerin seçim şansları nedir?

Cevap: AP ve CHP dışındaki partilerin seçim sonuçları hakkındaki fikirleri iki büyük partiden sormak daha yerinde olur.

Alparslan Türkeş daha sonra şunları söylemiştir: “Biz bütün vatandaşlarımıza karşı parti farkı gözetmeksizin derin bir hürmet ve sevgi duygusu ile bağlıyız. Herhangi bir partinin idareci kadrosuna karşı yönelttiğimiz tenkidler ve kınamalar o partiyi teşkil eden vatandaş kitlesine karşı değildir ve bu tenkidler o partiyi teşkil eden vatandaşlarımıza beslemekte olduğumuz saygı ve sevginin bir örneği olarak ileri sürülmektedir.”



Cumhuriyet, Sait Terzioğlu, 3 Ağustos 1965.

Türkeş’in Cumhuriyet’e Demeci

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş gazetemize bir demeç vererek konuların üzerinde durmuştur:

<<Türkiyenin bugüne kadar gerçekleştirdiği ilerlemeyi demokratik düzen içinde kalarak büyük ölçüde hızlandırmanın mümkün olduğu inancındayız. Bu hızlı ilerlemenin ise, ancak müsbet ilim esaslarına dayanan plânlarla gerçekleştirilmesi kabil olur. Yalnız plânlama teşkilâtının nasıl kullanılacağını devlet adamları iyi bilmelidir. Hükümet başkanının gelecekteki Türkiyenin inşasını yapabilmek için plân hedeflerini kendisinin şahsen hazırlaması ve bu hedefler için tahsis edilecek imkânları da tesbit ederek uygulanacak stratejinin ana hatları ile birlikte plânlama teşkilâtına direktif olarak vermesi ve bu teşkilâtla yakından ilgilenerek kalkınma faaliyetlerini yönetmesi çok daha iyi sonuçlar alınmasını sağlar.

Yeni bir dünya görüşü

Biz, CKMP olarak bugünden itibaren geniş halk kütlelerini kendimize hedef kabul ederek çalışacağız. Köylü, işçi, küçük esnaf ve sanatkârlar ve küçük memurlar başlıca konularımızı teşkil edecektir. Düşüncelerimizi halka anlatarak onları inandırıp kazanmaya çalışacağız. Halkımızın bizi anlıyacağından ve destekliyeceğinden emin bulunuyoruz. Halka mal edilmiyen fikirlerin, hareketlerin ve devrimlerin tutulmasına, yaşamasına imkân yoktur. Bunun için yapılacak işlerin halka anlatılması ve benimsetilmesi için çalışmak gerekmektedir.

Önümüzde bulunan en büyük güçlük, Türkiye insanının yaşama felsefesinin ve dünya görüşünün ele alınarak yeniden düzenlenmesi konusudur.

İnsanların hareketsizliği veya hareketliliği, durgunluğu veya çalışkanlığı, çoğu zaman yukarıda özet olarak belirttiğimiz yaşama felsefesi ve dünya görüşü ile ilgilidir.

İnsanlara iyimser, ümitli, çalışkan ve hareketli bir hayat tarzı sağlıyacak ruh yapısını meydana getirmenin yollarını bulmalıyız. Bu bakımdan, bizim inancımıza göre, eğitim, kültür ve sanat faaliyetleri önemle üzerinde durulması gereken konulardır.

Kavga Durdu

Parti içinde bugüne kadar meydana çıkmış olan bazı fikir ayrılıkları, büyük kongrenin nihayete ermiş olmasından sonra artık ortadan kalkmış kabul edilmelidir. Ben, bütün arkadaşlarımı çok değerli ve muhterem insanlar olarak kabul ediyorum. Kendilerinin yardımlarına ve hizmetlerine büyük ihtiyaç duymaktayım. En yakın zamanda aramızda geçmiş olan şeyler ne olursa olsun bütün arkadaşlarımızı bir toplantıya çağırarak partimizin çalışmalarını düzenlemek üzere yardımlarını ve birlikte hareketi kendilerinden rica edeceğim. Seçimlerde, bu arkadaşların, başarı sağlamaları için durumlarını teminat altına almaya çalışacağım.

Seçimlerde kanunlara, ahlâk kaidelerine bağlı kalacağız. Diğer partileri veya şahısları küçültmek yerine fikirlerimizi, plân ve programlarımızı yaymaya çalışacağız. Eleştirilmesi gereken kişileri, partileri veya tutumları yeri geldikçe nezaket, terbiye dairesinde ve hakikate bağlı olarak yapacağız.

Kuvvetli Bir Grupla Geleceğiz

Seçim sonuçları hakkında güvenimiz çok yüksektir. Size bir sayı söylemeyi uygun görmüyorum. Fakat kuvvetli bir grupla Meclise gireceğimizi ifade edebilirim.

Seçim sloganımız, toplumsal adalet, toplumsal güvenlik ve toplumsal yardımlaşma, vatandaşlar arasında kin ve garaz yerine sevgi, anlayış, ziraatın ıslahı, sanayiin geliştirilmesi ve herkese iş temini olacaktır.



Milliyet, Abdi İpekçi, 5 Ağustos 1965.

Türkeş: “Ne Faşist Ne de Irkçıyım”

Genel Yayın Müdürümüz Abdi İpekçi’nin parti liderleri ile yaptığı konuşmalardan CKMP liderine ait olanı, Genel Başkanın Parti Genel Kongresinden sonra belli olması sebebiyle gecikmiştir. Alparslan Türkeş’le yapılan konuşma aşağıdadır.

27 Mayıs’tan sonra üzerine en büyük dedikoduların yapıldığı, en fazla şimşeklerin çekildiği ve en yaygın şüphelerin uyandığı ihtilâlci, bugün siyaset alanına aynı dedikodular, aynı şimşekler ve aynı şüphelerle çıkmaktadır. CKMP liderliğini şayanı hayret bir süratle elde eden Türkeş, her şeyden önce bu dezavantajı yenmek zorunda gözükmektedir.

Türkeş nedir? Faşist mi? Komünist mi? Irkçı mı? Mukaddesatçı mı?

CKMP’nin yeni lideri bu konuda ileri sürülen iddialara karşı <<Bunlar siyasî rakiplerimiz tarafından başvurulan lekeleme sloganlarıdır>> diyor ve şu izahatı veriyor:

<<Türkiye’nin realitelerine uygun toplumcu bir rejimden bahsettiğimiz zaman siyasî rakiplerimiz tarafından “komünist” ithamına uğruyoruz. Dâvâlarımızın milliyetçi bir görüşle ele alınması ve meselelerin çözümü için millî bir şuur uyandırılması gerektiğini söyleyince Nasyonal Sosyalizmle, yâni nazilik ve faşistlikle itham olunuyoruz. Müsbet ilim bütün faaliyetlerde öncülük etmelidir dediğimiz zaman “dinsizlik” ithamı ortaya atılıyor. Dinin sosyal bir müessese olduğunu ve halkın çoğunluğunun dininin İslâmiyet olduğunu, bunun için bu realiteyi ele alarak, ilim sahibi iyi yetişmiş din adamlarına ihtiyaç bulunduğunu ve din adamlariyle dinî faaliyetten de toplum kalkınması için faydalanmak gerektiğini ileri sürdüğümüz zaman “gericilik” ithamı karşımıza çıkarılıyor. Şimdi bütün bunlara yeni bir propaganda daha eklendi. Bizi “Yassıada mahkûmlarını idam ettirenler” olarak tanıtmaya kalkışıyorlar. Oysa yurt dışında olduğumuz bir sırada infaz edilen idamların başlangıçtan beri aleyhinde bulunduğumuz bizzat bu propagandayı yapanların dahi meçhulü değildir. Size başka bir açıklamada bulunayım: 27 Mayısı gerçekleştirdiğimiz gün kitle halinde suçlu yaratmanın mahzurlarını müdriktik. Bunun için eski iktidarın gerçek suçlularından 30 - 35 kişiyi tesbit edip yurt dışına göndermekle yetinmeyi düşünüyorduk. Bu meseleyi Gürsel ile görüşmüş, hattâ o sırada Dışişleri Bakanlığına getirdiğimiz Salim Sarper ile gereken hazırlıklar konusunda müzakerede bulunmuştuk. Gerçek böyle iken bizi “adam astıran adam” olarak tanıtanların ne gibi bir iftirada bulundukları ortadadır.>>

Yapılan dedikodularda ve uyanan şüphelerde üzerinde en fazla durulan noktalardan birinin Türkeş’in eski bir turancı ve ırkçı olduğu görülüyor. CKMP’nin yeni liderinin faşist bir düzene inandığı hususundaki iddialarda da bu husus önemli bir rol oynuyor. Türkeş’in bu konudaki cevabı şudur:

<<Bu iddiaları ortaya atanların delil göstermeleri lâzım. 1944’te cereyan etmiş Turancılık dâvâsı meselesine kadar gidecek olursak, o davada şahsen beraet ettiğimi hatrlatmam sanırım bu ithamları çürütmek için yeter bir delildir. Kaldı ki ben o dâvâya, o sıralarda yayınlanmakta olan bâzı dergilere gönderdiğim bâzı şiir ve yazılardan dolayı dahil edilmiştim. 1944’te üsteğmendim. Beraetten sonra böyle fikirler beslediğim görülseydi albaylığa kadar yükselemezdim.

Bugün benim taşıdığım düşünceler açıktır. İnandığım fikirleri “9 Işık” adı altında 9 prensipte toplamış bulunuyorum. Bunlardan biri milliyetçilik ilkesidir. Bu milliyetçilik anlayışımız şudur: Mezhebi, dini, ırkı ne olursa olsun Türklüğü samimiyetle kabul eden, Türk milletine ve Türk vatanına sadakatla bağlı olan herkes Türktür. Biz, ırk, din ve mezhep farkı gözetmeden bütün insanların insan hakları çerçevesi içinde insanca muamele görmeleri taraftarıyız. Bunun aksine düşündüğümüzü gösteren ne bir tek sözümüz, ne de bir tek hareketimiz olmuştur.

Faşizm iddiasına gelince.. Biliyorsunuz, faşizm ekonomik anlamda korporasyonlara dayanan kapitalist bir sistemi öngörür. İç politikada hürriyetsizliği, dikta rejimini esas alan bir şef sistemidir. Dış politikada da emperyalisttir.

Bizim görüşlerimiz bu prensiplerin dışındadır. Ekonomik bakımdan toplumcu esaslar üzerine kurulmuş bir karma ekonomiyi benimsiyoruz. Ekonomik faaliyetlerin ilmî plânlamalara göre düzenlenmesini öngörmekteyiz. Özel teşebbüsün faaliyet sahaları olan çerçevesi içinde tesbit edilecek, devlet sektörü de özel sektörün yanında toplum kalkınması için gereken faaliyetleri yapacaktır. Bunlar faşist düzenlerde yeri olmayan ilkelerdir.

Bizim görüşümüze göre Türkiye, kendi millî tarihi, millî gelenekleri ve millî realitelerini gözönünde bulunduran ve dünya gidişatını da dikkate alan bir zihniyetle ortaya konacak yeni bir politik, ekonomik ve sosyal sisteme muhtaçtır. Biz bu yeni sistemin, 9 prensiple gerçekleştirilebileceğine inanıyoruz.

1- Milliyetçilik, 2- Ülkücülük, 3- Ahlâkçılık, 4- Toplumculuk, 5- İlimcilik, 6- Hürriyetçilik, 7- Köycülük, 8- Gelişmecilik ve Halkçılık, 9- Endüstricilik ve Teknikçilik.>>

Türkiye için uygun gördüğünüz düzeni bugün uygulamakta olan başka ülkeler var mıdır?

<<- Evet vardır. Meselâ İsveç, Hollanda, Amerika, İngiltere, Hindistan…>>

- Yeni programınızda 40.000 köyün 4.000 köye indirilmesi hususunda bir madde var. Bunun hangi yoldan gerçekleştirileceğini düşünüyorsunuz?

<< - Evvelâ şunu söyliyeyim ki, vatandaşları zorla ve cebir kullanarak bir işe mecbur etmeyi düşünmüyoruz. Esasen bizim köyler için tasarladığımız plân buna lüzum bırakmamaktadır. Bugün Türkiye’de 43.000 köy var. Buna karşılık meselâ okul sayısı 17.000 dir. 43.000 köye bölünmüş vatandaşlara eğitim, sağlık, tarım gibi hizmetlerin ulaştırılmasındaki güçlüğü düşünerek köylerimizi coğrafî durumlarına göre 7 ilâ 15 köylük üniteler halinde ele almayı düşünüyoruz. Her bir ünitenin merkezinde eğitim, sağlık ve tarım gibi hizmetlerin yürütüleceği merkezler kurulacaktır. Böylece 40.000 köy 4.000 ünite etrafında toplanacak ve hizmetlerin yürütülmesi mümkün olacaktır. Yaptığımız hesaplara göre bu işin maliyeti 6.5 milyar lira tutacaktır.

Not: Türkeş’in toplumculuk anlayışını, dış politika ve petrol konularındaki görüşünü yarın bildireceğiz.


Milliyet, Abdi İpekçi, 6 Ağustos 1965.

Türkeş: “Batıya bağlı kalmalıyız…”

Genel Yayın Müdürümüz Abdi İpekçi’nin CKMP Lideriyle yaptığı konuşmanın ilk kısmını dün yayınlamıştık. Bugün de Türkeş’in toplum anlayışı ve seçimlerle ilgili görüşünü bulacaksınız.

Türkeş’in türlü yorumlara uğrayan yönlerinden biri, toplumculuk konusundaki görüşleri ve niyetleridir. CKMP’nin yeni lideri toplumculuk anlayışını şu şekilde açıklıyor:

<<- Kişi toplum içinde yalnız başına kendi mutluluğunu ve kendi haklarını sağlayamaz. Toplum içinde kişilerin mutluluğunun sağlanması ve kişi çıkarlarının toplum yararına olacak şekilde düzenlenmesi sosyal alanda zarurî gördüğümüz bir durumdur.

Ekonomik bakımdan toplumculuğu istihsâl araçlarının topyekûn kamulaştırılması şeklinde anlamıyoruz. Ancak Türkiye’nin hızla kalkınması için gerek özel, gerek kamu sektörü faaliyetlerinin müsbet ilim esaslarına göre, Devlet Plânlama Teşkilâtı tarafından düzenlenmesi zaruretine inanıyoruz. Sosyal bakımdan toplumculuk anlayışımızın da işveren ile işçi münasebetlerinin karşılıklı olarak iki tarafında haklarının karşılıklı olarak devlet tarafından teminat altına alınmasını ve devlet tarafından toplum yararına düzenlenip kontrolünü öngörür.>>

TİP ve CHP ile Fark

– Sizin toplumculuk anlayışınız ile Türkiye İşçi Partisinin ve CHP’nin toplumculuk anlayışı arasında ne gibi farklar görüyorsunuz?

<<- TİP, memleket gerçeklerini esas alan bir program üzerinde bulunmuyor. Bu parti bütün faaliyetlerinde kol işçilerinin % 50 söz sahibi olması esasını koymuştur. Kol işçisine fazla önem vermek, dâvâyı başlangıçta sakat bir istikamete götürür. Biz ise sadece kol işçilerinin değil, bütün çalışanların dâvâlarının dâvâcısı olmak amacındayız. Toplumculuk konusunda TİP ile aramızdaki farktan bahsederken şunu da söylemek isterim: Biz millî tarihimizden, millî kökümüzden kopmaksızın memlekette gerekli reformların yapılmasını öngörmekteyiz.

CHP’nin toplumculuk görüşü ise yazıda kalmaktadır. CHP yöneticileri belirli bir politika izlememekte, günün şartlarına ve modasına göre hareket etmektedirler. Halbuki bizim prensiplerimizde tâviz vermek diye bir şey yoktur.>>

- Dış politika görüşünüz nedir?

<<- Dış politikada barışçıyız. Yalnız Türkiyenin menfaatine göre ayarlanan ve mütekabiliyet esasına dayanan bir politikadan yanayız. Sovyet Rusya ile dostluk kurulmasını, iktisadî ve kültürel münasebetlerin geliştirilmesini uygun buluyoruz. Ancak Türkiyenin kalkınmasının büyük ölçüde Batı dünyasına bağlı kalarak gerçekleştirileceğine inanıyoruz. Teknik ve iktisadî yardım ve siyasî emniyetimiz bakımından Batı dünyasıyla dostane münasebetlerimizin devamı bizim için bir zarurettir.>>

- Petrol dâvâsındaki görüşünüz?

<<- Petrol meselesinin siyasî bir propaganda ile Batı düşmanlığı haline getirilmesini uygun görmüyorum. Faydalanmamız gereken yerlerde yabancı şirketlerden faydalanmalıyız.

CKMP’nin Şansı

– CKMP’nin liderliğine gelişinizin, partinin eski yöneticileri ve seçmenler üzerindeki etkileri nasıl olacak?

<<- Muhalefet, beş on yöneticinin şahsî sebeplerle gösterdikleri tepkiler ve yaptıkları propagandalardan ibarettir. Ben, Genel Başkanlığa seçilmeden önce 40’tan fazla ildeki teşkilâtımızı gezdim, partililerle ve seçmenlerle temaslarda bulundum. Hepsi sevgi ve güvenle karşıladılar. “Ümidimiz sizde” dediler. Bu bakımdan parti içinde aleyhimde bir gelişme beklemiyorum.

Seçmenlerin durumuna gelince… MP’ye yöneliş şöyle dursun, bilâkis MP’liler bize iltihak etmeye başlamıştır. Meselâ Diyarbakır’da… CHP ve AP’den de iltihaklar olmaktadır. Bunların dışında tarafsız vatandaşların da teveccühünü görmekteyiz.>>

– Genel seçimlerde şansınızı nasıl görüyorsunuz?

