« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Nurullah KAPLAN

01 Kas

2006

CUMHUR...İYET

01 Kasım 2006

Cumhuriyetin 83. yılı geçmiş yıllara nazaran daha büyük kalabalıklar tarafından kutlandı. Üstelik kutlamalardaki coşku daha fazla, kalabalıklar daha canlıydı. Kutlamalarda bayrakların fazlalığı geçmiş yıllarla mukayese edilince hemen fark ediliyordu. Bu farklılıklar şuurlu tercihlerin neticesi mi, yoksa kitle psikolojisinin yansımaları mı ayırt etmek zor.

Farklılıkların yanı sıra değişmeyen şeyler de kendini hissettiriyor: Cumhuriyet balolarındaki bildik manzaralar; ortaçağ karanlığı-aydınlanma-çağdaşlık-uygarlık-lâiklik kelimelerinin bolca boca edildiği kutlama açıklamaları; cumhuriyet üzerinden yapılan iktidar(!) gösterileri/ bilek güreşleri ise geçmiş yılların izlerini taşıyordu.

Cumhuriyete karşı olduğunu söyleyebilen kimsecikler yok. Ama, cumhuriyeti sahiplenenlerin birbirleri ile taban tabana zıt açıklamalarına bakılırsa herkes cumhuriyete farklı anlamlar yüklüyor ve kendi cumhuriyetine, sadece kendi cumhuriyetine hayat hakkı tanıyor.

Geçmiş yıllarda cumhuriyetin erdem ve fazilet üzerine kurulu olduğunu savunan sağ kesim ile, cumhuriyeti lâiklik ve çağdaşlık olarak tanımlayan sol kesim arasındaki tartışmaları gölgede bırakan cumhuriyetçi – demokrat atışmalarına bakılacak olursa Türkiye’deki iktidar mücadelesi farklı bir veçhe kazanmış durumda.

Kendilerini devletin kurucusu, rejimin bekçisi,memleketin sahib-i aslisi olarak gören ve iktidarı elinde tutan jakoben-seçkinci-elit güruh ile milleti temsil iddiasındaki sivil siyasetçiler arasındaki mücadele inkıtaa uğramış gibi… İktidar mücadelesinde Batıyı çağdaşlık timsali olarak görüp önünde diz çökerek el etek öpen, halkı küçümseyerek aşağılayan, yer yer eziyet, zaman zaman zulm eden jakobenlerin karşısında, küreselcilerin kurmakta olduğu yeni dünya düzeni için sahneye sürülmüş, AB ve ABD mandacılığını demokrasi olarak dayatan, milletin mevcudiyetini, hele de Türk Milleti’nin varlığını yok sayan, eski iktidar elitini bile yerli gören yeni bir zümrenin mücadelesi öne çıkmış durumda.

Ne gariptir ki, Türk Milleti mağduru ve mahkumu olduğu, kendine yabancılaşmış iktidar elitinden kurtulma yolundaki mücadelesinde bırakın netice almayı, oyun alanının bile dışına itilmiş durumda.

Millet adına, milleti temsil iddiasında olan diğer guruplar, diğer partiler, diğer teşkilatlar ne yapar, ne eder bilemem. Ama Ülkücüler, cumhura haşerat nazarıyla muamele eden cumhuriyetçiler ile milliyeti yok sayan, milleti yok etmeye çalışan demokratların oyununa seyirci olmak veya şer mi, yoksa ehven-i şer mi diye tercih meramına düşmek gibi bir zilletin içinde olamazlar.

Türk Milletine elinden alınan devletini teslim etmek, ve onu yeniden iktidar sahibi yapmak için siyaset zemininde teşkilatlanan Ülkücülerin siyasi partisi, O’nun söz söyleme ve iş yapma kudretini elinde bulunduran idarecileri sahada oyuncu olmak yerine saha kenarında top toplayıcı olmayı hiçbir hal ve şart dahilinde kabullenemezler.

Yaşanılan süreçte milli kimlik zayıflarken, millet hızla atomize olurken, devlet kendi varlığına son verecek hamlelerin birbiri ardınca sıralanmasına kendi eliyle imkan verirken, milletin yegane ümidi olarak yeni bir DİRİLİŞ hamlesini başlatma cehd ve iradesini, iman ve cesaretini göstermekte gaflete düşenler yarın bir gün gafletlerinden uyansalar bile dâvâsına sahiplik edecekleri bir milletin mevcudiyetini, Türk Milletini bulamayabilirler! Kendilerine yol arkadaşlığı, dâvâ arkadaşlığı yapacak Ülkücüler bulamayabilirler!

Bu gafletin hesabını sadece şehitlik mertebesine ulaşmış Ülküdaşlarına ve onların geride bıraktıkları emanetçilerine, Ülkücülüklerini borçlu oldukları Alparslan Türkeş’in ruhaniyetine değil bütün Türk Milletine vermek zorunda kalacaklarını şimdiden hatırlatalım.

Bizi ilgilendiren hiçbir oyunun seyircisi olamayız… Biz sahada olmalıyız!

Bizim olmayan bir devletin rejimi cumhuriyet olmuş, demokrasi olmuş bize ne? Biz devlet olmalıyız! Olmalıyız ki, DEVLET nedir, nicedir alem görsün.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,77 M - Bugn : 15246

ulkucudunya@ulkucudunya.com