Cumhurbaşkanlığı seçimi özerklik referandumu olacak...
Emre Uslu 01 Ocak 1970
Cumhurbaşkanlığı seçiminde saflar iyice belirginleşti. Selahattin Demirtaş, taktik gerekçelerle Erdoğan’ı desteklemeyeceklerini söylese de, çizgiler netleşti; Erdoğan ve PKK ortaklığına karşı CHP-MHP ortaklığı.
PKK kendi stratejik gerekçeleriyle Erdoğan’ı doğrudan, ya da ikinci turu boykot ederek dolaylı olarak destekleyecek. Doğrusu PKK açısından son derece akıllı bir hamle bu. Zira PKK ile Erdoğan’ın anlaşması net: Başkanlığı ver özerkliği al...
Nitekim Erdoğan da bu niyeti gizlemiyor. Konuşmalarının satır aralarında verdiği mesajlarda “yeni Türkiye”yi tanımlarken 1921 Anayasası’na göndermeler yapıyor. 1921 Anayasası Kürtlere otonomi veren bir anayasaydı. Öcalan’ın da üstünde ısrarla durduğu anayasa modeli 1921 Anayasası...
Yanlış anlaşılmasın ben burada Kürtlere özerklik verilmesi iyidir ya da kötüdür tespiti yapmıyorum. Benimki Erdoğan ile Öcalan arasında varılan anlaşmadan hareketle yapılan bir durum tespiti...
Öcalan’la anlaşması gereği Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimlerini bir anayasa referandumuna dönüştürmek istiyor. On yıldır tekrarladığı “yeni Türkiye” vurgusunu, vizyon belgesinde yenileyip yeniden vurgulaması buna işaret ediyor.
Eğer Erdoğan ilk turda yüzde 55 civarında bir oyla seçilirse, baskın genel seçim yapma olasılığı çok yüksektir. Yüzde 55’lik oy tabanını tutup anayasayı değiştirerek kendisine başkanlık PKK’ya özerklik verecek bir anayasa değişikliği için hazırlık yapılıyor.
İmralı ve Oslo mutabakatlarında verilen sözler buna denk düşüyor. Bu sürecin bir takvimi de var. Çözüm sürecinde normalleşme diye adlandırılan özerklik anlaşmasının takvimine göre 2015- 2020 arasında bölgenin özerk yönetimi hukuken tanınacak. PKK’nın bölgenin silahlı gücü olarak dönmesi için altyapı çalışmaları tamamlanacak.
Eğer Erdoğan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde istediği desteği alarak Çankaya’ya çıkarsa şunu çok net olarak söyleyebiliriz: Türkiye 2023’e üniter bir ulus-devlet olarak girmeyecek. Oslo ve İmralı mutabakatlarında öngörülen takvim bu...
Erdoğan’ı rejim değişikliğine zorlayan ana motivasyonlardan biri kendi kişisel hırsı ve beklentileriyse ikincisi Oslo ve İmralı mutabakatlarında varılan bu anlaşma.
AKP çevresi bunu Türkiye büyüyerek 2023’e girecek şeklinde yorumluyor. Hatta onlar Suriye’de kurulan PKK devleti ile Kuzey Irak Bölgesel Kürdistan Yönetimi’nin de Türkiye’nin kanatları altına sığınacağını iddia ederek 2023’te Türkiye’nin misak-ı-Milli sınırlarına genişleyeceğini iddia ediyor.
Doğrusu birçok Türk’ün gönlünü okşayacak bu genişleme iddiası sadece bir palavra. Kuzey Irak Kürtleri aklını peynir ekmekle yemedi ki daha zayıf bir Irak’tan koptuktan sonra daha güçlü bir Türkiye’nin parçası olsun.
Eğer Erdoğan ilk turda kazanamaz ve ikinci turda da Anayasa’yı değiştirecek bir oyla seçilemezse Öcalan’la yapılan anlaşmadaki özerklik şartını öteleyip Öcalan’ın ev hapsi ve PKK’lı tutukluların serbest bırakılmasını önceleyecek. Eğer Erdoğan yüzde 51 civarında bir oyla, zorlanarak Çankaya’ya çıkarsa en geç önümüzdeki genel seçimden sonra Öcalan’ın ev hapsine çıkması kararlaştırılmış durumda. Erdoğan yüzde 55’ten fazla oy alıp çıkarsa baskın genel seçime gidilerek en geç 2915’te Öcalan’ın serbest bırakılması konusunda bir mutabakat var.
Nitekim Sırrı Süreyya Önder, Erdoğan’ın büyük bir oy alarak Çankaya’ya çıkacağını varsayarak Öcalan’ın 2015’te Diyarbakır’da halka hitap edeceğini açıkladı. Öcalan ile Erdoğan arasındaki anlaşmalara vâkıf Sırrı Süreyya Önder’in o açıklaması sadece bir siyasi umut yaratmayı ifade etmiyor. Anlaşmanın sonucunu ifade ediyor. Önder’in açıklamasını Beşir Atalay da teyit ediyor.
Yani biz cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aslında Öcalan’ın en geç 2016’da serbest bırakılmasını, Kürtlerin özerkliğini, Erdoğan’ın başkanlığını ve Türkiye’de bir rejim değişikliğini hep birlikte ya onaylayacağız veya reddedeceğiz...