<<- İki büyük handikapımız var. Bir kere büyük kongremizi tam seçimlere iki ay kala yapmamız, bize zaman kaybettirmiştir. Seçim hazırlıklarına ancak şimdi başlayabileceğiz. Sonra Yüksek Seçim Kurulu’nun önseçimler konusunda aldığı karar da bizim aleyhimizdedir. Bu yüzden seçimlere katılmak imkânına sahip olduğumuz bâzı illerde -ki, bunların sayısının yirminin üstünde olacağı anlaşılıyor- seçimlere girememek durumunda kaldık. Mamafih bu menfi şartlara rağmen, Millet Meclisine kuvvetli bir grupla girebileceğimize eminim.>>

- Seçim sonuçları hakkındaki tahmininiz nedir?

<<- Tek partinin çoğunluğu almasını mümkün göremiyorum.>>

AP – CHP Koalisyonu

– Şu halde yine bir koalisyon zorunluğu çıkacağına göre sizce en uygun ortaklık hangi partiler arasında kurulabilir?

<<- Ben koalisyona taraftar değilim. Hükûmet azınlıkta da olsa bir parti tarafından kurulmalı, diğerleri onu oylarıyla desteklemelidir. Böylece bir parti iktidarda yaptığı işlerden başlı başına sorumlu tutulabilmelidir. Koalisyon olunca, küçük partiler hükûmet icraatında yeterli derecede söz sahibi olamıyorlar. Buna karşı sorumluluğa tam ortaklık halinde bulunuyorlar. Bence bu durum mahzurludur.>>

- Koalisyonu iki büyük partinin kurması bu mahzuru gidermez mi?

<<- Ben CHP ile AP’nin işleyebilen bir koalisyon kurabileceklerine inanmıyorum.>>



1 AĞUSTOS 1965 PAZAR CKMP KONGRESİ, ÜÇÜNCÜ GÜN


Son Baskı, 1 Ağustos 1965.

CKMP kongresi Türkeş’in konuşması ile sona erdi

Kongre çalışmaları ve Alparslan Türkeş’in Genel Başkan seçilmesi dolayısiyle fikirlerini öğrenmek istediğimiz Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer gazetemize şu demeci vermiştir:

<<Kongre çalışmaları henüz bitti. Çalışmalar hakkında fikir yürütmek için henüz vakit çok erken. Alparslan Türkeş’in Genel Başkan seçilmesine gelince, delegeler öyle tensip buyurmuşlar. Bunun dışında, istifa etmeyi düşünmüyorum. Böyle bir niyetim de yok.>>



Havadis, 2 Ağustos 1965.

CKMP Genel Kongresi başladığı gibi olgun bir hava içinde bitti

El Ele. Taraflar el ele… CKMP yi bölmek için ellerinden geleni ardlarına bırakmıyanlara bundan daha iyi bir cevap olur mu? İşte iki Genel Başkan adayı.. Demokratik bir mücadele vermişler ve sonunda da sarılıp öpüşmüşler.. Tahtakılıç, Genel Başkan seçilen Türkeş’i seçim sonuçları belli olunca en samimi duygularla tebrik etmiş, Türkeş de aynı samimi duygularla tebriki kabul buyurmuştur. Şimdi bütün CKMP liler liderleri gibi el ele, gönül gönüledir. (Foto Kemal Tuna).


Genel Başkan Alparslan Türkeş konuşmasında aynen şunları söylemiştir:

“Kongremiz tam bir demokratik hava içerisinde geçmiştir. Kuvvetli bir Genel Başkan adayı olan Sayın Ahmet Tahtakılıç’ın şahsiyetini ortaya koymasından memnunum. Sayın Tahtakılıç’a oy veren muhterem delegeleri de, benim lehimde oy kullanan delegeler kadar hürmet ve muhabbetle karşılıyorum ve selâmlıyorum.

Parti olarak, eskidenberi uğrunda mücadele edilmiş idealleri ve ilkeleri her şeyin üstünde devam ettireceğiz ve koruyacağız. Çalışmalarımızda, kanunlara hürmeti ve hukuk düzeninin hâkimiyetini her şeyin üstünde tutacağız.

Seçimlerde rastgele vatandaşları kötülemek, kardeşi kardeşe düşman etmek ve her ne bahasına olursa olsun kazanmak hırsı ile değil, millet iradesinin lekesiz ve gölgesiz tecelli etmesi, kardeşlik, sevgi ve anlayışın hüküm sürmesi gayesi ile çalışacağız.

Beni partimizin Genel Başkanlığına seçmek sureti ile gösterdiğiniz yüksek itimada çok teşekkür ederim. Bu asil itimada daima lâyık olmaya çalışacağım. Bana karşı her zaman ortaya koymak lütfunda bulunduğunuz yardımlar ve alâka ile yüksek sevgi tezahüratından dolayı bahtiyarlık duymaktayım. Fakat emin olmanızı rica ederim ki lütfettiğiniz bu sevgi gösterileri daha çok mütevazi, daha çalışkan, daha temkinli ve daha fazla sizden biri haline getirecektir.

Bugüne kadar partimize hizmet etmiş olan idareci arkadaşlarımıza da bir şükran ve mihnet duygusu içindeyim. Parti içinde ve şahıslarımız arasında geçmiş bazı üzücü hadiseleri geride kalmış kabul ediyor ve bütün arkadaşlarımızı en samimi sevgi ve hürmet duyguları ile kucaklıyarak, partimiz için el ele birlikte çalışmak üzere ellerimizi uzatıyoruz. Gelecek günlerimiz daha iyi olacaktır.”


Tahtakılıç Konuştu

CKMP 7. Büyük Kongresinde yapılan Genel Başkanlık seçimini kaybeden Uşak Milletvekili Ahmet Tahtakılıç, gazetecilerin seçim neticeleriyle ilgili sorularını cevaplandırmış ve <<Tabiî karşılıyorum, söyliyecek başka bir şey yok.>> demiştir.



Havadis, Gökhan Evliyaoğlu, 2 Ağustos 1965.

CKMP nin Muhteşem Kongresi

CKMP nin olağanüstü Genel Kongresi ve bu kongrenin muhteşem neticesi, çalışmalara iştirak eden uyanık, sağduyu sahibi delegelerin eseridir. Bu eserin temelinde yirmibeş yıllık şerefli bir mâzi, ömürlerini bu sonuçlar için yıpratmış ve feda etmiş aziz ölüler, değerli politik ve fikir hizmetleri ve ilkinden sonuncusuna kadar, büyük çilelere katlanarak vazife görmüş bütün idarecilerin, Başkanların, İdare Kurullarının ve sorumlu organların emeği vardır.

Yurdun her tarafından süzülüp gelen seçilmiş, sevilmiş memleket çocukları, ciddî, devamlı bir çalışma sonunda hem yurda hem de CKMP’ye çok yararlı olacak kararlar aldılar.

CKMP kendi bünyesi içinde gerçekleştirdiği hamle ile, olağanüstü kongre delegelerinin sayesinde olağanüstü bir hız kazanmış oldu.

Bu kongre sonuçlarının ve bu kadar olgun ve başarılı bir genel kurul ahdetmenin ne demek olduğunu, önümüzdeki günlerde bu partinin kaydedeceği gelişmeler gösterecektir.

Memleket aydınları, tarafsız halk kitleleri, diğer siyasi partilerden ümidlerini kesen vatandaş çoğunluğu ve gençlik CKMP’ye katılmak ve bugünün üçüncü, yarının birinci plândaki siyasi kuvvetini teşkil etmek üzere bu genel kongreyi beklemekte idiler.

Şimdi kongre kararını vermiştir.

Karar sırası artık kamuoyundadır. CKMP genel kongresinin disiplinini, olgunluğunu, oy sıhhatini, başarısını ve kongreye hâkim olan sağduyuyu iyi anlıyabilmek için diğer partilerin Genel Kongrelerini ve hele AP nin sahte tasnifle neticelenen mahut kongresini hatırlamak kâfidir.

CKMP’deki gelişmelerden en fazla ürken ve içte ve dışta tahrik isteyen kuvvetlerin başında gelen AP’nin besleme gazeteleri, umutsuzluk telkini ile sabote etmeğe çalıştığı bu muhteşem Genel Kongre karşısında hüsrana uğramıştır.

Gerçekleri gören AP liler de pek yakında tercihlerini yapacaklar ve 946 ruhunun gerçek yuvasında bulunacaklardır.

Kongre muvaffak olmuştur.



Havadis, Tahir Zengingönül, 2 Ağustos 1965.

Kongre notları

Ve işte böyle CKMP 7. Olağanüstü Genel Kongresi başladığı gibi olgun bir hava içinde sona erdi. Perşembenin gelişi çarşambadan belli olduğu için, Türkeş’in Genel Başkanlığı kazanacağı da daha birinci gününden anlaşılmıştı. AP lilerin yaygarası kendi kulaklarını tırmalamaktan, kendi kendilerinin sinirlerini bozmaktan başka bir işe yaramadı. İnşallah bundan iyi bir ders almışlardır da, başkalarının işine bir daha burunlarını sokmazlar. Pek tabiî başkalarını da, kendi işlerine karıştırmazlar.

Demokratik mücadele böyle olur. Bundan daha iyisi can sağlığı.

Türkeş ile Tahtakılıç karşı karşıya geldiler, başkanlık için seçimlere girdiler ve sonunda da kucaklaştılar. Mağlup olan, galip gelenin elini sıkma centilmenliğini göstermiş, galip gelen de mağlup olanın gönlünü alma tevazuunda bulunmuştu. Şimdi iki büyük kuvvet CKMP’ye yeni bir istikamet verecek ve 18 yıllık partiyi yükselteceklerdir. Ne demişler, <<Tek elin nesi var, çift elin sesi var>>. Bundan böyle CKMP’de tam bir olgunluk, tam bir birlik havası esecektir. Anlaşıldı değil mi canıııım AP liler!

Şu AP’yi destekliyen basına bazen acımamak elden gelmiyor. Kongre başlamadan giriştikleri iftira kampanyasını kongre başladıktan sonra da devam ettirmek istediler ammmaaaa. Cevaplarını alınca küçük dilleri boğazlarına tıkanıverdi. Nerede ise nefessiz gideceklerdi.

Neyse ki Türkeş’in zaferi gecikmeden ilân edildi de, bu gazeteler nefessiz gitmekten kurtuldular.

AP’yi destekliyen gazetelerin dünkü nüshalarına bir bakın, çoğunun çarketmiş olduğunu göreceksiniz. Türkeş’e ve taraftarlarına kuyruk sallamaya başlamışlar bile.. Eh bu kadarına da hiç bir şey denemez de sadece <<Pes>> denir.

Kongrenin birinci gününde Türkeş taraftarlarının ezici çoğunluğunu gören bazı karşı politikacıları, hemen kulis faaliyetine girişmişler. Delegelere öylesine vaadlerde bulunmuşlar ki, duysanız aklınız durur. Bazılarına yemek yedirmişler, bazılarını bara, pavyona götürmüşler, dil dökmüşler, yalvarmışlar, yakarmışlar ve delegeleri kandırdıklarını sanmışlar. İkinci gün Türkeş’in Genel Başkan olduğunu duyunca da tıpkı Gökhan Evliyaoğlu’nun Kongre Başkanlığına seçildiği zamanki gibi dizlerini dövmeye başlamışlar. <<Gitti gider paracuklar>> deyip dövünüyorlarmış.. Belki hâlâ da dövünüyorlardır.

Şu oldu, bu oldu. Netice ne oldu? Ve efendim, işte bu kadar. Bu hikâye de burada biter. Şimdi CKMP liler yeni hamlelere girişirken TİP’i bile seçime sokmamak için durmadan çalışan AP liler yeni tertiplere girişeceklerdir. Onlar daima tertip peşinde olacaktır. CKMP ise yeni kadrosu ile bu memleketin hizmetinde her geçen gün biraz daha gelişecek, kuvvetlenecektir. İşte uzun lâfın kısası.



Havadis, 2 Ağustos 1965.

Gürsel Türkeş’i tebrik etti…

Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel dün, şehir içinde yaptığı mutad geziye çıkarken gazetecilerin çeşitli sorularını cevaplandırmış ve Alparslan Türkeş’in CKMP Genel Başkanlığına seçilmesini nasıl karşılıyorsunuz sorusu üzerine de “Kendisini tebrik ederim” demiştir.


CKMP ye iltihaklar devam ediyor

Zeytinburnu AP İlçe Teşkilâtı, Gençlik Kolu ve Kadınlar Kolu topluca CKMP’ye katılmışlardır. Doktrin partisi olarak tanıdıkları CKMP’ye girmekten büyük şeref duyduklarını söyleyen eski AP liler genel kongreye bir telgraf çekerek durumu bildirmişler, kendilerinden sonra yeni iltihaklar da beklendiğini açıklamışlardır. Zeytinburnu’nda AP teşkilâtı dağılmıştır. Zeytinburnu’nda CKMP’ye kitle halinde katılmalar beklenmektedir.

Sinop, Özel – MP İl Başkanı Faik Ünal ile ilçe idare kurulu üyeleri toptan istifa ederek CKMP’ye geçmişlerdir. Faik Ünal, genel kongreye bir telgraf göndererek dinamik insanların partisi CKMP’ye girdiklerini bildirmiştir Şehrimizde çok sevilen Faik Ünal’dan sonra bir çok vatandaşın daha CKM’ye geçmesi beklenmektedir.




Yeni İstanbul, Başyazı, Manzara, 3 Ağustos 1965.

Türkeş ve Liderlik

CKMP’nin yeni lideri Türk siyaset dünyasında ilgi ve ümit kaynağı olan yeni bir simadır. Bir harbiye talebesi olduğu senelerden beri şahsî meselelerinden çok memleket dâvâlarına ilgi duyduğu, geçen zaman içinde çeşitli şüpheler ve tefsirler altında tutulduğu bilinir. Bu kaderi 27 Mayıs’tan sonra da değişmemiştir.

Bütün bunlara rağmen, 1965 seçimleri arefesinde bir siyasî partinin başına geçen bu emekli albaya ciddî ümitler bağlanması Türkeş’in geçmiş şüpheler ve endişeler barajını aşmakta güçlük çekmesi sebepsiz değildir.

Türkiye, evet demokratik hukuk devleti anlayışında hiçbir pazarlık teklifini hoş karşılamayacaktır. Bu erişilmiş noktayı daha da kökleştirmek gayretinden, bu toprağın insanlarını hiçbir kuvvet alıkoyamıyacaktır. Ama Türkiye, Cumhuriyetini de, Demokrasisini de gerçek liderlerin ardında mümkün kıldığını bilmekte ve şimdiden ufkunda beliren yeni savaş içinde liderler aramaktadır.

Türkiye istiklâl ve hürriyet mücadelesi gibi, bir de iktisadî ve sosyal kalkınma mücadelesi vermek zorundadır. Bu yeni savaş da, imkânların azamisiyle, hattâ fevkinde netice almak zarureti bulunan her mücadele gibi, bilgi ve gayret yanında heyecan ve imana muhtaçtır. Bir ara liderine kavuşmuş görünen bu yeni savaşta Türkiye’nin hayli zamandır aksamasına sebep, her gün ısıtılıp soframıza yeniden sürülen, malî imkânsızlık, teknik bilgisizlik gibi umumî ve beylik şartlardan ibaret değildir.

Kısa ifadesiyle, Türkiye’nin iktisadî kalkınma mücadelesi veya niyeti bugün için dâvâyı imanlaştıracak, kitleleri heyecan ve şevk ile harekete geçirecek bir liderden veya liderlerden mahrumdur. Yirminci asrın üçüncü çeyreğinde mânâ ve hürriyeti çok farklı olmak gereken bu lider veya liderler ufukta belirmedikçe, mütevazi imkânlardan fevkalâde neticeler olmak mümkün olmayacaktır.

Lider mefhumunu demokrasiyle bağdaşmaz sayanların ve kitleleri harekete fertler görünce dikta vehmine kapılanların yanıldığı nokta budur. Kaldı ki, bir Mussolini’nin, bir Hitler’in suçu memleketlerinde gerçekleştirdikleri iktisadî mucize olmamıştır. Yalnız Amerika’yı değil, bütün dünyayı heyecanlandırabilen bir Kennedy’nin dikta hevesiyle itham edilmesi mümkün olmadığı gibi.

Bugün İngiltere’de, Almanya’da hattâ Rusya’da ilk vasfı teknokratlık olan politikacılar işbaşındadır. Ama başlıca hususiyeti teknik bilgisi olmayan bir De Gaulle’ün, bir Kennedy’nin aldığı neticeler, belki bilgileri tamam, ama liderlik vasıfları noksan diğerleri için bahis mevzuu olmamaktadır. Atatürk yanında değişmez adı “İkinci Adam” olan İnönü’nün gayretlerinden semere alamayışı sebeplerinden biri de budur.

Türkeş, kitleler ile arasında o mucizevî şerare gelip geçen bir lider ümidi vermektedir. Gençtir, ciddîdir, gayretli ve azimlidir, üstelik politikada hiçbir zaman icraat hâline gelmemiş olmakla birlikte tecrübe sahibidir. Ekip çalışması anlayışının, eski subay arkadaşlarıyle disiplinli bir çalışma düzeni kurmaktan ibaret bulunmadığını ispat ettiği gün, kendisine bağlanan ümitler daha da pekiştirilmiş olacaktır.

Onun için asıl büyük imtihan şimdi başlamaktadır. Artık umumun malıdır. Her sözü ve hareketi milyonlarca çift göz ve kulak tarafından takip edilmektedir. Türkiye, bu çok mümeyyizli imtihanda talebe döndürmekten bıkmış usanmıştır. Netice alana dört elle sarılmağa hazırdır.

