« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Nurullah KAPLAN

10 Eki

2007

NEWYORK MU KANDİL Mİ ?

10 Ekim 2007

Son on gün içinde siviliyle, askeriyle 40'a yakın insanımızı teröre kurban verdik. Şırnak'ta Jirki aşiretine mensup korucuların katledildiği terörist saldırının acısı dinmeden Gabar'da pusuya düşürülen askerlerimizin şehadet haberi yanan yüreklerin acısını katmerledi.

Medyanın entelliği kendinden menkul sefilleri Şırnak'ta katledilen korucuların katillerini derin devlet(!) içinde aramakla meşgulken askerlerimizin şehit edilmesi karşısında üzüntülerini(!) saklayamadılar. Doğrudur.. üzülmüşlerdir. Biraz da kızmışlardır, muhtemelen… Onlar PKK'yı aklamak için bahane üstüne bahane uydurup, sosyolojik (!) sebepler icad etmekten yorgun düşmüşken şu PKK'nın yaptığı da olacak iş miydi yani? Bu kadar gürültü koparacak eylemlere ne gerek var? Bu eylemleri perdelemek için akıttıkları ter kıçların çıkıyor, zira.

Bütçedeki güvenlik harcamalarının yüksek olmasından dem vurup, enflasyon-borçlanma-faiz ve geri kalmışlığın sebebi olarak gösteren bu entel takımı şimdi de terör örgütüne yönelecek nefreti soğutmak için güvenlik güçlerinin kendisini bile koruyamadığı, korumak için yeterli tedbirleri almadığı, teknik imkanlardan yararlanmadığını çiziktiriyor. Onlara bakarsanız bütün bu olup bitenler AB ile ilişkilerimizin bozulması için, demokratik gelişmelerin(tavizlerin) önünü kesmek için, derin devletin gerçekleşmesine göz yumduğu eylemlerden ibaret!

Hıyanet cephesinde yeni bir durum yok yani! Malum medya ile aydın sürüsünde bir değişiklik yok! Eski tas eski hamam.

Peki, ya Ankara? Bütün olanlardan sonra ortalığa yayılan 'sabrımız taşıyor' kokulu demeçlere bakılırsa.. futbol arenalarında tekrarlanan 'hakem hakem şaşırma, sabrımızı taşırma' haykırışları kadar ciddiyeti olmayan bu söylem kirliliği ayan beyan göstermektedir ki, Ankara'da da eski tas eski hamam vaziyeti berdevam.

Durumun vahametini, geriye dönüşü mümkün olmayan boyutlara eriştiğini daha yakından hisseden askeri bürokrasinin telaşını bir yana bırakırsak, Ankara işi yine demeçlerle halledecektir(!). Karşılaştığı bütün meseleleri "demeçlerle çözmek" gibi bir özgün politikanın mükemmel tatbikatçıları olarak yönetici elitimiz, SÖZü sihirli anahtar mesabesinde baş tacı ederek laf cambazlığına değer katmaktalar(!).

İngiltere'de İRA'nın, İspanya'da ETA'nın sonu ölümle biten eylemleri sonrasında sayıları milyonu aşan kalabalıkların telin mitingleri ile mukayesesi mümkün olmayan, ülkemizdeki onbin-yirmibin insanın bir araya gelebilmesi bile nadirattan olan halk tepkisi spontane olarak ancak bu kadar gerçekleşebiliyor. Organize birliktelikler olmayınca, televizyon ile gazete arasına hapsedilmiş özgür bireylerden müteşekkil halk en nihayetinde bu kadar tepki verebiliyor.

4-5 Ay öncesinin cumhuriyet mitinglerinde yüzbinlerce insanı, görkemli kalabalıklar olarak bir araya getirebilen maharetli organizatörlerin, devletin birliğine dair hassasiyetleri laiklik hassasiyetleri kadar, vatanın bölünmezliğine olan inançları türban tehlikesine olan inançları kadar gelişmemiş olmalı ki, organizasyon maharetlerini sergilemiyorlar. Onlar için devlet ve millet, rejim kadar ehemmiyet kesbetmemiş demek ki.

Böylesi milli olaylar karşısında halkı organize edecek teşkilatlı birlikler olarak öncelik milliyetçilerindir… Ama onlar da ortada yoklar. Bu milletin "refleksi" olan milliyetçiler kendi reflekslerini muhafazada dahi sıkıntı içindeler.. Müstekbirlerin planlarıyla 12 Eylülde Mamaklarda başlayan milliyetçileri pasifize süreci şimdilerde genel merkezin kontrolünde ev / salon hapsi ile devam ettiğinden kendilerini ve beraberinde halkı organize etme kabiliyetleri körelmiş, bu istikametteki ehliyetleri zaafa uğramış olmalı… Baksanıza, Genel Başkan Devlet Bahçeli güvenlik güçlerinin teröre sınır ötesinde de müdahale etmesi için "referandum" buyurmuş!!!

Millet ve devlet olarak varlığımız ve bekamız için en kritik günleri yaşadığımız bu dönemde sağdan sola, aşağıdan yukarıya, sivilden siyasete hepimiz söz ile iştigal etmekteyiz. Bu sözlerin ötesine geçecek bir eylem, hele de Kuzey Irak'a yönelik bir sınır ötesi eylem vuku bulursa şayet, bu bizim sözü eyleme dönüştürme irademizden ziyade bizi orada görmek isteyenlerin iradesi ile mümkün olacaktır, herhalde.

Bizi, uzunca bir zamandır yaşamakta olduğumuz bu tür acılardan kurtaracak yegane çözüm ise Gabar'da ya da Kandil'de yapılacak operasyonlardan ziyade Washington DC.'de ya da Newyork City'de yapılacak operasyon ile mümkün olabilir. Fransa'daki çatapatlar olmasaydı Asala terörü biter miydi? Fransa'ya iletilen mesajın bir benzeri mahiyetinde, ülkemizdeki PKK terörünün sıktığı kurşunlar, patlattığı bombaların aks-i sedalarının Newyork ve Washington metrolarında duyulabileceği Neo-Conlara iletilirse… O zaman diner belki insanların / insanlığın acıları.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,94 M - Bugn : 5399

ulkucudunya@ulkucudunya.com