« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Nurullah KAPLAN

21 Tem

2007

YARIN!

21 Temmuz 2007

2002 Seçimlerini müteakiben 2 partili bir meclis ortaya çıkmıştı. 1950 Yılından bu yana ilk defa iki partili bir dönem yaşadık. Yarın yapılacak seçimlerden sonra ise muhtemeldir ki en çok partinin temsilcileriyle yer bulacağı bir meclis oluşacak. Keza, barajı aşacak üç partinin ve bağımsız aday olarak meclise girecek milletvekillerinin kısa bir süre içinde partilerine intisap etmeleriyle barajı aşamayacak partiler de mecliste temsil edilir hale gelecektir.

AKP ve MHP'nin yanı sıra CHP, BBP, CHP'den ayrılarak partilerine dönecek olan DSP, eski partisini Erkan Mumcu'dan devir alacak olan Mesut Yılmaz'ın ANAP'ı, bağımsız adaylarla seçime katılan DTP, hatta ÖDP parlamentoda en az 7-8 partinin temsilini doğuracaktır. DP'nin de zaman içerisinde mecliste temsilci bulması (tek başına veya birleşme yoluyla) mümkündür. Meclis dışında kalacak tek partinin Saadet Partisi olacağı görülüyor.

1982 Anayasasında seçimlere dair yer alan "temsilde adalet, yönetimde istikrar" prensibi biraz ironik olsa da hile-i şeriyeler neticesinde 25 yıl sonra gerçekleşmiş olacak.

Seçimden birinci parti olarak çıkacağı gözüken AKP 4,5 yıllık iktidarı döneminde kendisini iktidara taşıyan güçlerle ilişkilerini bozmadan devam ettirmesinin karşılığını alacak. Uluslarötesi desteğin tabii uzantısı olarak sermaye ve medya desteği seçimden önde çıkmasını sağlayabilecek büyüklükte. AKP'nin halka yönelik en büyük seçim kozu ise rakamlarla şişirilmiş "büyüyen ekonomi" argümanı.

Ekonominin son dört yıldır ortalama % 7 büyüdüğünü iddia edenlerin rakamlarına ne kadar güvenebiliriz bilmiyorum. Ancak bu büyüme gerçek bile olsa halka intikal etmediği aşikar. Uygulanan ekonomik politikanın yönü ne olursa olsun bundan faydalanacak olanlar olduğu gibi zarar görecekler de olacaktır. Kâr elde edenler dar bir zümre, zarar görenler ise halkın büyük çoğunluğu… Sermaye sahibinin de bir oyu var, işsiz-işçi-memur-çiftçi-esnafın da bir oyu var. O halde zarar gören büyük çoğunluğun oyları ile AKP'yi sandıkta cezalandırması gerekmez mi? Seçmenin parti tercihini belirleyen çok sayıda faktör olmakla beraber seçmen tercihlerine yönelik farklı bir tavır var ki, bu sonucu engelliyor: Sermaye kesimi AKP'nin yaptıklarına, geniş halk kesimi ise söylediklerine bakarak tercihini belirliyor. AKP'nin uygulamaları ile mutlu azınlığın, vaadleri ve RTE'nin "bizden biri" rolüne uygun yapısı ile halkın desteğini kazanma siyaseti iyi kotarılmış bir pojedir.

CHP ve AKP cumhurbaşkanlığı krizini tırmandırarak düşmekte olan oylarını korumanın yolunu bulmuş oldular. Bu gerginlik siyaseti sonucunda Deniz Baykal'ın partisine dönüşen CHP, genel başkanına rağmen oyunu artıracak. Ama artan oyların milletvekilliğine dönüşmesi zor gözüküyor. Üç partinin barajı aşacak olması ve bağımsız adaylar CHP'nin vekil sayısını aşağıya çekecektir.

DSP ve ANAP ile hükümet kurmanın faturasını parlamento dışında kalarak ödeyen MHP geçen seçimde aldığı oyların iki katına yakın bir oy alacağa benziyor. AKP'nin bu seçimlerde siyasi rakibi CHP değil MHP'dir. Bunun farkında olan RTE seçim çalışmalarını MHP'yi yıpratmak ve meclise girmesini önlemek üzere kurgulamış olduğundan Öcalan'ın idamını / CHP-MHP koalisyonunu / MHP-DTP çatışmasını seçim meydanlarında dillendirdi durdu. Ancak O'nun bu söylemleri istediği sonucun aksine MHP'yi güçlendirdi. Çünkü, AKP'ye oy vermeyecek sağ seçmen için adresin MHP olduğunu dolaylı yoldan ilan etmiş oldu.

AKP'yi destekleyen Doğan medyası da MHP'ye yönelik bir yayın uygulamayarak, MHP'nin yükselişine sessiz destek vermiş oldu. Güçlü bir iktidardansa ucu ucuna çoğunluk sağlamış AKP hükümeti onun için çok daha münasiptir.

Geçmişte MHP'yi ancak sövgü ile ananlar bu seçim döneminde övgülerini sıralayıp, oy verilebilecek parti olarak seçmene tavsiye ediyorlar. Tuncay Özkan, Ertuğrul Özkök, İlhan Selçuk, Serdar Turgut, Hıncal Uluç v.s. köşe yazarlarından daha ileri gidip oy vereceğini açıklayanlar dahi var.

Hangi saikle olursa olsun rakipleriniz hatta düşmanlarınız dahi size oy veriyorsa bu sizin için başarı demektir. Bu başarı için bir şey yapmamış olsanız bile…Konjonktürel katkı bu olsa gerek.

Bu destek mesajlarının MHP'ye oy olarak dönüşümü ne olur yarın akşam seçim sandıkları açılınca göreceğiz. Ancak bu desteğin ne anlama geldiğini 23 Temmuz sonrasında daha net görebiliriz. MHP'ye oy verecek seçmen üzerinde hatırı sayılır bir tesiri olmasa da, MHP yönetiminin(Devlet Bahçeli'nin) seçim sonrası tercihlerinde etkili olabileceği daha kuvvetle muhtemeldir. Ancak Ecevit ile ortaklıktan sonra sütten ağzı yanan sayın genel başkanın Baykal ile ortaklık söz konusu olursa yoğurdu üfleyerek yiyecek olması da MHP tabanının beklentisidir.

MHP yönetimi seçim döneminde vurguladığı "Tek başına iktidar" söylemine samimiyetle inanıp gereğini yaparsa bu seçimde olmasa bile bir sonraki seçimde hedefine varacaktır. Yeterki 99 seçimlerinden sonra yapılan hatalar tekrarlanmasın. Yarının hesabını bugünden yapabilenler, yarınlara sahip olabilecektir.

MHP yönetimi son dört yılda yaralarını sarmak için pek bir şey yapmamış olsa da Ülkücüler seçimlerde üzerlerine düşeni yapıp sonrasını Devlet Bahçeli'den bekleyecektir. Mesuliyet 22 Temmuz'a kadar Ülkücülerin, 23 Temmuz'dan sonra Devlet Bahçeli'nin omuzlarındadır.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,05 M - Bugn : 3465

ulkucudunya@ulkucudunya.com