Türkeş’e bundan ötesi için de muvaffakiyetler!..



Yeni İstanbul, 3 Ağustos 1965.

Seçim İçin Meşhurlar Ne Diyor?

Muzaffer Özdağ

Muzaffer Özdağ “1965 – 1966 yılları maziden müstakil sadece Türkiye geleceğini düşünerek yaşanılmaz ise vahim ve yıkıcı krizlerle dolu geçebilir” demiştir.

CKMP’nin seçimlerden sonra bugünkü kudretinin asgari dört katı ile temsil edileceğini belirten Özdağ, Demokrasimizin sıhhate kavuşması için içtimaî ve iktisadî yapının ıslâhı ve halkın teşkilatlanmasının şart olduğunu ifade etmiş, Demokratik rejimi tehdit eden tehlikelerin ortadan kalkmadığını, bu tehlikelerin önünde siyasî kuruluşlarımızın yapısı ve siyasî mücadelede kullanılan metodların geldiğini, 1957 – 1960 ortamına süratle kayıldığının bir vakıa olduğunu söylemiştir.

Seçimlerin hırçın ve gergin bir ortamda cereyan edebileceğini, liderlerin hizmet yarışı yapacağı yerde birbirlerini kötüleme ve lekeleme yarışına girebileceklerini, müstakil kişilikleri takdim yerine maziyi bir his jeneratörü olarak kullanabileceklerini ve hattâ siyasî çekişmelere, birbirlerine düşman dış bloklara dayanma rengini verebileceklerini ifade eden ve “İşte bu hal rejimi yıkabilir” diyen Muzaffer Özdağ çeşitli sorularımızı şu şekilde cevaplandırmıştır.

Soru: Seçimde hangi partinin kazanacağını tahmin ediyorsunuz?
Cevap: Seçimde CKMP kazançlı çıkacaktır. Bugünkü kudretinin, varlığının asgarî dört katı işe temsil edilecektir.

Soru: Seçimi kazanacak parti mecliste yüzde ellinin üzerinde bir ekseriyet temin edecek mi?
Cevap: Hiçbir parti yüzde ellinin üzerinde bir ekseriyet sağlıyamıyacaktır.

Soru: Demokratik rejimin teminat altına alınmasında zarurî gördüğünüz şartlar nelerdir?
Cevap: Üzüntü ile görüyoruz ki, Demokratik rejimi tehdit eden tehlikeler ortadan kalkmış değildir. Bu tehlikelerin önünde siyasî kuruluşlarımızın yapısı ve siyasî mücadelede kullanılan metodlar gelmektedir. 1957 – 1960 ortamına süratle kayıldığı bir vakıadır. En sakin görünen bir anda nazik denge bozulabilir. Demokratik rejimin güvenliğini tehdit eden bir vakıa da iktisadî ve içtimaî yapımızdır. Demokrasi yığınların rejimi değildir. Yığınlarla Demokrasi değil demagoji yapılabilir. Demokrasi örgütlenmiş, teşkilâtlanmış toplumların rejimidir. Demokrasimizin sıhhate kavuşması için içtimaî ve iktisadî yapının ıslâhı ve halkın teşkilâtlanması şarttır. Özellikle işçiye paralel olarak köylü ve esnaf da teşkilatlanmalıdır.

Soru: Türk Milleti Demokratik rejimi benimsemiş midir?
Cevap: Türk Milletinin özlediği ve kabul edebileceği tek rejim Demokrasidir. Halk efendi istemez, kendi kendinin efendisidir. Türk’ün yaradılışı budur. Taçlar, tahtlar deviren Türk Devleti despotizmi kabul etmez.

Türk Milleti elbette demokratik rejimi benimsemiştir. Bundan gayri bir rejim düşünülmesi dahi caiz değildir. Ancak Demokratik rejimin bütün icaplarıyla gerçekleşip gerçekleşmediği sorulabilir. Demokrasimizin sıhhat ve kemal şartlarına ulaşmadığı aşikârdır. İdaredeki bürokratik despotizm ve iktisadî yapıdaki bozukluklar, eşitsizlikler demokrasimiz için büyük tehlikeleri davet eden zaaf ve kusurlardır.

Soru: Rejim aleyhtarı davranışlar ve teşekküllere karşı direnme kabiliyeti ne ölçüdedir?
Cevap: Seçimler, hırçın ve gergin bir atmosferde cereyan edebilir. Liderler, hizmet yarışı yapacakları yerde biribirlerini kötüleme, lekeleme kampanyasına girebilirler.

Müstakil kişilikleri takdim yerine maziyi bir his jeneratörü olarak kullanabilirler. Hattâ siyasî çekişmelere, biribirlerine düşman dış bloklara dayanma rengini verebilirler. Bu hal rejimi yıkabilir. Rejim yapısının direnme gücü mübalağa edilmemelidir. 1950 – 1965 devresi olaylarını toplumun alt ve iç yapısında yaşıyarak izleyen, toplum psikolojisini bilen biri olarak söylüyorum; 1965 – 1966 yılları maziden müstakil, sadece Türkiye geleceğini düşünerek yaşanılmaz ise vahim ve yıkıcı krizlerle dolu geçebilir.

Soru: AP, CHP dışındaki partilerin seçim şansları nedir?
Cevap: CHP ve AP son seçimlerde elde ettikleri neticeleri alamıyacaktır. Alamamaları kendileri için de selâmet sebebi olur. YTP diğer partiler kadroları içinde erimektedir. MP liderinin şahsına bağlı bir topluluk olarak kalacaktır. CKMP ise yakın yarında ana siyasî kuvvet hâline gelecektir.

Seçim Toto
AP 170
CHP 165
CKMP 75
MP 20
YTP 12
TİP 8
İsim : Muzaffer Özdağ
Yaş : 32
Adres: Emek Mah. 68. Sok. 22/2

Özdağ yukarıdaki kuponu doldururken, “Ben hayatımda hiç toto oynamadım. Bunu bir seçim tahmini olarak dolduruyorum” demiştir.



Medeniyet, 2 Ağustos 1965.

Ahmet Tahtakılıç dün Alparslan Türkeş’i tebrik ederek çalışmalarında başarılı olmasını temenni etmiştir. Resimde iki arkadaşı el ele görüyorsunuz.

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş kongrenin kapanışında delegelere hitaben bir konuşma yaptı. Seçimde vatandaşı kötülemek ve suçlamaktan, kaçınacağız.

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin 7 nci Büyük Kongresi dün başladığı gibi olgun ve vâkur bir hava içinde sonra ermiştir.


CKMP Genel İdare Kurulu Üyesi Numan Esin’in Konuşması

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi 7 nci Büyük Kongresinin üçüncü ve son gününde, yeni program tadil tasarısı ile Tüzük tadil tasarıları görüşülerek kabul edilmiştir. Program tadil tasarısının müzakeresi sırasında konuşan delegeler yeni programın Türkiye’nin gerçeklerine tamamiyle uygun olduğunu söylemişler ve yeni programın hürriyetçilik, halkçılık, milliyetçilik esaslarını ihtiva ettiğini belirterek, aşırılık iddialarını şiddetle red etmişlerdir.

Yeni Genel İdare Kurulu üyesi Numan Esin yaptığı konuşmada hürriyetçilik ve halkçılık esasları üzerinde durmuştur. “Türkiye’nin kalkınmasında Halkçılık ruhu, Hürriyetçilik ruhu, Sosyal Adaletçilik ruhu en başta gelen hususlardır. Yolumuz Atatürk yoludur. Eğer Atatürk’e faşist diyorlarsa, bize de faşist desinler. Biz faşistlik iddialarını şiddetle reddederiz.”

Yeni Program tasarısının müzakeresi sırasında söz alan Muzaffer Özdağ, yeni program tasarısının komisyonda müzakeresi sırasında muhalefet şerhi veren Zonguldak delegesi Müfit Duru’yu şiddetle tenkit etmiş ve “Muhalefet şerhi ciddiyetten uzaktır. Bir şey hem ak hem kara olamaz. Muhalefet şerhinde zıt fikirler bir araya getirilmez. Zaten muhalefet şerhini veren şahıs da bir başka siyasî partinin organında çalışmaktadır. Bu şerhin itibar görmemesini rica ederim.” demiştir.



Medeniyet, 2 Ağustos 1965.

Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, dün şehir içinde yaptığı mutad geziye çıkarken, gazetecilerle arasında şu konuşmalar geçmiştir:

Soru: Alparslan Türkeş’in CKMP Genel Başkanlığına seçilmesini nasıl karşılıyorsunuz?
Cevap: Kendisini tebrik ederim.



Milliyet, 2 Ağustos 1965.

Türkeşçiler CKMP’ye Hâkim oldu

CKMP Olağanüstü büyük kongresinde Emekli Albay Türkeş’in Genel Başkanlığa seçilmesinden sonra, Genel Yönetin Kurulunda da Türkeş taraftarları çoğunluğu almışlar ve böylece partiye hâkim olmuşlardır. Adalet Bakanı İrfan Baran Genel Yönetin Kuruluna seçilememiştir.

Kongrenin bu kararı vermesi üzerine, Türkeş’e karşı olduklarını bilinen ve “eskiler” diye anılan partililer, dün Ahmet Tahtakılıç’ın evinde bir toplantı yaparak, bundan sonraki tutumları üzerinde görüşmelerde bulunmuşlardır.

14’lerden Numan Esin, kendilerine yapılan ithamlara şu cevabı vermiştir: <<Bu program Millî Mücadelenin devamından başka bir şey değildir. Bize faşist ithamında bulunanlar var. Biz, Atatürk’ün gittiği yoldan gidiyoruz. Atatürk’e faşist diyorlarsa biz de faşistiz.>>

Türkeş Kürsüde

Dün sabah kongreye gelen Türkeş, sahneye çıkarılmış ve Genel Başkanlık seçimini kaybeden Tahtakılıç ile öpüşmüştür. Taraftarlarının büyük gösterilerine sağ elini kaldırarak karşılık veren Türkeş, öğleden sonraki oturumda yaptığı konuşmada <<Geçmişin kırıcı olaylarının unutulmasını>> istemiştir.



Milliyet, Abdi İpekçi, 2 Ağustos 1965.

Yeni CKMP

Bölükbaşı’nın partisi şimdi Türkeş’in partisi olmuştur. 1961 seçimlerindeki CKMP ile bu defaki seçimlere girecek CKMP arasındaki fark, Bölükbaşı ile Türkeş arasındaki farktan az olmayacaktır.

CKMP’nin olağanüstü kongresinde alınan sonuç, partinin liderlik ve yönetiminde bir değişiklikten ibaret olarak değerlendirilemez. Türkeş’in liderliğe, taraftarlarının da Genel İdare Kuruluna gelmeleri bu partinin bambaşka bir hüviyet alması demektir. Bu bakımdan Cumartesi günkü kongre yeni bir Genel Başkan seçmekle kalmamış, yeni bir parti kurulmakta olduğunu tescil etmiştir.

Bu yeni partinin hüviyetini incelemeden önce iki nokta üzerinde durulabilir:

1- CKMP, Türkeş ve arkadaşlarının yönetimine geçtikten sonra eski yöneticilerin durumu ne olacak? Partiyi Bölükbaşı ile birlikte kuran ve Bölükbaşı’nın ayrılmasından sonra yönetime hâkim olan Oğuz, Tahtakılıç, Dinçer gibi eski politikacıların şimdi Türkeş’in liderliğindeki CKMP’de kalacakları şüphelidir. Zira yukarıda belirttiğimiz gibi son gelişme ile CKMP artık onların kurduğu parti değildir. Gerçi partinin eski yöneticileri arasında bu değişikliği olumlu karşılayıp siyasete CKMP’de devamı düşünecekler olabilir. Ancak bir çoklarının bu eğilimde bulunmadığı bilinmektedir. Tahtakılıç ve arkadaşlarının dün yaptıkları toplantıda şimdilik alınamadığı anlaşılan karara önümüzdeki günlerde varmaları beklenebilir.

Merak edilecek husus bu eski politikacılar CKMP’den ayrıldıkları takdirde durumlarının ne olacağıdır. Bölükbaşı’nın partisine dönmeleri her halde imkânsızdır. YTP’ye giriş siyasî hayatlarına milletvekili olarak devam için bir garanti değildir. TİP söz konusu edilemez. Şu halde Tahtakılıç ve arkadaşları CKMP’de kalmayı uygun bulmadıkları takdirde siyasete devam için büyük partilerden birini seçmek zorunda kalacaklardır. Nitekim dolaşan söylentilere göre, Dinçer ve Baran AP ile temaslara daha kongreden önce başlamışlardır. Tahtakılıç , Oğuz ve Dinçer gibi politikada yıllardır faaliyet gösteren ve kendi bölgelerinde bir kısım seçmenlerin oyunu daima toplayabilen bu politikacıların iltihakı AP tarafından olumlu karşılanabilir.

Kısacası son kongreden sonra CKMP’nin bâzı eski yöneticilerinin partilerinden ayrılmaları ve tercihan AP’ye girmeleri şimdilik en kuvvetli ihtimal olarak gözükmektedir.

2- Değişiklik CKMP’nin teşkilâtında ve seçmenleri üzerinde ne gibi bir etki yaratacak?

Kongre Türkeş ve taraftarlarının teşkilâta kısa bir sürede hâkim hâle gelebildiklerini ortaya koymuştur. Bu bakımdan eski yöneticilerin CKMP’den ayrılmasiyle teşkilâtta onları takip edeceklerin çok olmayacağı anlaşılmaktadır. Her halde kitle halinde istifalar şimdilik söz konusu değildir.

Buna karşılık CKMP’ye oy veren seçmenlerde önemli değişiklikler beklenebilir. Mahallî seçimler esasen bu partinin oylarının büyükçe bir kısmının Bölükbaşı’yı takiben MP’ye gittiğini ortaya koymuştu. Mahallî seçimlerde henüz yeni kurulmuş olan MP’nin bu defa 1961’deki CKMP oylarının daha büyük bir kısmını alması kuvvetli bir ihtimaldi. Partinin yönetimindeki ve hüviyetindeki son değişiklik her halde CKMP’den MP’ye yönelecek seçmenlerin sayısını arttıracaktır. Hattâ bir miktar oyun AP’ye gitmesi de muhtemeldir.

Buna karşılık şimdi CKMP’nin yeni bir seçmen kitlesini çekeceğini de hesaplamak gerekir. Türkeş ve arkadaşları çok kısa bir sürede CKMP’nin yönetimini ele geçirecek kadar taraftar toplayabilmekle, dayandıkları bir kitlenin bulunduğunu ortaya koymuşlardır. Özellikle, yurdun çeşitli bölgelerine dağılmış Milliyetçiler Dernekleri gibi kurumlardan da güç aldığı anlaşılan Türkeş ve arkadaşları, şimdi yönetime geldikleri partiye her halde yepyeni seçmenleri de kazandıracaklardır.

Ancak mesele kazançlarla kayıplar arasındaki farktadır. Bu farkın yeni CKMP lehinde olacağı kolaylıkla iddia edilemez. Türkeş’in gerçek siyasî kudretini de ortaya koyacak bu fark ancak seçimlerde anlaşılacaktır.



Cumhuriyet, 2 Ağustos 1965.

CKMP

CKMP kongresinin bir kaç gün öncesinden genel başkanlığı peşinen kaptırdıklarını kabul eden eski CKMP’liler, kongrenin son günkü toplantısına itibar etmemişlerdir. Bu sebeple kongrenin yapıldığı salon yarı yarıya boşalmış ve ısrarla kongreyiz izleyen Türkeşçilerin baskısı altında devam etmiştir.

Türkeş – Tahtakılıç kolkola!

CKMP kongresinin üçüncü günkü toplantısı sabah saat 10 da başlamış ve gündem gereğince, tüzük üzerindeki değişiklikler müzakere ve kabul edilmiştir.

Tüzük müzakereleri sırasında salona giren Türkeş için taraftarları yine <<Dikkat!>> komutunu çekmişler ve kendisini şiddetle alkışlamışlardır. Türkeş ön sıralarda oturan mağlûp genel başkan adayı Tahtakılıç’ın boynuna sarılmış ve kendisini öpmüştür. Türkeş, daha sonra başkanın dâveti üzerine Tahtakılıç’la birlikte sahneye çıkmış, delegeleri selâmladıktan sonra Tahtakılıç’a sarılarak fotoğrafçılara poz vermiştir.

Büyük Türkiye

Kongrenin kapanmasından önce delegelerin tezahüratları arasında kürsüye gelen CKMP’nin yeni Genel Başkanı Alparslan Türkeş üç gündenberi devam etmekte olan kongrenin demokrasi kurallarına uygun olarak geçtiğini, Genel Başkan adayı Ahmet Tahtakılıç’ın bu hususun gerçekleşmesinde büyük payı olduğunu belirterek <<Bugüne kadar CKMP ileri gelenleri tarafından hakkımda ileri sürülen ithamları şu andan itibaren unutmuş bulunuyorum. Seçimlerde rasgele ve vatandaşı kötülemek, kardeşi kardeşe düşman etmek ve her ne pahasına olursa olsun kazanmak hırsı ile değil, millet iradesinin lekesiz ve gölgesiz tecelli etmesi, kardeşlik, sevgi ve anlayışın hüküm sürmesi gayesi ile çalışacağız.>> demiştir.

