« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

M. METİN KAPLAN

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

25 Haz

2025

Barış ve savaş stratejileri iç içe geçti

Ragıp Kutay Karaca 01 Ocak 1970

Türkiye’de uluslararası ilişkiler çalışıyor­sanız konu bulmakta sıkıntı çekmezsi­niz. Neden mi? Tüm sınırlarımız zaten yan­gın yeri. Komşulardan kaynaklı her sorun iç ve dış politikamıza doğrudan yansır. Ekono­mi başta olmak üzere her politikamızı etkiler.

Öbür taraftan dünyanın en sorunlu bölgesi Orta Doğu’da yaşanan her gelişme bizim için bir dış politika sorunu. Bölgenin en önem­li aktörü olmamız ister istemez her sorunun içerisine girmemize neden oluyor. Ancak ka­bul edelim ki komşularımız özelinde İran-İs­rail çatışması, kurulduğumuz 1923 yılından beri, karşılaştığımız en büyük sorundur.

İsrail değil ABD ne yapmak istiyor?
İsrail’in İran’ı vurması birçok soruyu da gündeme getirdi. Bu girişim İsrail’in İran’a doğrudan ilk saldırısı değil. Ancak İsrail, İran’a ilk kez bu büyüklükte bir saldırıda bu­lunuyor.

İsrail’in saldırı kararı arkasında ABD’nin olduğu açık. Trump ilk döneminde olduğu gi­bi bu döneminde de İran rejimini ABD için tehdit olarak gördüğünü defalarca ifade etti.

İran ile nükleer faaliyetlerinin geleceği yö­nünde yaptığı görüşmelerin tam ortasında İsrail’in saldırısına onay vermek ve destekle­mek, müzakere masasında işleyen diploma­tik süreci gölgelemek anlamı taşıyor. Böylece barış ararken çatışmayı konuşmak durumun­da kaldık. Diğer bir ifadeyle barış ve savaş stratejileri iç içe geçti.

ABD’nin İsrail’e onay vermesinin arkasın­da yatan ve ilk akla gelen konu, İran ile yapı­lan görüşmelerde ABD dayatmalarını İran’ın kabul etmediğidir. ABD, Gazze nedeniyle uluslararası kamuoyunda ağır suçlamalar­la karşılaşan Netanyahu’yu kullanarak hem bölgedeki ABD unsurlarını İran saldırıların­dan uzak tutmuş hem de İran’a karşı koruma kalkanı yaratarak İran’ın saldırılarını sınır­landırmıştır. Netanyahu ise ABD-İran anlaş­masının önüne geçmenin ve dikkatleri Gaz­ze üzerinden almanın dayanılmaz rahatlığını yaşamanın derdinde.

Trump savaşın durması için eli zayıfla­mış ya da zayıflatılmış bir İran’ın müzake­re masasına dönmesini şart koşuyor. Nite­kim İran’ın durumu Trump’ı haklı çıkarır bir vaziyette. İran’ın İsrail saldırılarına ver­diği karşılık sınırlı. Hava saldırısı füze gücü dışında neredeyse yok.

Kara saldırısı coğrafi nedenlerle yapılabilir değil. Hamas’ın Ekim 2023’deki saldırısı sonrası başta Hizbullah olmak üzere İran’ın vekil güçleri sahada bü­yük oranda etkisizleştirildi. Vurulan nükleer tesisleri sonrası nükleer silah üretmek daha uzak hale geldi. Ülke içerisinde büyük bir gü­ven kaybı yaşanıyor. Petrol ve gaz yatakları­nın vurulması ülkeyi ekonomik anlamda if­lasa sürükleyecek. İran yönetimi için masaya dönmek tek çare gibi duruyor.

İkinci tez ise İsrail’in ABD’ye verdiği istih­baratın içeriğiyle ilgili. İsrail, İran’ın güç kay­bının rejim değişikliği için kullanabileceğine yönelik ABD’yi ikna etmeyi başarmış olabilir. Keza İsrail ajanları İran içerisinde tabiri ca­iz ise cirit atıyor. Bırakın cirit atmayı İsrail, dronların yapımı için İran içerisinde atölye kurulduğu ortaya çıktı. İsrail savaş uçakları İsrail üzerinde uçar gibi İran üzerinde uçu­yor.

İsrail aralarında Genelkurmay Başkanı, Devrim Muhafızları Komutanı, Hava ve Uzay Kuvvetleri Komutanı ile nükleer bilim adam­larının da bulunduğu çok sayıda üst düzey yetkiliyle beraber İran’ın baş nükleer müza­kerecisi Ali Şamhani’yi öldürdü. Bunu yapar­ken İran’da yarattığı istihbarat ağının verdiği bilgileri kullandı.

Sonucu rejim değişikliği olabilir mi?
ABD’yi iknanın sonucu rejim değişikliği olabilir mi? Bir kısım görüş İsrail saldırıla­rının İran’ı birleştirebileceği üzerine. Ancak İran halkında rejimin kendilerini koruyama­dığına yönelik bir fikrin oluşması durumun­da bu görüş tersine dönebilir.

Burada unutulmaması gereken konu 50 yı­la yakın bir rejimin varlığı ve İran’ın bir im­paratorluk geçmişine dayanan devlet yapı­lanmasıdır. Bu nedenle mevcut rejim gücü­nün son safhasına kadar savaşacaktır. İran rejimi ne kadar iç desteğini yitirmiş olursa olsun, kendi yanarken tüm bölgeyi ateşe at­madan gitmez. Gittiğini düşünsek bile bölge yeni bir istikrara kavuşur mu? Yoksa İsrail ve ABD için yeni bir hedef ortaya çıkar ve ABD başka bir kanunsuz Netanyahu savaşına ka­pılır mı?

Ben hiç iyimser değilim….

https://www.dunya.com/kose-yazisi/baris-ve-savas-stratejileri-ic-ice-gecti/781461

Ziyaret -> Toplam : 167,42 M - Bugn : 82851

ulkucudunya@ulkucudunya.com