Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu 1993 yılından bu yana yürütmekte olduğu görevi sırasında özellikle "Ermeni Araştırmaları"na yoğunlaşarak, zamanında yapılmamış arşiv çalışmalarında önemli ilerlemelere önayak oldu. Medyada zaman zaman alevlenen ermeni iddialarına belgelerle cevap verirken gördük onu.
Akademisyen titizliği ve ilim adamı ciddiyeti hemen fark edilecek kadar mütemayizdi. Tarih Vakfı etrafında toplanmış üç-beş sol görüşlü tarihçi ile gazete köşelerinde tarihçiliğe soyunmuş birkaç amatör hariç tutulacak olursa, tarih ilmi ile iştigal edenler Halaçoğlu'nun tamamen belgelere dayalı "tarih etüd"lerinin sahih bilgileri fâş ettiğinde hemfikirdirler.
Ancak, Halaçoğlu'nun çalışmalarından rahatsızlık duyan ve "resmi tarih", "devlet ideolojisi" gibi etiketlerle yaftalayarak, ortaya koyduğu belgeleri etkisiz kılmaya çalışan, Hrant'dan daha ermeni, Ermenilerden daha Ermenici entel takımı Hoca'yı yıldırabilmek için az uğraşmadılar.
Hoca,"Araştırmalarımızda şunu gördüm ki; pekçok Kürt dediğimiz insanlar Türkmen asıllı. Yapısal olarak söylüyorum ama bununla beraber bir şey daha ifade ediyorum. Bunlar fantezi değil. Söyleyeceğim şey bugün Kürt olarak bilinen, hatta hatta şöyle söyleyeyim Kürt-Alevi olarak bilinen birçok insan da maalesef Ermeni dönmeleri. Yani bizim zannettiğimiz gibi bir Kürt hareketi değil PKK veya TİKKO hareketi. Bütün bunları yabancı arşiv belgeleri o tarihte yapılmış birtakım araştırmalardan söylediğimi belirtmek isterim." sözlerini Kayseri'de düzenlenen "Türk Tarihinde ve Kültüründe Avşarlar Sempozyumu" açılışında sarf edince kripto Ermeniler, dönmeler feverana başladı:
Kravatlı PKK'lıların sözcüleri Meclis çatısı altında açıklama yapmış: "Tarih kurumu Başkanı bölücülük yapıyor, derhal görevden alınmalı…"
CHP'den Durdu Özpolat hükümet üzerinden yüklenmeye çalışmış:" Başbakan Erdoğan Alevi, Kürt ve Ermeni vatandaşlardan özür dilemelidir"… yetmemiş, dönmelerin listesinin yok edilmesini buyurmuş(!)
AKP de CHP'lilerden geri kalacak değil ya! R.Çamuroğlu, A.İnal gibi milletvekilleri de Halaçoğlu'nun görevden alınması için gerekenin yapılacağını vaat etmişler.
Alevilik iddiasıyla örgütlenmiş bir çok dernek vesaire de fırsat budur diyerek konuşacak mikrofon, görünecek kamera telaşında ellerinden geldiğince zırvalamışlar.
Kısacası Türklük mevzu bahis olunca eriyik derecesi yüksek nışadırla sıvanmış kıçlarının tazyikiyle tırısa kalkan tereslerin her biri anırıp, hırlamış. Binaenaleyh..fıtratları muktezasıncadır. Yapmaları gerekeni yapmışlar…
Bu taifeden İsmet Berkan gazetesindeki yazısında "Devletimiz bu çeşit ayrımcılıklar yapmış olabilir mi? Aslında yaptığını biliyoruz: Doğrudan gayrımüslim azınlıklardan birine mensup olan tek bir kişinin bile devletimizde herhangi bir yüksek memuriyete (üniversitede profesörlük hariç) geldiğini bileniniz var mı?" diye sormuş, iki satır sonra da " Unutmayın, daha yakın bir zaman önce İslamcı gazetelerimiz, bir üniversite rektörünün dini ve etnik kimliğini onun kanunları uygulama biçiminin sanki nedeniymiş gibi takdim etti, bu rektörü manşetten teşhir etti. Aynı şekilde Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın da, 'Kanında Ermeni kanı taşımak'la suçlanabildi ülkemizde." Diye devam etmiş.
İ.Berkan'a bakılırsa YÖK devlet kuruluşu değil…Rektörlük de yüksek memuriyet sayılmaz(!). Tarihi eser kaçakçılığı ve yolsuzluk sebebiyle tutuklanan ermeni kökenli rektör Yücel Aşkın için bir bardak suda fırtınalar koparan YÖK, bütün üyelerini toplayıp, hakim ve savcılara tehditler savururken; kurul üyeleri ile Van'da toplantılar yaparken Yücel Aşkın ya da rektörlük makamını mı savunuyorlardı acaba? Yoksa, gizli mahfillerde yapılan yeminlerin, kripto azınlık dayanışmasının gereği miydi yapılanlar?
Fethullah Hoca'nın mevkutesi Zaman'ın yazarlarından Şahin Alpay da İ. Berkan'la aynı paralelde yazmış: "Halaçoğlu, devletin 1936'da bu 'dönmeler'le ilgili bir çalışma yaptığını, kendisinin de bu çalışmaları güncellediğini söylüyor... Sakın bu liste devlet memuriyetine, silahlı kuvvetlere giriş veya yükselişte bir 'rehber' gibi kullanılıyor olmasın?..." Şahin Alpay tecahül-ü arifane sormuş, -sakın- diyerek. Ama, kullanıldığını bizden daha iyi biliyordur.
Halaçoğlu'nun elindeki liste olmasa da, dönmelerin listesi mutlaka kullanılıyordur: Sanatta da, siyasette de; medyada da, sermayede de. Yoksa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bu kadar kötü yönetilmesi mümkün müdür? Şu son seksen yılda kaç hükümet, kaç başbakan, kaç cumhurbaşkanı geldi, geçti. Bunların hepsi mi beceriksizdi, hepsi mi kabiliyetsizdi, hepsi mi hırsızdı? Bu millet hep beceriksiz, kabiliyetsiz, hırsız, bencil insanları mı seçti kendisini yönetsin diye?
Dönmelerin koskoca bir imparatorluğun çökmesinde oynadığı rolü Necdet Sevinç'in kaleminden okumak lazım. Bir imparatorluğu batışa sürükleyen dönmelerin yeni kurulan devleti kendi haline bırakacağına inanabilir misiniz? Bütün yetişmiş kadrolarını Trablusgarp-Balkanlar-Çanakkale-Cihan Harbi-Kurtuluş Savaşı gibi cephelerde aralıksız yarım asır savaşarak kaybetmiş bu milletin kurabildiği yeni devletin her bir köşesi kripto dönmelerin işgalindedir. Ve tek kurtuluş çaremiz bu dönmelerin bertaraf edilmesidir. Onun için de bu listelerin mutlaka açıklanması gerekir. Hem de her ilin, her ilçenin, her beldenin meydanında..duymadık, öğrenmedik kimse kalmayıncaya kadar ilan edilmeli.
Türk'ün bahtı kara kaderi değişecekse ancak o zaman değişecektir.
Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.