Eski Genel Başkan Ahmet Oğuz’un Mamak mahkûmları ile ilgili ithamlarının gerçekle ilgisi olmadığına da değinen Genel Başkan Türkeş konuşmasını şöyle tamamlamıştır:

<<Kongremiz tam bir demokratik hava içerisinde geçmiştir. Kuvvetli bir Genel Başkan adayı olan Sayın Ahmet Tahtakılıç’ın şahsiyetini ortaya koymasından memnunum Sayın Tahtakılıç’a oy vermiş delegeleri de benim lehimde oy kullanan delegeler kadar hürmet ve muhabbetle karşılıyorum ve selâmlıyorum. Parti içinde ve şahıslarımız arasında geçmiş bâzı hadiseleri geride kalmış kabul ediyor ve bütün arkadaşlarımızı en samimî sevgi ve hürmet duyguları ile kucaklıyarak partimiz içinde el ele birlikte çalışmak üzere ellerimizi uzatıyoruz. Gelecek günler daha iyi olacaktır.>>



Cumhuriyet, 2 Ağustos 1965.

Gürsel, Türkeş için <<Tebrik ederim>> dedi

Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, dün Çankaya köşkünden mutad gezisine çıkarken basın mensuplarıyla konuşmuş ve Alparslan Türkeş’in CKMP Genel Başkanlığına seçilmesi hakkında <<Tebrik ederim>> demiştir. Cumhurbaşkanı Türkeş’in kendisine yazdığı mektup için herhangi bir şey söylememiştir.



Tercüman, 2 Ağustos 1965.

Türkeş: “Parti içindeki üzücü hadiseleri unutacağız” dedi

Diğer taraftan Tahtakılıç hariç kendi aralarında dün bir toplantı yapan Oğuzcular, kendileri ile görüşen arkadaşımıza <<Bu iş burada bitmez. Mücadeleye devam edeceğiz.>> demişlerdir.

Ahmet Oğuz şunları söylemiştir: <<Biz varız. Daha yok olmadık. Kuvvetliyiz. Kararlıyız. Memleketin geleceğinde söz sahibiyiz. Meselenin üzerinden 48 saat geçmeden ne yapacağımızı söyliyemem, dedikodulara, iftiralara cevap dahi vermem.>>

İrfan Baran da <<Biz de yakında konuşacağız>> demekle yetinmiştir.

Diğer taraftan Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer seçimler konusunda bir şey söylemenin erken olduğunu ifade etmiş, Türkeş konusundaki fikirlerini sonra açıklıyacağını ifade ile, partiden istifa konusundaki suale <<Asla böyle bir şey yok>> demiştir.



Adalet, 2 Ağustos 1965.

CKMP kongresi sona erdi Türkeşçiler Genel İdare Kurulunu da ele geçirdi

CKMP Genel Başkanlığı’na 516’ya karşı 698 oyla seçilen Alparslan Türkeş, Genel İdare Kurulunda da büyük bir ekseriyet elde etmiş ve 28 kişilik heyete 24 taraftarını sokmuştur. Böylece CKMP kongresi eskileri tamamiyle tasfiye ve parti idaresini yeni ellere teslim etmiştir. Türkeş karşısındaki gruptan Genel İdare Kuruluna Hasan Dinçer sekizinci, Ahmet Oğuz 27 nci ve Faruk Küreli 28 nci olarak girmişlerdir. Kongrenin son gününde tüzük ve program tadilâtı kabul edilmiştir.

Program tasarısını inceleyen komisyonda, tasarıyı “Militarist” olarak kabul eden Müfit Duru’nun muhalefet şerhi okunmuştur. Cevap veren Komisyon Başkanı Muzaffer Özdağ, Duru’nun iddialarını “Samimiyetten uzak” olarak vasıflandırmıştır.

Söz alan delegeler “Faşistlik” iddiasını reddetmişler ve 14’lerden Numan Esin, Atatürk ideallerinden hareket ettiklerini ileri sürerek “Atatürk’e faşist diyorlarsa bize de faşist desinler” diye konuşmuştur. Bir Diyarbakır delegesi de, faşistlik iddialarını tahkik için savcılığı vazifeye davet etmiştir. Bu arada Hikmet Tanyu adlı delegenin “100 milyonluk büyük Türkiye” için alınması gereken tedbirlerin programa ilâvesi hakkındaki takriri kabul edilmiştir.

Genel İdare Kurulu seçimlerine 126 aday katılmış ve 1216 muteber oy kullanılmıştır.

Genel İdare Kurulu

1- Ahmet Tahtakılıç 795
2- Abdülhadi Toplu 754
3- Gökhan Evliyaoğlu 705
4- Sıtkı Çörtoğlu 704
5- Mehmet Altınsoy 692
6- Mustafa Kepir 682
7- Muzaffer Özdağ 681
8- Hasan Dinçer 679
9- Ahmet Er 660
10- Dündar Taşer 654
11- Kâmil Koç 646
12- İsmail Hakkı Yılanlıoğlu 609
13- Rifat Baykal 599
14- Mustafa Kaplan 598
15- Kemal Cabioğlu 582
16- Numan Esin 581
17- Cevad Odyakmaz 570
18- Saadet Evren 558
19- Turgut Öztaşkın 551
20- İsmail Sefa Akay 540
21- Fuat Uluç 538
22- Seyfi Öztürk 519
23- Hasan Gürsoy 442
24- Mustafa Kemal Erkovan 433
25- Hikmet Tanyu 411
26- Mehmet Kılıç 407
27- Ahmet Oğuz 390
28- Faruk Küreli 371.

Haysiyet Divanı

1- Saim Dora
2- Abdülkadir Okyay
3- Enis Naci Kepenek
4- Ahmet Er
5- Münir Köseoğlu
6- Reşat Köymen
7- Fazıl Akkoyunlu

İrfan Baran, Enver Kök, Sadrettin Tosbi gibi eski Genel İdare Kurulu üyeleri yedekte kalmışlardır. 14 lerden Şefik Soyuyüce ve Fazıl Akkoyunlu da yedekler arasındadır.




Adalet, Kenan Harun, 2 Ağustos 1965.

SS ler alesta

Oldu da bitti maaşallah. 13 Kasım 1960’dan bu yana Türkeş’in yüzünün gülebildiğini dün sabah görebildik nihayet… Kongre salonuna bir gün önceki girişiyle dünkü girişi arasındaki büyük “farkın” kendisi bile “farkındaydı” sanırım. Esmer, hem de bir hayli esmer çehresi eni konu aydınlatmıştı.

“Galip sayılır bu yolda mağlup”un güzel bir örneğini veren yenik Genel Başkan adayı Ahmet Tahtakılıç dün sabah daha kongre başlamadan yerini almıştı. Türkeş alkışlar arasında salona girdikten sonra onu yanına geldi. Zoraki bir muhabbet nişânesi ile kısa bir kucaklaşma ve öpüşme…

Türkeş’e muhalif grubun ileri gelenlerinden bir teki bile yoktu ortalarda… Sonra ikisinin yan yanan sahneye çıkarılışı ve Türkeş’in Hitlervâri mahut pozu ile delegeleri selâmlayışı.

*
Evvelki akşam seçimler oylaması bir festivaldi doğrusu… Delegelikle ilgisi bulunmayanlara, delegelikleri iptal edilmiş olanlara el altından -ve tabii Türkeşçiler tarafından- verilen kartlar. Bir gün evvel yana yakıla adaylığının iptâl edildiğini söyleyenler bile sandık başında oy kullanıyorlardı. Ve netice malûm tabii: Türkeş kazandı.

Eski CKMP’lilere ait olduğu için yırtılan oy pusulaları… Eski CKMP’lilerden olduklarını söyledikleri halde Türkeş’in kazanması için çırpınan sözde eski CKMP’liler… Türkeş’e oy vermezseniz şöyle yaparız, böyle ederiz yollu tehdidler…

Ya sen? Kukla yazı İşleri Müdürlüğü sâyesinde eski gazeteci geçinen delikanlım. 250 farkı garantilemiştin de gerisini bağışlamıştın ve neyine olursa olsun bahse girmeye hazırdın. Bunca çırpınma, tepinmelere rağmen sağlayabildiğiniz 182 oy farkın gerçek oy farkı olduğuna gerçekten inanıyor musun?

*
Ve bir dedikodu: Eski CKMP’liler oylamadan evvel 160 bin lira dağıtmışlar delegelere…

Bu söylenti kuliste alabildiğine yayılırken Ahmet Tahtakılıç, arka sıralarda bir grup partilinin ortasında CKMP’nin emektar odacısı -gerçek ve daimi Genel Sekreter- Hasan Kozan’ı şahit göstererek anlatıyordu:

- Hani masamız yoktu da evimdeki yemek masasını alıp götürmüştük partiye Hasan? Sonra bir punduna getirip bir mobilyacıdan taksitle eşya almıştık da parasını ödeyememiştik. O mobilyacıda hâlâ itibarım sıfırdır o yüzden…

Ve bir gazeteci açıkladı:

- Türkeşçilerden 160’ına bu 160.000’i biner biner dağıtsaydı eski CKMP’liler Tahtakılıç başını alıp gider Genel Başkanlık koltuğuna lök gibi otururdu.

*
Sahnede oylar tasnif ediliyor. Bir gazeteci eski CKMP’lilerden birine yaklaştı.

- Aman, dedi, gazete baskı için bekliyor. Şu sahneye çıkıp da son rakamları öğrensene bana…
- Yasak orası abi.
- Sen delegesin, neden yasak olsun? Bak, bir sürü delikanlı delege var orda…

Eski CKMP’li genç güldü:

- Aman abi onlar Türkeş’in SS kıtaları… Bizi yanaştırırlar mı oraya hiç?

*
Kongre arefesinde iki tarafı uzlaştırmak için yapılan bir toplantıda Türkeş, üçüncü bir şahsın genel Başkan olmasına itiraz ediyor.

– Türk milleti diyor, efsanelere inanır. (Yani aptal mı demek istiyor?) Alparslan Türkeş ismi de efsâneleşmiştir. Ben mutlaka kazanacağım. Adaylıktan vazgeçmem…

Bu millet de, bu yeryüzü de böyle ne efsâneleşmiş isimler, şahsiyetler gördü Albayım…

Ama hepsinin encâmını da gördü…

*
Genel Başkanlık için gövde gösterisinin en “tertip”lisini tertipledikleri zât-ı şerif Alparslan Türkeş’ti şüphesiz ama sabah saatlerinde Genel başkanlık için adından bile bahsedilmeyen emektar Hasan Dinçer’in salona girişi sırasındaki alkışlar bütün karşı tertiplere rağmen bir “kuvvet dengesi”nin varlığını ortaya koyuyordu.

Yalnız onu getirip Kepir’in yanına oturtmalarındaki “mânânın mânâsı” neydi; anlayamadım.

*
Ve bir “Sözde Genel başkan adayı” gördüm;
Ahmet Tahtakılıç!.
Ne aday, ne aday?

Salona girişinden yerine oturuşundan kongreyi izleyişinden bile çok az sayıda delegenin haberdâr bulunduğu bir Genel Başkan adayı… Sağ cenahındakileri tanımadım ama, sol cenahını Numan Esin’le Muzaffer Özdağ işgal etmişlerdi. Yani Türkeş grubunun iki favorisi. Tahtakılıç kongrenin ilk saatlerinde bir “sözde genel başkan adayı” idi ama sonra kürsüye çıkıp da konuşunca “gerçek bir genel başkan adayı” olduğunu ortaya koydu. Vefalı eski CKMP’liler, vefalı eski liderlerini alkışlariyle bağırlarına bastılar.

*
Bir tek Ahmet Oğuz değildi CKMP’de “leyleğin yuvadan attığı karga yavrusu”. İrfan Baran da aynı durumdaydı. Konya milletvekili ve dünden itibaren artık Adalet Bakanı olmayan İrfan Baran… O da sessiz sedasız geldi kongreye; bir hayli dolanıp durdu, kendisine yer aradı, nihayet orta sıralardan birinde oturabildi.

Hey gidi dünya, hey?’…



Adalet, Esin Talu, 2 Ağustos 1965.

Büyük kongre notları

Sıcak, ter kokusu, sigara dumanı, kâğıttan yelpaze hışırtısı, yelekli oturan bir sürü adam ve ön sıradaki kravatlı efendiler.. İlk nazarda çarpan bu gözlere! Ha bir de sahnede, riyaset divanında oturan iki sekreter kız.. Kolsuz elbise, bir kaç sıra kolye, saçlar son moda, topuklar bir karış.. CKMP ve bu iki sekreter hanım bir tezat teşkil ediyor gözlerde, zahir yeni grubun getirdiği yenilik olsa gerek!

Ne kadar belli delegelerin çokça kısmının emekli subaylardan meydana geldiği.. Dik dik, sert sert yürüyorlar.. Politikanın henüz eğitim safhasında:

- Vatanın en uçsuz köşelerinden gelmiş bulunan muhterem delegeler diye başlıyorlar söze!.. Hamaset yerinde de, ne demek istedikleri belli değil!

Ama doğrusu bir askerî disiplin hâkim kongreye.. Sıralar arasında ızbandut gibi görevli gençler, kollarında kırmızı bandlar kol geziyorlar. Hani ya Ahmet Er de katılmış olsa idi, CKMP’nin Jandarma Birliği de hazır diyecektim.

Bu Türkeş grubuna partiyi içerden teslim ettiği söylenen Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir doğrusu iyi biliyor bu işleri.. Delegasyonlar bir acayip oturmuş.. Ne harf sırası ne bölge sıralaması… En önde Diyarbakır, ardında Adapazarı, ondan sonra Yozgat, daha sonra Bursa delegeleri.. Hikmeti az sonra anlaşılıyor! Türkeşçiler ön sıraya alınmış, diğerlerinin sesi arkadan çıkıyor ve çokçasına anlaşılmıyor. Taktik harika!

Kongre Başkanlığına bir telgraf geliyor bir ara… “Almanya’dan” diye ilân ediyor Başkan! Dinleyiciler arasından bir ses yükseliyor:

“- Führer’den mi?”

Önde kodamanlar oturuyor demiştim.. Tahtakılıç ve Türkeş yan yana.. Ahmet Oğuz Eskişehirlilerle, ufalmış ufalmış sandalyasında kaybolacak nerdeyse.. Nurettin Ok, Hâzım Dağlı ile yan yana.. Dağlı Türkeşçi; Ok diğer grubun Kongre Başkan adayı iken bir gece önce vazgeçmiş.. Mânidar elbette!

Neler anlatılmıyor kulislerde.. Mustafa Kepir’in Genel İdare Kurulu toplantısından elindeki dosyayı nasıl kaçırdığı.. Tahtakılıç’ın kendi kendine adaylığını koyması ile diğer adayların oy bölünmesin diye nasıl mütevekkil boyun eğdikleri. Sonra Türkeş’in tafsilatlı bir şekilde geçmişi..

Bir taraf İmam Hatip Okulları işini istismarda, diğer taraf MBK cılarla işbirliği hikâyesin, tekrarda..

Kongrenin dış görünüşü bu!..

İçine gelince.. Besbelli ki Türkeş ekibinin şansı daha çok! Bir kere bir çeşit “düzme kongre” olduğu, gelen delegeler ayarlandığı için.. Ama bundan başka ciddi sebepleri de olmalı onu da yarınki yazımıza saklarız.



Adalet, Esin Talu, 3 Ağustos 1965.

Neden Türkeş?

Bu satırlar yazılırken CKMP Genel Başkanlığı konusunda henüz hiç bir şey belli değildir. İki kamp, iki kesim etrafında kenetlenmiş de olsa, son dakikada transfer ihtimallerini unutmamak gerek…

Ne var ki gören bir göz kongreden Türkeş ekibinin kazançlı çıkacağını söylemektedir. Sürpriz olmadığı takdirde, 18 yıllık CKMP, ekip belki de yön değiştirecektir. Bunda gerçi kongrenin teşekkül tarzının oynadığı rol büyüktür. Türkeş ve taraftarları aylarca önce bu delege ayarlama işini besbelli ki iyi ayarlamışlardır. Teşkilât olmayan illeri kendi adamlarından kurdurmuş, mevcut illere yeni müteşebbis heyetler getirmiş ve en mühimi delege liste ve sayılarında bir takım anlaşılmaz işler dönmüştür. Yani sizin anlıyacağınız

“Ördeklerden bir filo
Bir de kazdan bir amiral”

Tablosunun çizilmesi için ne mümkünse yapılmıştır.

Bütün bunların hepsi doğru da olsa yalan da olsa, Türkeş ve ekibinin yıldızının parlamasının başka sebepleri de mevcuttur. Bu sebepleri, değişen gelişen ve bir şeyler bekliyenlerin ülkesi olan Türkiyeye ayak uyduramıyanlar ile uydurur görünenlerin arasındaki farkı aramak gerekir.

CKMP’nin yakın tarihimizde şerefli bir mevkii vardır. Nimetlerin kapışıldığı devrelerde, yollarından dönmiyerek külfetlere katlanan bir avuç insanın partisidir CKMP!

Haysiyet, namus ve sebat hususunda benzerinin pek güç bulunacağı, polis baskısı altında ikide bir hapislere götürülmekleri elinin tersi ile ittiği gün evindeki halıyı satılığa çıkartan Fuat Arna misâli kâfidir! Namus, haysiyet ve şeref mücadelesini alınlarının gerçekten akı ile yapmışlar, yapabilmişlerdir!

İtilmek istenen, devrilmek istenen, bir kenara atılmak istenen ekip, işte 18 yıldır gerek fikrî gerek maddî yönden namus mücadelesini böylesine yapan bir ekiptir.

Ne var ki, namus kâfi değildir. Hele 1965 Türkiyesinde, politikanın fikir adamlarının en ince kıvrıntılarını aksettirdiği, partilerin gittikçe doktriner ve ekonomik görüş ayrılıklarına bölündüğü, yetişmiş ve yetişmekte olan kuşakların fikren aç, bedenen aç bulundukları 1965 Türkiyesinde namus elzem fakat hiç mi hiç kâfi değildir.

Genel Başkan adaylarından Ahmet Tahtakılıç konuşurken bunu bir kere daha anlamak kabil oldu. Tahtakılıç hatıralardan bahsediyordu, geçmişten bahsediyordu, 1946 dan, 1950 den, 1961 den bahsediyordu ama 1965 ten, 1969 dan, 1971 den bahsetmiyordu.

