« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

M. METİN KAPLAN

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

23 May

2016

Celladının gönüllü kurbanları

Yavuz Baydar 01 Ocak 1970

Cumhurbaşkanı her şeyin tereyağından kıl çeker gibi bu kadar kolay olacağını tahmin etmiş miydi acaba?

Dünkü Rize konuşması 'durmak yol yola devam' rahatlığında olduğuna göre, bundan hiç kuşku yok.

6 küsur milyon seçmenin oyuyla Meclis'te üçüncü parti konumundaki HDP'yi yapayalnız bırakan CHP ve MHP, 'gibi' yaparak, sanki doğru siyaset oyunu oynuyormuş gibi, boyunlarına ilmeği kendileri geçirdiler, sandalyeye çıktılar ve...

...bastılar tekmeyi.

Kendisini merkezde muhalefet yapıyor sanan, taşra kafalı siyaset esnafı da böylece halk önünde 'kendini intihar etmiş' oldu.

Ama şuursuzlukları öylesine had safhada ki, sorulduğu vakit bize hala mantıklı şeyler söylediklerini sanıyorlar.

Hızlandırılmış bir 'kişisel darbe' sürecinin tam ortasında, kendilerine biçilmiş olan figüranlık rolünü başarıyla ifa etmiş olduklarının farkında değiller.

Yaşananları tarif etmekten, gereğini yapmaktan acizler.

Girilen süreci, Le Monde Diplomatique'in Mart 2014 sayısındaki makalemde yorumlarken 'ağır çekim darbe' kavramını ilk kez ortaya atmıştım.

İki yıl sonra süreçte gaza o kadar basıldığı halde, hala arkadan nal topluyor, kendi topuklarını kurşunluyorlar.

Tayyip Bey, 29 Nisan'da Davutoğlu'na karşı MKYK üzerinden 'saray sillesi', ardından 5 Mayıs'ta kongre kararı ve 'istifa', ardından Binali Bey 'ataması' ile gaz pedalını köklemişti.

Öbür yandan da MHP kurultayına odaklı uzaktan kumanda hamle ile cephe genişlemiş, muhalefetin 'müsait' kesiminin kovanına çomak iyice sokulmuştu.

Olan şudur:

5 Mayıs'a kadar sapma emareleri gösteren yürütme, yani hükümet, tepesine atanan kayyımla artık tamamen Saray'a bağlanmıştır.

Diğer yandan, kolunun bükülmesi ile Üçüncü Kuvvet (yargı), yüzde 90 oranında 'uşaklaştırma' ile Dördüncü Kuvvet (medya) yola getirilmiştir.

Ama yetmiyordu bunlar.

Yasama, yani Meclis, kendi kendisini imha yoluyla anayasal işlevlerinden iyice temizlenmeli, özü boşaltılmalı ve Başkanlık Rejimi'ne giden yolda arabanın önüne koşulmalıydı.

Dünkü darbe, Yasama'yı yoğun bakıma göndermiştir.

Sivil siyaset bitmiştir.

Dokunulmazlıklar 'Teröre yardım-yataklık' vs göz boyamadan, aldatmacadan ibarettir.

'Seni Başkan yaptırmayacağız' diyerek direnen, 6 milyon küsur oyla destekli bir kesim, bunda kararlı olduğu için 'iç düşman' ilan edilmişti; şimdi -eğer bu cinnet devam ederse- hapse kadar gidecek bir cehennem yolu açılmıştır.

Kendisini 'merkez' sanan muhalefet, esasında en başta kendisinin savunması gereken ifade özgürlüğünü daha da kısıtlayarak, demokrasiden ne anladığını, daha doğrusu anlamadığını ayan beyan ortaya koymuştur. Bu muhalefetin ne özgürlüklerle ne haklarla ilgili bir tutkusu var.

Ne Anayasa'mızın 90'ıncı maddesinden, ne de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden haberdarlar.

Akla gelen en ucuz popülist taktiklerle ezberlerini birleştirip kendi iplerini çekmeyi, Meclis'i tek bir kişinin tek kale oyun sahasına çevirmeyi siyaset sanıyorlar.

Bizler de orada burada, köşelerde ekranlarda çırpınıp duruyoruz.

Şimdi ne olacak peki?

Yazalım da kayda geçsin.

Olacaklar şunlardır:

Herşey artık Tayyip Bey'in parmak işaretlerine, dudağına endekslidir.

Siyaset mühendisliği kolaylaştığı için, isterse bu mevzuyu referanduma götürüp muhalefeti iyice paçavraya da çevirebilir, arzu ederse yeterli miktarda HDP'liyi tasfiye ettirip ara seçime ışık da yakar.

Savaş bitmeyecek, daha da kızışacaktır.

376 oyla alınan karar, 'savaş stratejisi' tavasında pişirilen 'terörle mücadele' araç kılınarak, MHP'nin AKP'ye adım adım entegrasyonunu ve bitişini hızlandıracaktır.

MHP içindeki muhtemel direncin kalıntıları parti tepesine tepside sunulacak bakanlıklar ile eritilecek; ve Türkiye'ye hanedan güdümlü milliyetçi-muhafazakar bir polis devleti vaat eden Başkanlık Rejimi bu iki parti ve onu kuşatan yeni oligarşinin desteğiyle kurulmuş olacaktır.

'Kişisel darbe' süreci hızlandıkça hızlanıyor.

En kötüsüne hazır olun.

İdris Savaş

24 Kas 2025

Bir yönetim felsefesi olarak Cumhuriyet, özünde Ortak İrade üzerine kuruludur ve egemenliğin ulusun tamamına devredilmesini temsil eder. Bu yeni sistemin kurumsallaşması, evrensel vatandaşlık, güçler ayrılığı ve hukukun üstünlüğü prensipleriyle sağlanmış olup, binlerce yıllık monarşik veraset sistemlerine kıyasla çoğu ülkede henüz üçüncü veya dördüncü kuşağı kapsayan oldukça yeni ve kırılgan bir yönetim deneyimidir.

Nurullah KAPLAN

17 Kas 2025

Halim Kaya

17 Kas 2025

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

03 Kas 2025

M. Metin KAPLAN

29 Ağu 2025

Efendi BARUTCU

25 Haz 2025

Yusuf Yılmaz ARAÇ

04 Nis 2025

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 244,98 M - Bugn : 122807

ulkucudunya@ulkucudunya.com