« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

31 Mar

2010

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ PAKETİ

31 Mart 2010

AKP’nin, affedersiniz Recep Tayyip’in ‘Anayasa Değişikliği Paketi Teklifi’ TBMM Başkanlığına verildi. Millete ve devlete hayırlı olsun!



Peki, sonuç ne olur? Kabul edilir ve yürürlüğe girer mi?



Doğrusu, bu suallerin cevaplarını ben de bilmiyorum. Bilmek için kâhin olmak lâzım, çok şükür, ben kâhin değilim… Sonucu bekleyip, hep beraber göreceğiz.



Ama ben, -bunu istediğim için demokrasi karşıtlığı ile suçlanacağımı bile bile- TBMM’den geçmemesini temenni ediyorum… Çünkü bu Paket, eğer TBMM’de kabul edilirse Türkiye Cumhuriyeti’nin kuvvetler ayrılığı ilkesinden iyice sapacağına inanıyorum.



Biliyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ‘kuvvetler ayrılığı’ ilkesine dayalı bir yapısı vardır. Yasama, Yürütme ve Yargı erklerinden oluşan üçlü kuvvet ayrılığı ilkesi temel alınmıştır… Ve bunlar, yani Yasama, Yürütme ve Yargı belli bir uyum ve fren/denge sitemi içinde çalışmak üzere konumlandırılmışlardır.



Yasama; kanunları yapar, artı soru önergeleri, araştırma ve soruşturma komisyonları gibi belli mekanizmaları kullanmak suretiyle Yürütme’yi kısmen de olsa denetler… Yürütme; anayasayı, kanunları vd. hukukî mevzuatı uygulayarak devlet’i işletir… Yargı ise; hem Yürütme’nin anayasa ve kanunlara uygun çalışıp çalışmadığını ve hem de Yasama’nın kanunları anayasaya uygun olarak yapıp yapmadığını kontrol eder…



Ancak bu üç organın da yetkileri sınırlıdır… Yasama kuvveti sınırlı bir kuvvettir; çünkü kendi koyduğu kuralları uygulama yetkisi yoktur. Yürütme kuvveti de sınırlı bir kuvvettir; çünkü yasamanın koyduğu kuralları yürütmektedir. Yargı da sınırlı bir kuvvettir; çünkü hâkimler sadece ve yalnızca kanunları uygulamakla yükümlüdür… Bu üç kuvvet kendi görevlerinin dışına çıkarlarsa, yani yasama kendi koyduğu kuralları yürütürse, yürütme ise yürüttüğü kuralları kendi koyarsa, yargı ise yasamanın koyduğu kuralları uygulamakla yetinmeyip, kendisi yorum yoluyla yeni kurallar koymaya kalkarsa, hürriyet ortadan kalkar.



Türkiye’nin öyle kötü/berbat Siyasî Partiler ve Seçim Kanunları ile TBMM İç Tüzüğü var ki Yasama âdeta Yürütme’nin emrine girmiş gibidir... ‘Kuvvetler ayrılığı’ ilkesi zaten bu yüzden düzgün olarak işleyememektedir!



Çünkü siyasî parti genel başkanları hem siyasî partiler ve seçim kanunlarının hem de TBMM iç tüzüğün mevcut boşluklarından yararlanarak, parti gruplarını teşkil eden milletvekillerinin tek hâkimi durumuna gelmişlerdir. Bu sebeple hiçbir milletvekili genel başkanların iradesine aykırı bir yasama faaliyeti yapamamaktadır… Dolayısıyla da Yasama, Yürütme’yi kontrol görevini yerine getirememektedir.



Bu durumda Yürütme ve Yasama’yı kontrol vazifesi tek başına Yargı’nın üstüne kalmış olmaktadır ki Yargı; Yürütme’yi Danıştay ve Yasama’yı Anayasa Mahkemesi vasıtasıyla denetlemektedir. Yargı’ya bu görevi, Anayasa vermiştir. Gerek Danıştay gerekse Anayasa Mahkemesi kendilerine verilmiş olan bu görevi ifa etmektedirler. Aslında Recep Tayyip’in sıkıntısı buradan doğmaktadır!



TBMM Başkanlığına teslim edilmiş olan ‘Anayasa Değişikliği Paketi Teklifi’ eğer TBMM tarafından olduğu gibi kabul edilirse, ne Yasama ve ne de Yürütme bundan sonra Yargı tarafından da denetlenemeyecektir! Daha doğrusu Yasama, Yürütme’yi bugün ne kadar denetleyebiliyorsa, bundan sonra Yargı da Yürütme ve Yasama’yı ancak o kadar denetleyebilecektir!



Bu, ne demektir?



Bu, ‘kuvvetler ayrılığı’ ilkesinin yok edilerek, yerine ‘kuvvetler birliği’ ilkesinin ihdas edilmesi demektir!



Peki, bu ‘kuvvetler birliği’ ne anlama gelir?



‘Kuvvetler birliği’ bir şekilde bütün güçlerin yani Yasama’nın, Yürütme’nin ve Yargı’nın, Yürütme organını temsil eden kişi ya da kişilerde toplanmasıdır ki bu da bir nevi ‘siyasî diktatörlüktür!’



Bu, bugün Recep Tayyip’in ve yarın bir gün yerine gelecek başka bir kişinin Musolini, Hitler yahut Stalin kadar yetki sahibi olmasıdır!



İşte bu yüzden, ben; ‘Anayasa Değişikliği Paketi Teklifi’nin TBMM’den geçmemesini temenni ediyorum!



Olmazsa, referanduma gitmesini ve referandumda reddedilmesini…



Bu dahi olmazsa, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesini istiyorum.



Bunların hiç biri gerçekleşmezse de vay Türkiye’nin haline!



M. Metin KAPLAN

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,11 M - Bugn : 28480

ulkucudunya@ulkucudunya.com