Tahtakılıç Sadık Aldoğanlardan, Fevzi Çakmaklardan bahsediyordu ama önümüzdeki nesillerden dem vurmuyordu. Söylemesi belki saygısızlık olacaktır, ama Tahtakılıç ve arkadaşları, 18 yıllık külfet bölüşücüleri, namuslu, dürüst, fedakâr ve haysiyetli ekip işte bunlar, bütün bu hasletlerine rağmen demode, aşınmış, devrini tamamlamış insanlardı.

İşte Türkeş ekibinin kuvvetini biraz da bu “eskilerin yarattığı boşluğu doldurma” yapıyordu. Onlar bu asrın adamı, bu devrin adamları görünüyorlardı. Aldoğanlardan değil, gecekondulardan, Çakmaklardan değil iktisattan, Ahmetlerden değil Adalet ile sefaletten bahsediyorlardı. Ve tabiî ki genç kuşaklar “dinamizm” getiren bu ekibe itibar ediyor, yeniye ileriye susamış olanlar bir de bunları deniyelim diyorlardı.

Türkeş efsanesinin gerçek yönü bu idi. “İhtilalin kudretli albayı”na karşı, modası geçmiş grup tutunamıyordu!

Ne var ki.. Türkeş ve arkadaşlarının her türlü “Neo” altında sundukları fikirler de köhnemiş fikirlerdi. Milliyetçi - Sosyalizm iflâs edeli 20 olmuştu, faşizm batalı bir o kadar… Irkçılık Turancılık bunlar artık sadece resimli romanlara konu oluyordu. Kaldı ki sebat ve sadakat hususunda bu “yenileri” eskilerden hiç biri ile kıyaslamak kabil değildi. Tahtakılıçlar, Arnalar, Dinçerler, Oğuzlar, 18 yıldır nerdelerse yine oradaydılar. Bu yeniler 18 türlü kılığa girmişlerdi. İhtilâlci, komitacı, partici, sosyalist, Neo-Sosyalist, liberal, faşist, ihtilâlle yıktıklarının arasına katılmaktan onlara karşı durmağa kadar pek müphem, pek alacaklı ve henüz hiç de net olmayan bir perdenin oyuncuları idiler! Yenilik hevesini işte bu ekip giderecekti! Yani hevesler bir kere daha kursaklarda kalarak…

Ama desenize ki… Türkiyede eski, yeni derken her şey aynı curcunadır.. Evet evet, eninde sonunda netice hep aynı olmuştur:

Ördeklerden bir filo
Bir de kazdan bir amiral!



Akşam, Başyazı, 2 Ağustos 1965.

Bu bir başlangıçtır

CKMP’de eskilerin tasfiyesi ve Genel Başkanlığa Türkeş’in getirilişi, bu partinin kaderinde dönüm noktasıdır. CKMP’deki eskiler – yeniler tartışması aslında siyasî bir görüş açısı olanlarla olmayanların çatışmasıdır ve Türk politikasındaki bu yoldaki çatışmanın ilk adımıdır. CKMP’deki tasfiye, politikadaki doktrinsizlerin tasfiyesinin bir başlangıcıdır.

Nereden nereye

Türkeş’e nasyonal sosyalizmden komünizme kadar çeşitli aşırı siyasî görüşler atfedilmiştir. Ama kimse Türkeş’i güçsüzlükle itham edememiştir. Türkeş’in hangi siyasî doktrinin takipçisi olacağı henüz kesinlikle belli değildir. Ama mutlaka bir doktrine sahip olacağı bellidir. CKMP’de 20 yıldır politika yapıp da tasfiyeye uğrayanlara ise, belli bir siyasî görüş yakıştırmak mümkün olmamıştır. Tıpkı, CHP, AP, YTP ve MP yöneticilerine kesin çizgilerle bir doktrin yakıştırılamayacağı gibi.

Devir değişmiştir

Sosyalist bir parti olan TİP’ten sonra, Türkeş’in CKMP’sinin de bir doktrin partisi olarak önümüzdeki seçimlerde mücadele vermesi, öteden beri kitle partisi olduklarını söyleyerek kolay iktidar avlamak peşindeki partileri ve yöneticilerini tedirgin edecektir. Ama gidiş ve memleketin şartları o yoldadır ki, partiler ve yöneticileri belirli görüşlerin temsilcileri olmadıkça, siyasî parti içinde yerlerini kesinlikle belli etmedikçe isterlerse rakipleri en muzur fikirlerin temsilcileri olsunlar, bunların karşısında silinip gideceklerdir. Zira Türkiyede artık, yeni bir dönem başlamıştır.




Haber, 2 Ağustos 1965.

CKMP de kriz
Türkeş’in liderliği sonunda eskilerin istifası bekleniyor
Genel İdare Kurulunu da Türkeş aldı, Oğuz sonuncu

CKMP Genel Başkanlığının, bir ihtilâl yaparcasına Türkeş tarafından ele geçirilmesi üzerine CKMP’de huzursuzluk başgöstermiş, pek çok delege kongrenin üçüncü gününde Ankara’yı terketmişlerdir.

Türkeş’in Genel Başkanlığı CKMP içerisine sonradan gelenleri sevindirirken, eski ve hakikî CKMP’liler tarafından hoş karşılanmamış ve bu günlerde bazı istifaların olacağı açıklanmıştır.

CKMP büyük kongresinin dünkü üçüncü gününde salonun hemen hemen bomboş olması dikkati çekmiş ve delegeler arasında iki gündür devam eden münakaşalar dün de görülmüştür.

Kongrede konuşan 14’lerden Muzaffer Özdağ’ın şahsiyat yapması delegelerin protestolarına sebep olmuştur.



Haber, Durum, 2 Ağustos 1965.

Türkeş’in Liderliği

Türkeş’in tafsilatını diğer sütunlarımızda okuyacağınız başarısı, son günlerin siyasî havasına renk katmışa benzemektedir. Fikirleri ve yapmak istedikleri hakkında halk tabakalarında geniş şüpheler beslenen yeni liderin, bundan sonraki hareketi, seçimi bekleyen vatandaşlar tarafından merakla takip edilecektir. Bir zamanların ırkçı ve totaliter zihniyetinin temsilcisi olan emekli albay hakkında, 27 Mayıs ihtilâlinden sonra beslenen şüpheler hâlâ ortadan kaldırılamamıştır. 13 Kasım’da sürgün edilmelerinin ana sebebini, Türkiye’de demokrasinin ve çok partili hayatın süresiz olarak geri bırakılması konusundaki ısrarı teşkil ettiğine göre, o zamandan bu tarafa, emekli albayın fikirlerinde niçin ve ne derece değişiklik olduğunu sormakta faide vardır.

Ne olursa olsun, Türkeş, gireceği partiyi iyi seçmiş ve kuvvetli bir partinin kadrosu arasında, diğer 14’ler gibi erimektense, zaten iskelet olarak yaşamakta olan bir siyasî teşekkülü ele geçirmekte menfaat mülâhaza etmiştir. Dediğini de yapmıştır. Şimdi beklenen, Türkeş ve arkadaşlarının Türk siyasî hayatında ne gibi bir tesir icra edebilecekleridir. Bununla beraber, halktaki şüphelerin tahakkuku halinde, millî şuurun parazit düşünceleri tasfiye etmekteki kararı ve isticali endişe beslenmesine mâni olacaktır kanısındayız. Eğer, kendi haklarında söylenen ve aksi isbat edilmemiş bulunan rivayetlerin aksine, Türkeş ve arkadaşları, Türk demokratik hayatına hakikaten faideli olacaklarsa o takdirde, Türkiyemiz için, kendi çaplarında bile olmuş olsa renkli ve cerbezeli tutumlarından faide beklemek de hakkımız olacaktır.

Durum, Türk siyasî hayatına yeni bir havanın girmiş olmasıdır. Kendi şahsiyetini ve düşüncelerini partisine tatbik edecek olan Türkeş ve arkadaşlarının eskilerle mücadelelerinin bir tasfiye ile neticeleneceğini beklemek gerekir. Bir başka sütunumuzda okuyacağınız gibi, kabinede CKMP’yi temsil etmekte olan bakanlar, şimdiki Genel Başkanları hakkında çok ağır beyanlarsa bulunmuşlardır. Siyasî ahlâk bakımından varılacak olan netice hakikaten enteresandır.



Haber, Günvar Otmanbölük, 2 Ağustos 1965.

CKMP de şimdi neler olabilir?

“İhtilâlin kudretli albayı” Alparslan Türkeş; hakkında çıkarılan türlü dedikodulara, peşpeşe sıralanan ağır ithamlara ve tâ Partiye girişinden beri yapılagelen tefsirlere rağmen CKMP’nin Genel Başkanlık mevkiine getirildi. Üç gün müddetle basını ve efkârı umumiyeyi meşgul eden kongre; eski kadroların tasfiyesi, buna mukabil Türkeş ve arkadaşlarından müteşekkil yeni ekibin nöbeti devralmasiyle sona ermiş; ancak bir takım tereddütlerin de kuvvet kazanmasına yol açmıştır. Zihinlere takılan bir soru vardır: “Ya şimdi ne olacak?”

Hakikat şudur ki, Türkeş ve arkadaşlarının intisabından sonra CKMP eski silik hüviyetinden uzaklaşmış, Partiye yeni iltihaklarla birlikte hissedilir bir canlılık ve dinamizm havası gelmiştir. Öte yandan, senelerden beri noktası, virgülü ile beraber hemen hemen aynı kalan program baştanbaşa değiştirilmiş ve CKMP’ye doktriner bir siyasî teşekkül hüviyeti kazandırılmıştır.

Fakat başta sâbık Genel Başkan Ahmet Oğuz olmak üzere Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer ve Adalet Bakanı İrfan Baran, bütün güçleriyle bu neticeye mani olmaya çalışmışlardır. Parti bünyesinde bir diktatorya kurulmak istendiğini, yeni programın totaliter görüşlerin eseri olduğunu, Türkeş’in ikinci Hitler olma yolunda gayret sarfettiğini ileri sürmüşlerdir. Bütün beyanlarına ve sistemli faaliyetlerine rağmen de, kongre salonunu, yenilgiye uğrayarak terketmişlerdir. Şimdi bu üç kişinin durumu merak konusudur.

Evvelâ Ahmet Oğuz olsun, Hasan Dinçer olsun, İrfan Baran olsun; her üçü de, Türkeş’i demokrasi aleyhtarlığıyla itham etmişler, programdaki geniş değişikliğe suret-i kat’iyede taraftar bulunmadıklarını bildirmişler, hattâ mücadeleyi kaybederlerse, bu çatı altında kalamıyacaklarını imâ yollu açıklamışlardır.

Demek ki; Oğuz, Dinçer ve Baran hem Genel Başkana, hem Genel İdare Kurulu üyelerine ve hem de Parti’nin yeni görüşlerine baştan aleyhtardırlar. Şimdi ise fikirlerinin değişebileceği düşünülemez. Zaten bu samimiyetsizlik olacaktır. Şu halde üst kademe ile bu üç sivri uç arasında yakın bir çatışma kuvvetle muhtemeldir. Akla yakındır ki, Hasan Dinçer ve İrfan Baran’ın, Partilerine cephe almaları yüzünden, Bakanlık vazifelerinden istifaları talep edilecektir. Bu talebe boyun eğilmezse, iki Bakanın da ihracı yoluna gidilecektir. Ahmet Oğuz’un durumu ise, öbürlerinden pek farklı değildir. Bir başka ihtimâl ise, CKMP’nin koalisyondan çekilmesidir.

Veya bu kişiler, baskı altında kalırlarsa CKMP’den istifa yolunu seçeceklerdir. Fakat, şimdilik böyle bir ihtimâle fazla şans tanınmamaktadır.

Nihayet, siyasî mahfillerde dolaşan bir takım dedikodular vardır. Bunlara göre, CKMP safları dışında kalırlarsa Ahmet Oğuz Adalet Partisi’ne, Hasan Dinçer ise Cumhuriyet Halk Partisi’ne geçeceklerdir. İrfan Baran hakkında ise kesin bir şey söylenmemektedir.

CKMP’nin olağanüstü kongresi olup bitmiştir, fakat şimdi bir takım pürüzler ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan CKMP önümüzdeki günlerin, yeni hâdiselere gebe olduğu görülmektedir.



Haber, M. Ali Yalçın, 2 Ağustos 1965.

Türkeş nihayet kazandı…

Alparslan Türkeş; uzunca bir bekleyişten sonra kısa süreli ve fakat ciddî bir çalışma ile CKMP’ye el koydu… Daha doğru deyimle liderliği kazanmasını bildi.

Türkeş sürüldükten sonra hakkında çeşitli rivayetler çıktı. Memlekete döndükten, parti hayatına girinceye kadar hakkında pek esrarengiz dedikodular yapıldı. Anayasa dışı davranışlara, ihtilâl teşebbüslerine adı karıştı.

Bir zamanlar Türkeş hakkında yazdığım bir yazıda herhangi bir partide görev almasının ve fikirlerinin tatbikine Anayasa’ya sadık kalmak şartiyle girmesinin demokratik düzen için faydalarından bahsetmiştim. Bugün de aynı kanıdayım. Türkeş parti faaliyeti ile hem kendisi bakımından hem de rejim bakımından faydalı bir mücadeleye girmiştir. Fikirlerini benimsemiyoruz, kendisinin yanında olamayız. Ve fakat Anayasa’mızın kapsadığı temeller üzerinde fikirlerini savunmasını da tabiî karşılıyoruz.

Demokratik düzen içerisinde açık çalışmak, çeşitli iddialardan ve ithamlardan kurtulmak; demokratik hayatımız için de faydalıdır.

CKMP’nin eski liderleri ve yöneticileri pasif hale gelen partilerine dinamizm getireceği umudu ile Türkeş ve arkadaşlarına sarıldılar. Büyük törenler yaparak onu ve arkadaşlarını partilerine aldılar.

Bir noktayı hesap etmemişlerdi… Türkeş ve arkadaşları partiye hâkim olabilirlerdi. Ve nitekim görünen köy kılavuz istemedi… Beklenen oldu… Şimdi yakınmaya gelmez…

CKMP programında değişiklik yapmıştır. Bu parti yepyeni bir hüviyetle ortaya çıkmaktadır. Eski liderler ve yöneticilerle bu fikirler bağdaşamaz. Faraza Ahmet Tahtakılıç Genel Başkan seçilseydi; Türkeş’in programı ile partiyi yönetmeye devam edecekler miydi?.. Elbette ki, hayır…

Türkeş kaybetseydi partide duracak mı idi?.. Belki bir süre… O da milletvekili seçilinceye kadar…

Şimdi… Evet şimdi Türkeş ve arkadaşları kazanmıştır. Ellerinde bir parti vardır. Siyasî Partiler Kanunu ile milletvekillikleri bölüşülecektir. Türkeş ve on dörtlerden CKMP’ye girenler Millet Meclisine geleceklerdir. Devlet, partiye para da vermiştir. İyi kötü taraftarları da vardır…

Türkeş kaybetse idi CKMP bölünmeye mahkûmdu. Kazandı yine aynı akıbet bekliyor CKMP’yi. Tahtakılıçlar, Dinçerler, Oğuzlar, Baranlar duramaz artık partide… Mücadele öyle olmasına oldu… Fikir çatışması esas prensiplerde idi… Reddettikleri fikirlerin hâkim olduğu partide insanlar kalabilir mi?.. Kalamadıklarına göre terkedeceklerdir orasını… Bu insanlar bu yenilgi üzerine nereye giderler?..

Herhalde Millet Partisi’ne değil… Kimbilir Bölükbaşı eski dostlarının haline nasıl kıs kıs gülmektedir!..

Eski CKMP yöneticileri bir oyuna girdiler ve çok acemi davranarak ellerindeki partiyi kaçırdılar!..

Türkeş ve arkadaşları daha önce Adalet Partisi’ne aynı oyunu oynamayı düşünmüşlerdi. Bu plân gereğince AP’ye girecekler ve sonra kongrede partinin başına geçeceklerdi. Bu çalışmalar tutmadı. AP’liler uyanıktı ve tetikte idi.

AP üzerindeki gayretler boşa gidince CKMP kolaylıkla elde edilebildi. Şimdi eski CKMP yöneticilerinin başlarını dövmelerine lüzum yoktur. Çalışsalardı, taraftar bulup kazansalardı. Meşru yollardan bir üyenin bir partiye lider olması kadar tabiî bir şey tasavvur edilemez.

Fikirler ne olursa olsun; Anayasa’nın ışığı altında; meşru faaliyetini yaptıktan sonra Türkeş’in bir partide işbaşına gelişi büyük bir olay değildir. Demokrasilerde açık mücadele zarar vermez.

Küçük bir parti olan CKMP bu son kongre ile bir defa daha bölünecektir. Seçimlerdeki sansını, Türkeş’in Türkiye sathındaki taraftarlarının adedi ile yakında göreceğiz ve kanaat sahibi olacağız. Bir taraftan TİP, beri taraftan yeni hüviyeti ile CKMP bu seçimlerde durumlarını tesbit ettireceklerdir. Demokratik düzen içerisinde medenî mücadele bekliyoruz ve meşru siyasî kavgaları -o da tadında- bekliyoruz.

Türkiye’de yavaş yavaş partiler doktrin yelpazesindeki yerlerini alıyorlar artık…



Haber, Gökhan Murad, 2 Ağustos 1965.

Türkeş’in zaferi…

CKMP içinde Türkeş’in kazandığı başarı, üzerinde durulacak niteliktedir. Durgun kafaların, statükocu kimselerin, yeni rüzgârlar ve fikirler önünde paramparça oldukları, bir kere daha anlaşılmıştır. İşin sentezinde yatan mâna budur.

Sanırız ki mesele ihtilâl yapmış bir albayın şahsiyetinden çok daha ileriye kadar uzanmaktadır. Taktisyen bir insanın, rehavet içindeki rakiplerinden nasıl sıyrılıverdiğini, Türkeş ispat etmiştir. Zaten Türkeş, her şeyden evvel, iyi veya kötü, samimî veya gayri samimî, etrafını, yepyeni bir felsefeyi getirmekte olduğuna inandırmıştı. Birkaç ay evvel girdiği CKMP’de böylesine bir zaferle sivrilişinin gerçek anlamı budur.

Siyasî teşekküllerin, insanlar gibi doğdukları, yaşadıkları ve öldükleri muhakkaktır. Bunların ana yapısı, insan olduğuna göre, onların hisleri, kinleri, felsefeleri, kısacası afektif halleri partiyi baskısı altına almaktadır. Türkeş bunu başarmıştır. Hiç değilse bir kurmay olarak, içine girdiği partinin seçiminde aldanmamıştır. Tavanları çökmüş, temelleri sarsılmış, sâkinleri iflâh etmez bir uykuya dalmış olan CKMP’yi seçmek suretiyle, Türkeş ileride bu partinin kendisine değil, kendisinin CKMP’ye şahsiyet ve renk vereceğini hesaplamakta aldanmamıştır. Kim ne derse desin, dediğini de yapmıştır.

Türkeş’in başarısından alınacak dersler vardır.

İnsanlar, daima yeniliklere, harekete ve inançlara muhtaçtırlar. Bir zamanlar Bölükbaşı’nın renk verdiği parti, onun çekilişinden sonra bir miskinler tekkesi hâline gelmişti. CKMP’yi senelerdir aynı lâflamalar, aynı jestler, aynı taktiklerle kullanan kimseler, siyasî teşekküllerin babadan kalma bir şirket olmadığını, kapı dışarı edilmekle öğrenmiş olacaklardır.

Cemiyetleri teşkil eden insanlar, o cemiyetlere yakın ilgi duymaktadırlar. Türkiye’de insanlar uyanmıştır, aldanmayacaklardır ve pısırıkları tutmıyacaklardır diye, kaç defalar bu sütunda söylemişizdir. Tahakkuk eden, kehanetimiz değil, realitenin ta kendisidir. Afyon yutmuş bir CKMP’nin içine fırtına gibi girmiş olan Türkeş ile arkadaşları, kollarını kıpırdatmak için bin bir istirham bekliyen zavallıları silivermiştir. İşin gerçek anlamı budur.

Dikkat ediniz, Türkiye’deki insanlar yeniliklere doğru koşmaktadırlar. Fikrin yenisi, hareketin yenisi cezbetmektedir Türkleri. Ve bunu yapabilenler başarı kazanacaklardır. Yoksa Tahtakılıç, Ahmet Oğuz ve arkadaşları gibi, tekke bekleme misâlini verenler, bir gün tekkelerinin başlarına yıkılacağını anlıyacaklardır.

Şimdi ne yapacaktır Türkeş? Bu ayrı bir meseledir. Yepyeni ve hakikaten câzip çizgilerle dile getirilmiş olan programını tatbik ederken, ne derece samimî olacaktır. Bunu zaman gösterecektir.

Başlangıçta zafer kazananların, yolda mesafe aldıkça aldanışları, kendilerinden çok memlekete zarar vermektedir. Bunu Türkeş herkesten daha iyi bilse gerektir.



Zafer, 2 Ağustos 1965.

CKMP’nin Eski Liderleri Partiden İstifa Ediyor

CKMP’nin dün devam eden kongresinde Alparslan Türkeş’in lider olarak seçilmesinden sonra parti karışmış ve Ahmet Tahtakılıç, Ahmet Oğuz, İrfan Baran ile Hasan Dinçer partiden istifa edeceklerini bazı delegelere açıklamışlardır. Bu arada Afyon, Kütahya ve Eskişehir delegeleri <<Türkeş lider seçildi. Biz memlekete döndükten sonra bu işi kapatacak ve parti içinde 18 yıllık hatıralarımızla baş başa kalacağız>> demişlerdir.

Kongrenin kapanış konuşmasını yapan yeni lider Türkeş ise, çeşitli taktiklerle ele geçirdiği partinin kongresini demokratik olarak vasıflandırmıştır.

İrfan Baran ve arkadaşları yapılan kongrenin usulsüz olduğu hakkında gereken mercilere müracaat edeceklerini de söylemiştir

Üç gündür kavgalı, küfürlü ve yeni eski mücadelesi içinde geçen kongreyi Alparslan Türkeş yaptığı konuşmada demokratik olarak vasıflandırmasına, Tahtakılıç’ı tutan delegeler ancak gülmüşlerdir.



Son Baskı, Benli Belkıs, Dedikodu, 2 Ağustos 1965.

CKMP Marşı!..

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi nihayet kendi içinde bir ihtilâl yaparak, emekli albay Alparslan Türkeş’i Genel Başkanlığa getirdi. Hem nasıl getirdi, partiyi bunca yıl yönetenleri elinin tersi ile bir kenara itip, yerlerine yenilerini getirmek suretiyle.. Öyle bir temizlik ki, nerdeyse eski Genel Başkan bile Genel İdare Kuruluna gelemiyecekti!.

Herhalde beyaz ihtilâl dedikleri budur!.

Bakalım, CKMP ihtilâlcilerinin bundan sonraki tutumları ne olacak?.. Türkeş her ne kadar eski politikayı takip etmekten geri kalmayacaklarını açıkladıysa da, böyle olmayacağını kestirememek için insanın biraz saf olması gerekir!.

Söylenenlere bakılırsa, Türkeş işe partinin adını değiştirmekle başlıyacakmış!. Partinin adındaki Cumhuriyetçi kelimesini de, Köylü kelimesini de atıp, yerlerine Türkiye adını koyacak diyorlar!. Böylece Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin adı Türkiye Millet Partisi olacakmış!. Bu, kısaltılarak yazılınca TMP oluyor ya, hemen bunun için de bir dedikodu yayılmış.. Efendim, TMP aynı zamanda Türkeşçi Millet Partisi de okunabilirmiş!. Şunlara bakın hele, daha dün bir, bugün iki, neler neler söylüyorlar.. Korkulur vallahi şu politikacılardan!.

İşin aslına bakarsanız, Türkiye’de en çok isim ve tüzük değiştiren parti CKMP’dir. Sanırım rekor onun elindedir.. Bu partinin eğlenceli bir tarihi de vardır.. Bakın, bildiğim kadarıyla bunu size anlatayım..

Eğlenceli Tarih..

Demokrat Parti kurulalı henüz bir, nihayet iki yıl olmuştu. İktidara geleceği yüzde yüz ortadaydı.. Ufukta iktidar belirtileri sezilince, parti içinde koltuk hırsı besleyenlerin ayranı da kabarıvermişti. Hırçınlaştılar, kimseyi beğenemez oldular.. Çeşitli ayak oyunlarına girdiler.. Bunların başında Osman Bölükbaşı vardı.. Kendisini parti içinde parti sanıyordu.. En sonunda Demokrat Partiyi böldü, birkaç arkadaşıyla ayrılıp Millet Partisini kurdu. İşte bugünkü CKMP’nin menşei bu Millet Partisidir.

Millet Partisini kuranlar, normal propaganda yollarıyla Mecliste temsil edilme imkânlarının olmadığını anlayınca, işi din istismarına döktüler.. Tabiî mahkemelik oldular ve partiyi kapattırdılar!.

İkinci Doğum..

Millet Partisi kapanır kapanmaz, aynı kadro Cumhuriyetçi Millet Partisini kurdu. Bu yeni partinin yarı isim babası Ahmet Tahtakılıç’tır. Tahtakılıç, ötedenberi Cumhuriyetçi Demokrasi diye bir felsefeye sağlanmıştır. Bu felsefeden ilham alarak partinin adını Cumhuriyetçi Demokrat Parti koymak istedi, fakat yarı yarıya muvaffak olabildi. Cumhuriyetçi kelimesi onun isteği ile, Millet Partisi kelimeleri de Osman Bölükbaşı’nın arzusu üzerine birleştirildi ve CMP meydana çıktı.

Partiler arasında güçbirliğinin sözlerinin revaç bulduğu sıralarda idi. CKMP’nin ileri gelenleri, adı var kendi yok bir partiyle birleşme çareleri arıyorlardı. Bu parti Cezmi Türk’ün partisi olan Türkiye Köylü Partisi idi.. Nihayet bu iş de gerçekleşti ve Ankara’da bir apartman dairesinin en alt katında yapılan bir Genel Kurul toplantısında güçbirliği meydana geldi!. Güçbirliğinin neticesi olarak da partinin adı bu defa Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisine çevrildi. Türkiye Köylü Partililer, partinin yeni adının Türkiye Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi olmasını istediler ama, çok uzun olacağı gerekçesi ileri sürülünce bundan vazgeçtiler idi!..

O Zamandan Beri…

İşte CKMP o zamandan bu güne kadar geldi. Geldi ama bir hayli de fire verdi!. Bölükbaşı, seçimlerden sonra grupuna söz dinletemez olmuştu.. Hattâ bu yüzden intihara bile kalkıştı! En sonunda da tasını tarağını toparlayıp CKMP’den ayrıldı, Millet Partisini kurdu.. Yani sizin anlayacağınız bu lâf kalabalığı partiyi bir fasit daire haline getirdi..

Şimdi, partinin adı dördüncü defa olarak değiştirilecek diyorlar…

Bu teklifi yapanlar arasında eski DP’li, yeni CKMP’li Fevzi Boztepe de varmış.. Boztepe’yi tanırsınız, 27 Mayıs gününe kadar Demokrat Partinin propagandasını yapmış, fakat 28 Mayıs sabahı elinde bulundurduğu gazete ile ihtilâlin lideri Cemal Gürsel Paşa’ya mareşallik ünvanı verilmesini istemiş tek insandır!.

Boztepe’nin bu tarafını bilenler, merak ediyorlar.. Bakalım partinin adı değiştirildikten sonra, Türkeş’i rütbe bakımından da takviye etmeyi deneyecek mi?..



Son Havadis, 2 Ağustos 1965.

CKMP kongresi sona erdi

14 lerden Alparslan Türkeş’i Genel Başkanlığa getiren CKMP olağanüstü kongresi dün sona ermiş, uzun tartışmalardan sonra partiye yeni bir istikamet veren program ile tüzük tadil tasarısı kabul edilmiştir.

Yarıdan fazlası boş olan salona üç gündür ilk defa gülerek giren Türkeş, taraftarları ile bol bol öpüşüp resim çektirmiş, müzakereler devam ettiği halde divan başkanlığını terkeden Evliyaoğlu da gazete fotoğrafçılarına “Lidere yakınlık” pozları vermiştir.

“Kabul etmiyoruz” şeklindeki itirazlar arasında bir olup bittiye getirilerek kabul edilen yeni tüzük gereğimce Genel İdare Kurulu üye sayısı 28’e çıkarılmış, ancak 3 üncü bir Genel Başkan Yardımcısı Başkanlığında bir seçim komitesi ihdası reddedilmiştir.

Bu arada CKMP içinde bir de işçi kolu kurulması için verilen bir önerge salonu karıştırmış bazı delegeler “Bu önergenin arkasında başka niyetler olduğunu” ileri sürerken, önerge sahibi ise “Partiye yeni bir istikamet veriyoruz. Buna dikkat edelim” demiş, itirazlar daha da artınca Türkeş’in bir gün önce yaptığı konuşmayı kastederek, “Halkın arasına inmek gelip burada yaldızlı nutuk atmakla olmaz” demiştir. Divan başkanlığının önergenin siyasî partiler kanununa aykırı olduğu yolundaki görüşünü beyanından sonra, önerge tadil edilmiş ve “Bir işçi komitesi kurulmasını tavsiye eden bir önerge” şekline getirilerek kabul edilmiştir.



Son Havadis, 3 Ağustos 1965.

Türkeş’in Sesi

Politika hayatımızın son beş yıl içinde en tanınmış yüzlerinden biri, 27 Mayıs sabahının ilk sesi, Millî Birlik Komitesinden ve memleketten ihtilâlin ana prensiplerine yüzde yüz aykırı yolda yürümek istedikleri için uzaklaştırmış insanların başı olmasaydı, Alparslan Türkeş’in sayın Cumhurbaşkanına gönderdiği mektup, üzerinde durmağa değmeyecek kadar önemsiz sayılabilirdi. Fakat mektup sahibinin kişiliği durumu değiştirmekte, ihtilâlin “kudretli albayı” diye şöhret yapmış Türkeş’in ne yapmak istediği, neyin peşine düşüldüğü haklı olarak sorulmaktadır.

Bu mektupta oltimatom edası var herşeyden önce. “Ya siz harekete geçin, ya ben geçeceğim.” manası da bu edanın yanında beliriyor. Tehdidine dayanak yaptığı beli başlı bahane de şu:

“27 Mayıs hareketini icra eden Türk silâhlı kuvvetlerine karşı açıkça yayınlar yapılmakta, ordunun bir kaç defa millet tarafından tedip olunduğuna dair telmihkâr başmakaleler, millî orduyu bir yeniçeri ayaklanması olarak gösteren yazılarla haksız ve iftira dolu tefrikalarla silâhlı kuvvetler tahkir edilmektedir.”

“Millî Birlik Komitesinin ve hükûmetlerinin, Kurucu Meclisin komünizme hizmet ettiklerine dair beyanatlar verilmekte, Yüksek Adalet Divanına, direkt ve endirekt tecavüzler devam etmekte ve nihayet silâhlı kuvvetler başkumandanı sıfatiyla 27 Mayıs Millî Birlik hareketinin başı, Millî Birlik hükûmetlerinin başkanı ve devlet reisi olan zatı âlinize de sıhhî durumunuz hakkında suizan uyandıracak çirkin neşriyat ile sataşılmaktadır.”

Alparslan’a göre bunları yapanlar geçmişin mesuliyetini taşıyanlardır ve yaraları tırnaklayarak yeni huzursuzluklar yaratmaktadırlar.

Önce şu noktaya kısaca işaret edelim:

27 Mayıs’a da Türk silâhlı kuvvetlerine karşı da en büyük saygısızlık onları siyasî mücadele konuları içine almaktır. 27 Mayıs tarihimizin bir dönüm başlangıcı, Türk silâhlı kuvvetleri de millî varlığımızın bekçisi. İkisi de günlük siyasî kavgaların âleti olamazlar. Onları elde kalkan gibi kullanmağa kalkışmak millî vicdanı yaralar. Hele orduyu ve 27 Mayıs’ı şu ve bu şekilde dile dolayan memleket ve hükûmette yer almış bir partinin genel başkanlığına aday bir siyaset adamıysa yaptığı düpedüz şantajdan ibaret olur. Demokratik siyasî mücadelede hasımları vurmak için sığınılması ahlâk kurallarınca yasak köşeler vardır. 27 Mayıs ve Türk silâhlı kuvvetleri bu köşelerden ikisi.

Sonra Türkeş yine siyasî ahlâk prensiplerine aslâ uymayan bir iddiayı tekrarlamakta. Sayın Cumhurbaşkanına şikâyet ettiği hareketleri yapanlar geçmişin mesuliyetlerini taşıyanlarmış.

Hesapları görülmüş, şimdi her biri özel dertlerinin peşinde, ayrıca da kendilerini her yandan gelecek hücumlara karşı savunma imkânları kanunla ellerinden alınmış insanları sırf siyasî kavga silâhı olarak ele almak Allah’ın da, kulun da gücüne giden bir hareket.

Geçmiş devrin sorumluları! Kim bunlar? Ne yapıyorlar? Nerede, kime ne söylemişler? Elde delil, vesika olmadan sadece uydurulmuş yalanlara, dedikodulara dayanmak politikanın en seviyesiz derecesine inmektir. Dünyanın her yerinde siyaset oyunlarını bu çukurlara sürükleyenler bulunabilir. Ama onlar adî sokak politikacılarıdır. Alparslan Türkeş gibi meclislerde ve hükûmetlerde sorumluluk yüklenmiş, demokrasi tarihimizde önemli isim yapmış bir partinin genel başkanı olmuş insanlar değil.



Ulus, 2 Ağustos 1965.

Önceki gece 182 oy farkla CKMP Genel Başkanlığını alan Alparslan Türkeş, büyük tezahüratla karşılanan kapanış konuşmasından önce, Başkanlık divanının yer aldığı sinema sahnesinde rahibi Ahmet Tahtakılıç tarafından tebrik edilmiştir.

.

Vatan, 2 Ağustos 1965.

Türkeş ve Eski Türkçe – CKMP Genel Başkanlığına seçilen Alparslan Türkeş’in yeni bir akımın akımın önderliği ile elinde not aldığı yazılarda eski Türkçenin kullanılması ideallerinin Türkeş ile ne derece uyuştuğunu göstermesi bakımından enteresandır. Resimde Türkeş kongrenin üçüncü gününde konuşmalar sırasında eski Türkçe ile yazdığı notları elinde olduğu halde görülmektedir. (Erdoğan Çiftler)

Vatan, 2 Ağustos 1965.

Türkeş’in Genel Başkan olması eski CKMP’lileri memnun etmedi.
CKMP’den istifalar muhtemel
“Bu partinin kaderinde yeni partiler yaratmak vardır”

İki gündür çekişmeli ve tartışmalı bir şekilde devam eden CKMP Olağanüstü Kongresinin başında meydana çıkan hizipleşme ve ikiliğin daha da su yüzüne çıktığı görülmüştür. Ahmet Tahtakılıç taraftarlarının üçüncü gün giriştikleri kulis faaliyeti artmış ve bu çevrelerden sızan haberlere göre CKMP içinde geniş çapta istifaların başlıyacağı söylenmiştir. Bilhassa yine Kongrede eski yeni çatışması eskilerin mağlubiyeti ile sonuçlanınca CKMP içinde çıkan ikiliğin artık içinden çıkılmaz bir hal aldığını belirtmişlerdir. Türkeş’in Genel Başkanlığa seçimini “partide dışardan yapılan darbenin tamamlandığını” ifade eden eski CKMP’liler uzun yıllar bu partiye hizmeti geçmiş liderlerin tasfiyesi gibi görülen bu durumda daha fazla bu partiye hizmet edilemeyeceğini de kaydetmişlerdir.

Hatta bu konuda daha açık konuşanlar bu partinin kaderinde parti yaratmak meziyeti var, yeni bir parti doğabilir, demişlerdir.



Yeni Tanin, 2 Ağustos 1965.

Türkeş “Gelecek günler daha iyi olacak”
CKMP Genel Kongresi bitti
Oğuz Genel İdare Kuruluna güç girdi

Üç günden beri devam etmekte olan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Kongresinin dünkü çalışmalarında da zaman zaman kavgalar çıkmış, Tahtakılıç ve Türkeş taraftarı delegeler birbirlerini ağır sözlerle itham etmişler ve kongre yeni Genel Başkan Alparslan Türkeş’in bir konuşması ile sona ermiştir.

Sabahın erken saatlerinde çalışmaya başlayan kongre ilk olarak tüzük tadil tasarısını görüşmüş ve kabul etmiştir. Program müzakerelerinde ilk sözü alan Muzaffer Özdağ “Programımız insanı her şeyin üstünde bir görüşle hazırlanmıştır.” demiştir.

Bilahare söz alan bazı delegeler parti programıyla ilgili konuşmaların sınırlandırılmasını istemişler, bu kabul edilince, kürsüde bulunan Yılmaz Ataksoy adındaki bir delege “Ben ders çalışırcasına bu programı okudum. Beş dakika içinde bu programı tenkit etmeme imkân yoktur.” demiş ve kürsüyü terketmiştir.

Bir delege programı övmüş ve “CKMP liderini bulmuştur. En büyük lideri programdır.” demiş, bunun üzerine ortalık karışmış, bazı delegeler yumruklaşmışlardır. Bu arada delegelerden biri de konuşmacıya hitaben “Bu parti hiç kazanamayacak. Medeniyet kralları lağvetmeye çalıştıkça biz kral icad etmeye çalışıyoruz. Her şeyden evvel fikir lâzımdır.” diye bağırmıştır.

Program üzerinde konuşmalar devam ederken bazı delegeler de salona çıkmışlar, bu arada bir delegenin “Tüzükler köylere kadar dağıtılmalıdır. Yarın köylüler CKMP’nin başına diktatör geldi deyip bize rey vermiyecekler. Belki tüzüğümüzü herkese dağıtırsak bu ithamlardan kurtulmuş oluruz.” dediği duyulmuştur.



Yeni Tanin, Başyazı, 3 Ağustos 1965.

Kavgasını kazandı

Nihayet sonuç belli oldu, CKMP sağ kanadın en sivri burcu haline getirildi. Şimdi o burcun doruğunda Türkeş’in bayrağı sallanıyor.

Türkiye, bugüne kadar çeşitli adlar ve değişik kişiler yönetiminde zaman zaman belirli bir akımın kıpırdanışlarına tanık olmuştur. Fakat hiçbir zaman, CKMP’nin son olağanüstü kongresindeki genişlikte bu akımın kendini açığa vurduğunu görmemiştik. Her şey plân ve program içinde, tam kurmayca hazırlanmıştı.

Şimdi artık biliyoruz ki, İkinci Dünya öncesindeki Almanya ve kendine özgü, zorlama sosyal ve ekonomik kuralları olan, fakat ana amaçları, çeşitli güçleri kullanarak iktidarı ele geçirmekten öteye geçemeyen bir görüşün yolcuları, bundan böyle organize halde çalışabileceklerdir.

CKMP teşkilâtının kısa zamanda işin farkına vararak yeni yöneticileri yalnız bırakacağı beklenebilir. Fakat eski CKMP’lilerden boşalan yeri, mümkündür ki, AP’nin ilk kuruluş yıllarında O’nun çatısı altında toplanan bir grup doldursun. Hemen ekleyelim ki, bu grubun fazla kalabalık olacağını sanmıyoruz..

Yeni CKMP’lilerin metotları icabı, gürültülü bir çalışma yolu tutacaklarına ve bol vaatlı bir propagandaya önem vereceklerinden hiç şüphe edilmemelidir. Kongrede bunun işaretleri görülüyordu.

Varlıklı zümreye göz kırpmak ve yoksulun yanında görünmek isteyeceklerdir.

Sanırız ki, Türkiye’nin koşullarının bu çalışma sistemine pek elverişli olmaması, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bu denenmiş politikanın yeterince tanınmış bulunması, Onları başarısızlığa götürecektir.

Maneviyat sömürücülüğü, yoğun bir propaganda ile tek adam etrafında müritler kalabalığı toplamak, lideri mistik bir atmosfer içinde toplumun üstüne yükseltmek ve insanları, tartışmasız bağlı bir uyruk haline getirmek sistemin gereğidir. Onların gittikçe hızını arttıracağından hiç şüphemiz olmayan bu çeşit davranışlarına hangi çizgide kanunun sınır çizeceğini kestirmek zordur. Daha bugünden o kadar açık davranmışlar ve gün ışığına çıkmışlardır ki, İkinci Dünya Savaşı öncesinde yaşayanlara “Evet, evet! Biz sizi çok iyi tanıyoruz” dedirmişlerdir.

Basında kongreye fazla rol ayrılmasının nedeni, kongrenin ve hazırlayıcılarının eksantrikliğine bağlanmalıdır. Yoksa parti olarak Türkeş yönetiminde CKMP’nin yeterince oy toplayabileceğini ve siyasî bir örgüt ağırlığı kazanabileceklerini ummuyoruz..



Yeni Tanin, Server Sadık, Duvar Geçen, 3 Ağustos 1965.

CKMP’de Beklenilenler!..

CKMP’nin ileri gelenlerinden ve kongrede Türkeş için çalıştığı bilinen Hazım Dağlı bir arkadaşına şöyle diyordu: “- Şimdi yapılacak iş, örgütlerimiz içindeki paniği ve dağılmayı önlemektir. Örneğin Çankırılılar sonuçtan memnun değillerdir. Bu işi henüz pek erken bulmuşlardır. Çankırı bizim bir yönden kalemiz sayılır. Orayı kaybetmek, seçim kaybetmek gibi bir şeydir!..”

Türkeş’in seçilmesinden ziyadesiyle memnun olan diğer arkadaşı ise, politikanın bu derece inceliğine inemediğinden pek sert cevap verdi: “- Aman canım.. Giden gider.. Kalan kalır..”

Dağlı biraz daha temkinli konuştu: “- Parti genel merkezinde başbaşa oturup particilik oynayacak değiliz. Örgütümüzü gücendirmemek gereklidir..”

Bay Dağlı’nın düşündükleri baştan sona doğrudur. Türkeş’in seçilmesiyle daha önce belirttiğimiz gibi büyük tereddütler başlamıştır. Gene CKMP vefalılarından senatör Enver Kök düşüncelidir. Bir arkadaşıma konuyu şöyle özetlediğine tanıklık ettim. “- Böyle olmasa, çok ama çok iyiydi. Türkeş’in CKMP için faydasız olduğu kanısında değilim ama Genel Başkanlığı bir baskınla ele geçirmiş intibaını bırakması, CKMP örgütünde alerji yaratabilir. Üstelik yaratmıştır da!.. Oysa birkaç gün beklese, üç ay sonraki olağan kongrede hem de milletvekili olarak bu koltuğa otursa, çok daha yararlı olacak, partinin gelişmesine çok daha fazla emeği geçecekti.”

Durum Ne Olabilir?..

CKMP büyük kongresi bitmiş, ama kulis henüz bitmemiştir. Hattâ şimdi, çok daha fazlalaşmıştır. Eskiler, durumu günün her saatinde görüşmekte ve ne yapacaklarını bir türlü bilememektedirler. Eski CKMP’lilerin fikri, Senatör Enver Kök’ün söylediklerine yakındır. Bunlar araya olumlu CKMP’lileri koymuşlar ve Türkeş’e şöyle salık vermişlerdi:

“- Liderlik iyi bir şey.. Ama bir siyasî topluluğu dağıtmak bahasına olmamalı. Sizin başa gelişinizin öyle bir görünüşü var ki, adetâ CKMP’de bir darbe yaptınız. Bu, örgütü zedeler. Örneğin Çankırı ve Kastamonu illeri son derece kırgındırlar. Gelin biraz daha bekleyin. Genel müfettişlik görevinize devam edin. Bu arada örgütümüzle daha yakın ilişkiler kurun ve rahatça koltuğa oturun!..”

Ama Türkeş ve Türkeş’ten yanlı kişilere bu anlatılamamıştır. Onlar bildikleri metodlarla işbaşına gelmişlerdir. Şimdi CKMP kalesi olarak bilinen iki ilde, Kastamonu ve Çankırı, büyük çözülme beklenmektedir. Eskiler biraz da aşırı düşünerek bu iki ile, üç dört il daha eklemektedirler.

Önceki gün eski CKMP yöneticilerinin yaptıkları toplantıda bu konu kısa bir deyimle kapanmıştır. Uzun süren tartışmalardan bir sonuç elde edemeyen eski CKMP yöneticileri işi şöyle bağlamışlardır: “- Ne yapalım anlatamadık. Adamda liderlik fobisi var. Tanrı sonumuzu hayretsin!..”

Bilinen, seçim arefesindeki bu çatlama, küçük partinin gücünü bir hayli azaltacaktır!



Son Baskı, Benli Belkıs, Dedikodu, 3 Ağustos 1965.

Bir Açıklama!..

Asıl konuya girmeden önce, bazı okurlarımın, bu arada özellikle Alparslan Türkeş’in bir merakını gidermek isterim.

İki gündenberi bazı kimseler, kendilerini Son Baskı’nın okurları olarak tanıttıktan sonra, bana sitem ediyorlar. Bazen bu, sitem olmaktan da çıkıyor, daha ağırlaşıyor. Hepsini bir araya sığdırmak gerekirse şöyle diyorlar:

- Canım, Türkiye’nin bütün dertleri sona erdi de bir dert CKMP mi kaldı? Neden bir haftadanberi bu partiyle uğraşıyorsun? Ne alıp veremediğin var? Yoksa CKMP’ye saldırmak için bir yerden talimat ya da başka bir şey mi aldın?

Doğrusunu isterseniz, ben bu gibi sitemlere, hattâ tarizlere alışığımdır. Kafasını kapana kaptıran herkesten bu çığlıkları duymuşumdur. CKMP kongresinin arifesinde de Türkeş taraftarlarının, araya Adalet Partisini de karıştırıp, benim hakkımda neler söylediklerini biliyorum!.

Efendim, sözde Adalet Partisi Türkeş’in bu partiye Başkan olmasını istemiyormuş, bunu önlemek için de ortaya 130 bin lira kadar para koymuş! Bu para da CKMP’nin eski Genel İdare Kurulunda bulunan Mehmet Ali Arsan vasıtasıyla harcanasıymış! Ehh tabii dostlar bu arada bizi de ihmal etmemişler, bu paranın bir kısmını da cebimize indirip Türkeş aleyhinde yazdığımızı söylemişler!.

Bizi bilenler bilir, çok şükür kursağımıza haram para girmemiştir! Karınca kaderince, ne kazanırsak helâlinden kazanırız. Onun için bu konuyla ilgili saçmalara cevap verecek değilim!

Yalnız şunu söylemek isterim ki, ne dümenler çevrilirse çevrilsin, ne dolaplar döndürülürse döndürülsün yazmaktan geri durmayız. CKMP’yi de yazacağım, falancayı da, flâncayı da. Ama ne CKMP’yi tenkit ederken, ne de ötekilerden bahsederken Türkiye’nin bir derdi olarak ele almıyorum. Kanun çerçevesindeki her davranış, bizim nazarımızda değerini bulur.

Ben bir haftadanberi mütemadiyen CKMP’den bahsetmişsem – ki gerçek böyle değildir- elbette bunun bir sebebi vardır, ama bu sebep Türkeş ve taraftarlarının sandıkları veya uydurdukları cinsten değildir. Bunun gerçek sebebini kendileri de bilirler, fakat bilmez görünmeyi çıkarlarına daha uygun bulurlar..

Yaprak Dökümü

CKMP’li dostlarımız yine sinirlenecekler ama, ne yapalım bugün de onlardan bahsetmek zorundayım.

İşte nihayet partide yaprak dökümü başladı. İlk postayı Ahmet Tahtakılıç çekti.. Peşinden diğerleri gelecek.. Saadet Kaçar, Ahmet Oğuz, Hasan Dinçer, İrfan Baran da bu yolun yolcusu.. Yalnız, Tahtakılıç Genel İdare Kurulundan çekildi, diğerleri hem idare kurulundan hem partiden çekilecekler, bunu da ben haber vereyim..

Hasan Dinçer, İrfan Baran ve Nurettin Ok her gün kendi aralarında toplantılar yapıyorlar. Taraftarlarıyla birlikte başka bir partiye transfer edecekler. Fakat geçecekleri partiyi kestiremediler. Dinçer ve Batan Adalet Partisi saflarına katılmakta ısrar ediyorlar. Buna karşılık Nurettin Ok Millet Partisini ileri sürüyor.

Bu yüzden henüz anlaşmaya varılamadı.

Ama muhakkak olan eski CKMP’lilerin kitle halinde başka partilere akacaklarıdır. Türkeş ve taraftarları sanırım partide bir başlarına kalacaklardır!.



Yeni Gazete, 2 Ağustos 1965.

CKMP Teşkilatında Huzursuzluk Çıktı

CKMP kongresinde Alparslan Türkeş’in liderliğe seçilmesiyle, önceki geceden itibaren bu parti teşkilâtı içinde belirli bir huzursuzluğun doğduğu görülmüştür. Bazı CKMP’lilerin söylediğine göre, bir çok ilde pek yakında “Tabelalar indirilecek” ve çözülme başlıyacaktır. Milletvekili Veli Başaran seçimden sonra “CKMP bitti” demiştir.

Buna örnek olarak da, Konya, Afyon, Zonguldak, İstanbul gibi illerde, Türkeş’in seçilmesinin bir menfi tesir yaratacağı, bu durumun buraya gelen delegeler tarafından da açıklandığı gösterilmiştir. CKMP’den kopacak olan partililerin özellikle AP’ye kısmen de diğer partilere dağılacakları eklenmektedir. Teşkilât böylece Türkeşçi ve eski CKMP’li olarak iki sınıfa ayrılmış bulunmaktadır. Bu ayrılmaların veya kopmaların Türkeş tarafından nasıl durdurulacağı merak konusudur.

Öte yandan, CKMP’li bazı milletvekili ve senatörlerin de partiden çekilecekleri ifade edilmektedir. Gerek Genel İdare Kurulunda ve gerekse parlamentoda bulunan bu CKMP’liler Türkeş’in seçilmesine karşı oldukları için, şanslarını başka bir partide arayacaklardır. Hattâ, Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer, Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürk’ün önümüzdeki ayın sonlarına doğru, adaylıklarını AP’den koyacakları kuvvetli bir ihtimal olarak öne sürülmüştür. Ancak, Dinçer ve Öztürk’ün bu davranışa derhal sahip olmayacakları, hiç değilse Ağustos ayı sonuna kadar bekliyecekleri de eklenilmektedir. Ahmet Oğuz ve Tahtakılıç’ın, eski Adalet Bakanı İrfan Baran’ın da aynı yolu tercih etmelerinin mümkün olduğu bildirilmiştir.

CKMP kongresinin ikinci gününde yapılan genel başkanlık seçiminde Alparslan Türkeş’in kazanmasından sonra Tahtakılıç taraftarları kongreyi terkederek memleketlerine gitmişlerdir.

Tahtakılıç taraftarı olarak bilinen ve iki gün boyunca Türkeş aleyhinde tezahüratta bulunan Afyon, Uşak ve Konya delegeleri genel başkanlığı Türkeş kazandıktan sonra dün sabah peyderpey otobüslerle Ankara’yı terketmişlerdir.

CKMP kongresinin üçüncü gününü Türkeş taraftarı olarak bilinen ancak altı yüz küsur delege takip etmiş, bu yüzden kongrenin yapıldığı büyük sinema kapılarında ilk iki günün aksine vazifeliler tarafından hiçbir tedbir alınmamıştır.

Türkeşçilerin Galebesi

Sabaha kadar tasnifi devam eden genel idare kurulu seçimlerini de Türkeşçiler büyük ekseriyetle kazanmışlar, Ahmet Oğuz ve Seyfi Öztürk Genel İdare Kuruluna güçlükle girerlerken, Türkeş’le birlikte görev alan 14’lerden 6 mensubu, rahatlıkla başarı sağlamışlardır. Türkeş karşısında liderlik seçimini kaybeden Ahmet Tahtakılıç, genel idare kurulunda en çok oyu almıştır.



Havadis, Hıncal Uluç, 4 Ağustos 1965.

CKMP Kongresi ve Türk basını AP’li olanlar hariç gazeteler Türkeş’i destekledi

Alparslan Türkeş’in CKMP Başkanlığına seçilmesi, genel olarak bütün tarafsız Türk basını olumlu karşılamıştır. Gazeteler, Türkeş ile CKMP’nin daha da güçlendiği konusunda ittifak halindedirler.

Taraf tutan basın da, tarafsız gazetelerin bu yorumlarına hak verdirir şekilde neşriyat yapmaktadırlar.

Adalet Partisini körü körüne destekleyen gazeteler, bütün güçleri ile Türkeş’e hücum etmektedirler. CKMP Kongresi hakkında, binlerce kişi önünde cereyan eden gerçeklere taban tabana zıt başlıklar atıp yazılar yazarak, gülünç olma pahasına Türkeş’e hücum etme yolunu seçen bu gazeteler Adalet Partisinde duyulan endişeyi bariz olarak göstermektedir.

Basın Ahlâk Yasasını hiçe sayma pahasına yapılan bu yayınlar, Türkeş’i yıpratacağı yerde, Adalet Partisi üzerinde uyandırdığı korkuyu gösterme bakımından, CKMP’nin lehine olmaktadır.

Öteden beri Türkeş aleyhtarı olarak tanınan CHP organı ve yazarları da CKMP’nin yeni başkanını hararetle desteklemektedirler. CHP organının bu tutumu da, Adalet Partisi organlarının tutumu ile aynı paralel içinde bulunmaktadır.

Cumhuriyet

Kongreye kadar Türkeş’in aleyhinde görülen gazete, yeni Genel Başkan’ın ilk gün kazandığı üstünlükten sonra 31 Temmuz ‘da Ecvet Güresin imzası ile yayınlanan başyazısı ile, CKMP’nin ancak Türkeş sayesinde siyasî varlığını devam ettirme şansına sahip olduğunu ileri sürmüştür.

Yazısının girişinde, eski program ve yöneticilerle, CKMP’nin Türk siyasî hayatına hiçbir şey katmayacağı, seçmenin, CKMP yerine hiç değilse aksiyon adamı Bölükbaşı ve sağcı AP ye rey vermeği tercih edeceğini belirten Güresin şöyle devam etmektedir: <<İster beğenelim, ister beğenmiyelim: Türkeş girdikten sonra hazırlanan yeni parti programının, hayalî bazı maddelerinin bulunmasına rağmen, tümü bakımından program denilecek niteliklere sahip olduğu inkâr edilemez. Yenisi hiç değilse şimdiki CKMP programiyle kıyaslanamıyacak kadar ilerdedir.>>

Milliyet

CKMP başkanlığına adaylığını koyduğundan beri, gerek haber ve gerek yorumları ile Türkeş’i destekleyen Milliyet’te, Genel Başkan seçiminin ertesi günü yayınlanan başyazıda Abdi İpekçi CKMP’nin daha da güçleneceğini belirten yazısında, Türkeş’ten sonra CKMP yöneticileri arasında kopmalar olursa, teşkilât ve partililerden onları çok az kişinin takip edeceğini kaydetmiştir. İpekçi, yazısında şöyle demektedir: << Buna karşılık şimdi CKMP’nin yeni bir seçmen kitlesini çekeceğini de hesaplamak gerekir. Türkeş ve arkadaşları çok kısa bir sürede CKMP’nin yönetimini ele geçirecek kadar taraftar toplayabilmekle, dayandıkları bir kitlenin bulunduğunu ortaya koymuşlardır. Özellikle, yurdun çeşitli bölgelerine dağılmış Milliyetçiler Dernekleri gibi kurumlardan da güç aldığı anlaşılan Türkeş ve arkadaşları, şimdi yönetime geldikleri partiye her halde yepyeni seçmenleri de kazandıracaklardır.>>

Yeni İstanbul

Adalet Partisini desteklemesine rağmen, daha çok milliyetçi olarak tanınan Yeni İstanbul, başlangıcından beri gerek haber ve gerek yorumlarında Türkeş’i desteklemişti. Genel Başkan seçiminden sonra kaleme alınan başyazı <<CKMP’nin yeni lideri Türk siyaset dünyasında ilgi ve ümit kaynağı olan yeni bir simadır>> diye başlamaktadır. Yazıda, uzun uzun <<Lider>> in vasıfları anlatılmakta ve Kennedy misal gösterilerek, böyle bir liderin hiçbir zaman dikta heveslisi olarak itham edilemeyeceği ileri sürülmekte ve daha sonra söz Türkeş’e getirilerek şöyle denilmektedir:

<<Türkeş, kitleler ile arasında, o mucizevî şerare gelip geçen bir lider ümidi vermektedir. Gençtir, ciddidir, gayretli ve azimlidir. Üstelik politikada hiç bir zaman icraat haline gelmemiş olmakla birlikte tecrübe sahibidir. Ekip çalışması anlayışının eski subay arkadaşları ile disiplinli bir çalışma düzeni kurmaktan ibaret olmadığını ispat ettiği gün, kendisine bağlanan ümitler daha da pekiştirilmiş olacaktır.

Onun için asıl büyük imtihan şimdi başlamaktadır. Artık umumun malıdır. Her sözü ve hareketi milyonlarca çift göz ve kulak tarafından takip edilmektedir. Türkiye bu çok mümeyyizli imtihanda talebe döndürmekten bıkmış, usanmıştır. Netice alana dört elle sarılmağa hazırdır.

Türkeş’e bundan sonrası için muvaffakiyetler.>>

Diğerleri

Ötedenberi Türkeş’i destekleyen Akşam, kongrenin kararlarını, CKMP için ölümden kurtuluş olarak vasıflandırmış, Türkeş’i yıpratmak için haberleri tek yönlü veren Hürriyet, Tercüman ve Haber gibi gazeteler, Genel Başkan seçiminden sonra, normal yola dönmüşler ve Türkeş’in kuvvetini kabul ettiklerini gösteren yazılar kaleme almağa başlamışlardır.

Ulus, Türkeş’in seçimini memnuniyet verici olarak karşılamıştır.

Buna mukabil, Son Havadis, Adalet ve Zafer gazeteleri hâlâ Türkeş’i yıpratma ve CKMP’yi bölme gayreti içindedirler. Gerçeği bilen ve bu gazetelerin gerçekle taban tabana zıt şeyleri yazmaktan çekinmediğini gören gözler, sadece bu üç gazetenin neticesiz çabalarından, Adalet Partisinin ne kadar büyük bir korku içinde olduğunu kolayca anlayabilmektedirler. Türkeş gelinceye kadar, CKMP’den tek kelime bahsetmeyen bu gazeteler günlerden beri, Türkeş aleyhindeki başlıklarını manşetten indirmemekte, bütün yorum ve yazılarında Türkeş’i yıpratmağa çalışmakta ve fakat, gayretlerinin tam tersine bir sonuç verdiğini ve Türkeş ile CKMP’yi güçlendirdiğini görememektedirler.



Havadis, Mehmet Ulaş, 5 Ağustos 1965.

CKMP’de Büyük Hamlelere Doğru

CKMP büyük kongresi göstermiştir ki, Türkiye büyük içtimaî değişikliklere ve idealizme muhtaç ve susamış bir haldedir. Millî basiret mazisi temiz, fedakâr insanlara ihtiyaç olduğunu idrak etmiş bulunmaktadır. 1945 ruhunun asıl şahlanması ve asıl ruhun aldatılmış olmasından doğan yeisin tekrar şifaya kavuşmasıdır. Milletin büyük iştirakiyle sarıldığı DP teşekküllünün bir inkisar oluşu çok şükür 1946 ruhunu öldürmedi. Bu ruhun yaşatılmasında CKMP tarihi bir vazife yapmaktadır. Ve millî şuur onu başarıya eriştirecektir.

Bizler başarıyı hak edilmiş bir başarı olarak görmekteyiz. Hisleri istismar ederek, yerine getirilmeyecek vaadlerle milleti oyalamak, siyasi rejimden maddi istifadeler sağlama hayallerine dalıp, propagandalara tevessül edenlerin karşısındayız.

Bu memleket Ziya Gökalp’ten beri bir içtimai inkılap arzu ve ihtiyacındaydı. Halk Partisi totaliter bir zihniyetle içtimai inkılap yapamadı. Demokrat Parti ise, Halk partisine karşı bir antitez olmadı. Onun ekolünde yetişmiş insanların, şahsi menfaatlerini millî davaların üstünde tutmaları, demokrasinin mana ve değeri kendileri dahi idrak edememiş veya kasden asıl yolundan inhiraf ettirmek suretile bir demokrasi şansı vermişlerdir. 27 Mayıs inkılâbı ise yüksek gayelerle atılmış bir adım olduğu halde Halk Partisi onu kendisine mal etmek hevesine kapılarak istismarı cihetine gitmiştir.

Adalet Partisi bir prensip partisi olmaktan uzak, doktrinden yoksun, DP’nin reylerini almak ve tekrar onları ihya etmek hayalinden başka bir yolda değildir. Kuvvetli şahsiyetlerden ve idealden mahrum olarak, modası geçmiş ve Türkiyedeki tecrübesi sadece enflasyon ile neticelenmiş, bir zümre hakimiyetine iktisadi şekli liberalizm tutturarak bazı menfaatçilerin hislerini istismar yolundadır. Fikirden uzak, mücadelesini aşağı seviyede yapmak hevesinde, Halk Partisi ise tecrübe edilip daima milleti tatminsizlik içinde bırakan bir teşekkül.

Türkiyede Halk Partisinin diktatoryasında susturulmağa mahkûm edilmiş, Kuvay-ı milliye ruhunu kurmuş ve onu yaşatmağa gayret etmiş, fakat ömürleri müsaade etmemiş bir fikrin timsali inanların hatıraları ve çizdikleri yol vardır. Bu yok ahlâki bir siyaset, fedakârlık, dürüstlük ve idealizm yoludur. Bu yolun siyasî tatbikatı ise Makyavelizmden uzak bir siyaset anlayışıdır.

Herşeyden evvel milliyetçiliğe müstenit bir siyaset anlayışı.. Köyün ve köylünün hakiki efendiliğe kavuşturulmasını gaye edinen Anadolu ideali.. Gençliğe iman ve inanç veren milliyetçilik duygusu.. İktisatta millî refahı kitlelere şamil kılarak, gayri meşru servetleri önlemek hak ve adalete dayanan bir vergi sistemi tesis etmek, memleketi muasır medeniyet seviyesine milletten fedakârlık isteyerek ulaştırmak…

CKMP’yi Mareşal ve onun ideal arkadaşları bu ruh ve kurdular. Memleketin siyasi ve içtimai dalgalanmalarında şayet eski başkanı bu partiyi kuranlar gibi olsaydı bugünkü durumu daha da parlak olacaktı.

Maziden ibret alarak bu temiz ve idealist insanların ümitlerini bağladıkları bu teşekkülü kalpleri hürriyet ve demokrasinin en asil hislerile meşbu insanlar bu partiyi yeniden ihya ve memleketin siyasî hayatında bir murakabe ve muvazene unsuru olarak yaşatmak ve geliştirmek amacındadırlar. İlahi kuvvet daima doğrunun ve dürüstün muinidir. Tarih bunu isbat etmiştir ve edecektir.



Havadis, Fahir Ersin, 6 Ağustos 1965.

Operasyon artık tamamlanmalıdır

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, her devirde ahlâka dayanan bir siyaset anlayışının temsilcisi olmuştur. Buna rağmen, çok hazin bir tecellidir ki, gene her devirde, onun bu şiarına ve prensiplerine yakışmayacak hareketler, bu prensiplerin savunucusu olduğunu iddia eden liderlerden gelmiştir.

Bu, CKMP’nin değişmez bir kaderi olmuştur.

Bilindiği üzere CKMP, Millet Partisi’nin kapatılması üzerine, o partiye mensup kimseler tarafından kurulmuştur. Mefsuh Millet Partisi’nin muhakemesi esnasında sabit olduğu üzere, MP’nin başını hakikatte başdaki birkaç kişinin lider olma ihtirası yemiştir. Bu ihtiras erbabı, parti bünyesinde rakiplerini çürütmek için, tahrik, tezvir ve tertibin her nevine müracaat etmişler ve hizipler yaratmışlardır. Böylece, hiç bir suçu olmayan bir siyasi partinin kapatılmasına zemin ve vesile hazırlamışlardır.

CKMP kurulduktan sonra da bir türlü tatmin edilmeyen bu muhterisler aynı metodlarla parti bünyesini ifsad etmekte devam etmişlerdir.

CKMP’nin varlığına tahammül edemeyen ve onu yok etmek isteyen bütün kuvvetler ve organları, daima, parti bünyesinde ihtiras ve büyüklük hastalıklarını kullanabilecekleri insanları bulmuşlardır. Bu insanların ismi bayrak yapılmak suretiyle, liderlere her türlü iftira ve hattâ hakaret yapılmış ve bunlar kamuoyuna partiyi kurtaracak emsalsiz devlet adamları olarak takdim edilme yoluna gidilmiştir.

Bu muhteris başların kurdukları hizipler parti bünyesinde yıllardanberi bir fesat şebekesi olarak faaliyetlerine devam etmişlerdir.

Bu melodram yıllar yılı aynı şekilde oynanmış ve son defa bir kere daha sahneye konmuştur.

Parti organlarının hastalığa zamanında teşhis koyup operasyonu tam yapmamalarının sonucudur ki, idealleri ikbal ve ihtirastan ibaret olan bazı kimselerin cür’et ve cesaretlerini artırmış, huzur bozucu olayların doğuşuna sebep olmuştur.

Şimdi, CKMP yöneticilerine, tefrik yapmaksızın ele hazır fırsat geçmişken, operasyonu tam ve kâmil bir şekilde tamamlamak düşmektedir. Bu yapılmadığı takdirde, aynı olayların tekerrürü mukadderdir. CKMP, artık, bir liderle mücadelesinin odağı değil, bir ruh ve prensipler partisi, bir fikir ve doktrin partisi olduğunu isbat ve kabul ettirmelidir.

CKMP yöneticileri, çekişmelere kat’i son verici nihayi operasyonu yapıp, bütün kuvvetini, enerjisini ortaya attığı fikirler üzerine teksif etmek zorunluğu içindedir. Dedikodulara, tahriklere kapılmadan tüzüğünü, programını millete en iyi ve sür’atli bir şekilde duyurarak ne istediğini, ne düşündüğünü açıkça ortaya koymalıdır. Millet bunu beklemekte, bunu istemektedir.



Medeniyet, Feyzi Boztepe, 6 Ağustos 1965.

Türkeş Düşmanlığı

Karadeniz’in incisi güzel Ordu’yu ve değerli hemşehrilerimi ziyaret etmek, aynı zamanda memleketi ve milleti her yönden içinde bulunduğu buhrandan kurtaracağına inandığım CKP Partisinin teşkilâtını takviye etmek için vaki seyahatimde geçirdiğim ağır trafik kazası yüzünden görevimi lâyıkiyle yapamadım. Allah’ın izniyle kısa zamanda iyileşeceğim ve beni bekleyen görevlerime devam edeceğim.

Ordu’da hürriyet ve demokrasi mücadelesine 946’da başlamış ve sevgili hemşehrilerimle birlikte türlü başarılara ulaşmıştık.

Şimdi esefle kaydedelim ki bazı siyasî partiler ve kişiler yalan söylüyerek halkı tutacaklarını sanıyorlar. Ordu Devlet Hastahanesinde kaldığım dört beş gün içerisinde ziyaretime gelen binlerce hemşehrimden bir çok şeyler öğrendim. Şu anda onlarla karşı karşıya gelerek konuşmak imkânından mahrum olduğum için meselelerin doğrusunu bu sütunlarda açıklamağa çalışacağım.

Müfsit politikacılar tarafından kanundan da korkularak halkın kulağına üflenen aslı ve esası olmayan dedikodulara karşı halkı uyarmak lâzım. Bazı partililer tamamiyle uydurma sözlerle Türkeş düşmanlığı yaratmağa çalışmaktadırlar. Oysa ki, mevcut çeşitli sıkıntılardan bu memleketi ve milleti kurtaracak CKP Partisidir. Bir takım kin ve intikam hissi üzerine kurulmuş sözde büyük partilere dikkat etmek lâzım. Çünkü böyle siyasî teşekküller beceriksiz ve liyakatsiz şefler elinde millete bilerek veya bilmeyerek büyük fenalıklar edebilirler. Politika ahlâk ve bilgisinden mahrum, şahsî menfaatına tapan, intikamcı ve hırslı politikacılardan ve onların şerlerinden sıyrılmak lâzımdır. Mücerret Türkeş düşmanlığı ve çeşitli yalanlarla uzun müddet muvaffak olacağını sanan sözde politikacılara acımak lâzımdır.

Alparslan Türkeş vatanperver bir insandır. Kalbi vatana ve millete hizmet aşkiyle çarpan bu vatan evlâdı yakın gelecekte hizmetleriyle bütün tezviratçıları perişan ve pişman edecek ve hakiki kudretli liderlik vasıflarını ispat edecektir.


Medeniyet, 30 Temmuz 1965.

Boztepe’nin Büyük Kongreye mesajı

Seçmenleri ile temas etmek üzere bu ayın başında Ordu’ya giden ve bir trafik kazasında yaralanan Gazetemiz Sahibi CKMP’li Feyzi Boztepe, çok arzu etmesine rağmen Gülhane Hastahanesinde yattığından CKMP Büyük Kongresine katılamamaktadır. Halen vücudunun büyük kısmı alçıya alınmış bulunan Boztepe, dün kendisini ziyaret eden gazetemiz mensupları vasitasiyle CKMP büyük kongre delegelerine şu mesajı vermiştir: <<Ordu’da geçirdiğim bir trafik kazası, bugün gönülleri memlekete hizmet aşkı ile dolu sayın CKMP’li delegeler arasında beni bulunmaktan mahrum bıraktı. Her şeye rağmen, daima onlarla beraberim. CKMP büyük kongresinin memleket için hayırlı olmasını diler, sayın delegeleri saygı ile selâmlarım.>>

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,14 M - Bugn : 29351

ulkucudunya@ulkucudunya.com